Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10786
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
KEÇECİZADE FUAT PAŞA

KEÇECİZADE FUAT PAŞA

                  

         “Elbette en kuvvetli devlet bizim devletimizdir. Zira siz yabancılar dışarıdan, bizler içeriden yıkmaya çalıştığımız halde, bir türlü yıkamıyoruz”

         Kimi devlet adamları vardır;duygulu ve zariftir;ama yeri geldiğinde, devletin geleceği, halkın huzuru için alabildiğine acımasız da olabilir... Ve yine kimi devlet adamları vardır; milletin ve devletin yararına olan bir iş için, makamından alınacağını düşünmeden;devlet başkanına (padişaha) karşı gelebilir...

         İşte Keçecizade Fuat Paşa, öyle bir devlet adamıdır!

         Dünyanın kendisine hayran olduğu bu büyük devlet adamı, beş kez Hariciye Nazırlığı, iki kez de Sadrazamlık yaptı. Bu görevlerin dışında yaptığı hizmetler ve geldiği üst dereceli makamlar, o kadar çoktur ki;54 yıllık ömüre, bunların nasıl sığdığına, insanın hayret etmemesi mümkün değildir.

            Nüktedan, hazırcevap, zarif, engin bir kültüre sahip;kararlı ve korkusuz.. Tüm bu özelliklerini ailesinden aldı, desek, yanlış olmaz;çünkü, Fuat Paşa’nın babası da, dedesi de aynı kişilikteydi.. Söz buraya gelmişken çağdaşlaşma-modernleşme hareketi Tanzimat’ın mimarlarından birisi olan Fuat Paşa’nın ailesinden, kısaca söz etmeden, kendisini anlatmak zor olacaktır.

Fuat Paşa’nın dedesi Konyalı kazasker (Din adamı - kadı) Mehmet Salih Efendi’ir. Mehmet Salih Efendi’nin oğlu ise II.Mahmut döneminin seçkin kişiliklerinden birisi olan tanınmış şair Keçeçizade İzzet Molla’dır... Bu İzzet Molla öyle bir insan dır ki; Şeyhülislam fetvasına karşı görüş bildirecek derecede bilgi ve yüreklilik sahibidir... II.Mahmut 1827 de Rusya’ya savaş ilanı için Şeyhülislam’dan fetva alınca, devletin buna hazır olmadığı gerekçesiyle, bu fetvaya karşı çıkar.Daha da ileri giderek; II.Mahmut’un huzurunda savaş ilanının felaket olacağını söyler. Bunun üzerine öldürülmesi düşünülür;sonra vazgeçilip , Sivas’a sürülür ve orada ölür... Keçecizade İzzet Molla, divan edebiyatının seçkin şairlerinden birisiydi

         İşte Fuat Paşa, böyle bir babanın oğludur. Babası gibi açık sözlü, nüktedan, bilgili ve korkusuz...

         Hizmetleri...

         Aslında oi hizmet hayatına askeri bir doktor olarak başladı... Türk tarihinde, doktor siyasetçilerin en kıdemlilerinden birisidir. 1815 yılında İstanbul’da doğan Fuat paşa, 1834 de Mekteb-i Tıbbiye’yi bitirdikten sonra, Trablusgarp’ta üç yıl doktorluk yaptı.Daha sonra Mustafa Reşit Paşa’nın özendirmesiyle Hariciye(Dışişleri) mesleğine geçti; çünkü, fransızcayı ana dili Türkçe kadar çok iyi biliyordu. 1848 yılına kadar Hariciye Nazırlığında, geçici elçilikler, başkatiplikler gibi çeşitli hizmetlerde bulundu Mustafa Reşit Paşa’nın sadrazamlığı ile üstün başarılarla dolu görevler almaya başladı.

         1848 yılında, “Macar Mültecileri” sorunu çıkmıştı. Avusturyalılar kendilerine bağlı olan Macarları, Ruslardan da destek alarak ezmekteydiler. Macar siyasi önderleri bu baskılara karşı halkı örgütlediler. Ancak, Avusturya Rusya’nın da yardımıyla bu hareketi bastırdı. Bunun üzerine Macar önderleri Osmanlı’ya sığındı. Bu kez Rusya bu “mülteciler” in peşine düştü;verilmez ise savaş açacağını bildirdi.

         İşte u nazik ortamda, henüz paşa bile olmayan Fuat Efendi’yi, Mustafa Reşit Paşa yetkili elçi olarak Petesburg’a gönderdi. Fuat Efendi, öyle başarılı oldu ki, döndüğünde paşa oldu.

         Fuat Paşa daha sonra, macar Mültecileri konusunda, günümüz diplomasisine örnek olacak çalışmalar yaptı. Osmanlı’nın kendisine sığınanları asla teslim etmeyeceğini, hergün basın toplantısı yaparak Avrupa’ya duyurdu. “Eğer bu nedenle, Rusya savaş açarsa, tüm dünyayı karşısında bulur” diye demeçler verdi. Osmanlı Devleti’nin bu ‘insani’ tavrı Avrupa’da sempati ile karşılandı. Hatta Amaerika’da dahi yankı buldu. Bu çalışma, dünyada öylesine güzel bir imaj yarattı ki; yıllar sonra  tarihçi Cevdet Paşa” Fuat Paşa’nın Osmanlı lehine oluşturduğu bu kamuoyu sayesinde, Kırım Savaşı’nda tüm Avrupa, Osmanlı’nın yanında oldu’ diyecektir...

         Otoriter bir devlet adamı...

         1852’de Ali Paşa sadrazam olunca o da Hariciye Nazırlığına getirildi. Kırım savaşı sırasında Yanya’da Yunanlılar isyan edince, yöreye tam yetkili askeri görevli olarak gönderildi. Bir doktordan umulmayacak biçimde otoriter davrandı. İsyanı bastırdı.

         Birinci ve ikinci kez istfa ettikten sonra, 1860 yılında üçüncü kez Hariciye nazırı oldu. Tam bu sırada Lübnan karıştı. Öyle bir karıştı ki, Dürziler, Maruniler ve Şam Müslümanları birbirine girdi. Bu arada Fransız Büyükelçisi öldürüldü. Fuat Paşa, yine tam yetkili olarak, üçbin kişilik bir ordu ile bölgeye gönderildi Şam valisi Müşir Ahmet Paşa’yı kuşuna dizdi. Fransız Büyükelçisinin öldürülmesine karışanları idam etti. Fransız elçiliğindeki görevlilerin hepsini sınır dışına çıkardı. Tüm isyancıları teslim aldı. Bunları yaparken şöyle diyordu; “Ben ki, hayatında tavuk kesmemiş bir insanım. Allah beni, devletin selameti için nelere alet etti...”

         Fuat Paşa Lübnan’dan Sadrazam Ali Paşa’ya devletin içinde bulunduğu sıkıntıları anlatan ciddi reformlar öneren raporlar gönderdi. Daha sonra padişah Abdülaziz’e de aynı biçimde; Osmanlı Devleti’nin kesinlikle modern bir yapıya kavuşturulması gerektiğini anlatacaktı...

         Nüktedan, kararlı ve yürekli...

         Olağanüstü askeri görevler dışında çoğunlukla siyasi görevlerde bulundu. Avrupa’da katıldığı toplantı ve kongrelerde, nüktedanlığı ile ilgi çekti. Yabancı devlet temsilcilerinin, Osmanlı devletinin gücü hakkında konuşmalar yapması üzerine şu ünlü sözünü söyledi: “ELBETTE EN KUVVETLİ DEVLET BİZİM DEVLETİMİZDİR. ZİRA SİZ YABANCILAR DIŞARIDAN, BİZLER İÇERİDEN YIKMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ HALDE, BİR TÜRLÜ YIKAMIYORUZ..”

         Gülhane’ye kadar çıkan yolun açılası bir büyük sorun idi. Çünkü yol üzerinde kutsallık izafe edilen mezarlar vardı. Din adamları buna karşı çıkıyordu. Bu nedenle yıllarca açılması düşünüldüğü halde, hiçbir devlet adamı cesaret edememişti. Fuat Paşa, mezarları başka bir yere naklederek, bu günkü Gülhane yolunu açtırdı. Ama , pek çok dedikodu ve taşlamalara da hedef  oldu... Bir gün, Fuat Paşa’ya, Hoca Efendinin birisi, yaptığı yol için şöyle dedi:” Paşam, bu yol için bu kadar taşı nerden buldunuz?” Fuat Paşa anında yanıtladı: “Aman efendim, bize atılan sitem taşlarından daha böyle kaç cadde inşa edilir.”

         Aşık sözlü ve kararlıydı...Padişah, Abdülazizi kendisini sevmezdi  Çünkü, padişah, Mıısır Hidivi’nin kızıyla evlenmek istedi. Paşa buna karşı çıkma yürekliliğini gösterdi. Fuat Paşa’ya göre; böyle bir evlilik, Mısır’ın yerine göre vali, yerine göre padişah gibi davranan Hidivi’nin, Osmanlı devlet yönetiminde etkili olmasını doğuracaktı... Bu evliliğe engel oldu. Fakat padişah, onu görevden aldı ve yedi ay evinde göz hapsinde tuttu.

         Alışılagelmişin dışında,”farklı” şeyler söylüyordu;dolayısıyla ‘sevimsiz’di.

         Yine bir başka olay... Padişah’ın öfkesi yatışınca yine Hariciye nazırı oldu. Abdülaziz ile beraber Fransa ziyareti için gemi ile yola çıktı. Osmanlı donanmasını İngiltere’den sonra ikinci güç haline getiren, denizi seven Padişah Abdülaziz’i, ne yazık ki; yolculuk sırasında deniz tuttu. Bunun üzerine padişah, Fuat Paşa’ya ‘geri dönme’yi önerdi. Bu söz üzerine Fuat Paşa “Padişahım, beni önce şu gemi direğine asın, sonra dönün” dedi.

         Bilge devlet adamı...

         Fuat Paşa Devlet adamlığı yanında, bir fikir ve düşünce adamıydı da. Osmanlıca gramer üzerine ilk çalışmalardan birisi olan “Kavaid-i Osmaniye’yi, Cevdet Paşa ile birlikte hazırladı. Abdülaziz’e yazdığı “Siyasi vasiyetname” yenileşme gelişme projelerinin fikri temelini oluşturan düşüncelerle doludur. Mevlevi tarikatından olan Paşa, ince ruhlu, zarif bir kişiliğe sahipti.

         Tanzimat’ın “Reşit, Ali ve Fuat” paşaları olarak bilinen bu devlet adamları, zamanın doğrularına göre Osmanlı devletini yönetmeye çalıştılar. Bunlar içinde kuşkusuz en ünlü olanı Reşit ve Fuat Paşa idi. Fuat Paşa , kendisiyle birlikte Reşit ve Ali Paşa’yı bir vesileyle şöyle tarif eder:

         “Bir ırmak kenarına vardığınızı düşününüz... Irmağın üstünde sağlamlığını bilemediğiniz bir köprü var. Ben bu köprüden derhal geçmek isterim. Ali Paşa, köprünün sağlam olup olmadığını tetkike başlar. Derenin başka yerden geçit verip vermediğini araştırır. Reşit Paşa ise, köprünün üstünden bir tabur asker geçtikten sonra adımını atar!”

         Devir ve paşa...

         Fuat Paşa, Osmanlı devleti’nin yükselen Batı teknolojisi karşısında, kendisine bir çeki düzen vermeye çalıştığı bir dönemde devlet adamlığı yaptı. Ne var ki, verilen bu çekidüzen, devletin yıkılışını kimine göre geciktirdi; kimine göre çabuklaştırdı... Aslında sorun, zihniyette idi. Ne çare ki, zihniyet, bir toplumda kısa sürede oluşmuyordu. Zihniyet değişikliği zaman istiyordu... Sorun toplumsal idi. Bir iki “çiçek” ile de yaz gelmediği gibi; o çiçeklerin bahçeden kopartılmaları da söz konusuydu. Zaten çağdaşlaşmadan söz eden o devir devlet adamlarının kimine “İngilizci”, kimine “Farnsızcı” adı takılmıştı...

         Geçtiğimiz aylarda, tanınmış bir tarihçiye bir dostu soruyor:”Tanzimat nedir?” diye... Tarihçi:”adam olmaktı” diye yanıt verince, o dost bir daha o tarihçi ile konuşmuyor...

         Statik-durgun bir zihniyet... ve akan zamanı kavramak! Sorun burada!

         Fuat Paşa 54 yaşında ‘çok çalışma sonucu’ yorulan kalbini tedavi için gittiği Fransa’nın Nice kentinde öldü. Mezarı İstanbul’da Peykhane sokağındaki türbesindedir.

         Tarih Fuat Paşa’nın güzel işler yaptığını yazıyor...

         Durağı uçmak olsun!

(Mehmet Efe Sungurlu, Yeni Düşünce Dergisi, 5-11 Mayıs 2000. Sayfa 62)


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.