Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI

kemalbey-1.jpgBoğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey`in idam sehpasındaki son sözleri şunlardı:

"Borcum var, servetim yok! Üç çocuğumu milletim uğruna yetim bırakıyorum... Asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah Vatan ve Milletimize zeval vermesin, Âmin..."

BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI KEMAL BEYİN İDAMI

 

Mondros Mütarekesi sonrasında İstanbul başta olmak üzere Türk topraklarını işgal eden güçlerin en önemli istihbarat kaynağı Ermeni –Rum şubesiydi. Bu şube, Amiral Calthorpe`un Dış İşleri Bakanlığına gönderdiği bir raporda (1) belirtildiğine göre, olaylar ve kişiler için ayrı ayrı iki tip fiş tutmaktaydı. O dönemde kişi olarak 600–700 kadar Türk fişlenmişti. Kişilerle ilgili olarak yurdun her tarafından Rumlar, Ermeniler, kiliseler, okullar ve ajanlar vasıtasıyla toplanan bilgiler bu fişlere işleniyordu. Olaylarla ilgili fişlere gelince, bu fişlerde olayın yeri, tarihi, karışanların adları bulunurdu. Bu şube mensupları mahkemelere katılmazlar fakat mahkemeye katılacakları onlar seçerdi. Nadir hallerde tanıklık edebilir ve mahkeme önünde ifade verebilirlerdi. Şube dış dünya ile ilişkilerini "Ermeni Haberler Bürosu" vasıtasıyla sağlıyordu.

1919 yılı başlarken işgalcilerle Hükümetin aynı amaçta birleşmeleri sonucu artık Türkiye`de bir insan avı başlamıştı. Yabancılar soykırımı ispatlamak, Osmanlı yöneticileri de ittihatçılara karşı besledikleri kini tatmin etmek telâşındaydılar. Bu karışık ortamda ilahlara kurban gerekiyordu. Bu kurbanlar Ermeniler tarafından özenle seçilir ve yargılama sırasında her türlü hile acımasızca kullanılırdı. Olayların tabii bir sonucu olarak, suçlu diye bazı Müslümanların sehpaya gitmesi kaçınılmazdı. Bunların içinde özellikle Ermenileri ve işgal güçlerini memnun etmek için asılan, Boğazlayan (Yozgat Sancağı`nın kazası) kaymakamı Mehmet Kemal Bey Türk halkı üzerinde derin acılar bırakmıştır.

Bakanlar Kurulu (Meclis-i Vükelâ) 14 Aralık 1918`de zorunlu göç sırasında suç işleyenlerin harp divanlarında yargılanmalarına karar verdi. (2) İlk Divan-ı Harp İstanbul`da kuruldu. Zorunlu göç faillerinin yargılanması için kurulan bu ilk Harp Divanı`nı başkanlığına Emekli Korgeneral (Ferik) Mahmut Hayret Paşa getirildi. Mahkeme yedek üye ile birlikte sekiz üyeden oluşuyordu ve bu üyelerin dördü (1/2`si) azınlıklar arasından seçilmişti. (3) İstanbul`da kurulan mahkemeden sonra 8 Ocak 1919`da, başka illerde de aynı amaçla mahkemeler kurulmasına karar verildi. İstanbul`da ilk yargılama 5 Şubat 1919 günü başlamıştır. (4)kemalbey-2.jpg

Ermeni zorunlu göç olayını tetkik için kurulmuş olan Komisyonun gördüğü lüzum üzerine 16 Aralık 1918`e kadar şu isimler tutuklandı. Sivas eski valisi Muammer Bey, Diyarbakır eski valisi Dr. Reşid Bey, Mamuretülaziz eski valisi Sabit Bey, Musul eski valisi Memduh Bey, Divan-ı Muhasemat temsilcilerinden Macid Bey ve Boğazlayan Kaymakamı Kemal Bey. (5)

İngilizler 23 Ocak –20 Nisan 1919 günleri arasındaki dönemde, yakalanmaları için, 223 kişinin adını Tevfik Paşa ve daha sonra gelen Damat Ferit Hükümetine vermişlerdir. Bunların arasında otuz yedi Türk subayı bulunmaktaydı. Yakalananlar yargılanmak üzere önce İstanbul`da toplandılar. Bu kişilere isnat edilen en büyük suç, "Ermeni Soykırımı" iddiası idi. Osmanlı arşivlerinde soykırımla ilgili kişi ve belgeler bulunmamasına rağmen İngilizlerin isteği ile tevkifler Mart ve Nisan aylarında da devam etti. Ciddi bir itham olmamasına rağmen bu tutuklular "Bekir Ağa Bölüğü" diye adlandırılan bir hapishanede toplatıldı.

Kemal Bey`in yargılanması 5 Şubat 1919`da başladı ve 7 Nisan 1919`da sona erdi. Mahkeme heyetinin değişmesi nedeni ile Kemal Bey iki safhada toplam 18 duruşmaya çıkarıldı. Ermeni üyelerin de aralarında bulunduğu mahkeme, bir Ermeni şovuna dönüştürüldü. Boğazlayan Kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf vekili olan Kemal Bey, Ermeni tehciri (zorunlu göçü) sırasında ölümlere sebebiyet verdiği iddiasıyla daha önce Yozgat İstinaf Mahkemesinde yargılanmış, suçsuz bulunmuş ve serbest bırakılmıştı. Savunmasını Sadettin Ferid Bey adında cesur bir avukat yapıyordu. (6)

Savunmasından sonra söz Kemal Bey`e verilince, şu ibret verici diyalog ortaya çıktı:

"Düne kadar bir hâkimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz."

Kemal Bey`in konuşmasından sonra mahkeme reisi Hayret Paşa:

"Kemal Bey, emin olun, mahkeme hükmünü hiçbir dış etki altında kalmaksızın, sadece vicdani kanaatine göre karar verecektir." (7) demek ihtiyacını hissetti.

Düşünceler insani bile olsa uygulama çok acımasızdır. Kemal Bey`in o güne kadar dünyada yapılan propaganda ve bu propagandacıların sözlerine bir kanıt bulma amacıyla mutlaka idamı lâzımdır. Fransız ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanlarının ve Ermeni Patriği Zaven Efendinin baskısı devam edince Sadrazam (Damat ) Ferit Paşa Divan-ı Harp Reisi Hayret Paşayı uyarmak gereğini duymuştur. Bu nedenle sadrazamla adalet anlayışından taviz vermek istemeyen Reis Hayret Paşa arasında sert bir tartışma geçmiş sonra da Hayret Paşanın yerine "Nemrut" lâkabıyla tanınmış Kürt Mustafa Paşa getirilmiştir.

Artık mahkeme, bir mahkeme olmaktan çıkmış, hükümetin emrini yerine getiren bir görevliler grubu halini almıştı. (8) Kemal Bey işte bu mahkemenin verdiği 8 Nisan 1919 tarihli kararla idama mahkûm edildi ve karar 10 Nisan 1919 Perşembe günü Beyazıt Meydanı`nda asılarak yerine getirildi. (9)

Kemal Bey hakkında verilen bu karar o dönemde gerek "Bekir Ağa Bölüğü" tutukluları, gerekse bütün İstanbul`da büyük yankı uyandırdı. O dönemi yaşayan bütün bireylerin hatıralarında Kemal Bey`in idamına özel bir yer verilmiştir. (10)

Kemal Bey`in idam sehpasındaki son sözleri şunlardı:

kemalbey_anit.jpg"Borcum var, servetim yok! Üç çocuğumu milletim uğruna yetim bırakıyorum... Asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah Vatan ve Milletimize zeval vermesin, Âmin."

O sırada manzarayı küçük köşkün penceresinden seyreden "İngiliz Sevenler Cemiyeti" liderlerinden Said Molla cellâtlara bağırıyordu. "Söyletmeyin bu alçak herifi! Hemen asın bu köpeği!" (11)

Kemal Bey`i ölüme, Jandarma komutanı Tevfik Bey`i on beş sene küreğe mahkûm eden karar Vahdettin`in huzuruna getirilince, Sultan Şeyhül İslâm`ın fetvasını istedi. Şeyhül İslâm Mustafa Sabri Efendi cezanın haksızlığı konusunda en net kanıtı, şu sözlerle ortaya koydu: "Kemal Bey hakkında istenen fetva itfa değil kaza olur; benim ise kazaya salahiyetim yoktur." (12) Buna rağmen bir formül bulundu ve ceza onaylandı. Kemal Bey`in ölümünden sonra, kendisinin hiç göremediği ve ailesinin Adnan (Ergüder) adını verdiği bir oğlu dünyaya geldi. (13)

13 Mayıs günü, Aşçıyan adlı bir Ermeni hukukçu, Sıkıyönetim Mahkemesi sorgu yargıçlığına atanır. Sanıklar, "Ermeni, kırımına katılma" suçunu hep birlikte reddederler. 15 Mayısta Yunanlıların İzmir`e çıkışından iki gün sonra 17 Mayıs`ta Ermeni kırımından sorguya çekilen Ziya Gökalp`in şu sözleri bir kamçı gibi mahkeme duvarlarına çarpar.

"Milletimize iftira etmeyiniz. Türkiye`de bir Ermeni soykırımı değil, bir Türk –Ermeni vuruşması vardır. Onlar bize arkadan vurdular, biz de vurmak mecburiyetinde kaldık." (14)

DİPNOTLAR:                                                 Korgun Mavi

1-Amiral Calthorpe`tan Foreign Office`e Rapor – İstanbul, 1. 8.1919, No:1364/5056/14. (F.O.371/4147/118 377).

2-Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele S.141 (İstanbul –1983).

3-Necdet Bilgi, Ermeni Tehiri ve Boğazlayan Kaymakamı Mehmed Kemal Bey`in Yargılanması, S:67 (Ankara –1999).

4-Aynı Eser s.68–69

5-Aynı Eser s.73

6-Altan Deliorman, Türklere Karşı Ermeni Komiteleri, S.233 –234 (3.Baskı, İstanbul –1980)

7-Aynı Eser, S.236–237.

8-Aynı Eser s.237

9-N.Bilgi, s.87

10-Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, S.280 (Cemal Kutay, İstanbul–1980; Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, S.303 (Samih Nafiz Tansu, İstanbul–1969); Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, S.202–207 (TTK Ankara –1987); Hüseyin Cahit Yalçın; Siyasal Hatıralar, s.348 – 349 (T.İş Bankası İstanbul –2000); İlhan Selçuk, Yüzbaşı Selahattin`in Romanı, 2. Kitap s.29-34 (Remzi Kitabevi, İstanbul 1981); Süreyya Ağaoğlu, Bir Ömür Böyle Geçti, S.15 (Sessiz Gemiyi Beklerken, Ağaoğlu Yayınevi – 1984); Celal Bayar, Ben de Yazdım V, S.1527 (Milli Mücadeleye Giriş, Baha Matbaası, İstanbul –1967).

11-A. Deliorman a.g.e., S.241-242.

12-Ali Fuad Türkgeldi: Görüp İşittiklerim, S.202- 204 (TTK, Ankara–1987)

13-Mücellidoğlu Ali Çankaya, "Son Asır Türk Tarihinin Önemli Olayları ile Birlikte "Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler III. S.1157 (Baha Matbaası, Ankara, 1968–1969).

14-Bilal N. Şimşir Malta Sürgünleri, S.96 (Milliyet Yayınları- İstanbul –1976).




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.