Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
ÇILDIR VE YAKIN ÇEVRESİNİN ETNOSOSYAL YAPISI VE TÜRK HALK İNANMALARINDA SUDAN ÇIKAN ATLAR[1]

ÇILDIR VE YAKIN ÇEVRESİNİN ETNOSOSYAL YAPISI

                                                             VE

            TÜRK HALK İNANMALARINDA SUDAN ÇIKAN ATLAR[1]

 

                                                                                                            Dr. Yaşar Kalafat

GİRİŞ

            Bildirimizde bölgenin etno sosyal yapısına dair bazı açıklamalar yaptıktan sonra halk inanmaları bölümüne geçeceğiz. Esasen Kars, Ardahan ve Iğdır illeri etno kültürel yapı bakımından fazla farklılık göstermezler. Zira Kars bölünerek diğer iki vilayeti oluştururken her üç vilayetin bölgesindeki etnik demografi büyük ölçüde aynı idi. Bu noktada bugün Ardahan ilinin idarî taksimatında yer alan Çıldır. Yakın döneme kadar Iğdır ile birlikte Kars ilinin kapsamında idiler Biz etnik dağılım konusunda doğal olarak Çıldır ve yakın çevresi üzerinde yoğunlaşacak olmakla birlikte anılan yakın çevre Kars ve Iğdır bölgeleri ve biraz da siyasî sınır ötesidir[2].

            Evvelce Ardahan halk inanmalarından Ardahan Sözlü kültüründen derlemeler yapmıştık[3], Posof Hanak bölgesinden Türkmenleri[4], Çıldır bölgesinden de Taşlıova’yı müstakil konu başlıkları olarak incelemiştik[5]. Ayrıca Çıldır halk inanmaları Doğu Anadolu halk inanmaları çalışmamızın da kapsamında yer almıştır[6]. Çıldır halkının büyük çoğunluğunu oluşturan Karapapaklar ise Gürcistan[7], Azerbaycan ve İran[8] çalışmalarımız münasebetiyle sürekli gündemde olmuştur. Bu bildirimizle birlikte Hanak-Damal kadın bezeklerinin Türk dünyası bezek kültüründeki yerini belirleyen bir çalışma daha getirdik[9]. Esasen Çıldır halk inanmaları Ramazan Korkmaz tarafından ayrıntılı ele alınmıştır[10]. Bu konu Taşlıova’ya ait sözlü kültür çalışmaları münasebetiyle Mete Taşlıova tarafından ele alınmıştır[11]. Bu bildirimizde biz, sosyal yapıya dair açıklamalarımızdan sonra “Türk Halk İnançlarında Sudan Çıkan Atlar” konusu üzerinde duracağız.

            METİN:

            Çıldır ve Yakın Çevresi Etno-Sosyal Yapısı           :

            Etnik yapının mevcut durumuna geçmeden evvel kısaca yakın geçmişe ve etno sosyal yapılanmada etkili olan olaylara bakılabilir.

Ahıska - Ahılkelek ahalisi 1921`de Ankara Hükümetine Türkiye sınırları içerisinde kalmak için başvurmuşken 16 Mart 1921 Moskova Muahedesiyle sınır ötesinde kaldılar. Kasım 1944`te bunlara "Sizin Anayurdunuz Türkiye değil Türkistan`dır” denilerek 200.000`den fazla nüfusla kışın trenlere bindirilerek Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan gibi yörelere sürüldüler.[12]

Böylece söylenebilir ki, Cavaheti yeni bir Karabağ olarak mayalanmasını tamamlamak üzeredir. SSCB döneminde sürgün edilen bölge Türk halkının yerine Stalin`in yerleştirdiği Ermeniler, Putin döneminde AB, ABD ve RF`nun Türkiye Gürcistan ve Azerbaycan politikalarında kullanılmıştır.

Gürcistan haritasının altıncı paftasını Borçalı Mahalı olarak bilinen ve Marneuli, Bolnisi, Gardabani ve Dmanisi`den oluşan Türk Bölgesi teşkil etmektedir. Çoğunlukla Karapapak Türkleri olarak bilinen Gürcistan’daki Azerbaycan Türklerinin nüfus oranı %5,7’dır. Türk yerleşim bölgesini Gürcü ve Ermenilerin lehine şekillendiren Sovyet yönetimi Zengezur, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti`nin bir parçası iken Stalin Zengezur`u Ermenilere vermiş. Böylece Azerbaycan`la Türkiye’nin, coğrafi iltisağını kesmiştir. Bu gelişme Ermenistan’ı, İran’a sınır yapmıştır.[13]

            Çıldır’ın sınır ötesi yakın komşularının etnik demografilerinin bilinmesi Çıldır’ın demokratik tabakalaşmasının anlaşılmasını kolaylaştıracaktır.

Acarıstan; Gürcistan Cumhuriyeti`ne bağlı Özerk bir cumhuriyet olup, iç savaşta, Gürcü- Abhaz ve Gürcü- Oset savaşında tarafsız ka1mıştır. Bu gelişme, Acaristan`ın Özerk Cumhuriyetlerden birisi oluşunu Gürcistan Par1amentosünün onayı sağlamıştır.[14]

Acaristan toplum kimliği üzerinde iki görüş vardır. Bunlardan birisi Acarların Müslüman Gürcüler olduk1arı ve diğeri ise, Acarların Kıpçak Türk1erinin Müslüman torun1arı olduk1arı tezidir. Bize göre gerçek, Acaralar’ın Kıpçak Türklüğünü bu bölgede yaşatan soydaş bir toplum olduklarıdır. Stefanos Yerasimos`a göre [15] Batum merkez olmak üzere Acaristan çevresi, 1627 yılından itibaren Osmanlı yönetimindeydi ve Acara halkı bu yıllarda Müslüman olmuştu. 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Antlaşmasıyla Kars ve Ardahan`la beraber Batum da savaş tazminatı olarak Ruslara verilmiştir. 3 Mart 1918 tarihli Brest-Lıtovsk Ant1aşmaslyla Kars, Ardahan ve Batum`un Türkiye`ye tekrar verilmesi kabul edilmişse de, Batum Mondros Mütarekesini takiben İngilizlere terk edi1miştir. 13 Ekim 1921 Kars Antlaşmasıyla Batum Gürcistan`a bırakılmıştır. Türkiye, Batum Livasına ilişkin topraklar ile Batum kenti ve limanı Üzerindeki egemenlik hakkını, "...her topluluğun kültürel ve dinsel haklarını sağlayacak ve bu halkın yukarıda sözü geçen yerlerde isteklerine uygun tarım toprakları rejimi kurma olanağına sahip olacak biçimde, geniş yönetimsel Özerkliğe kavuşması" koşuluyla Gürcistan`a bu antlaşmayla bırakmıştır. Antlaşmada bölgeye Özerklik veri1mesinin iki şartı vardır. Bunlar; "Bölge halkından her top1u1ugun kültürel ve dinsel haklarını sağlamak" ve "Bölge ha1kının topraklarını istek1erine uygun bir tarım rejimi kurma olanağına sahip olmaktır. Bugün yak1aşık 400 bin olan Acara nüfusunun 60–70 yıl önce çoğunluğu Müslüman’dı. Müslüman halkın Gürcistan geneli itibariyle Hıristiyan Gürcü yoğunluk içerisinde kültürel varlığını devam ettirmesi ve dininin gerek1erini yerine getirebilmesini sağlayabileceği Özerk yönetimin kuru1abi1mesi şartily1a, Türkiye bölge üzerindeki egemenliğinden garantörlük hakları, saklı ka1mak üzere vazgeçti. Türkiye’nin bu hakkına göre Acaristan sınırları değiştirilemez ve Acaristan Özerkliğinden başka bir devlet yararına vazgeçemez [16].

Lezgiler Hazar Türkleri ve Persler döneminden itibaren Kafkas halkıdırlar. Lezgiler büyük bölümleri ile RF içerisinde güney bölgeleri Azerbaycan Cumhuriyeti’nde olan bölünmüş bir halktır. Türk kültür coğrafyasının halk inançları özelliklerini taşıyan bu halktan çok az sayıda ve dağınık halde Türkiye’de yaşayanlar da vardır.[17] Bölgede bir dönem Sarıkamış’ta da çok az sayıda Lezgi bulunmuş ise de Çıldır’da geçmişte ve günümüzde Lezgi toplumu olmamıştır.

Bir kısım Türk lehçeleri, Ermenice, bazı Gürcü lehçeleri, Lazca, Kürtçe (Kırmanç) dilleri ile Ediğe, Çeçen, Avar ve Oset dillerinin bazı lehçelerini temsil eden etnik kesimler Türkiye’nin muhtelif yerlerinde yaşamaktadırlar. Kars’ta ise halen Kırmanç, Karapapah ve Azerbaycan Türkçesi temsil edilmektedir. Ermenice, Osetçe, Ediğice, Rusça, Çeçence Kars`ta bir dönem çok sınırlı halk kesimi tarafından kullanılmıştır.[18]

Osmanlılar Kuzey Kafkasya`nın Kuzeyine çıkarlarken Ruslar Kuzey Kafkasya`nın güneyine iniyorlardı. Osmanlı Kafkasya`ya inerken, fethettiği toprakları Gürcüler gibi yerli halktan alırlarken, Azerbaycan ve İran Oğuz Türklüğü bölgede daha eski ve daha sürekli bir idare oluşturmuştu.

Azerbaycan Türklüğünün büyük bir bölümü Şii inançlı Müslümanlardır. Buradaki Karapapak Türklerinde ise Şii inançlı kesim çok azdır. Kafkasya`da Karapapak Türklerinin ağırlıklı yerleşim yerleri Borçalı, Karaçöp gibi yerler olup, Gürcistan içerisinde bu bölgedeki Türk köy sayısı 65–70 civarındadır. Bu bölgede Halk inançları ağırlıklı yaptığımız alan çalışmalarında, bölgede Karapapak Türk etnik kimliğinin sözlü kültür geleneği ile muhafaza edebildiğini gördük. Ayrıca, Türkiye televizyon kanalları yerel Türk Kültür adacıklarının bütünleşme sürecini hızlandırdığını gözledik. Çıldır halk kültürünün en fazla benzeştiği kültür Borçalı kültürüdür.[19]

Kafkasya inanç tablosundan Anadolu’da Ortodoks Gürcü yoktur. Türkiye’de bu yöreden halk kendisini büyük ölçüde Acara olarak bilir ve dinleri Sünni İslam’dır. Gregoryen Ermenilerinin yoğunlaştığı kesim İstanbul`dur. Ortodoks Gürcü ve Gregoryen Ermenilerinin geçmişte Kars yöresindeki kültürel etkilenmede az da katkıları olmuştur. Esasen Anadolu’ya İslam olarak giren Türklerden evvel İslamiyet`e Anadolu’da girmiş Türkler itibariyle Kars Kalesi eteğinde ve Ani’de Hıristiyan Türklüğün Kilise türünden maddi kültür kalıntıları da vardır. Çıldır ve yakın çevresinde anadili Türkçe olan Hıristiyan halk günümüzde yoktur.

            Çıldır’ın yukarı Cambaz, Aşağı Cambaz, Suhara, Güvenocak (Zinzallar), Gölbelen (Urta), Karabeyi (Yerli Çayır) köylerinde Ermeni, Makalan ve Türk halk farklı yüzdelerle bir arada olmuşlardır. Bunlardan Ermeni olarak bilinenlerin arasında Gregoryen Türklerin varlığı da bir gerçektir.

Kıpçaklar M.O. VIII. yy Kafkasların Kuzeyinden güneyine göçüp Yukarı Kür ve Çoruh boylarına yerleşip M.S. 300`lerde Hıristiyan olmuşlar. XII. yy da Daryal - Geçidi hatta Derbent yolu ile gelip Ortodoks Gürcü mezhebini benimsemişlerdir. Yukarı Kür ve Çoruh Bölgesinde "Sa- Atabago- Atabek Yurdu Hükümeti (1267- 1578)`ni son Kıpçaklar adına Kurmuşlardır.[20]

Gürcistan`a giden Kumonlar`dan bir kısmı dönmüş, bir kısmı ise orada kalmış ve türlü ovalara yerleştirilmişlerdir. Doğu Anadolu’da Çıldır Göle çevresindeki Kıpçaklar, işte bunların halefleridir.[21] Eski - Kıpçaklar`ın Yukarı - Kür ve Çoruh boylarına yerleşmeleri Ortodoks inancını benimseyip Gürcistan`ın canlandırmaları 1118–1125 yı1ları arasında cereyan eder. (...). Yeni Kıpçakların gelişleri ve Kraliçe Tamara çağının yükselmesi 1195 yılına tekabül eder. Eski Kıpçakların Ortodoks Atabekler Hükümeti C 1267–1578 bölgedeki Hıristiyan Türk hükümranlık dönemidir. Bölgedeki dini hayat, İslamiyet ve Hıristiyanlık kadar olmasa da "Eski Halk İnançları" ile de temsil ediliyorlardı. Yaptığımız alan çalışmaları göstermiştir ki, Gök Tanrı İnanç Sistemi`nin halen izleri yaşanmaktadır.[22]

Moğolların önünden kaçan Kafkas halkları, Moğolların iç Asya`dan söküp getirdiği Türk dilli halkları ile birlikte Mısır`a kadar inmiştir. Anadolu ilk Kafkas halkları, göçü ile bu tarihlerde tanışmıştır. Ruslar Kuzey Kafkasya`nın Kuzeybatısında ciddi bir etnik kazıma yapmış bölgeyi Slavlaştırmışlardır. Bunun içindir ki, Kuzey Kafkasların Kuzey sınırı bu dönemde Kuban nehri iken, bu yapılanma 2000 yılına kadar getirilmiş, 2001 RF yönetimi, Rusya`yı 7 bölgeye bölünce, Ruslar bu bölgede hâkimiyetlerini güçlendirebilmek için Kuzey Kafkasların Kuzey sınırını Don nehrine kadar çekmişler ve Rostov`u başkent yapmışlardır. Böylece, ikisi eyalet, birisi il olan, halkı yüzde yüz Rus olan bölge ile halkı, büyük ölçüde Rus olan Kalmuk Federe Cumhuriyeti, Kuzey Kafkasya kapsamına alınarak bölgede Slav çoğunluk sağlanmış oldu. Yeni idari bölgenin adının Güney Rusya olması tasarlanmaktadır.

Anadolu’da Kafkas halkları göçü daha sonra 1864`de görülür. Bu göçle gelenlerin %20`si doğu, %80`i batı Anadolu`ya yerleşir. Bu girişte Anadolu’nun Kars kapısı kullanılır. 2. Göç 93 Harbi’nden sonra görülür. Kafkasya’dan Anadolu’ya bu göçle giriş, Kuzey Doğu Anadolu’dan ve Balkanlardan olur. Her iki göçte de deniz yolu ile Trabzon, Samsun, Ordu ve İstanbul Kafkasya’dan göç alırlar. Bu ikinci göçte Suriye, Ürdün, İsrail’e de Kafkasya`dan gelenler iskân edilir. Kafkasya’dan İsrail’e gelen göçte daha ziyade Adigeler yoğunluktadır. 3. Büyük göç 1880–1910 yılları arasında olur. Bu göçteki Kafkas halkları, Çeçen ve Oset ağırlıklıdırlar. Daha sonra, 1917 ve 1945`lerde küçük çaplı göçler de olur.[23]

            Kafkas halklarından Osetler Kars, Sarıkamış, Muş, Ahlât civarından İstanbul ve Ankara gibi Büyükşehirlerde göç etmişlerdir. Diğer Kafkas halkları iç Anadolu öncelikli Anadolu`nun her kesimine dağılmışlardır. Çıldır’da geçmişte ve günümüzde Anadili Türkçe olmayan İslam Kafkas halklarından bir toplum olmamıştır yoktur.

Anadolu`daki Kafkas halkları sıralaması; Adige, Azerbaycan Türkü (Şii Müslüman inançlılar), Acaralar, Dağıstan Grubu (Kumık, Nogay, Lezgi, Avar, Lak) Karaçay, Karapapak ( sünni inançlı Azerbaycan Türkleri), Oset, Çeçen- İnguşlar şeklinde yapılabilir. Bunlardan Karapapaklar Kars, Ardahan-Çıldır, Amasya, Sivas ağırlıklı olmak üzere Muş ve Ağrı illerinde de yaşarlar.[24]

Bu verilerden sonra Anadolu`nun etnik dağılımının Kuzey Kafkasya ile de örtüştüğünü söyleyebiliriz. Kuzey Kafkasya halkları adeta Anadolu’da Kafkasya’daki Kafkas halklarından daha fazladırlar. Ancak, yoğun oldukları bölgelerde dahi, bölge insan kesafeti itibariyle çok küçük yüzdelerle temsil edilirler ve bu halklar Anadolu’nun diğer Türk halkı ile güçlü bir kan bağı oluşturmuşlardır.    

Yakın geçmişe kısa bir göz atılınca Kars’ı da içine alan Elviye- ı Selase Osmanlı`nın bir sancaklığı idi. bu üç sancak Kars`ın yanı sıra "Ardahan-01tu"yu ve "Batum-Artvin”i de içeriyordu. Bu yapılanma içerisinde haliyle Çıldır da vardı. Kars 1878`den 1918`e kadar Rus yönetiminde kalırken, Çarlığın kültür politikası da sosyal yapıda bir katman oluşturmuştu.

Millî destanlar ( Oğuz Kağan Destanı, Reşideddin Oğuznamesi, Uzunköprü Oğuznamesi, Dağıstan / Lari Oğuznamesi, Dede- Korkut Kıtabı, Şecerey-i Terakime ve Türkî) yörenin Kıpçak yurdu olduğunu göstermektedir. Kıpçaklar Sasaniler 226 yılından çok çok daha önce Doğıstan/ Lari de yerleştiklerine şahadet etmektedir. Dağıstan`daki Kıpçaklara "Koman" ve Kumuklara "Kamak" deniliyordu. Atabek - Yurdu/ Sa-Atabago`daki Türkçe yer, kişi ve kavim adları incelenmiştir. " Ablaka Han zamanında Ahıska Bölgesinde sahneye çıkan Hıristiyan - Türk Çıldır Atabekleri ile bu Kıpçakların İslamlaşması başladı" [25] Bu noktada, bölgedeki Hıristiyanlık geçişli her kültürel unsurun Gürcü veya Ermeni ürünü olduğunu düşünmenin yanlışlığının yansıra Gregoryen ve Ortodokslara ait her kültür ürünün muhakkak Ermeni ve Gürcülere ait olduğunu sanmakta doğru olmaz.[26]

Türkülerimizde geçen “Dil bilmez Gürcü müsen?” ifadesi ile Türkçe bilmeyen Gürcü kızı değil, Gürcü dilini bilmeyen Kıpçak Türkü kastedilmektedir. Kıpçak Türkünün ana dili uzun süre, doğal olarak Gürcüce değildi, ana dili olan. Kıpçak Türkçesini biliyorlardı. Bu beşeri coğrafya, kültür coğrafyası bilhassa folklor coğrafyası/halkbilim coğrafyası bakımından katmanları iç içe geçmiş bir yapı arz eder.

Ak-Saka veya Ahıska 13. Asrın ortalarından itibaren, Oğuz ve Ortodoks/Kıpçak Kuman Türk Atabekleri tarafından yönetilir. Sonra İran Safevı Şii Türk dönemi 1578 yılına kadar bölgeyi idare eder. Bu tarihte bölge Osmanlıların eline geçer. Böylece bölgedeki Kültür tabakalaşmasında Türklerin iki boyu, İslam’ın iki mezhebi ve Ortodoks inancı etkili olur. Bu katmanlaşma 1829 yılına kadar sürer. 1829 yılında Ahıska Osmanlıdan Rusya`ya geçer. Bu eyalet Artvin, Ardahan, Kars ve Erzurum Bedre, Özgü, Ahalkelek, Hırtız, Ceçerek, Ahıska, Altınkale, Acaristan`ın bir bölümünü Yusufeli, Ardanuç, Livane, Maçalı, İmirkhev, Savşat, Oltu, Narman, Konkhıs, Posof, Ardahan, Çıldır, Göle`yi de içine almaktadır.

Ahıska Türkleri Kasım 1944 yılında sürgüne tabi olunca, yerlerine iskân olunan Ermenilerle kültürel yapı etnik faktörlerle tekrar etkilenir.

Bugünün Karsında Çıldır da dâhil Hıristiyan veya Musevi inançlı halk yoktur.

1882`den sonra Kars çevresine yerleştirilen Malakanlar 400 hane kadar olup 1960`lardan sonra Kars`tan ayrılmışlardır. Fin- Macar karışımı bu Hıristiyan toplum, Ortodoks Rus Kilisesine bağlı idiler. Dilleri Rusçanın bir lehçesi idi. Çıldır’da Yıldırımtepe (Rabat) Ardahan’ın da bazı köylerinde yaşamaktaydılar.

Kars halkı tamamen iç içedir. Uzmanlar birinci tekil şahsın telaffuzuna göre halkı tasnif ederlerken, "Ben diyenler", bunlar yerli Anadolu halkıdır. "Ban diyenler" bunlar Şavşat, Posof, Ardahan, Hanak, Kırkkale ve Ahıska göçmenleri, Kıpçaklar. "Men diyenler"  bunlar Karapapaklar, Iğdır - Tuzluca ve Gümrü ile Revan muhacirleri / Azerbaycan ağzı olarak bilinir. Kırmançlarda ise birinci tekil şahıs "mın" olarak kullanılır. Ahıska ağzı diyebileceğimiz Kıpçak Türkçesi Gürcistan`da da bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Bu Türk ağzının Müslüman Gürcülere ait olduğu iddiaları doğru değildir. Ancak bir kısım Türkler Ortodoks Gürcülerin dinine girmiş daha sonra bunlardan Müslüman olanlar da olmuştur. Bu konular eski Gürcistan adına Stalin’in 19 Aralık 1945`te Kars ve Ardahan ile Çıldır Çoruk/Çoruh Boylarını Türkiye`den alma girişimleri döneminde gündeme gelmiş daha sonra incelenmeleri ihmal edilmiştir. [27]

Üzerinde durulan gayrı Müslim unsurlar Kars`ın bu arada Çıldır’ın etnik yapısına sadece renk katmışlardır. Bunlardan Ermeniler ile Gregoryen Türklerin etnik kültür etkileşimleri özel araştırma konusudur. Gregoryen Türkler konusunu Türkiye’de Prof. A.Küçük, Prof. F. Kırzıoğlu, Azerbaycan`da Z. Bünyadov, İ. Alıyev, K. Mehmetzade, Feride Mehmedova incelemişlerdir. Konu Gregoryen Türk halk inançları itibariyle de incelenmiştir[28].

Kars halkının etnik dokusunun devamlı ve ağırlıklı rengini Şii ve Sünni inançlı Türkler, Alevi Türklerden Dadalı veya Türkmenler ve Kırmançlar oluşturmuştur. Ayrıca bunlardan Azerbaycan Türklerinden bir kısmı Şii inançlıdır. Sünni inançlı olanlar Karapapak-Terekeme olarak bilinirler. Yerli diye tanımlanan Karsın Türk halkı Sünni inançlıdır. Kars Kırnançlarının da tamamı Sünni inançlı Müslümanlardır. Bu genelleme kapsamında Çıldır’da Şii-Caferi İnançlı ve Alevî-Bektaşi inançlı Müslüman kesimden halk pek yoktur.

Doğu Anadolu’nun bazı kesimlerinde Alevi inançlı Kırmançlar vardır. Bir izah şekline göre anadili Kürtçe olan halkın tarihî sosyal değişimin gerçeğine aykırıdır. Zira anadili Kürtçe olan Türkler Alevilikten evvel İslam’a girmişlerdir. Diğer taraftan Zazaların da bir kısmı Sünni, bir kısmı Alevidir. Alevî Kürtler için yapılan açıklama esas alınır ise Zazalardan da Alevî inançlıların olmaması gerekir. Biz bu yaklaşıma ihtiyatla bakıyoruz. Lisan ve dünya görüşü itibariyle aralarında bazı farklılıklar arz eden Zazaların hepsı Müslüman`dır ve Orta Doğuda başka bir ülkede Zaza yoktur. Turan Horasan`ından geldikleri iddiası itibariyle Uluğ Türkistan güney Bölgesindeki benzerlikler arz eden halkla ilişkileri olabilir. Anadolu`da yaşayan Zazaların bir kısmı Alevi, bir kısmı Sünni’dir. Sünni olan Zazalar ise, Hanefi ve Şafii inançlıdırlar.[29]

Kars Ardahan ve Iğdır’dan oluşan bu ikisi yeni üç vilayetin üçünde de etnik dağılımın oranı hemen hemen aynıdır. Vilayetimizdeki; Kırmanç, Karapapak yerli veya Osmanlı Türkü ve Şii-Caferi inançlı Müslüman Türkler keza büyük ölçüde eşit dağılmışlardır. Türkmen ve ya Dadalı diye tanımlanan Alevî inançlı İslam kesim Ardahan’ın Damal ve Karsın Selim ile Sarıkamış Bölgesinde kısmen yoğunlaşmışlarken, Kars, Ardahan ve Iğdır’dan doğu batı istikametinde yaşanan göçün bir sonucu olarak, Anadili Türkçe olan Alevî inançlı Müslüman kesim, anadili Kürtçe olan ve bölgeye güney illerinden gelen halkın yoğun iskân hareketi ile boşalmıştır.

Bölgede Yezidi inançlı toplumun varlığı tespit edilememiştir. Yezidi toplumunun ana dili kahir çoğunlukla Kürtçedir. 2010 yıllarında Paslı’dan yaptığımız ve fakat teyit edemediğimiz bir tespite göre güney bölgelerinden bölgeye gelen az sayıda Yezidi anadilleri olan Kürtçeyi koruyarak Sünnileşmişlerdir.

Damal`a bağlı Eskikalıç, Obruca, Üçdere, Kalanderdere, Aşağı Gündeş, Yukarı Gündeş, Seyit Veren, Tepeköy, Ortağlı, Basmadere, Deveköy, Damal, Aşağı Damal, Küçük Damal, İkizdere, Hanak`a bağlı Koyun Pınarı, İncedere, Güneşgören, Çavdarlı, Serinkuyu, Çiçekdağı, Çat, Çimliçayır köyleri halkı Alevi inançlı alan Müslüman köylerdir. Toplam miktarları yaklaşık olarak 20.000 civarındadır. Bektaşi ve Hüseyinli olarak iki kola ayrılırlar. Halkının K. Maraş, Antep, Sivas ve Sinop yöresinden geldiği ifade edilir. Anadolu`ya ilk gelişleri ile ilgili iki rivayet vardır. Birinci rivayete göre Çaldıran savaşı kaçkınlarıdırlar. Halkın inandığı ikinci rivayete göre Orta Asya`dan çamlık yurt olarak bilinen bu bölgeye, tekrar ilk yurtlarına dönmek Üzere gelmişlerdir. Bölgede Alevi inançlı Kürt köyü yoktur. Göle köylerinden Kundık, Alevi Zaza köyüdür. Göle’nin Gülistan, Yeniköy, Kalecik köyleri Alevi inançlı Türk köyleridir. Ardahan ve Çıldır`da Zaza ve Alevi köyü yoktur.

Kars`ın bazı merkez köyleri, Hacılhalil, Karaören, Arat, Selim`in Böcüklü, Kotanlı, Akpınar, Sarıkamış`ın Boyalı, Tuzluca köyü, Iğdır, Kağızman ve Tuzluca’nın birer ikişer köyü Alevi inançlı Müslüman Türk halktan oluşmuştur.

Posof’un 49 köyünün hepsi Sünni inançlıdırlar. Bunlardan; Yurtbekler, Sütoluk, Balgöze ve Derindere köylerinin halkı Kırmançtır. Pasof köylerinin birkaçı hariç hepsinin ismi değiştirilmiştir. Bu isimlerin, Gregoryen Türklere, Ön-Türklere ve bir kısmının da Gürcülere ait olmaları mümkündür.

Günümüz Karsında bulunmamakla birlikte 1990 evveli Karsında Ardahan münasebeti ile Acaralar da vardı. Güney Kafkasya halkları itibariyle önem arz eden Acarlar halen Ardahan`da kalmamışlardır. Kuzeye doğru gidildikçe Gürcü-Acara nüfusu Artvin’de tali şekilde kandını hissettirirken, Karadeniz’in sahil ve iç kasabalarında dağınık, küçük Acara yerleşim yerleri vardır. Batıda Bursa Gürcistan yöresinden göç alan yerleşim yerlerimizdendir. Bu toplum konusunda önemli olan bir nokta, Gürcü-Acara ihtilafıdır. Anadolu Gürcülerinin Sünni inançlı Müslüman olmaları yanında, Gürcistan Gürcüleri Ortodoks Hıristiyan’dırlar. Anadolu`da çok az bilinen Gürcüce ile Gürcistan Gürcüce`si bir hayli farklıdır. Acarlar kendilerini Gürcü olarak hissetmezken, Gürcüler Acarların Müslüman Gürcüler olduğu kanaatindedir.

Ardahan ve Iğdır vilayetleri Kafkasya`nın bir parçası olması itibariyle yukarıda da belirtildiği gibi Kars’tan çok daha farklı bir etno sosyolojik yapı arz etmezler.

Türk Halk İnançlarında Sudan Çıkan Atlar:

Sudan çıkan atlar konusunu Ahmet Turan, Su Kökenli Atlar konu başlıklı yazısında ayrıntılı incelemiştir. Yazar bu çalışmasında Çinlilerin anlattıklar Türklerin ünlü “Göl Aygırları” nı anlatırken Arap atlarının Türkmen atlarından geldiklerini belirtip Türk askerlerinin Ala At/Ala Yuntlar’a ve hakanların da Esb-i rud lara bindiklerini bütün bunlara Argun denildiğini Zeki Velidi Togan’a atfen açıklamaktır[30]. Keza Cengiz Han’ın büyük oğlu da Gölden çıkan aygırlarla kısrakların aşımını yaptırıyor, Ot Atı diye bilinen atları yetiştiriyordu[31]. Şülengen atları ise efsaneye göre Başkurtların gölden çıkan ünlü atlarıdır[32]. Şülengen adı bize Kars’ın Şöreyel yerleşim yerinin adına çağırım yaptı.

Ahmet Turan’ın tespitlerine göre Toros Abdalları arasında yaşayan bir efsaneye göre; at hem kanatları ve hem de yüzme organları olan Kaf Dağı’nın ardındaki Süt Gölü’nde yaşayan bir varlık iken Hızır ona sahip olmak için bulunduğu göle şarap dökerek onun sarhoş olması sağlayıp kanatlarını koparıp yeryüzüne getirdi.[33]

Efsaneyi inanç sistematiği bakımından gözden geçirirsek Hızır (a.s.) peygamberdir. Onun hile içerikli bir anlatıda yer alabilmesi çelişki oluşturmaktadır. Ayrıca Hızır, Boz Atı ile istediği yere en seri şekilde ulaşabilme yeteneği ile donatılmıştır. Onun Boz atlı Yol İyesi ile özdeşleştirildiği bilinirken Hızır’ın atının su menşeli olduğu mu düşünülmeli?

Uçabilen ve suyun altında da yüzebilen Su kökenli atların ecdadı yeryüzüne çıkarılırken âlem mi değiştirmişti? Âlem değiştirme Mutlak olanın iradesiyle taltif ve ceza olarak gerçekleşirken, bazen değişime uğranılması istenilen varlığın değişimine üçüncü öznenin duası yol açabilmektedir. Mesela hatalı gelinin hatası yüzünden bebeği ile birlikte taş kesilmesi bu türdendir. Bazen da kurtuluş dileyen gelin taş veya kuş olmayı dileyerek insanaddan cemadat âlemine gönderilebilir. Her iki halde de takdir Allah’ındır. Gelin ve beyin özel günlerinde kut buldukları dualarının kabul göreceği vardır ki, bu gün ve gecelerinde dualarının kabul göreceğine inanılır. Diğer taraftan gelinin duvağının bey tarafından yüz görümlüğü karşılığında açılması istenir. Bu kurala uyulmamasının uğursuzluk getireceğine inanılır. Ülkü Ünal’ın Artvin yöresinden yaptığı bir tespitte[34] duvağı taş atılarak indirilen bir gelinin Allah’tan dilemesi üzerine taş atan kimse taş kesilir. Bu bulguda da taş kesilme hükmünü veren keza Allah’tır. Su menşeli atın bazı organlarındaki değişim âlem değiştirme olarak algılanmayabilir ama su altı veya yeraltı âleminden yeryüzü âlemine çıkarılmış olma âlem değişimi olarak algılanmamalı mı?

Bu arada, Anadilleri Kürtçe olan Türk kültürlü halklardan Mukri Aşireti’nin Koç Osman Destanı’nda kahramanın atı deniz aygırıdır ve destanla o atın kanatlı olup uçtuğu anlatılır[35].

Kars’ın Subatan köyüyle ilgili rivayete göre dünya vaktiyle sularla kaplıymış. Atın ecdadı sular çekilince karada kalmış. O atların ön ayakları iri tırnakları ile hem yürümeğe ve hem de yüzmeğe müsaitmiş[36]. Rahmetli hocamız Kırzıoğlu ilgili makalesinde Türkiye’deki 30 kadar “Aygır Gölü” tespit etmişlerdi. Bunlardan en meşhurları Çıldır Gölünün güney-batısındaki Aygır Gölü’dür. Anlatıya göre, bu gölden bir aygır çıkmakta ve kısrağı aştıktan sonra göle girmekte ve kısrağın sahibi çiftçi 2 yılda bir yağız bir tay sahibi olmaktadır. Bir yıl dalap zamanı yeniden gölden çıkan aygır kısrağı aşmaz çifte ile ölümüne yol açar ve tayları ile birlikte gölün köpüklü suları arasında kaybolur[37].Bu göllerle ilgili efsanelere göre çok kere açık bırakılmış çeşme suyu gölü oluşturmuştur. Çıldır gölü içi anlatılan efsaneye göre gece köyün çeşmesinden su almak üzere olan genç bir kıza kardeşinin askerden geldiği müjdelenir. Heyacanla eve koşan kız çeşmeği unutur ve köyü su basar böylece çıldır gölü oluşur[38].Bu göllerden Erzurum Bin Göl’de olan, incelediğimiz bölgeye en yakın olandır. Bu gölden bir yıl doru bir yıl kır olmak üzere çıkan iki aygır dalaba gelen aygırları aştığı inancı vardır.[39] Orhan Şaik Gökyay, Hınıs’ın Kuzey doğusundaki Akdağlar’ın eteklerinde Sudan Çıkan Atlar’la ilgi anlatılar tespit etmiştir[40]. Kelkit çayının kuzeyindeki bir gölden çıkan Deniz Canavarı’nın kısrakları aştığı anlatılır.[41]

Halk inanmalarında bir kısım cin ve perilerden bilhassa cinlerin bazı kimselerle bilhassa buluğ çağındaki gençlerle ünsiyet kurdukları, bu ilişkiden çocuklarının olabildiği, bir süre sonra bazı müdahaleler sonucu başka âlemin bu canlılarının kaybolup gitmelerinin sağlanabildiğine dair anlatılar vardır. Zürriyetlerinin de öldüğü anlatılır. Özetle farklı âlemden canlıların birleşmesi halk inanmalarına göre saadet getirmemektedir.

Tunceli’den tespiti yapılmış Buyur Baba Efsanesi’nde de kısrak Ak Kula’yı atası Cennet Atı olarak bilinen Doru Aygır gölden çıkar aşar ve tekrar sulara gömlür[42].

Şanlı Urfa Zazaları arasında yaşayan Dol-a Gunin/Kanlı Göl Efsanesi’nde de ikinci yıl kısrağı aşması için gelmesi beklenilen sudan çıkan aygırın beklemekte olan kısrağı öldürdüğü, tayını alıp sulara daldığı, daha sonra o tayın ölüsünün gölün suları arasında görüldüğü anlatılır.[43].

Destanlarımızdan Dedem Korkut Destanından Bamsı Beyrek için İstanbul’da Deniz Tayı alınmak istendiğini, Memo Alan Destanında Memo’nun atı Boz Rahvan’ın denizden çıkmadır. Keza Köroğlu’nun meşhur atının da denizden çıktığı bilinmektedir.[44]

Sudan çıkan at motifi Keloğlan gibi masallar dâhil sözlü kültürümüzün diğer vasatlarında da yer almaktadır.

Atların menşelerinden hareketle izahları su menşeli atlar gibi gök menşeli atlar konusunu da gündeme taşır. Su menşeli atlar sadece keloğlan masalında değil, bu motif Uçan Deniz Aygırına binen padişahın oğlu, Kırk kulun meydana getirmiş olan ve deniz altında yaşayan kısrak,  İnsanla konuşan Deniz Aygırı, masalları bilinmektedir[45].

Bizim bu konuyu bildirimize taşımamıza Ahlat’tan yapılmış Nemrut Dağı’ndaki bir gölden de Sudan Çıkan At anlatısının[46] olması ve akabinde de Yusufeli’nde keza Sudan Çıkan Atlar’ın ve Boğalar’ın varlığına dair efsanelerin tespiti sebep olmuştur.[47]

Birkaç satırla açıklık kazandırılması gereken diğer husus Eski Türk inanç sistemindeki Yeraltı kara iyelerin hükümranlık alanı idi. Sular, kutsal Yer-Su’ un bir parçası iken yeraltı sularını farklı bir konumda mı kabullenmek gerekecekti? Suyun altından çıkmış olmak, yeraltından çıkmış olma anlamına gelmiyor muydu? Gerçi Ülgen’in yeraltında da ak iyelerden temsilcisi vardı. Kara suyun, gün görmemiş suyun, yeraltı sularının bir kut içerdiğine dair inançların varlığını, Nevruz gibi bazı kutlu günlerdeki uygulamalardan biliniyordu. Haram Su inancının da bu zemin de ele alındığı keza biliniyordu. Türk mitolojik düşüncesinde kendisine kut atfedilen at, uçan at, sudan çıkan at kara iyeler âleminden gelen bir ak iye görünümü arz etmekte midir? Bize göre A. Turan ve A.A.Çınar’ın da katıldıkları gibi hayır. Zira sular dağlardan onların eteklerinden mağaralardan çıkmaktadırlar.  Ayrıntıyı su ile birlikte dağ ve mağara kültlerinde aramak yerinde olabilir. Zira bunlar yer-su’nun kapsamında idiler.

Başkurtlarla ilgili Sülengen Destanı’da olduğu gibi Kırgızistan’da Issık Göl kenarında Toru Aygır/Doru Aygır adlı bir köy bulunmaktadır. Efsaneye göre burada gölden çıkan bir aygır her yıl kısrağı aşmaktadır[48].  

Biz; Hakas[49], Kırgız[50], Kazak[51], Şor[52], Altay[53], Uygur[54], Tatar[55], Tuva[56], Özbek,[57] Karakalpak[58], Başkurt[59] Türk destanlarını incelemiş eserlerde sudan çıkan at motifinin tespit edilmiş olduğuna rastlamadık. At konusuna en ayrıntılı yer veren Nerin Köse’nin Kırgızların Ak Möör Destanı idi. Orada da Sudan Çıkan At motifine bu konuda yapılmış diğer ciddi çalışmalarda olduğu gibi bilgiye rastlayamadık[60] D. Çağlayan Aktarın kökenlerine dair bilgi verirken sudan çıkan atlarla ilgili masal ve efsanelere dair de bilgi vermektedir.[61] Türkmen destancılık geleneğini inceleyen Halil İbrahim Şahin Sudan Çıkan Atlar münasebeti ile Destanlardaki atların kökeni için verdiği bilgilerde Köroğlu destanı ve Kırat münasebetiyle Araz nehrinin kenarı ve yerin altında kırk gün kalınan bir hücreye vurgu yapar.[62] Sudan Çıkan at motifinin Türk destanlarında bir kod oluşturduğu konusunda irdelemenin sürmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sudan Çıkan at motifi daha ziyade Dedem Korkut Türk kültür coğrafyası ile Köroğlu Türk kültür coğrafyası destan ve efsane kaynaklarında yer almaktadır.

SONUÇ:

Sonuç olarak söylenilebilir ki; Çıldır ve Ardahan’ın diğer ilçelerinin kültürel hayatının araştırılması gerek tarihî kaynaklar ve gerekse mevcut durum itibariyle Kars ve Iğdır’dan müstakil olarak ele alınarak sağlıklı sonuçlara varılamaz. Bu teşhis diğer 2 şehrimiz için de geçerlidir.

Ardahan, Kars ve Iğdır sosyal kültürel araştırmaları için oluşturulacak merkezlere, A.Doğru, M.F. Kırzıoğlu gibi yakın geçmişin uzmanlarının arşivleri temin edilebilmelidir.

Artvin için söylenilebileceği gibi Ardahan ve yakın çevresini derinliğine inceleyebilmek Kıpçak Türkçesini bilen uzmanlarla mümkündür. Çıldır tarihi için atabekler dönemi fevkalade önemlidir.

KAYNAKÇA:

A.Akmataliyev, M.Mukasov, G.Orazova, Aktaran C.Turganbayev, Kırgız Destanları 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

Ekrem Arıkoğlu-Buyan Borbaadanay, Tuva Destanları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Ekram Arıkoğlu, Hakas Destanları 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Metin Arıkan, Kazak Destanları Köroğlu’nun Kazak Anlatıları 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

Deniz Çağlayan, Türk Masallarında Hayvan Motifleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Halkbilim (Folklor) Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006

 

A.İ. Çudayekov, Çev. Castegin Turgunbayev, Şor Destanları İncelemeleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

İbrahim Dilek, Altay Destanları 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Metin Ergun-Gaynislam İbrahimov, Başkurt Halk Detanları, Türksoy, Ankara, 2000

Orhan Şaik Gökyay, dedem Korkut’un Kitabı, İstanbul, 1973

 

Alimcan İnayet, Uygur Destanları 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Yaşar Kalafat, “Ardahan Sözlü Kültüründen Damlalar”, Aşiretlerde Mitolojik Bulgular, Berikan, 2012, s. 1ö7–141

 

Yaşar Kalafat, Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları V-VI, Hamseler, Horasanlılar, Karabağlılar, Kpçaklar, Abdallar, Amucalular, Bedreddiiler, Dadaliler/Dedeliler, Kısaslılar, Manavlar, Sıraçlar, Tahtaclar, Karirliler, Çepniler, Karakeçililer, Mutiler/Mutoğulları, Halaçlar, Kazan Tatarları Gregoryanlar, Ortodokslar, Buryatlar, Zazalar, Berikan yayınları, Ankara, S. 89–103

 

Yaşar Kalafat, “Şeref Taşlıova’nın Halkbilim Çalışmalarında Karşılaştırmalı Halk İnançları Bulguları (Kodlar, Kültler, Fenomenler, İmgeler, Simgeler), Yaşayan Kültür Hazinesi; Âşık Şeref Taşlıova Sempozyumu 5 Haziran 2010 Ardahan

 

Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 20010

 

Yaşar Kalafat, Balkanlardan Uluğ Türkistan’da Türk Halk İnançları III-IV, Berikan, Ankara, 2006, s. 178–260

 

Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

Yaşar Kalafat,  Lezgilerde Halk İnançları” Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları Dedem Korkut Yukarı Eller V-VI, Lalezar, Ankara, 2008 s. 127–143

 

Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

Yaşar Kalafat, Gregoryen Türklerde Halk İnançları, Berikan, Ankara, 2012

 

Yaşar Kalafat, “Ahlat Halk İnançlarından İzler”, Aşiretlerde Mitolojik Bulgular, Berikan, Ankara, 2012, s. 207–241

 

Yaşar Kalafat, “Karşılaştırmalı Yusufeli Türk halk İnançları”, Türk Kültürlü Halklarda Tematik Halk İnançları, Berikan, Ankara, 2011 s.85–114

 

Yaşar Kalafat, Kırım - Kuzey Kafkasya, Sosyal Antropoloji Araştırmaları, ASAM Yayınları, Ankara, 1999

 

Ramazan Korkmaz, Çıldır folklor ve Etnografyası, Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Mezuniyet Tezi Erzurum 1985

 

Nerin Köse, Ak Möör Destanı, İnceleme-Metin, İzmir, 2001

 

Akdes, N. Kurat, İdil Boyu ve Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972

 

Töre Mirzayev, Haz. Selami Fedakâr, Özbek Destanları 1, Erali ve Şirali,, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Halil İbrahim Şahin, Türkmen Destanları ve Destancılık Geleneği, Kömen, Konya, 2011, s. 304–307

 

Coşkun Vedat Uygur, Karakalpak Destanları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Fatih Urmanci, Tatar Destanları 1, Akataranlar V.Kartalçık, C.Kerimoğlu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

 

Aksar Turganbayev, Kız Jibek, Kazak Aşk Destanı, TÜRKSOY Ankara 2011

 

Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970, s.175–219,

 

Fikret Türkmen, M. Mete Taşlıova, Nail Tan, Âşık Şeref Taşlıova Derlenen Halk Hikâyeleri, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2008

 

Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

 

S. Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar. Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu, iletişim Yayınları, İstanbul, 1999,

 

 

 



[1] Bu çalışma 04-08 Temmuz 2012 tarihleri arasında yapılan çıldır Festivali’nda “Çıldır ve yakın çevresin Etnososyal yapısı ve Türk halk İnançlarında sudan çkan Atlar” başlığı ile bildiri olarak verilmiş daha sonra bazı ilavelerle yeniden düzenlenmiştir.

[2] 1992 yılında 3 vilayete bölünen Kars’tan Iğdır; Tuzluca, Aralık ve Karakoyunlu eski ve yeni ilçelerini Ardahan; Göle, Çıldır, Posof, Hanak ve Damal eski ve yeni ilçelerini alarak ayrılıp mevcut Kars`a Digor, Kağızman, Selim, Susus, Arpaçay, Akyaka, Sarıkamış gibi ilçelerini bırakmışlardır.

[3] Yaşar Kalafat, “Ardahan Sözlü Kültüründen Damlalar”, Aşiretlerde Mitolojik Bulgular, Berikan, 2012, s. 1ö7–141

[4] Yaşar Kalafat, Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları V-VI, Hamseler, Horasanlılar, Karabağlılar, Kpçaklar, Abdallar, Amucalular, Bedreddiiler, Dadaliler/Dedeliler, Kısaslılar, Manavlar, Sıraçlar, Tahtaclar, Karirliler, Çepniler, Karakeçililer, Mutiler/Mutoğulları, Halaçlar, Kazan Tatarları Gregoryanlar, Ortodokslar, Buryatlar, Zazalar, Berikan yayınları, Ankara, S. 89-103

[5] Yaşar Kalafat, “Şeref Taşlıova’nın Halkbilim Çalışmalarında Karşılaştırmalı Halk İnançları Bulguları (Kodlar, Kültler, Fenomenler, İmgeler, Simgeler), Yaşayan Kültür Hazinesi; Âşık Şeref Taşlıova Sempozyumu 5 Haziran 2010 Ardahan

[6] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 20010

[7] Yaşar Kalafat, Balkanlardan Uluğ Türkistan’da Türk Halk İnançları III-IV, Berikan, Ankara, 2006, s. 178–260

[8] Yaşar Kalafat, Balkanlar’dan Uluğ Türkistan’a Türk Halk İnançları, Berikan, Ankara, 2007, s. 48–89

[9] Yaşar Kalafat, “Hanak-Damal Tor’larının Türk Göğüs Süslemelerindeki Yerleri”

[10] Ramazan Korkmaz, Çıldır folklor ve Etnografyası, Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Mezuniyet Tezi Erzurum 1985

[11] Fikret Türkmen, M. Mete Taşlıova, Nail Tan, Âşık Şeref Taşlıova Derlenen Halk Hikâyeleri, Türk Dil Kurumu, Ankara, 2008

[12] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

[13] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

[14] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

[15] S. Yerasimos, Milliyetler ve Sınırlar. Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu, iletişim Yayınları, İstanbul, 1999, s. 276;  Kalafat, Yaşar, Kırım - Kuzey Kafkasya, Sosyal Antropoloji Araştırmaları, ASAM Yayınları, Ankara, 1999

[16] Kars Antlaşmasında Türkiye’nin garantör olmasına rağmen, Acaristan’ın Müslüman Kıpçak Türkleri muhtelif uygulamalarla dinî baskı altında tutulmuşlar ve özellikle Stalin zamanında müteaddit defalar Uluğ Türkistan`ın birçok yerine sürülmüşlerdir. Günümüz Acaristan Özerk Cumhuriyeti Başkenti Tiflis`in genel politikalarına rağmen Batum limanını Ermenistan`ın, Gürcistan`ın Ermeni yoğunluklu Cavaheti Bölgesi Üzerinde hak iddiası üzerine yaşanan Gürcistan-Ermenistan ihtilafına rağmen, Ermenistan`ın ekonomik ve askeri çıkarma uygun tarzda kullandırtmakla kalmayıp, Cavaheti ile Acaristan’ın Ortak Özerk Cumhuriyetlerden olarak birleşmesini de teklif etmiştir

 

[17] Yaşar Kalafat,  Lezgilerde Halk İnançları” Türk Kültürlü Halklarda Halk İnançları Dedem Korkut Yukarı Eller V-VI, Lalezar, Ankara, 2008 s. 127–143

[18] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

[19] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

[20] Bölge coğrafyasında yaşayan yer adları ve kullandıkları etnik adların etimolojisi bunu gösteriyor. Hıristiyan Kıpçaklar itikatta Ermeni Gregoryen ve Gürcü Ortodoks Hıristiyan oldukları halde bölgeye taşıdıkları atlı göçebe bozkır kültürünü temsil ettiklerini Kazak ve Borçalı Karapapaklarından takip edebiliyoruz. 1118–1124 yı1ları arasında son Kıpçaklar bölgeyi Erzurum Saltıkları ve Gence/Aran Emirliklerinden alırlar. 1195`de yeni Kıpçaklar Tiflis - Revan - Gence arasına yerleşirler. 1593 Osmanlı Gence Eyaleti Tebriz defterlerinde bunlara Komanlı-yı Kadim ve Kümanlü- yı Cedid denilmektedir. Bölgede Osmanlı Türk varlığı ise 1536–1578 fetihleri ile başlamıştır.

[21] Akdes, N. Kurat, İdil Boyu ve Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara, 1972, s. 84

[22] Ayrıca bölge kırsal kesimin İslam’ı da, Hıristiyan’ı da eski inanç sistemlerini büyük ölçüde yeni dinlerine taşımışlardı. Bölge İslamiyet`i yaşamış olduğu 70 yıllık ateist yönetim dönemine rağmen, varlığını folklorik İslam’a borçlu idi. Bu nedenledir ki, geçmişte müridizm bölgede zemin bulabilmiş ve bu nedenledir ki de, bölgede Vahabilik kök salamamıştır. Folklorik İslam itibariyle de Anadolu ile Kars`ın ve Kars ile

Kafkas halklarının farkı yoktur. Bu aynılık Anadolu’nun farklı kesimleri arasında da görülmektedir. Bu teşhisi yaptığımız karşılaştırmalı mistik folklordan hareketle koyabiliyoruz. Kafkasya’da Müridizm Gök-Tanrı inancının ritüelleri ile doldurulmuş Nakşibendî ve Kadiri inanç zeminine oturtulmuş iken Vahabilik İslamiyet’in adeta sünnet boyutuna dahi tahammül edememektedir.

 

[23] Anadolu’daki en büyük Kafkas halk grubu Adigeler`dir. Dünya Adige nüfusunun % 80`ı Türkiye’de, %20si Kafkasya`dadır. Bir miktar Adige de ABD`de yaşamaktadır. Adigeler Marmara Bölgesi ağırlıklı Türkiye’nin her kesimine dağılmışlardır. Çoğunlukla Ege, Orta Akdeniz ve Orta Karadeniz bölgelerindedirler. Abhaz`ların da %80`ı Türkiye’de, % 20`ı Kafkaslardadır. Anadolu’da yoğunlaştıkları yerleşim kesimleri daha ziyade Marmara Bölgesindedir. 3. Büyük Kafkas grubunu Abazinler teşkil ederler. Bunların %90`ı Türkiye’de yaşamaktadır.  Anadolu’da Kayseri,  Sivas ve Yozgat’ta yoğunlaşmışlardır.  Ubıh-Çerkez

Grubu Kafkas halklarının tamamı Türkiye’dedir. Kafkasya’da bunlardan kalmamıştır. Setler, Lezgiler, Kumuklar, Avarlar, Laklar, Çeçenler, İnguşlar, Nogaylar ve Karaçay Kafkas halklarının çoğunluğu Kafkasya`dadırlar

[24] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

[25] Togan, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1946, s. 1258

[26] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

[27] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

[28] Yaşar Kalafat, Gregoryen Türklerde Halk İnançları, Berikan, Ankara, 2012

[29] Yaşar Kalafat, “Kafkasya Bağlamında Kuzeydoğu Anadolu’nun Etno-Sosyal Yapısı”, Türk Halk Kültürü Kimlik Millî Strateji, Berikan, Ankara, 2012, s. 11–76

 

[30] Zeki Velidi Togan , Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970, s.175-219, krş. Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[31] Zeki Velidi Togan , Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970, s. 23, krş. Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[32] Zeki Velidi Togan , Umumi Türk Tarihine Giriş, İstanbul, 1970, s.32, krş. Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[33]Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara, 2009, s. 302,

[34] Kaynak Kişi; Ülkü Ünal, Halkbilim Araştırmacısı

[35] Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[36] Şükrü Elçin, “Atların Doğuşları İle İlgili Efsaneler”,Türk Folklor Araştırmaları, ocak 1963.s. 62

[37]Fahrettin Kırzıoğlu, Kürtlerin Türklüğü, Ankara, 1968, s. 118-119; Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[38] Kaynak kişiler Akçakale Köyü balıkçıları -Çıldır

[39] Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[40]Orhan Şaik Gökyay, dedem Korkut’un Kitabı, İstanbul, 1973, Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[41] Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[42] Hatice Gülensoy, Tunceli’de Buyur Baba Efsanesi, Milli Eğitim bakanlığı çocuk Efsanesi Dizisi 3, İstanbul, 1998

[43]Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44 

[44] Ahmet Turan, “Su kökenli Atlar Üzerine Efsaneler”, Türk Kültürü Araştırmaları, Doğu ve Güneydoğu Anadolu II, Ankara, 1992, s. 36–44

[45] Deniz Çağlayan, Türk Masallarında Hayvan Motifleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Türk Halkbilim Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, S. 214

[46] Yaşar Kalafat, “Ahlat Halk İnançlarından İzler”, Aşiretlerde Mitolojik Bulgular, Berikan, Ankara, 2012, s. 207–241

[47] Yaşar Kalafat, “Karşılaştırmalı Yusufeli Türk halk İnançları”, Türk Kültürlü Halklarda Tematik Halk İnançları, Berikan, Ankara, 2011 s.85–114

[48] Kaynak kişi; Hatice Gülensoy, Halkbilimci, ressam

[49] Ekram Arıkoğlu, Hakas Destanları 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[50] A.Akmataliyev, M.Mukasov, G.Orazova, Aktaran C.Turganbayev, Kırgız Destanları 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[51] Metin Arıkan, Kazak Destanları Köroğlu’nun Kazak Anlatıları 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007;Aksar Turganbayev, Kız Jibek, Kazak Aşk Destanı, TÜRKSOY Ankara 2011

[52] A.İ. Çudayekov, çev. Castegin Turgunbayev, Şor Destanları İncelemeleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[53] İbrahim Dilek, Altay Destanları 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[54] Alimcan İnayet, Uygur Destanları 1, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[55] Fatih Urmanci, Tatar Destanları 1, Akataranlar V.Kartalçık, C.Kerimoğlu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[56] Ekrem Arıkoğlu-Buyan Borbaadanay, Tuva Destanları,Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[57] Töre Mirzayev, Haz. Selami Fedakâr, Özbek Destanları 1, Erali ve Şirali,, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[58] Coşkun Vedat Uygur, Karakalpak Destanları, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2007

[59] Metin Ergun-Gaynislam İbrahimov, Başkurt Halk Detanları, Türksoy, Ankara ,  2000

[60] Nerin Köse, Ak Möör Destanı, İnceleme-Metin, İzmir, 2001

[61] Deniz Çağlayan, Türk Masallarında Hayvan Motifleri, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Türk Halkbilim (Folklor) Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2006

[62] Halil İbrahim Şahin, Türkmen Destanları ve Destancılık Geleneği, Kömen, Konya, 2011, s. 304–307



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.