Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
HEYBELİADA RUHBAN OKULU II

  5.HEYBELİADA RUHBAN OKUL U’NUN YENİDEN AÇILMASI İÇİN YÜRÜTÜLEN FAALİYETLER

 

    Patrik  Athenegaras,1 Temmuz 1971 yılında okulun faaliyetine son verilmesi üzerine dönemin Başbakanı Nihat Erim’e hitaben gerekçeli bir başvuruda bulunmuş ve başvurusuna;128 yıldan beri faaliyette bulunan Heybeliada Ruhban Okulu’nun amacının, Patrikhaneye bağlı Hıristiyanların dini ihtiyaçları içlin kilise ruhanilerini mesleki bakımdan yetiştirmekte olduğu ve Anayasa mahkemesi’nin kapatma kararına girdiğini, zira özel yüksek okul statüsünde sayılamayacağını belirterek yardım istemiştir.

    Lozan Anlaşmasıyla tüzel kişiliği sona eren Patrikhane, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin en önemli noktasını oluşturan Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılması karşısında ilgili makamlara sürekli girişimlerde bulunarak, bütün hukuki ve idari yolları denemiş ve denemeye devam etektedir. Ruhban Okulu’nun yüksek okul olmadığı hakkında Danıştay’a açılacak davaya esnet olmak üzere Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörlerinden Hicri Fişek ve Ömer İlhan Akipek’e görüşler hazırlatılmış ve davalar açılmıştır.

    Hazırlanan görüşlerde okulun yüksek okul olmadığı ispata çalışılmış, ancak dönemin yetkili ve muhatap makamlarınca bildirilen karşı görüşlerle bu iddialar çürütülmüştür. Nitekim 1950 yılından önce okul müdürlüğü tarafından zamanın hükümetine sunulan muhtırada, Teoloji Bölü yıllardan beri fiilen yüksek okul niteliği taşıdığından hükümetçe bu statünün tanınması talebinde bulunulduğu,ayrıca okulu bitirenlere diplomadan ayrı olarak gizlice verilen Rumca belgede,bu okul mezunlarına teoloji öğretmeni unvanı verildiği ve ilahi ilimler manasına gelen teolojiyi lise seviyesinde okullarda okutmaya yetkili olan kişilerin yüksek okul mezunu sayılmaları gerektiği vurgulanmıştır.

    Görülmektedir ki Patrik yalan söylemekte, MEB’lığınca öngörülen resmi diploma ile Patrikhanece gizli olarak verilen ve “Ortodoks Hıristiyan Teolojisi Öğretmeni ”unvanlı diploma birbiriyle tamamen çelişmekte ve birbirini tekzip etmektedir. Dolayısıyla Heybeliada Ruhban Okulu bir yüksek okul olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararı kapsamına girmektedir. Heybeliada Ruhban Okulu’nun yüksek okul olduğu,okulun 25 Eylül 1951 tarih ve 151 sayılı yönetmenliğinin 3,54 ve 55 nci maddelerinde de açıkça belirtilmektedir.

    Ayrıca Türkiye’de 625 sayılı Özel Yüksek Okulları kanununa göre dini eğitim alanında, hangi derecede ve türde olursa olsun özel eğitim kurumu açılamaz hükmü bulunaktadır. Bu Anayasa Mahkemesi kararına bağlanmış kesin hüküm olup, din farkı gözetmeksizin bütün vatandaşlar için geçerlidir. Din görevlilerinin, devlet okullarında yetiştirilmesi Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, Yüksek Öğretim Kurumları Kanunu,Özel Eğitim Kurumları Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile düzenlenmiş devlet politikasıdır.

    Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapanmasına Fener Rum Patrikhanesi’nin gösterdiği tepki günümüze kadar süren tartışmalarla uluslar arası platforma taşınmıştır. AB’den başlayarak tüm Hıristiyan ülkelerinin temsilcileri ne zaman ülkemizi ziyaret etseler veya Türkiye’nin bulunduğu her platformda mutlaka Ruhban Okulunu gündeme getirmektedirler. ABD bu ısrarcı grubun başını çekmektedir Bunun sebebi ise Fener Rum Patrikhanesi’nin bekası,Patriklerin Tür vatandaşı olmaları koşulu gereğince Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden eğitime açılmasından geçmektedir.

    Bütün bu girişimler, Fener Rum Patrikhanesi’nin Ekümenik kimliğini ya da Osmanlı’daki “Mümtaz Statüsü” nü yeniden mi aramaktadır sorusunu akıllara getirmektedir. Türkiye “Büyük Devletler” gibi davranıp küreselleşme ve batıyla bütünleşme çağında “Rum İhaneti” ve “Bizans’ı Yeniden İhya Etme” çabalarına dikkatli yaklaşmalıdır.

    Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili Nisan 1994 yılında önemli bir gelişme daha yaşanmış,,ABD başkanı Clinton,dönemin başbakanı Tansu Çiller’e bir mektup göndererek ABD’nin konuya ilgisiz kalmadığını göstermiştir.ABD başkanının bu konuda devreye girmesini,Ruhban Okulunun,Hıristiyan dünyasında ne denli önem taşıdığının bir göstergesidir.Ayrıca Moskova Kilisesi’nin Fener Patrikhanesi’nin yerini alacağından da korkulmaktadır.Bu gerçekleşirse Moskova Patrikhanesi bütün Ortodoksların lideri konumuna geçecektir ki, bu durum batı tarafından kabul edilemez bir olgudur.

    4 Nisan 1966 tarihinde Patrik Vartholomeos bizzat Başbakanlığa verdiği dilekçede Heybeliada Ruhban Okulu’nun tekrar açılmasını isterken, Yunan hükümetini Kıbrıs, Eğe ve Batı Trakya sorunları ardından bir kez daha Türkiye’nin içişlerine karışmaya zorlamış,ayrıca Hıristiyan dünyasını çok duyarlı olduğu bu konunun uluslar arası platformlarda Türkiye’ye yönelik dış baskılara dönüşmesine yol açmıştır.

    Kısaca Yunanistan Patrikhane üzerinde hiçbir hukuki tasarruf hakkı olmadığı halde kendisi için vazgeçilemez bir hayat damarı olarak kabul ettiği Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için her türlü idari, hukuki ve uluslar arası yolları denemiştir.

    Fener Rum Patrikhanesi ,Bizantinist bir anlayış olan “Cesarropapizm” anlayışını hiçbir zaman terk etmemiş,Türkiye’de siyasal iktidar güçlü olduğu dönemlerde sesini çıkartmamış,siyasal iktidarların güçsüz,ülke’nin ekonomik ve dış sorunları olduğu dönemlerde hem dünyevi,hem ilahi gücü temsil etmeye çalışmıştır.Nitekim 1453 yılında Bizans tarihe gömüldüğü halde,Patrikhane bu düşünceyi günümüze kadar canlı tutmaya çalışmış ve bunda muvaffak olmuştur.Bize göre Fener Rum Patriği bugün de Bizans İmparatorluğunu manen temsil etmektedir.

    Tarihte “Cesarropapizm” diye nitelenen bu politik anlayışı Fener Patriği son yıllarda öne çıkarmaya başlamıştır. Özellikle son yıllardaki dış gezilerinde dini içerik son derece sönük kalırken, siyasi yönü öne çıkarmıştır.20 Nisan 1994 tarihinde Fener Patriği Vartholomeos, Avrupa parlamentosu’na “Ekümenik Patrik” sıfatıyla davet edilmiş ve burada devlet başkanlarına has protokolle karşılanmıştır. Strasburg’da Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada “Ekümenik Patrik,Konstantinople Patriği” diye takdim edilmiştir.

    Yine Yunanistan’da düzenlenen bir sempozyumda , Selanik’te Yunan Cumhurbaşkanı tarafından “Devlet Töreni” ile karşılanıştır.

   27 Ekim 1977 tarihinde BM Genel Sekreteri Annan, Patriği BM genel Kurulu’nda “Yeni Roma Patriği” olarak takdim etmiştir.

    Bu durumda Fener Rum Patrikhanesi’nin ve buna bağlı olarak Heybeliada Ruhban Okulu’nun statüsünde yapılası istenen değişikliklerin ve kulun yeniden açılmasının tekrar tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir.

   

 

     6.HEYBELİADA RUHBAN OKULU TEKRAR AÇILABİLİR Mİ  ?

 

    Türkiye için uluslar arası sorun haline getirilen ve ülkemizi dış dünyada sıkıntıya sokan bu okulun tekrar açılması gerekmekte midir?

    Öncelikle 1971 yılında Özel Yüksek Okulları kapatan kanun çerçevesinde kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu ile birlikte özel üniversitelerin “Devlet Denetiminde Olma” şartı ile açılmasına izin verilmiştir. Ancak Patrikhane bu şartı kabul etmemiş ve okulu açmamıştır.

    Patriğin “kendi din adamlarımızı eğitme hakkından mahrumuz” gibi söz ve iddiaları doğru değildir.Bu art niyetli propagandaya endeksli iddia,Türkiye’yi dış dünyada zora sokmaktan başka bir düşüncenin ürünü değildir.Patriğin,sadece dini eğitim vermesi gereken bir kurumun,bulunduğu devlet denetimi altında faaliyet göstermesinden kaçınmasının nedeni açıktır.

   Patriğin ABD gezisinde verdiği demeçte “Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasının, Patrikliğin geleceği açısından vazgeçilmezliğini” üzerine basa basa vurgulaması, konunun sadece basit bir din eğitimi faaliyeti olmadığının kanıtıdır.

    Hepimizin bildiği gibi, Fener Rum Patrikhanesi başta Selanik Teoloji Fakültesi olmak üzere İlahiyat eğitimi veren birçok okulda elemanlarını yetiştirebilir .Ayrıca dünyanın her yerinde bu tür okullar aça imkanı mevcut iken,ısrarla;

  -“Heybeliada Ruhban Okulu mutlaka açılmalı ve dünyanın her yerinden öğrenci alabilmelidir.

  -Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu okul üzerinde hiçbir şekilde denetim yetkisi olmamalıdır.

  -Patrik kendine bağlı metropolitlerde TC vatandaşı olma şartı kaldırılmalıdır” demektedir.

  Fener Patrikhanesi’nin Ekümenik vasfı elde etmesi ve Vatikan statüsüne kavuşmasında bu isteklerin yerine getirilesi, bu yolda önemli kilometre taşlarının başıdır.

   Türkiye, konunun önemini kavrayamadığı için meseleye, açarız düşüncesiyle yaklaşmaktadır.İstedikleri uluslar arası Rahipler okulu,Patrikhane için bu aşama Ekümenik statüsünden daha önemlidir.

 

 

   7.HEYBELİADA RUHBAN OKULU HANGİ İDARİ VE HUKUKİ STATÜ İLE AÇILABİLİR.

   Türkiye Cumhuriyeti devleti’nin Rum vatandaşların din adamı ihtiyacını karşılaması elbette görevidir. Zira laik devlet, dinler karşısında tarafsız kalan devlettir.

   Türkiye , İmam Hatip Okulları ve Devlet Üniversiteleri bünyesindeki İlahiyat Fakültelerinde vatandaşlarının din hizmetlerinde çalıştırılmak üzere eleman yetiştirmektedir.Bu eğitim de devletin denetim ve gözetimi altında yapılmaktadır.Hiçbir cemaat ve zümreye bu konuda serbestiyet tanınmamıştır.

   Heybeliada Ruhban Okulu’nun idari ve hukuki olarak tekrar açılabilmesi için İlahiyat Fakültesi olan bir Üniversiteye bağlanması , yani Heybeliada Ruhban Okulu’nun devlet üniversitesine bağlı olan bir İlahiyat Fakültesinin Ortodoks konusunda eğitim veren bir bölümü olarak açılması gerekmektedir.

   Bunun dışında okulun açılmasına izin verilecek olması halinde mevzuatta değişiklik yapılması gerekmektedir. Bu yola gidilmediği takdirde, Lozan Antlaşması’nın azınlıklar için bir imtiyaz değil, sadece Türk halkıyla eşit muamele görme hakkı tanıdığı dikkate alındığında,okulun faaliyete geçmesi ancak yukarıda açıklandığı şekilde olabilecektir.Bu durumda Ruhban Okulunun Türkiye’nin mer’i kanunları ve antlaşmaların amir hükümleri gereği,diğer okullardan farklı özellik ve imtiyaza sahip olarak açılması sakıncalı olacaktır.

 

 

   8.SONUÇ

   Osmanlı İmparatorluğu’nun Gayri Müslimlere tanımış olduğu serbesti ve hakların çok geniş olduğu bilinmektedir . Bu haklara sahip azınlıkların dışarıdan milliyetçilik ile kışkırtılmaları sonucu Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü hızlandırmıştır. Şovenizme varan milliyetçilik eğilimi sonucu çöken imparatorlukla beraber günümüze kadar devam eden çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır.

   Osmanlı İmparatorluğu’nda Müslüman olmayan halka dini ve eğitim yönünden bağımsızlık verilirken, aynı zamanda bir dereceye kadar da idari muhtariyet veriliş ve azınlık dini liderlerine “Milletin Başı” denmiştir.Osmanlı bu hakları verirken,bunların milli haklara dönüştürmede kullanacaklarını hiç hesap etmemiştir.Yönetim güçlü iken sistem iyi işlemiş,İmparatorluk zayıflamaya başlayınca sistem içte ve dış ilişkilerde en büyük zayıflık noktasını teşkil etmiştir.

   Osmanlı İmparatorluğu’nun  en azılı azınlık kurumu olan Fener Patrikhanesi bunun en güzel örneğini oluşturmuştur. Patrikhane halen kendisini Osmanlı İmparatorluğu’nun veriş olduğu statüde görmeye devam etmekte, bu bağlamda bütün eylem ve faaliyetlerinde uluslar arası zeminlerde meşruiyet aramaktadır. Halbuki Lozan’da kendisine verilen statü bellidir.

   Patrikhane’nin devamlı uluslar arası platformlara taşıdığı Heybeliada Ruhban Okulu’nun amacı Ortodoks din adamı ihtiyacını karşılamaktır. Ancak okul esas gayesinden ayrılarak Patrikhane’nin siyasetine ve Ekümenik iddialarının gerçekleşmesine yardımcı eleman yetiştirmek olmuştur. Kısaca Türkiye içerisinde, Türk eğitim sistemi içinde sisteme ters ve yabancı bir müessese haline getirilmiştir.

    1971 yılında Anayasa Mahkemesi kararı ile kapatılan okul tekrar eski statü ile açılması yönündeki istek ve arzular 3550-4000 olan Ortodoks vatandaşlarımızın gerçek din ihtiyaçlarını karşılamaktan çok, okula yabancı öğrenci almak suretiyle Patrikhane’nin devalılığını güvence altına almak, Patrikhane’nin “Ekümenikliği” ve Patriğin “Ekümenik Patrik” olduğunu bütün Ortodoks alemine kabul  ettirmektir.Ayrıca buradan mezun olacak yabancı uyruklu din adamları aracılığı ile dünya ülkelerinde siyasetini sürdürmek ve özellikle Bizans ruhunu canlı tutmaktır.Bu bakımdan okulun açılası girişimleri Helen ve Ortodoks emelleri olan Megalo İdea’yı “Simgeleyen bir talep” niteliğinde görülmektedir.

   Ruhban Okulu’nun teklifleri yönünde açılmasını istediği, Anayasa ve yasalarda olduğu gibi Lozan anlaşması’na ve diğer uluslar arası sözleşmelere de aykırı bir imtiyaz talebidir. Bu talep yalnızca bir okul olarak ele alınamaz. Patrikhane’nin yoğun çalışmaları sonucu yurtdışı baskısına dönüşen ve azınlık haklarını aşan, vatandaşlar arasında eşitlik dengesini bozan bir siyasi imtiyaz talebi olarak karşımıza çıkmaktadır.

   Günümüzde “Lozan Dengesi” Eğe ve batı Trakya’da Türkiye aleyhine bozulmuştur. Yunanistan’da bir türlü tatbik edilemeyen Batı Trakya’daki Baş Müftü seçimi hakkındaki 2324 sayılı ve 1920 tarihli Yunan kanunu uygulanmamaktadır. Yunanistan seçilmiş müftülerin yerine atama yapmaktadır. İskeçe seçilmiş müftüsü M.Emin Ağa ve Gümülcine seçilmiş müftüsü İbrahim Şerif’e yunan hükümeti görev vermemiş yerlerine kendisi müftü atamıştır.

   Bugün Gümülcine , iskeçe’ye bağlı Şahinköyü’nde faaliyet gösteren ve dini eğitim yapan iki medrese bulunaktadır.Bu iki medreseden en önemlisi “Şahin Medresesidir.Bu medresede 1980’li yıllarda 300 öğrenci varken,bugün sayı 15’e düşmüştür ve din eğiti yapılamaktadır.Medresede 5 öğretmen olup bunların biri Türk,diğerleri Yunandır.Türkiye’deki İlahiyat Fakültesinden mezun olanlara burada öğretmenlik yaptırılmamaktadır.Bu okulda statüsü belli olmayan 5 yıllık bir eğitim verilmekte olup,mezun olan öğrenciler zorunlu olarak Selanik Öğretmenlik Pedagoji Akademisinde iki yıl okutulmaktadırlar. Burada Yunanlı öğretmenler ders vermekte ve Türkçe eğitim yapılmamaktadır. Şahin köyü’ndeki bu iki medrese kuruluş amacından saptırılmış, Selanik Öğretmenlik Pedagoji Akademisine öğrenci yetiştiren bir alt yapı müessesesi haline getirilmiş, Türk toplumuna din adamı yetiştirmekten uzak bırakılmıştır.

   1982 yılında Yunan maliyesi tarafından İskeçe, Süne Mahalle, Dolaphan ve Ketenlik köylerindeki Kur’an kursu öğretmenlerine 5- 10 milyon dirahmi arasında para cezası kesilmiştir.

   Bunlar da Patrikhane ve Ruhban okulu’na ilişkin dengelerin Batı Trakya’da bozulduğunu göstermektedir. Bozulan bu dengenin yeniden kurulması için Patrikhane ve Ruhban Okulu’nun Türkiye için çok önemli olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

   Yine Mora isyanı’nda, Balkan savaşı’nda, İstiklal Savaşı’nda ve Kıbrıs’ta halkı kışkırtan Fener Rum Patrikhanesi ve Heybeliada Ruhban Okulu mezunu güvenilir papazlar olduğu tarihi bir gerçektir.Buna en belirgin örnek Mavri Mira Cemiyeti Başkanı Fener Patriği Athenegoros ile Makarios’tur.

   Heybeliada Ruhban Okulu kurulduğu günden beri “Yunanlılık” emellerine hizmet eden bir eğitim kurumu olarak faaliyetlerde bulunmuş ve mezunlarına ifrat derecesinde “Helenlik Ruhu” aşılamıştır. Dünyadaki Ortodoks kiliselerine birçok ruhaniler yetiştirmiş olan bu okul, bünyesindeki yabancı öğretmenler ve mezun ettiği yabancı öğrenciler vasıtası ile bizzat Patrik’ten aldıkları direktiflerle Türkler aleyhine her türlü melaneti yapmışlardır.Yunan istiklali için çarpışan ihtilalcilerin başında oldukları gibi,Makedonya’da,Bulgaristan’da çetelere karşı Osmanlı’nın yaptığı askeri harekatlarda çetelerin başında bulunmuşlardır.

   Yunanistan’ın bağımsızlığına kavuşmasında Fener Rum Patrikhanesi ve ona bağlı Heybeliada Ruhban Okulu etkin ve baş rolu  oynamış,bu amaçla Yunan ideallerine bağlı,yarı siyasi kimlik sahibi,sözde “din adamları” yetiştirmiştir.Yunan isyanının hazırlayıcısı olan Filiki Eterya gizli cemiyetinin merkezi de Fener Rum Patrikhanesidir.

                                                                                                                    Atila ŞİMŞEK   

    

     

   

   

   

       

   

  

  



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.