VERGİ KONSEYİ (2)
Ahmet Özdemir Maliyeci,İktisatçı.(Sayıştay savcı-emekli-yardımcısı) Bu vesileyle, Maliye Bakanlığı internet sayfasını açtığımızda gördük ki; Maliye Bakanının öz geçmişi bir taraftan Türkçe yazılır iken diğer taraftan da İngilizce yazılmış. Hayret, bu ne haldir, burası müstemleke memleketi midir dedik; kendi kendimize. Çünkü, diğer benzeri sitelerde bakanlar ve Başbakan hakkında böyle bir düzenlemeye de rastlayamamıştık. Bu durum; iktidarıyla-muhalefetiyle ilimizin ve ilçemize yakın milletvekillerinin dikkatini de çekmemiş (Tıpkı, Tirebolu Tünel adının Kilise Burnu Tüneli yazılmasında olduğu gibi), hayret doğrusu, dedik demesine de; Bakanın çalışma hayatının daha çok dış memleketlerde-dış kuruluşlarda ve yurdumuzdaki temsilciliklerinde geçtiğini yazılanlardan okuyunca, doğrusu buymuş demek ortamına düştük. Bilmem, bu konuyu okuyucularımız nasıl karşılar ve değerlendirir. Herkesin takdiri, kendilerinindir; şüphesiz.
İstenilen ve arzu edilen diğer hususlar için Yönetmeliğin tamamına göz atılabileceği tabiidir.
İlgilerine ve dikkatlerine giren birçok kişi ve/veya kişilerce hatırlanacağı üzere, bundan yaklaşık üç-beş ay önce kamu oyuna çeşitli bültenlerle-yazılı basınla-radyo kanallarıyla intikal eden konuya ilişkin haberlerden; gayrimenkullerin-taşınmazların ve benzeri mahiyetteki hakların genellikle el değiştirmesine dayalı tescil ve devir muamelelerinden alınan harçların gerçek değerin altındaki hesaplamalara dayandığı, değinilen işlemler hakkındaki harç ve benzeri mali Hazine gelirleri kayıp ve kaçağının tam-eksiksiz olarak tahsili bakımından, beyan ve emsal değerlerin doğru-gerçeğe uygun olmasının temini gerektiği ve bu yönde VERGİ KONSEYİ`nce rapor düzenlendiği ve Maliye Bakanı`na intikal ettirildiği, anlaşılmıştır.
Adeta ve fahri mahiyette danışma-müracaat-meşveret organı-ünitesi ve Maliye Bakanlığı bünyesinde BAKAN`a bağlı olarak çalışan Vergi Konseyi, demek istiyor ki; vatandaşlar-süreksiz vergi mükellefleri taşınmazlarını vergi değeri veya bu değere yakın bir bedel göstererek satıyor ve böylece Hazine-i Maliyenin harç ve benzeri gelirlerinin kaybına sebep olduğundan, bu durumun önlenmesi yönünde hukuki düzenlemelere gidilmelidir. Günümüzde, bilhassa dolaylı vergiler itibariyle vergi kayıp ve kaçağına bulaşmamış bir tek kimse var mıdır? Örnek verelim: Bir lokantada bir tas çorba iştiniz, bir kafeteryada çay-kahve yudumladınız, fırından bir ekmek aldınız; bunlardan dolayı fiş alıyor musunuz. El hak hayır. Eh sizler şimdi, KDV. ve dolayısıyla da ilgililerin vergi kazançlarının az beyanına yardımcı olmuyor musunuz. Onların, ticaretlerine konu girdi-çıktı düzenlemelerinin yapılmasına istedikleri gibi davranışlarına izin vermiş olmuyor musunuz? Ya, işte böyle; e, şimdi; ne söylersen söyle. Şimdi konu bizden çıkmış, sizlere mal olmuştur. İster kabul edin, ister etmeyin; diyelim.
Anlaşılıyor ki, Konsey üyeleri ne yazık ki; memleketimizin şartlarını ve bu meyanda insanlarımızın iktisadi-mali imkânlarını bilemiyor. Çok yazık diyeceğiz ve maalesef memleketimizi tanıyamayanlar, sanki başka güçlerin temsilcileriymiş misâli-görüntüsü içinde iş başına-önemli görevlere gelebiliyor. Bunlar, azınlıkta da olsa, maalesef olabiliyor, herhalde.
Hatırladığımız kadarıyla, 1986 yılına kadarki uygulamalar-yürütmeler-icraatlar; Konseyin şimdi teklif ettiğine paralellik gösteriyordu. Maliyenin geçmişteki afaki emsal değer uygulamalarına dayalı ek vergi-ceza kesme uygulamalarıyla, fakir ve dar gelirli insanların elde edebildiği bir kooperatif yoluyla-özel satış/alış yoluyla elde ettiği meskeninden dolayı, alıştan yıllar sonra altından kalkılamaz amme alacakları ve ferileriyle karşı karşıya kalınıyordu.
Bu durumu, yıllar sonra görebilen o günün siyasi-idari irade sahipleri bugünkü yürütmelere geçebilme imkânını hukuken hayata geçirmiş oldular. Geçmişe nazaran çok da iyi oldu, doğrusu.
Ancak, bugün yeniden eski sızlanmalara sebep olacak tekliflerde bulunmak neyin nesidir, anlaşılması zor bir haldir. Görülüyor ki, bu ve benzeri bazı tekliflerde bulunmak; siyasi iradenin ve otoritenin bu yönlerle de zayıflamasına kapı açmak oluyor, herhalde. Meselâ: Bazı meslek gruplarının kâmilen vergi incelemesine tabi tutulması (adeta şantaj), vergi incelemelerinin zamanaşımına kadarki geçmiş müddetini kucaklayacak şekilde beş yıllık-yıllık vergilendirme dönemleri için yapılması ve ilâhi, belirtebileceklerimizdir.
Her ne sebeple olursa olsun, bir gerçek ve tüzel kişinin iktisadi faaliyetinin bir bütün olarak yok edilmesi-iktisadi faaliyetten çekilmesi, milli iktisat bakımından asla yerinde değildir ve doğru tarafı da yoktur. Öyle anlaşılıyor ki ve geç kalınmış olarak insanlarımıza, vergi şuurunun ilköğretim altıncı sınıfından itibaren verilmesi cihetine gidilmelidir. Zira, herkes ödeme gücü nispetinde ve kanunlar icabı vergi vermek mecburiyetindedir. Vergi-sigorta pirimi-harç ve benzerlerini vermekten kaçınılamaz. Anayasa ve hukuki mevzuat bunu gerektirir. Belirtilen görevleri seve seve yerine getirmek askerlik görevi gibi kutsaldır. Vatandaşlar-vergi mükellefleri ve/veya sorumluları, vergi ve cezalar ile tedip edilebilir. Bunun da, yıkıcı-çalışma-mülkiyet-ticaret hürriyetinin bertaraf edici mahiyette olmaması icap eder, deriz.
Gayrimenkullerin-taşınmazların el değiştirmesinde; taraflar veya taraflardan birisi olan ticaret şirketleri (Anonim ve bu meyanda bankalar, limited, komandit, kolektif, donatım şirketi ve ortaklıkları) ile kooperatifler-dernekler-vakıflar-odalar v.s. elbette gerçek alım ve satım bedelleriyle muamele yaptırmak ve kayıtlarında da bu durumu göstermek, emlâk beyanlarını da buna göre yapmak durumundadırlar. Aksi halde, ortaklarına hesap veremez duruma veya zimmetlerine para geçirmek haline şekilde de olsa düşmüş olabilirler.
Buna karşılık, yukarıdaki paragrafın dışında kalan alıma-satıma-devire-hak tesciline konu gayrimenkullerin emlâk vergisi değerinin-bildiriminin her hal ve şartta asgari normlara nazaran yapılabileceğine hukuki düzenleme getirilmelidir. Bu durum, hayata geçirildiğinde, gerçek alım-satım bedelinin beyanından kaçınılmayacağı, bilinmelidir.
Memleketimizin fiili şartları, modern vergiciliğin henüz uygulanmasına müsait değildir. Onun için pratik düzenlemelere gitmekte daha isabet olsa gerektir. Biz müsait görüyoruz veya müsait hale getireceğiz diye, zecri tedbirleri hayata geçirmek isteyenler; çok hayatları perişan eder ve kendileri de yok olup giderler veya derin yaralar alabilirler; der isek, kehanette bulunmuş sayılmayız, herhalde. Zira, bunların benzerleri geçen yıllarda görülmüştür. Bu durumlar iyi bilinsin isteriz.
---------------------------------------------------------------------
NOT: Yeni Tirebolu (İnternet) Gazetesi`nde 13.10.2009`dan itibaren yayında olup, genellik göstermesi itibariyle bu defa TÜRK MECLİSİ (İnternet) yayınına da gösterilmiştir.
|