Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
ERMENİSTAN PKK İLİŞKİLERİ VE TÜRKİYE-BURAK KOZANOĞLU-
Burak Kozanoğlu



1970’li yıllar, Türkiye açısından şiddetli iç çalkantıların yaşandığı ve otorite boşluğundan kaynaklanan anarşinin egemen olduğu dönemlerdi. ASALA ve PKK gibi etnik kökenli örgütler de bu ortam içerisinde ortaya çıkmışlardır. 1980’li yıllarla birlikte bu iki terör örgütünün  “etnik ittifak”ı anımsatan bir ilişki içerisinde ortak eylemlerde bulundukları görülmektedir. Zaman içerisinde terör eylemlerinden çekilen ASALA,  PKK terör örgütünü maddi ve manevi açıdan desteklemiştir. Özellikle 1991 yılında, Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, ASALA-PKK ilişkilerine Ermenistan devleti de eklenmiş ve süreç daha ilgi çekici bir hale gelmiştir.
 
Bu çalışmada, etnik terörün ne olduğu ile ilgili teorik bir yaklaşımın ötesinde, özellikle 1970’li yıllarda, etnik terörün tipik örneklerinden ASALA ve PKK terör örgütlerinin nasıl ortaya çıktıkları, daha sonraki süreçte bu iki terör örgütü arasındaki ilişkinin nasıl bir seyir izlediği  incelenmiştir. 1980’li yılların başlarından itibaren incelenen bu sürecin ardından, 10 Ekim 2009 tarihinde Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan “Zürih Protokolleri”nin bu süreci nasıl etkileyebileceği analiz edilmeye ve son olarak da  bazı öngörülerde bulunulmaya çalışılmıştır.
 
1970’li Yıllar ve Türkiye’yi Etkileyecek Etnik Terörün Ortaya Çıkmasına Sebep Olan İç-Dış Ortamlar
 
Etnik terör, devleti temsil eden, genel kimlikten farklı olduklarını düşünen alt kimliklerin, devletin birliğini ve bütünlüğünü tehdit etmek amacıyla, planlı ve sistemli bir şekilde şiddete başvurmaları olarak tanımlanabilir.[1]
 
Bu bağlamda etnik terörün iki temel amacı olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, etnik temellere dayanan bağımsız bir devlet kurmak; ikincisi ise, hedeflediği etnik azınlığın bir takım siyasal ayrıcalıklar kazanmasını sağlamaktır.[2] Etnik terör bu amaca ulaşmak için, öncelikle, hedeflediği etnik grubun devlet karşıtı bir tutum sergileyebilmesi amacıyla huzursuzluk ve güvensizlik ortamı yaratmaya dönük eylemler gerçekleştirir. Buna paralel olarak da, ülke içinde kendisine bir bölge belirler. Bu bölge, örgütün hedef kitlesinin yoğun olarak yaşadığı ve ilerleyen süreçte devletten koparmayı planladığı bölgedir.
 
Türkiye’de 1970’li yıllarda, etnik terörün nasıl ortaya çıktığının anlaşılabilmesi için ilk önce dönemin sosyal, siyasal ve ekonomik koşullarının kavranması gerekmektedir. Bunun nedeni, terörün bir takım dönemsel koşullarınsonucu olarak ortaya çıkmasıdır; çünkü terör genellikle, siyasal istikrarsızlıkların yaşandığı, değerlerin değişmesi sonucu toplumsal dönüşümlerin gerçekleştiği ve ekonomik zorluklarla mücadele edilmeye çalışıldığı dönemlerde meydana gelen otorite boşluğunun (anarşi ortamının), bazı radikal gruplar tarafından başkaldırı ve çeşitli şiddet eylemleri yoluyla doldurulmaya çalışılması şeklinde ortaya çıkar.[3]
 
1970’li yılların Türkiye’sinde gerek siyasal, gerekse sosyo-ekonomik koşullardan kaynaklanan bir otorite boşluğunun meydana geldiği görülmektedir. Bu boşluk beraberinde anarşi ortamını getirerek, etnik temelli terör örgütlerinin ortaya çıkabilmesi için uygun zemini hazırlamıştır. Burada unutulmaması gereken nokta, bir devlette otoritesizlik/başsızlık gibi zafiyetlerin oluşması durumunda, bu durumu kendi çıkarları için kullanmaya çalışacak kişi ve/veya grupların ortaya çıkacağı gerçeğidir. Türkiye’de de durum böyle olmuş ve etnik temelli terör faaliyetlerine girişen iki terör örgütü, ASALA ve PKK, ortaya çıkmıştır. Bu iki terör örgütü arasındaki en büyük fark ise, ASALA’nın yurt içindeki otorite boşluğundan çok, Türkiye’nin yurt dışındaki etkisizliğinden yararlanmak istemesidir.
 
ASALA Terör Örgütünün Ortaya Çıkışı
 
1973 yılında faaliyetlerine başlayan Ermeni terör örgütü ASALA (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu), Agop Agopyan tarafından, 20 Ocak 1975 tarihinde Lübnan’da resmi olarak kurulmuştur.[4] ASALA terör örgütü, Marksist- Leninist bir ideolojiye sahiptir.[5] Bunun yanı sıra, Ermenistan topraklarının kurtarılması için temel yolun devrimci şiddet ve terör eylemlerinden geçtiğini savunarak, şiddeti ve terörü meşrulaştırmayı hedeflemiştir.[6]
 
ASALA terör örgütü eylemlerinin altında yatan temel amaçlar “4 T” olarak bilinmekte olup, şu şekilde sıralanmaktadır: (1) Bağımsız Ermenistan’ı kurmak, (2) Ermeniler arasında milliyetçi ruhu yaymak ve yükseltmek, (3) Sözde soykırım iddialarını Türkiye’ye ve dünyaya kabul ettirerek Türkiye’den yüklü miktarda tazminat almak, (4) Türkiye sınırları içinde bulunan, sözde işgal altındaki toprakları kurtararak “Büyük Ermenistan” hayalini gerçekleştirmektir.[7]
 
ASALA terör örgütü, yukarıda açıklanan amaçları doğrultusunda, Türkiye’nin dışında ve neredeyse dünyanın her yerinde, özellikle diplomatlar olmak üzere, Türklere yönelik birçok kanlı eyleme imza atmıştır. 1973-1984 yılları arasında gerçekleştirdikleri terörist saldırılar sonucunda, 34 Türk diplomatı ve yakınları hayatını kaybetmiş, yaklaşık 300 kişi ise yaralanmıştır.[8] Özellikle 1983 yılında gerçekleştirilen Orly Havalimanı saldırısında masum insanların zarar görmesi sonucunda, ASALA, terör faaliyetlerinden dolayı tepkiler almış ve uluslararası alanda prestij kaybetmeye başlamıştır.[9] Daha sonra da ASALA terör örgütünün terör faaliyetleri sona ermiştir.
 
 
PKK Terör Örgütünün Ortaya Çıkışı
 
Türkiye’yi ilerleyen yıllarda oldukça rahatsız edecek olan bir diğer etnik terör örgütü ise PKK terör örgütüdür. PKK da ASALA gibi aşağı yukarı aynı tarihlerde, ancak ASALA’dan farklı olarak yurt dışında değil de yurt içinde  kurulmuştur. PKK terör örgütünün temeli 1973 yılında, gerçek adının Artin Aramyan[10] olduğu iddia edilen, ancak kamuoyunda Abdullah Öcalan olarak bilinen kişi tarafından atılmıştır.[11] 1977 yılına kadar ideolojik alt yapısı oluşturulan örgüt, resmi olarak 1978 yılında kurulmuş ve PKK (Partiya Karkeren Kürdistan)[12] adını almıştır.[13]
 
PKK terör örgütünün ideolojik yapısı, başlangıçta Marksist- Leninist temeller üzerine inşa edilmiş, 1984 yılı itibari ile mevcut ideolojik yapıya Maoculuk da eklenmiştir.[14] Bu dönüşüm sonrasında, Marksist- Leninist ideolojiden gelen silahlı eylemlerin meşru olduğu düşüncesi, “etnik milliyetçilik”,“ gerilla savaşı” ve “köylü devrimi” gibi kavramlarla birleştirilmiştir.[15]
 
PKK terör örgütünün temel amacı ise, Türkiye’nin güneydoğusunu, Irak’ın kuzeyini, İran’ın kuzeybatısını ve Suriye’nin kuzeydoğusunu kapsayan bölgede, bağımsız sözde “Kürdistan Devleti”’ni kurmaktır.[16] PKK terör örgütü bu amacına ulaşmak için, özellikle Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde yaşayan vatandaşların Kürt kimliğine sahip olduklarını vurgulamış, devlet karşıtı propagandalarda bulunmuş ve kadın-erkek, genç-yaşlı demeden binlerce kişinin ölmesine ve bir o kadar kişinin de yaralanmasına veya sakat kalmasına neden olmuştur.[17] Öyle ki bu acımasız eylemler sırasında masum bebekler bile hunharca katledilmiş, bunun sonucunda terör örgütünün elebaşısı Abdullah Öcalan’a “bebek katili” sıfatı dahi verilmiştir.
 
ASALA-PKK İşbirliğinin Gelişim Süreci: “Etnik İttifak”’ın Oluşturulması
 
1980’li yılların başlarında ASALA terör örgütü, Ermeni lobisinin etkin olduğu ülkelerden Fransa’da  bile, masum insanların zarar gördüğü gerekçesiyle kınanmıştır. Arkasından da örgüte örtülü destek veren ülkeler, önceden almaları gereken terör karşıtı pozisyonu geç de olsa almışlardır.[18] Bu gelişmeler yaşanırken, ASALA terör örgütü strateji değişikliğine yönelmiş ve PKK terör örgütü ile işbirliği yapma yoluna gitmiştir.[19]
 
Bu işbirliğinin temelleri, Lübnan’da bulunan Bekaa ve Zeli kamplarında, ASALA terör örgütüne eğitim veren, İsrail’e karşı mücadele etmekte olan Filistinli guruplardan  Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC)’nin lideri George Habbaş tarafından düzenlenen bir toplantı ile atılmıştır.[20] Daha sonra bu iki örgüt, 1979 yılında Lübnan’da bir toplantı gerçekleştirmiş ve Türkiye’ye karşı ortak eylem kararı aldıklarını duyurmuşlardır.[21] Burada dikkat çekici olan nokta, iki terör örgütünün ideolojik yapısının ve temel amaçlarının aynı olmasıdır. Bu kadar benzer özellikler taşıyan iki örgütün ilişkisi doğal olarak elden ele geçen “bir bayrak yarışı” havası yaratmakta, ASALA’nın terör bayrağını, PKK terör örgütüne devretmek istediği izlenimini vermektedir. ASALA ile PKK terör örgütü arasındaki işbirliğinin oluşum süreci şu şekilde devam etmiştir:
 
·         ASALA ile PKK terör örgütü, 8 Nisan 1980 tarihinde, Lübnan’ın Sidan (Sayda) kentinde yine bir toplantı yapmışlar ve ASALA-PKK anlaşmasını bir kez daha teyit etmişlerdir.[22] Buna ek olarak, toplantıda Türkiye’ye karşı ortak savaşılması ve Doğu Anadolu’da kurulacak devletin adı, yapısı ve sınırlarının ne olacağı konusunda anlaşmaya varmışlardır.
 
·         PKK terör örgütü, 21-28 Nisan 1980 tarihini “ Kızıl hafta” olarak ilan etmiş, 24 Nisan tarihini sözde “Ermeni Soykırımı”’nın tarihi olarak tanıdıklarını duyurmuştur. Buna karşılık, Ermeni Yazarlar Birliği ise, bölücü başı Abdullah Öcalan’a, “Büyük Ermenistan Hayali” fikrine olan katkılarından dolayı ödül verme ve onur üyeliğine seçme kararı almıştır.[23]
 
·         24 Eylül 1981 tarihinde ASALA, PKK terör örgütüne her konuda destek olunacağının ve Türklerden gördükleri baskılara ortak cevap verileceğinin altını çizen bir bildiri yayınlamıştır.[24]
 
İlişkilerin bu yönde gelişmesinin nedeninin daha iyi anlaşılabilmesi için, bu iki örgütün ideolojilerinin ve amaçlarının ortak payda ekseninde incelenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede her iki örgütün ortak amaçları içerisinde, Marksist- Leninist ideoloji doğrultusunda, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ni içine alan bir sözde “Kürdistan devleti” kurmak vardır.[25] Bu amaca dönük olarak da ilişkiler bir dizi toplantı ve sonrasında yapılan açıklamalarla başlamış, karşılıklı “jestlere” dayanan bir güven ortamının inşası ile devam etmiş ve en sonunda da “Etnik İttifak” gerçekleştirilmiştir. Sürecin tamamlandığının ve amaçlar doğrultusunda “İttifak”ın oluşturulduğunun en somut göstergesi de, PKK terör örgütünün 15 Ağustos 1984’te Şemdinli ve Eruh’ta gerçekleştirdiği ve adını ilk kez büyük çapta duyurduğu saldırılar olmuştur. Bu saldırılarla birlikte, PKK terör örgütünün, ASALA terör örgütünden artık “bayrağı” resmen devraldığı görülmektedir.
 
Sürecin devamında ise ASALA terör örgütü ile PKK terör örgütü arasında bir takım anlaşmalar yapılmış ve “ittifak” daha sağlam temeller üzerine oturtulmuştur. Bu anlaşmalardan ilki 1987 yılında yapılmış ve şu kararlar alınmıştır:
·         Ermeniler, PKK terör örgütü içinde eğitim faaliyetlerinde bulunacak,
·         PKK terör örgütüne her yıl adam başı 5000 ABD doları ödeme yapılacak,
·         Ermeniler küçük çaplı eylemlere katılacaktır.[26]
 
Yapılan bu anlaşma sonrasında PKK terör örgütü içerisinde Ermeniler ön plana çıkmış ve 18 Nisan 1990 tarihinde yeni bir toplantı yapılarak, 1987 yılındaki anlaşmaya ilave olarak bir takım kararlar alınmıştır. Bu kararlar:
·         PKK ile ASALA  örgütlerinin ortak yönetilmesi,
·         Türk Güvenlik Kuvvetleri’ne yönelik eylemlerde istihbaratı Ermenilerin yapması,
·         Muhtemel devrim sonrası elde edilen toprakların eşit şekilde bölüşülmesi,
·         Kamp masraflarının %75’ini Ermenilerin karşılaması,
·         Türkiye’deki büyük şehirlerde eylemler yapılması, olarak sıralanmıştır.[27]
 
Bu yılı takiben, 1991 yılında, Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte Ermenistan bağımsızlığını ilan etmiştir. Böylece PKK terör örgütü üyeleri de Ermenistan’daki Kürt yerleşim birimlerinde barınma imkanı bularak, burada maddi-manevi destek görmüş ve faaliyetlerini sürdürmüşlerdir.[28] Öyle ki, bir grup PKK terör örgütü militanı, 19-20 Mayıs 1992’de Ermenilerin, Azerbaycan Türklerine yaptığı saldırılarda Ermenilere destek dahi vermiştir.[29]
 
Öte yandan, 1992 yılında, Türk Silahlı Kuvvetleri, Kuzey Irak’a yerleşmiş olan PKK terör örgütüne yönelik bir sınır ötesi operasyon gerçekleştirmiş ve örgüte büyük zararlar vermiştir.[30] Bunun üzerine bölgede barınmakta zorlanan PKK terör örgütü mensupları, İran ve Ermenistan’a yönelmiş ve burada aktif faaliyetlere başlamışlardır.[31] Buna paralel olarak yaşanan bir gelişme de, PKK terör örgütünün Avrupa’daki temsilcilerinden oluşan bir grubun Ermenistan’a giderek, PKK terör örgütü üyelerinin Kars üzerinden Ermenistan’a rahatça girip çıkmalarını sağlamak için bir anlaşma yapmasıdır.[32] Bu anlaşma, bir terör örgütünün sınırlardan geçiş konusunda bir devlet ile anlaşması açısından ilginç olmasının yanında, akıllara Ermenistan’ın PKK terör örgütünü asimetrik savaş unsuru olarak kullanmak istediği düşüncesini de getirmektedir.
 
Ermenistan- PKK terör örgütü ilişkileri açısından bir başka önemli gelişme ise, 6-9 Ocak 1993 tarihinde yaşanmıştır. Beyrut’taki iki kilisede, Lübnan Ermeni Ortodoks Başpiskoposu, Ermeni Parti yetkilileri ve gençlerin katıldığı toplantılarda şu açıklamaları yapmışlardır:
·         Türkiye’ye karşı şimdilik sakin bir tutum takınılmalıdır,
·         Ermeni toplumu giderek genişlemekte ve ekonomik olarak güçlenmektedir,
·         Geliştirilen propaganda faaliyetleri etkili olmuş ve bütün dünya sözde ermeni soykırımını bilmeye başlamıştır,
·         Ermenistan devleti kurulmuştur ve her geçen gün güçlenerek atalarının intikamını alacaktır,
·         Türkiye’de PKK terör örgütü ile yapılan iç savaş devam edecek, Türk ekonomisi çökecek ve vatandaşlar başkaldıracaktır,
·         Türkiye bölünecek ve sözde “Kürdistan Devleti” kurulacaktır,
·         Ermeniler, Kürtler ile olan ilişkilerini iyi yürütmeli ve Kürtleri desteklemelidir,
·         Bugün Türklerin elinde olan topraklar, yarın Ermenilerin elinde olacaktır.[33]
 
Bu açıklamalar incelendiğinde, aslında Türkiye karşıtlığı üzerine inşa edilmiş çok net bir “kader birliğinin” kanıtı niteliği taşıdığı açıkça görülebilmektedir.
 
ASALA-Ermenistan-PKK odaklı bir başka toplantı da 4 Haziran 1993’te, Ermeni Hınçak Partisi, ASALA ve PKK terör örgütü üyelerinin katılımıyla, Batı Beyrut’taki PKK terör örgütü merkezinde gerçekleşmiştir.[34]
 
ASALA terör örgütünün, 1984 yılında, terör bayrağını PKK terör örgütüne devretmesiyle başlayan süreç incelendiğinde, ASALA’nın aktif terör eylemlerinden çekildiği, onun yerini PKK’nın doldurduğu ve ASALA’nın da PKK’ya maddi-manevi destek verdiği görülmektedir. Özellikle 1991 yılında, Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, ASALA’nın PKK’ya verdiği desteğe bir de Ermenistan’ın devlet desteğinin eklenmesi, hem PKK terör örgütünü daha etkin hale getirmiş hem de Ermenistan’ın eline PKK terör örgütü gibi bir kozun geçmesine neden olmuştur.
 
1998 ve 1999 yıllarındaki gelişmeler, bu karşılıklı fayda ortamının en somut örneklerinden biri olarak gösterilebilir. 1998 yılı sonlarında, Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Abiyev, Dağlık Karabağ bölgesine PKK terör örgütüne bağlı çok sayıda teröristin yerleştirildiğini belirtmiştir.[35] Buna ek olarak, sayısal bilgiler de veren Sefer Abiyev, 200 PKK’lı teröristin Lâçin bölgesinde, 457 teröristin ise Ermenistan’da eğitim alarak çeşitli eylemlere katılmak üzere Türkiye’ye giriş yaptığını açıklamıştır.[36] 2000 yılında yaşanan bazı gelişmeler ise daha dikkat çekici niteliktedir. 2000 yılı sonlarında, yaklaşık 900 kişilik PKK terör örgütü militanından oluşan bir grup, Ermenistan tarafından Karabağ’a yerleştirilmiştir.[37] Burada Ermenistan ile PKK terör örgütünün “ittifak”’ı daha net bir şekilde göze çarpmaktadır; çünkü Ermenistan PKK’lı militanları Karabağ’a yerleştirerek bu bölgede güvenliği sağlamayı amaçlarken, PKK terör örgütü de kendine sığınabilecek bir bölge bulmuş olacaktır.[38]
 
PKK terör örgütü ve Ermenistan’ın ortak planları bunlarla sınırlı değildir. 1999 yılının Ocak ayında, PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan, Ermenistan tarafından, Dağlık Karabağ’da bulunan ASALA kamplarına getirilmiş ve burada “misafir” edilmiştir.[39] Ermenistan ve PKK terör örgütünün buradaki amacı ise, ya tutarsa düşüncesi ile Türkiye’yi ikilem içerisinde bırakmaktır. Abdullah Öcalan’ın, Karabağ’a getirilmesiyle hem nerede olduğunun bilinmesi sağlanmış, hem de Türkiye tarafından hukuken ve fiilen tanınmayan Dağlık Karabağ Cumhuriyeti’nden, örgüt elebaşının resmen talep edilmesi yoluyla, Türkiye’nin söz konusu devleti, uluslararası camiada “de facto” tanıması amaçlanmış,[40] ancak bu amaca ulaşılamamıştır.
 
ABD’nin Irak İşgali ve Sonrasında Alınan Çekilme Kararının Ermenistan-PKK İlişkilerine Yansıması
 
1999 yılında, terörist elebaşısı Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra şaşkına dönen PKK terör örgütü, özellikle 2003 yılı itibariyle içinde bulunduğu krizden çıkma çabalarına girmiştir.[41] Aynı yıl ABD’nin Irak’a gerçekleştirdiği müdahale sonrasında, Irak’ın kuzeyindeki coğrafya bir bakıma başı boş kalmıştır. Bu otorite boşluğundan ve Irak Kuzey yönetiminin işbirlikçi tutumundan istifade eden PKK’nın yeniden güçlenmeye çalıştığı söylenebilir.[42] Operasyonlar yapılmış, Saddam rejimi çökertilmiş, ABD Irak’a yerleşmiş, bu ortamdan istifade eden PKK terör örgütü adeta küllerinden yeniden doğmuştur.[43]
 
Irak’a gerçekleştirilen müdahale sonrası, Türkiye’nin ve ABD’nin baskıları sonucu PKK terör örgütü “ikamet sorunu” yaşamaya başlamıştır.[44] PKK terör örgütüne bu zor döneminde kucak açan ise “eski bir dost” olan Ermenistan olmuştur. Ermenistan, PKK terör örgütünün bu belirsiz durumuna destek vermiş, Dağlık Karabağ bölgesinde bir Kürt oluşumuna izin vererek PKK terör örgütünü bu bölgeye yönlendirmeye başlamıştır. Bu bölgenin PKK terör örgütü için “biçilmiş kaftan” olduğu söylenebilir; çünkü hem lojistik hem de stratejik açıdan tam da PKK terör örgütünün ihtiyacı olan özelliklere sahiptir.
 
Ermenistan’ın bölgeye yönelik politikaları sonucunda, 1999 yılından sonra Dağlık Karabağ bölgesinde PKK terör örgütünün varlığı hissedilir derecede artmıştır. Son dönemlere bakıldığında ise, PKK militanlarının aileleri ile birlikte Dağlık Karabağ bölgesine yerleştirilmeye başlandığı, İsrail İstihbarat Servisi Mossad tarafından da dile getirilmiştir.[45]
 
Ermenistan’ın teröre yaklaşımı konusunda manidar olan başka bir olay da 2001 yılında yaşanmıştır. Yapılan imza kampanyaları sonucunda, 1985 yılında Orly saldırısının faili olarak müebbet hapis cezasına çarptırılan Varujan Karapetyan, 2001 yılında Fransa tarafından serbest bırakılmıştır. Buraya kadar kısmen ilginç olan olay, Erivan Belediye Başkanı’nın Karapetyan’a ev ve iş verileceğini dile getirmesi ile değişik bir hal almış, çeşitli düzeylerdeki devlet adamlarının adeta milli kahraman ilan etmesiyle de “şaşırtıcı” bir noktaya ulaşmıştır.[46]
 
2009 yılına gelindiğinde, ABD’nin Irak’tan çekileceğini bir kez daha açıklaması, bölgede yine birtakım terör eylemlerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Buna rağmen, “çekilme süreci” sonrasında bölgenin istikrarlı olması zorunluluğu, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Irak Kuzey yönetimi lideri Mesut Barzani tarafından da sık sık dile getirilmeye başlanmıştır. Bu nedenle PKK terör örgütü iyice köşeye sıkışmış, yeni bir “zayıflatılma” süreciyle karşı karşıya kalmıştır.[47]
 
Değerlendirme
 
Tüm bu anlatılan süreç dikkatle incelendiğinde, 1970’li yıllardan itibaren Türkiye’de hakim olan anarşik ortamın, başta ASALA ve PKK gibi etnik temelli terör örgütleri tarafından değerlendirilmeye çalışıldığı görülmektedir. ASALA terör örgütü, 1973 yılında faaliyet göstermeye başladığı günden itibaren, sözde “Büyük Ermenistan” hayali peşinde koşmuş ve buna paralel olarak, 1978 yılında kurulan PKK terör örgütü ile bu hedefler doğrultusunda bir “Etnik İttifak” oluşturmuştur. Özellikle 1984 yılından sonra, terör faaliyetlerini PKK’ya devreden ASALA terör örgütü, eylemsel olarak kenara çekilmiş olsa da, aslında varlığını devam ettirmiştir.
 
1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması ve Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte, ASALA-PKK terör örgütü “ittifakına” bir de Ermenistan’ın devlet desteği eklenmiş ve süreç terör faaliyetleri ile milli hedeflerin birleşmesi şeklinde devam etmiştir. Ermenistan açık bir şekilde, Türkiye’ye karşı PKK terörünü desteklemiş ve Türkiye’de istikrarsız bir ortamın hakim olması için elinden gelen çabayı göstermiştir. Benzer bir düşünceyi Azerbaycan’a karşı da benimseyen Ermenistan, aynı kartı, Dağlık Karabağ konusunda da Azerbaycan’a karşı kullanmıştır. Burada Ermenistan’ın bir taşla iki kuş vurmayı düşündüğü açık şekilde görülmektedir.
 
ABD’nin Irak operasyonu ile başlayan süreç ise, PKK terör örgütü açısından kimi zaman umut verici olsa da kimi zaman da oldukça umut kırıcı olmuştur. Müdahalenin ilk dönemlerinde başı boş kalan Kuzey Irak’ta güçlenen PKK terör örgütü[48], ABD’nin çekileceğini açıkladığı son dönemlerde, bölgenin istenmeyen unsuru ilan edilmiş ve yine “tarihsel dostu” olan Ermenistan’a sığınma yoluna gitmiştir. Ermenistan ise “ortak hedefler”den gelen eski dostluğa sahip çıkmış ve PKK terör örgütüne gereken desteği vermiştir.
 
10 Ekim 2009 tarihinde, Türkiye ile Ermenistan arasında Zürih Protokolleri imzalanmıştır. Büyük bir uluslararası destek alan Zürih Protokolleri, terör konusunda da bir takım karşılıklı sorumluluklar getirmekte ve “umut” vaad etmektedir. Ancak bu konuda Ermenistan’a ne kadar güvenilebileceği sorusu, yaşanan “kin” dolu sürecin ardından zihinleri meşgul etmekte ve ister istemez, Ermenistan’ın senelerdir teröre verdiği desteğin ne olacağı sorusuna neden olmaktadır. Aslında bu sorunun cevabını süreç kısmen kendi kendine vermektedir, verecektir. Protokollerin imzalanmasının ardından senelerdir adı duyulmayan ASALA terör örgütü, 13 Ekim 2009 tarihinde bir açıklama yapmıştır. Yapılan açıklamada temel olarak hedeflerinin değişmediğini ve “Büyük Ermenistan” hayalinin devam ettiğini belirten örgüt, protokollerin kendi hedeflerine hizmet eden maddelerinin olduğunu ve bu maddelerin iyi değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.[49]
 
Zamanlama açısından bakıldığında, uluslararası alanda protokollerin imzalandığı, iç siyasette “açılımların” konuşulduğu, PKK terör örgütünün istenmeyen örgüt durumuna gelerek gözden düştüğü bu dönemde, ASALA terör örgütünün yeniden ortaya çıkması, ASALA terör örgütünün, 1984 yılında PKK terör örgütüne devrettiği bayrağı geri alması konusunda soru işaretleri yaratmaktadır. Bu sorunun cevabı şimdilik çok açık görülememekle birlikte, Ermenistan’ın teröre karşı nasıl bir tutum sergileyeceği de öngörülememektedir. Tüm bu sorulara doğru cevapların verilebilmesi ise, tarihin iyi analiz edilmesinin yanında, gündemin manipülasyonlardan korunarak iyi, istikrarlı ve tarafsız şekilde değerlendirilebilmesinden geçmektedir.


[1]Abdulkadir Baharçiçek , “Etnik Terör ve Etnik Terörle Mücadele Sorunu”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 10, Sayı 1, 2000, s. 11-27.
[2]Abdulkadir Baharçiçek , agm.
[3]Suat İlhan, Terör: Neden Türkiye? , Ankara, Asam Yayınları, 2002, s. 15.
[4]“ASALA”, Bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/ASALA , Erişim: 22.10.2009.
[5]Sinan Oğan, “Protokoller İmzalanırken ASALA’nın Yeniden Piyasaya Sürülmesi Neyin İşaretidir?”, http://turksam.org/tr/a1825.html , Erişim: 20.10.2009.
[7]“ASALA”, Bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/ASALA, Erişim: 22.10.2009.
[8]Zeynep Karaş, agt, s. 53.
[9]Mikail Aras, “Türk Ermeni İlişkileri ve İlişkileri
Dönüştüren Terör Süreci”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2008, s. 80.
[10]Nurullah Aydın, “PKK-ASALA Ortaklığı”, http://www.kononline.com/Nurullah_Aydin+PKK-ASALA_Ortakligi_yazi108.html, Erişim: 24.10.2009.
[11]Reyhan İşeri, Türkiye’de Etnik Terör: ASALA ve PKK Örneği, Ankara, 2008, s. 115- 116.
[12]“PKK”, Bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/PKK, Erişim: 23.10.2009.
[14]“PKK”, Bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/PKK, Erişim: 23.10.2009.
[15]“PKK”, Bknz: http://tr.wikipedia.org/wiki/PKK, Erişim: 23.10.2009.
[16]Reyhan İşeri, agk, s. 132.
[17]Reyhan İşeri, agk, s. 132.
[19]Mikail Aras, agt, s. 80.
[23]Zeynep Karaş, agt, s. 69.
[24]Zeynep Karaş, agt, s. 70.
[25]Mikail Aras, agt, s. 84.
[26]Mikail Aras, agt, s. 84.
[27]Mikail Aras, agt, s. 84- 85.
[28]Mikail Aras, agt, s. 85.
[30]Zeynep Karaş, agt, s. 71.
[31]Mikail Aras, agt, s. 85.
[32]Mikail Aras, agt, s. 85.
[33]Mikail Aras, agt, s. 83.
[34]Mikail Aras, agt, s. 83.
[37]Yelda Demirağ ve Cem Karadeli, agk, s. 279.
[38]Yelda Demirağ ve Cem Karadeli, agk, s. 279.
[39]Yelda Demirağ ve Cem Karadeli, agk, s. 280.
[40]Yelda Demirağ ve Cem Karadeli, agk, s. 280.
[41]Arif Keskin, “PJAK: PKK’nın Bölgedeki Yeni Misyon Arayışı”, http://www.turksam.org/tr/a1377.html, Erişim: 26.10.2009.
[43]Arif Keskin, agm, http://www.turksam.org/tr/a1377.html , Erişim: 26.10.2009.
[44]Sinan Oğan, “Dağlık Karabağ’a Yerleşen PKK ve Türkiye’nin Sınır Ötesi Müdahale Hakkı”, http://www.turksam.org/tr/a1385.html, Erişim: 26.10.2009.
[45]Sinan Oğan, agm, http://www.turksam.org/tr/a1385.html, Erişim: 26.10.2009.
[46]Hatem Cabbarlı, “Ermenistan ve Terör”, http://www.turksam.org/tr/a359.html, Erişim: 26.10.2009.
[49]Yapılan açıklamanın Türkçe tercümesi için bkz. Ferit Temur, “ASALA: Yeni Ermeni Özgürlük Mücadelesinin Üçüncü Etabı Başlamıştır”, 15 Ekim 2009, Sinan Oğan, “PROTOKOLLER İMZALANIRKEN ASALA’NIN YENİDEN PİYASAYA SÜRÜLMESİ NEYİN İŞARETİDİR?”, http://www.turksam.org/tr/a1825.html , Erişim: 26.10.2009.


http://www.turksam.org/tr/a1853.html


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.