Halep`in acı gerçeği
Halep`in acı gerçeği 17 Aralık 2016
Bugün herkesin gözleri önünde Halep`te kitlesel katliam yaşanıyor. Halep, ihanetler sonucu düştü. Siviller ile direnişçiler, dar bir bölgede sıkışmış durumda. Ağır bombardıman altındaki Halep`ten insanın kanını donduran haberler geliyor. Dünya haber merkezlerine düşen ses ve video görüntülerinde Halep sokakları ceset dolu; doktorlar hastaneler vuruldu. İlaç, içme suyumuz ve gıdamız kalmadı. Çocuklarımız, kadınlarımız ve yaşlı insanlarımız gözümüzün önünde ölüyor´´ şeklinde seslenerek ``Kalanları kurtarın´´ çağrıları yapılıyor. Ama bu çağrılar ve yalvarışlar beyhude. Çünkü kimilerinin içi yanıyor ama çaresizler. Kimileri bu vahşeti gerçekleştiren zalimlere desteğini sürdürüyor. Kimileri ise ellerinde güç olduğu halde ``ne yazık ki bir şey yapamıyoruz´´ diyerek timsah gözyaşları döküyor. Halep, yakılıp yıkıldı. Toplu katliamlardan sonra kalanların kurtarılması için bir girişim başlatıldı. Ancak alçakça saldırılar devam ediyor. Türkiye`den bölgeye tahliye için giden konvoylara saldırıyorlar. SREBRENİCA`DAN HALEP`E Yakın tarihte, insanlık adına utanç verici bir diğer vahşeti, 11 Temmuz 1995 tarihinde Bosna`daki soykırımların finalinin yapıldığı Srebrenica`da görmüştük. Beş gün içinde sistematik bir şekilde 8372 Müslüman Boşnak katledilmişti. Srebrenica`nın acısı dinmeden şimdi bir benzeri insanlık faciasını Halep`te yaşıyoruz. Bir zamanlar cıvıl cıvıl olan Halep şehri, beş yıldır Rusya ve İran`ın her türlü desteğiyle diktatör Esed`in ordusu tarafından bugün tanınmaz hale getirildi. Halep`de yıkılıp yakılmayan bir yer kalmadı. Şehir sokakları yıkılan binaların moloz yığınlarıyla dolu. O moloz yığınları altında kalan binlerce savunmasız insan bulunuyor. Gökyüzü duman kiri, sokaklar ve yıkılan yerleşim yerleri ceset ve kan kokusu hakim. ``Minareler ve camiler şehri´´ olarak da anılan Halep`te Kafr Hamra`daki Ömer Bin Hattab Camisi başta olmak üzere sayısız cami yerle bir edildi. Bir zamanlar, tarihi eserlerinden dolayı turizmin ve ticaretin merkezi kabul edilen, sembolik değeri olan Halep`te şimdi, ne o değerlerden eser kaldı ne de Halepliler. Kelimenin tam anlamıyla Halep bir virane. TEK SUÇLU BATI MI? Batılı emperyalist devletler ve onların güdümündeki &8216;Uluslararası Toplum` elbette bu insanlık suçuna karşı sessiz kalmakla suç işlemiş oluyor. Çünkü, &8216;İnsani müdahale hakkı` doğduğu halde, kendi çıkarları ve denge politikaları uğruna Suriye`ye müdahale etmeyerek savunmasız binlerce insanın topluca katledilmesine izin vermiş oldular. Rusya ise bir yandan Şam diktatörüne sınırsız destek verirken diğer yandan, BM Güvenlik Konseyi`nin müdahale kararlarını veto etmişti. Bu yanlış ve çıkar politikalarından dolayı, BM- Güvenlik Konseyi, Nato ve AB ile Rusya, insanlık suçu işlenmesinin hem sorumluları hem de suçlularıdırlar. Ancak daha acı olanı, İslam dünyasının içinde bulunduğu vurdumduymazlık ile İran ve Lübnan Hizbullah`ının, bir mezhep bağnazlığı içinde Şam diktatörüne verdikleri destektir. Suriye ve Irak`ı &8216;Şiileştirme projesi` kapsamında şehir ve kasabaların yakılıp yıkılmasında rol almaktadırlar. Ayrıca, savunmasız binlerce çocuk, kadınlar ve yaşlılardan oluşan sivillerin topluca katledilmesi operasyonlarına öncülük yapmaktadırlar. Utanmadan hâlâ İran, İslam Cumhuriyeti olarak kendini ifade ediyor. Lübnan Hizbullah`ı ise, Allah`ın ordusu` olarak kendini tanımlıyor. Kısacası, Suriye`deki vahşetin tek sorumlusu Şam diktatörü, Rusya ve Batı değil. Onların yanında, İran ve Lübnan Hizbullah`ı aynı derecede suçludur. Ancak dünya bilsin ki, Suriye buhranı Halep`ten ibaret değil. Halep`ten sonra Rusya, İran ve Suriye hava kuvvetleri, direnişçilerin son kalesi olan İdlib`e saldırmaya hazırlanıyor.
|