Türk Meclisi |
|
||||||||
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1835 Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10678 Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236 Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 757 Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2060 Haber bulunmaktadır. |
|
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler |
GALATA KÖPRÜSÜ |
İstanbul: 16 Mayıs 1992... Galata Köprüsü
Galata Köprüsü, 1992 yılının 16 Mayıs günü geçirdiği yangın sonucunda çöktü ve kullanılmaz hale geldi.
Toplam 80 yıl boyunca İstanbul`daki gündelik yaşam coğrafyasının
ayrılmaz bir parçası olan Galata Köprüsü,
yangına yenik düştüğü günlerde,
aslında epey de yorgundu...
Popüler Tarih / Mayıs 2002 / ESER TUTEL
Köprü`nün Karaköy yakası: 1880-90 arası.
Eskiden “Köprü” denilince akla Galata Köprüsü gelirdi Nedendir, bilmem; `köprü` denince gözlerimin önüne ilk gelen, Galata Köprüsü olur. Herhalde, çocukluğumda tramvaya binip Fatih`teki teyzemlere her gidişimizde, hep bu köprüden geçtiğimiz için olsa gerek... 1992 yılının 16 Mayıs günü geçirdiği yangında çökmesi üzerine, yerinden alınıp Haliç`in içerlerine çekildiğinden beri, onu daha seyrek görür oldum. Ama dedim ya, köprü kavramı bende yıllardan beri hep Galata Köprüsü ile özdeşleşmiştir. Hani, şimdikinden bir önceki, 1912 yapımı, petek parmaklıklı Galata Köprüsü var ya, işte o köprü ile...
Galata Köprüsüz bir İstanbul olabilir mi? İstanbul`un iki yakasını bir araya getiren bu köprünün günlük hayatımızda vazgeçilmez bir yeri vardı. Nasıl olmasın ki, Beyoğlu`ndan, `İstanbul tarafı` dediğimiz sur içi İstanbul`una gitmek için ya bu köprüden, ya da kardeşi Unkapanı Köprüsü`nden geçmek zorundaydınız. Kadıköy`e, Üsküdar`a, Boğaz`a ya da Adalar`a gitmek için de yine Galata Köprüsü`nden kalkan vapurlara binmeye mecburdunuz. Uzun lafın kısası, Galata Köprü`süz bir İstanbul düşünemezdiniz bile! Yalnız dün değil, bugün de düşünemezsiniz. Tam elli yıl arayla Köprü`den iki görüntü
1912 yılında Galata`nın `yeni köprü`sü (üstte) ve 50 yıl sonra artık `emektar` denilebilecek Galata Köprüsü, 1960`tarın başında, hınca hınç dolu haliyle.
Deli Dumrul’dan beri bitmeyen çile Köprü Ücreti Bir zamanlar Galat Köprüsü’nden geçiş de ücretliydi. Köprü`den parayla geçildiği günlere yetişmedim. Sonradan öğrendim: 1930 yılının Haziran günü Köprü parası kaldırılmış. O günlerde çıkan gazetelerde yazdığına göre, o gece Galata Köprüsü`nden para vererek geçen son kişi, Çarşıkapı`daki bir ayakkabı imalathanesinin sahibi Nuri Bey adlı biri olmuş.
Nuri Bey bastırmış "mürurıyeci"ye kuruşu tarihe geçmiş Çoluk, çocuk Eminönü`nde para vermemek için, sabırsızlıkla gecenin saat tam 24.00`ünde geçiş parasının kalkmasını beklerken, Nuri Bey bastırmış "mürurıyeci"ye kuruşu, göğsünü gere gere geçmiş Köprü`den karşıya, Karaköy tarafına... Bence, iyi etmiş Çarşıkapı’lı Nuri Bey... Bastırdığı para topu topu bir kuruşmuş ama, bu parayı vermekle Galata Köprüsü`nün tarihine geçmeyi başarmış. Yoksa, koca İstanbul`da kim bilecek kundura imalatçısı Nuri Bey`i! Köprü parası toplayan `müruriyeci`ler işbaşında: Yayalardan da araç sürücülerinden de para alınıyor.
Müruriyeciler mi kimler? Geçenlerden köprü parasını toplamak için Köprü`nün iki başını tutmuş olan, iri yarı Belediye görevlileri... Üzerlerinde, topladıkları kuruşları Şeytan`a uyup da kendi ceplerine atmamaları için, cepsiz uzun iş gömlekleri olurmuş. Boyunlarında da, aldıkları kuruşları içine atmaları için kayışla asılı sarı madenden kumbara benzeri birer kutu...Köprü parasını kutuya atmayanı ölseler Köprü`ye bırakmazlarmış!
Köprü ücreti kalkmış ama Deli Dumrul vergisi her zamanki gibi devam etmiş Köprü parası 1 Haziran 1930 günü kalkmasına kalkmış, ama sadece görünüşte kalkmış. Gerçekte bu para bir süre daha tramvay yolcularından alınmakta devam etmiş. Ben, 1940`lı yıllarda, henüz ilkokuldayken, tramvay biletlerinin içinde, `Köprü Vergisi` adı altında halktan yine bir kuruş alınmakta devam edildiğini çok iyi hatırlarım.
Köprüyü kullanmak istemezseniz “Beş kuruşa” kayıkla Haliç`in karşı kıyısına, Azapkapı ile Unkapanı arasında uzanan Unkapanı Köprüsü`yle de geçebilirdiniz. Ama Unkapanı Köprüsü, Galata Köprüsü`ne göre daha tenha idi... Kaldı ki, üstünden de tramvay geçmezdi. Ne bileyim, öteki gibi canlı ve hareketli olmadıktan başka sevimli de değildi. Haliç`te karşıdan karşıya geçmek için yalnız dolmuşa değil, kayığa da binilirdi. Karaköy`de, Kalafat yerindeki tahta iskeleden karşı kıyıya, Eminönü`ndeki iskeleye devamlı olarak dolmuş kayıkları gidip gelirdi. Ama bu kayıklara daha çok çevredeki esnaf binerdi. Çoluk, çocuk, genç kızların, kadınların bu kayıklara bindikleri, hiç gözümün önüne gelmiyor. Binenlerin sayısı dört kişi olunca kayıkçı ipini çözerek kayığı iskeleden ayırır, sonra da avuçlarına şöyle bir tükürüp o hantal ve ağır küreklerin topuzuna yapışıverirdi. Binenlerin karşıya geçiş ücreti olan 5 kuruşu kayıkçı toplamaz, herkes kayığın orta yerdeki oturak tahtasının üstüne kendi bırakırdı. Bozuk beş kuruşu olmayanlar on ya da yirmi beş kuruş koyar, paranın üstünü yine oturak tahtasının üstünden kendileri alırlardı. Kayıkçı da, gözleri ortadaki bu parada, kürekleri ağır ağır çekmeye devam ederdi. Yandan çarklı gemileri, iskelesi ile 20.yy başlarında köprü.
Hem köprü hem iskele görevi Şehir Hattı vapurları ta Şirket-i Hayriye zamanından beri hep Galata Köprüsü`ne bağlanmış iskelelerden kalkar, döndüklerinde yine oraya yanaşırlardı. Bu iskeleler aslında Köprü`ye kalın zincirlerle bağlanmış genişçe dubalardı. Köprü`den geçenler, merdivenlerden aşağıya inerler, gişeden biletlerini alıp, sürme demir kapıdan geçerek vapura girerlerdi. Haliç`te çalışan Eyüp vapurlarının iskeleleri dışındaki iskeleler, Köprü`nün hep dışa bakan tarafında sıralanmıştı. Yalnızca Eyüp vapurları Köprü`nün Haliç`e bakan yanındaki iskeleden kalkardı. Bu dediklerim 1940`lı yılların başıydı... O zamanlar Haydarpaşa ve de Kadıköy vapurlarının iskelesi bugünkü gibi dikine Karaköy Rıhtımı’na değil, Köprü’ye yerleştirilmişti. Haydarpaşa`ya gidecek olan vapurlar bu İskeleye kafadan girip yanaşırlar, Kadıköy`e gidecek olanlar da yanaşmadan önce genişçe bir daire çevirerek gelirler, burunlarını gidiş yönüne çevirerek iskeleye öyle halat atarlardı. Ara Giiler`in objektifinden İstanbul Limanı ve Galata Köprüsü`nün 1960`lardaki kuşbakışı görünümü.
Yorgun köprünün yükü hafifletiliyor Vapurların ikide bir şiddetle yüklenip bindirmesinden, tramvayların günde belki de yüzlerce kere silkelemesinden, rüzgardan, kardan, yağmurdan, akıntıdan zavallı Köprü zaman içinde neler çekmedi ki... Önce 1960`ların başında tramvaylar kalktı, derken 70`lerin ortalarına doğru da vapur iskeleleri Köprü`den alınarak Eminönü rıhtımına götürüldü de çilekeş Köprü biraz olsun rahat nefes alabildi. Rahat nefes alabildi, ama neye yarar! İş işten geçmiş, Köprü hayli eskimiş, yer yer çürümüş, doğal ömrünü çoktan tamamlayıp, uzatmaları oynamaya başlamıştı. Sık sık dubaları değiştiriliyor, bağlantıları elden geçiriliyor, ayakları duruma göre ya kaldırılıyor ya da indiriliyordu.
Köprü her sabah açılarak gemilere, teknelere yol veriyor Bütün bunlar olurken de Köprü her sabah açılarak bir saat boyunca Haliç`e girecek ve de Haliç`ten çıkacak gemilere, teknelere yol vermekte devam ediyordu. Nasıl mı açılıyordu Köprü? Orta kısmı bir römorkörle yavaş yavaş çekilip kenara döndürülerek... Karaköy`den Eminönü`ne, ya da tersine Eminönü`nden Karaköy`e geçecek olan arabalar, yayalar, bu arada günün ilk tramvayları, köprü başlarında sabırsızlıkla o bir saatin dolmasını beklerlerdi. Yayalar, şoförler, vatmanlar, yolcular oracıkta tezgâh açan seyyar sa-lepçilerin, simitçilerin ya da çaycıların, çörekçilerin başına üşüşerek sabah ayazında, içlerini ısıtmaya çalışırlardı. Bir zamanlar çok moda olan resimli tepsilerde Galata Köprüsü eksik olmazdı. Cumhuriyet bayramlarında süslenirdi Eskiden Cumhuriyet bayramlarında Köprü`nün üstünde bayraklar ve defne dallarıyla süslemiş taklar kurulur, vasıtalar üzerinde `Yaşasın Cumhuriyet` yazılı o takın altından geçerlerdi.
Lokanta da var karakol da! Köprü`nün eski fotoğraflarına bakıyorum da, üstünde ancak bir piyango bayiinin sığabileceği bir, iki küçük dükkanın kondurulmuş olduğunu görüyorum. Benim hatırlayabildiğim 40`lı yıllarda bunlar kaldırılmıştı. Ama alttaki dubaların üstünde vapur ve Haydarpaşa`dan trene bineceklere kolaylık olsun diye açılmış, demiryolu gişesinden başka, sabahçı kahvesi de vardı, içkili balık lokantaları da, birahaneler de... Hatta son yıllarda bu balık lokantalarından biri, ilk spor yazarı, hakem ve radyocularımızdan Eşref Şefik Bey`indi. Köprü altında bir ya da iki gazete bayii, oltacı ve seyyar balıkçılardan başka, merdivenlerin altını mekan tutmuş ayakkabı boyacıları da vardı. Bir de küçük bir polis karakolu vardı Köprü`nün altında, Ada iskelesinin hemen gerisinde... Gazeteden gece vakti çıkıp da son vapura yetişmek için nefes nefese koşarken, arada bir, polislerin suçüstünde yakaladıkları birilerini sorguya çektiklerine şahit olurduk. Bu sorguya çekilişlerin, hiç de günümüz Amerikan filmlerindeki gibi olmadığını hatırlıyorum!
Balık piyangosu! Evden erken çıktığım günlerde sık sık yaptığım gibi o gün de çalıştığım gazeteye Beyoğlu`ndan yayan gidiyordum. Köprü`nün altından geçiyordum ki, bıçkın tavırlı bir gencin, `Gel vatandaş gel! Balık piyangosu burada! Size de çıkar!` diyerek etrafına gelip geçenleri topladığını fark ettim. Baktım, elinde suya sallandırdığı bir olta, “Hay maşallah!” diyordu, `Bizde hile mile yok! Şansı olan herkese çıkar!` Meğer elindeki oltayı gelip geçenden aldığı 25 kuruş karşılığında onun hesabına beş dakikalığına denize sallıyormuş! Bu beş dakika içinde balık tutarsa o balığı yirmi beşliği toslayan adama veriyor, beş dakik, sona erip de balık tutamazsa oltayı çekip, parayı cebine atıyormuş! Ne dersiniz; alan razı, veren razı! Yanımdaki temiz pak giyinmiş, derli toplu, orta yaşlı bir adam cebinden çıkarttığı yirmi beşliği delikanlıya uzattı, `Salla bakalım benim için!` dedi. Bizler, gözlerimiz kah saatte, kah köprü altının harelenip duran koyu nefti sularında, bekleşiyoruz. Bir dakika geçti, balık yok. iki dakika geçti, yine tık yok. Derken delikanlı ani bir hareketle oltayı çekmeye başlamaz mı? Çekti, çekti... Ve oltanın ucunda sudan çıkan üç karışlık koca bir toriği çekip boylu boyunca dubanın üstüne yatırıverdi! Garip, ama adamcağız fazla sevinemedi. Torik çırpınır, adamcağız bakar durur... Belli ki, `Sabah sabah bu balık da nereden çıktı?` diye düşünmekte... Adamcağız, tam da lakerdalık o koca balığı aldı mı, voksa delikanlıya mı bıraktı? Aldıysa nasıl aldı, çalıştığı iş yerine nasıl götürdü, bilemeyeceğim. “Al başına belâyı”, boşuna dememişler… Ne zaman Galata Köprüsü dense, hep bu olayı hatırlarım...
Kısaca köprünün tarihi Petek parmaklıklı Galata Köprüsü`nün inşasına 1910`da ünlü bir Alman sanayi kuruluşu olan MAN firması tarafından başlandı. Almanya`dan yapılıp gelen parçalar Haliç`in iç kesiminde, Karaağaç’taki geniş düzlükte birleştiriliyor, sonra römorkörlerle Karaköy-Eminönü arasına çekilip yerine monte ediliyordu. İki yıl süren çalışmalar az bir gecikmeyle sona erince Köprü, Sultan V.Mehmed Reşat`ın tahta çıkışının üçüncü yıldönümüne rastlayan 27 Nisan 1912 günü, törenle hizmete açıldı. Haliç`in Karaköy-Eminönü arasındaki ilk üç ahşap köprüsünden sonraki bu ikinci demir köprüsü 250 bin altın liraya mal olmuştu. Köprü 12 parçadan oluşmaktaydı. Altı parçalık Karaköy tarafı 219 metre, beş parçalı Eminönü tarafı da 184 metre uzunluğundaydı. Ortada 63,5 metrelik bir kapı kısmı vardı. Bu kısım 150 beygir gücündeki bir makineyle yana açılıyordu. Bu orta kısmındaki her biri 12 metre genişliğindeki iki gözden küçük tekneler, hatta bacalarını arkaya kıran römorkörler Köprü`nün altından rahatça geçebiliyorlardı. Büyük tekneler İse sabah saatlerinde Köprü`nün açılmasını beklemek zorundaydılar. Bu köprü, hizmete açıldığı 1912`den, altındaki bir restoranda prizde unutulan bir elektrik ocağının kızması sonucu çıktığı sanılan yangında, elden çıktığı 1992`ye kadar, tam 80 yıl boyunca hizmet etti... Son günlerini ise çekildiği Balat İle Hasköy arasında geçirmekte...
1954: Köprü yenileniyor Köprü ayakta kaldığı 80 yıl içinde, hiç büyük bir onarım geçirmedi mi? Geçirdi elbette. Hem de birkaç kere. İlk olarak 1927`de Eminönü tarafındaki ayağı 60 santim kadar yükseltilmiş, bir yıl kadar sonra da Karaköy`deki ayağı 40 santim kadar yukarı kaldırılmıştı. 1954 yılıydı; Köprü`nün baştan sona bir güzel yenilendiğini çok iyi hatırlıyorum. O sıralarda Köprü 42 yıllıktı. Tabandaki parke taşlan kaldırılarak taban demirleri yenileriyle değiştirildi. Bu çalışmalar yapılırken, araçlara önce Köprü`nün bir yarısından yol verildi sonra da öteki yarısından. Çalışmalar öylesine canla başla sürdürüldü ki, Köprü`nün yenilenmesi öngörülen tarihten hem de epey bir süre önce başarıyla sona erdirildi! Buna yöneticiler de şaşıp kalmış olmalılar ki, gazetelerde, emeği geçenlere iyi bir ikramiye verdiklerini okuduk.
Hazırlayanlar : merakediyorumgrubu@gmail.com, Kaynak : Popüler Tarih Mayız 2002 "Galata Köprüsü: Alev alev" başlığı ile yayınlanan yazıdan derlenmiştir. Paragraf başlıkları ilave edilmiştir. Resimlerde kirlilik yaratmamak için grup adı vs kullanılmamıştır.
|
Paylaş |
Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir. |
© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır.
Kullanıcı Sözleşmesi. |