Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
ESKİ TÜRK SPORLARI

Eski Türk sporlarının önemli bir özelliği bunların çoğunun renkli resimlerle gösterilmiş olmasıdır. Spor müsabakalarının bir kısmı iki rakip takım arasında yapılırdı. Cirit, çevgân (polo), tomak gibi oyunlar böyle oyunlardır. Buna karşılık, güreş ve matrak gibi kişisel olarak oynanan oyunlar da vardı. Kimi atla oynanır, çevgân gibi; kimi hem at üzerinde, hem yaya oynanabilir: Cirit ve okçuluk gibi.

LAHANACILAR BAMYACILAR’A KARŞI
Eski Türk sporlarının en önemlisi atçılıktı. Usta binicilere cündî adı verilirdi. Babası Sultan Bayezid’in 1402’de Ankara’da Timurlenk’e yenilmesinden sonra Sultan I. Mehmed (Çelebi), cündîliği geliştirmek için, daha önce valilik yaptığı Amasya ve Merzifon’dan topladığı usta binicilerle iki cündî bölüğü kurdu. Ayrıca bunlardan ilk kez birer spor takımı oluşturdu. Merzifon`un büyük lahanaları ünlü olduğu için oradan gelenlere lahanacılar, Amasya`nın da bamyası ünlü olduğu için sporcularına da bamyacılar dendi. Bu takım fikri 15. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar korundu. Lahanacılar ve Bamyacılar, sultan önünde atla çeşitli gösteriler ve cirit

karşılaşması yapardı. Cündîler inanılmayacak hünerler gösterirdi. Eyerleri üzerinde ayağa kalkıp yandan hedefe ok atar, dolu dizgin at koştururken atın sırtından eyerini çıkarıp boynuna koyar, oradan da çıkarıp tekrar atın sırtına koyardı. Ya da binici, yardımcısının başına bir portakal koyar, at üstünde hızla giderken ok atıp portakalı parçalardı. Bazıları da yan yana giden iki atın birine bir ayağını, ötekine de öbür ayağını koyarak, kimi de başını eğerin üzerine dayayarak, ayakları havada dolu dizgin atı sürerdi. Bir başka binici ise atın sırtında tek ayağı üzerinde durur ya da at koşarken, atın boynuna dolanırdı. Ok yerine mızrak kullandıkları da olurdu. Bu hünerleri padişahların da gösterdiğine bir 16. yüzyıl minyatüründe rastlıyoruz. Sultan II. Murad at üstünde dolu dizgin giderken, yüksek bir direğin üzerindeki altın kabağa birkaç ok atıyor. 1582 şenliğinde atlılar için hareketli bir hedef de konmuştu. İnsan heykeli, beline bağlanmış bir demir çubuk üzerinde duruyor; ekseni çevresinde kolayca dönebiliyordu. Heykelin bir elinde içi taşla doldurulmuş bir torba, öteki elinde de bir daire vardı. Binici direğe hamle yapınca, hedef ekseninde dönüyor ve elinde bulunan içi taş
 
dolu torbayı biniciye vuruyordu. Bu darbeyi yememek için atlının hızla kaçması gerekiyordu. Ayrıca at yarışları da düzenleniyordu. Daha çok şenliklerde yapılan bu yarışları padişah büyük bir ilgiyle seyrediyor, derece alanlara ödül veriyordu.

OKÇULUK
Okçuluk da eski Türklerde önemli ve sevilen bir spordu. Fatih Sultan Mehmed bu öneme uyarak İstanbul’u aldıktan sonra Ok Meydanı’nı ok sporu yapanlara ayırmıştı. Burada bir çeşit kulüp gibi okçuların da tekkesi vardı. Bugün Ok Meydanı diye bilinen yerde bu tekkeden hiçbir iz kalmamıştır.
Okla iki türlü atış yapılırdı. Bunlardan biri hedefe atıştır. Hedefe ‘tabla’ ya da ‘puta’ denirdi. İkinci atış ise mesafe atışıdır. Buna ‘koşu’ adı verilirdi. Atılan okun gittiği mesafeye de menzil denilirdi. Mesafede rekor kırılırsa okun düştüğü yere bir taş dikilirdi. Bunun adı da menzil dikmektir. Atışın başlayacağı yere ‘ayak taşı’ denen bir taş konurdu ve okçular bu taşa basarak hizaya girerdi.

CİRİT OYUNU
Cirit çok eski bir Türk oyunudur. Bu spor, bahsettiğimiz Lahanacılar ile Bamyacılar takımları arasında atlı olarak yapılırdı. Tıpkı günümüzdeki spor takımları gibi, bu iki takım da değişik renkte formalar giyerlerdi. Lahanacıların formaları yeşil, Bamyacılarınki ise kırmızıydı. Atlı cirit daha yaygındı; ancak yaya olarak oynandığı da olurdu. Oyuna katılan rakipler, ellerindeki değnekleri birbirlerine fırlatarak vurmaya çalışırdı. Bazen cirit o kadar hızlı fırlatılırdı ki, oyuncular yaralanır, hatta ölürdü. Değneğin rakibe her isabeti, atana sayı kazandırırdı. Değneğin ata değmemesi lazımdı. Bunu yapan ciritçi oyundan çıkarılırdı.

DÜNÜN POLO OYUNU: ÇEVGÂN
At üstünde oynanan bu oyun Türklerce çok eskiden beri biliniyordu. Oyunun çıkış yeri Asya’dır ve günümüzde de Hindistan’da, Orta Asya’da oynanmaktadır. Haçlı seferleriyle Doğu’dan Avrupa’ya geçmiş ve burada polo adını almıştır.
Çevgân ucu eğri bir sopadır. At sürerken gûy denilen topa bu çevgân ile vurulur. Toplar 10-15 santimetre boyundadır.

 

Oyunun tam adı ‘gûy u çevgân`dır. Oyunda amaç, topu aralarında 5-6 metre aralık bulunan iki taşın oluşturduğu kaleye sokmaktır. Oyunculardan biri sopasıyla topu sürerken, rakibi de topu ters yöne çevirmeye çalışır.
Günümüzde Türkiye`de çevgân oyunu oynanmıyor. Buna karşılık Anadolu`nun kırsal kesimlerinde daha çok çocukların oynadığı çeşitli değnek ve topla oynanan oyunlar vardır.

BİR TAKIM OYUNU: TOMAK
Tomak oyunu da bir takım oyunudur. Ciride benzer, ancak değnek yerine tomak denilen üstü meşin, içi keçe ve uzunluğuna kesilip kadın saçı gibi örülmüş, tutulacak yeri uzun, vurulacak ucu yassı, kamçı gibi bir spor aracıyla oynanırdı.
Tomak oyununu daha çok saraylılar oynar, padişah da seyrederdi. Altmışar kişilik iki takımla oynanırdı. Eldeki tomak ile hasmın sırtına vurulmaya çalışılırdı. Saldırıları atlatmak için çok seri hareket etmek gerekirdi. Günümüzde bu oyunun bir benzeri ‘tura’ diye adlandırılır ve ucu düğümlü bir mendille oynanır.

DANS EDER GİBİ: MATRAK OYUNU
Matrak oyunu, iki rakip arasında, dans eder gibi uyumlu adımlar atarak oynanırdı. Günümüzün eskrim sporuna benzer; ancak kılıç yerine sağ elde tahta bir değnek, sol elde ise kalkan yerine yuvarlak bir yastık bulunurdu. Kökeninin Avrupa’daki eski bir dans türünden geldiği sanılmaktadır. Böyle bir matrak oyunu sahnesini, 1582 yılında yapılan bir şenliği gösteren bir minyatürde buluyoruz.
Gene aynı yazmada bulunan ve gerçek kılıç kalkanla yapılan bir oyunu gösteren başka minyatürde de, yaralanıp yere düşenler görülüyor.
Matrak oyununun ayrı bir türünde ise, kalkan yerine iki kılıç kullanılırdı.
Kuşkusuz bu tanıttıklarımız eski Türk sporlarının hepsini kapsamıyor. Örneğin güreş ve avcılık da Türklerin severek yaptıkları sporlardı. Ancak her biri ayrı birer yazı konusu olacak kadar zengin konular.
Güreş günümüze kadar gelmiş, Türk güreşçileri yüzyıllar boyunca dünyada ün yapmıştır. Uluslararası birçok karşılaşmada Türk güreşçileri sık sık altın madalyalar almışlardır.
Her yıl yapılan Kırkpınar geleneksel karşılaşması yalnız Türkiye`de değil, dış dünyada da ilgi toplamıştır.
Av ise sultanlara özgü bir spordu.
Ayrıca eski Türklerde tüfek atışı, iyice yağlanmış yüksek direklere tırmanarak tepesindeki gümüş maşrapayı almak gibi sporların da yapıldığı bilinmektedir.

Yazı foto: Prof. Dr. METİN AND

 
 
 
 
 


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.