Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
KİRESUNLU TÜRKLERİ-1

KİRESUNLU TÜRKLERİ

Giresunlu veya Kiresunlu Türkmen-Oğuz toplumu Azerbaycan’ın Hoy, Salmaz ve Ürmiye bölgelerinde, Urmiye Gölü’nün batı kısmında yaşamaktadırlar.

 

Güney Azerbaycan’da bu toplumun Karadeniz’in Giresun bölgesinden geldikleri kanaati hâkimdir.
Giresunlu veya Kiresunlu Türkmen-Oğuz toplumu Azerbaycan’ın Hoy, Salmaz ve Ürmiye bölgelerinde, Urmiye Gölü’nün batı kısmında yaşamaktadırlar. Güney Azerbaycan’da bu toplumun Karadeniz’in Giresun bölgesinden geldikleri kanaati hâkimdir. Çepni Türkmenlerindendirler. Mezhepleri Caferî veya Hanefî değil Şafiîdirler. Lehçeleri Karadeniz ve Tebris Türkçesi arasında bir karakter arz eder.
 
Şafiî olmalarına rağmen Giresunlularda 12 iman ve muharremlik Kültleri oldukça güçlüdür. Bu iki kült, Caferî inançlı Türklerin yaşadıkları Anadolu’daki Caferî olmayan komşularında da canlılığını kısmen muhafaza etmektedir. Bu canlılık geçmişte daha güçlü imiş. Şafiîlik Türkmen Türkleri arasında pek görülmez. Doğu Anadolu’da bir kısım Kırmanç ve Zazalar arasında görülür. Kuzey Mezapotamya’da Erbil ve Kerkük yöresinin bir kısım Türkmenleri arasında Şafiî inançlı aşiretler vardır. Bu durum Sünnî inançlı olan Osmanlı ve Şiî inançlı olan İran Türklüğü arasında yaşanan bir sıkışmışlığın sonucu, birlikte yaşadıkları Bahtinan ve Barzan Şafiî aşiretlerinden de etkilenerek, Şafiî oldukları şeklinde izah edilmektedir. Güney Azerbaycan aydınının kanaatine göre Giresun boyunun Anadolu’daki kesimi de birkaç yüz evveline kadar Alevî inançlı idi. Türkiye Çepnilerinin bazı kesimlerinin hâlâ Alevî inançlı oldukları görüşünün yanı sıra, Çepnilerin eski Alevîler oldukları görüşünü savunanlar da vardır. 
 
Türkiye’de Oğuzların en yetkili uzman ismi bu isimli eserin(74) yazarı rahmetli Faruk Sümer’dir. Bu eserde Giresun yöresi Çepnileri doğal olarak yer almaktadır. Ancak, isim bir boy ismi olarak zikredilmemektedir. Bölge Çepniliğini inceleyen Ali Çelik(75) de Giresun Çepnilerini uzun boylu anlatırken onların bir boy olduklarını belirtmemektedir. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki oymak, aşiret ve cemaatleri anlatırken Cevdet Türkay(76) Giresunluları zikretmemektedir. Esasen konumuz Giresunlular toplumuna Giresun şehrinin veya bu toplumun anılan şehre isim vermiş olması değildir. Biz Güney Azerbaycan’daki Giresun veya Kiresun Çepni Türkmenlerinin halk inançları üzerinde duracağız.  
 
Giresunlularda uzak bir yerden köyüne gelen birisi, evine gitmeden evvel ilkin mezarlığa gider. Orada yatmakta olan ailesinden büyükleri ziyaret eder. Ziyaret ettiği mezarların toprağından bir parça alıp ağzına atar. Bu uygulama “ata kültü” ile ilgilidir. Ata ruhlarına saygılı davranmak Türk inanç sisteminde önemli bir yer tutar. Geleneksel İslâmın tezahürlerinden olan bu uygulama Türk halkları arasında çok yaygındır ve Göktürk dönemine kadar uzanan bir uygulama derinliği vardır. Göktürk döneminde senenin muayyen zamanlarında ata ruhlarına kurban kesilirdi. Hâlâ, Anadolu’da kurban bayramlarında ölmüş ana babalar için de kurban kesildiği olur. Evlilik arifesinde gençler, ulu kabirlere birlikte gider, göçmüş aile büyüklerini de ziyaret ederler. Askerlik, yüksek tahsil ve benzeri nedenlerle sılaya çıkanlar ecdat kabirlerini ziyaret ederler. Keza, arife günleri göçmüş büyüklerden başlanarak kabirler ziyaret edilir. Karapapah Türklerinde şampiyona gibi önemli yarışmalara giren sporcular karşılaşmadan evvel ve sonra ata mezarlarını ziyaret ederler. Ata ruhlarının ölümün kırkı çıkıncaya kadar ve her cuma hanelerini ziyaret ettiklerine inanılır bu vesile ile de hayır işlenir. 
 
Salmaz’da yaşayan Giresunlu ve diğer Türk kesimlerindeki bir dep (gelenek)’e göre bir aileden ölüm olsa, o aileden kohum–kardaş (hısım akraba) ölümden korunmak için “gada kurbanı” diye adlandırılan bir koyun kesilerek kurban edilir. Bu kurbanın başı, ciğerleri ve işkembesi mezarlığa gömülür, eti yoksul ailelere paylaştırılır, ölü sahibi bu etten yemez. Böylece ölümden korunulduğuna inanılır.(77)
 
Anadolu’da “gadanı alsın”, “gada-belânı savsın” diye bir ifade vardır. Gelecek veya gelip geçmiş görünmeyen bir terslik için kullanılır. Sadaka verilir veya bir kurban kesilir, hayır işlenir.78 Adak kurbanın etini Anadolu Türkleri de yemezler. Yanılmıyorsak, bize göre bu uygulamanın mahiyetinde ölümü ifa eden güce yapılmış bir korunma veya kurtulma borcunun ödenmesi vardır.   
 
Giresun Çepni Türklerinde toy-düğünlerde bir genç gelinin karşısına geçer elinde tutmakta olduğu yumurtlayan tavuğu oynatarak oynar. Ayrıca kız evi, gelinle birlikte onun yeni evine yumurtlayan bir tavuk hediye eder. Bununla gelinin ileride çok çocuklu bir anne olacağına inanılır. İnanca göre tavuk–yumurta, dölün, zürriyetin remzidir. Anadolu ve sair Türk ellerinde yumurta ve tavukla ilgili çok inanç vardır. Doğu Anadolu’da gelin yeni evinin eşiğinden girmeden evvel, evin duvarına vurularak bir yumurtanın kırılması sağlanır, yumurta nazarlıklarda kullanılır. Kara tavuk ise büyü bozmada ve halk hekimliğinde kullanılır.
  
Giresunlularda yatılı misafirin çabuk gitmesini sağlamak için bazı uygulamalar yapılır. Misafirin oturduğu yere tuz dökülür. Bu inanç Salmaz’ın diğer Türk halklarında da vardır. Anadolu’da çabuk gitmesi istenilen konağın ayakkabısının içine tuz dökülür. Gelişinden memnun olunmayan misafirin çıkardığı ayakkabılar düzeltilmez.
Tuz, Türk halk inançlarında önemli bir yer tutar. “Tuz – ekmek hakkı” na inanılır. Tuzun üzerine yemin edilir. Tuz da ekmek gibi nimet sayılır çiğnenilmez. Mevlütlerde su gibi tuz da okutulur. Sadaka olarak verilen tuz gada belâ savar. Büyü bozmada da tuz kullanılır. Karakalpakistan’da, Tataristan’da ve Başkurdistan’da misafir, evin veya köyün eşiğinde tuz ekmekle karşılanır.
 
Giresunlularda genç kızlar kısmetlerinin açılması için imamzadelere giderler. Bu ziyaretlerde;
“İmamzade dağları 
Yaşıldı (yeşildir) yaprakları
Allah muradım versin
Açılan (gelecek olan) ayın ortası”

dörtlüğü okunur. Bu dörtlüğün Anadolu, Kuzey Mezopotamya (Erbil-Kerkük) Nahçıvan, Dağıstan (Derbent)’da variyantları vardır. Bu tespitte “dağ kültü” ile “ata – arvah” kültü bir arada yer almıştır. Türk halk kültüründe ulu zadlar, pirler dağlara isimlerini verirler. Bu tespitte imamzade dağlara ismini vermiştir.  
 
Güney Azerbaycan’ın Salmaz Türklerinde nazar vuranın (göz değmiş olan kimsenin) nazarının giderilmesi için, nazar edenin basmağı (ayakkabısı) ndan bir parça kesilerek üzerklik otu ile birlikte yakılır ve tütsüsü çıkarılır. Anadolu’da nazar ettiğinden şüphe edilen şahsın giysisinden gizlice bir parça kesilir ve bu parça yakılır. Nazar alan şahıs bunun tütsüsüne tutularak nazarın tedavi olacağına inanılır. Bazen şüpheli şahıs sayısı artınca çok sayıda kimsenin giysisinden, meselâ entarisinin katlanılmış eteğinin ucundan bir paça kesilir. Bu uygulama Giresunlu Çepni Türkmenlerinde de vardır. 
 
Giresunlularda çocuğu nazardan korumak için çeşitli vesilelerle çocuklara “koyun göz, adam göz, pişik göz, it göz hamı (hepsi) nin gözü çatlasın patlasın” denir. Bu inançta sadece insanların değil, diğer canlıların da gözlerinin değebileceği varsayılır. Doğu Anadolu’da çocuğun kırkı, çeşitli canlı yavrularının kırkı ile karışıp çocuk zarar görmesin diye bu hayvanların isimleri yapılan efsunda tek tek sayılır.
Tam boyutlu görseli göster   
  
  


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.