Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10765
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Okuyucularımıza Sunduğumuz Temel Bilgiler
ALTAY SPOR KULÜBÜ

  

 

 

II. Meşrutiyet ilan edilinceye kadar Osmanlı imparatorluğunda Müslümanların spor yapmaları padişahların ve muhafazkarların tutumu nedeniyle olanaksızdı. İmparatorlukta ilk futbol 1898 yılında Rum, Ermeni, İngiliz ve İtalyanlar tarafından oynandı.1905 yılında Amerikan Kolejinde okuyan Talat Erboy, Şerif Remzi Reyent ve Sabri Süleymanoviç adlı gençler yabancı öğrenciler ile futbol oynamaya başladılar. Bu olay kısa zamanda duyuldu ve bu üç genç İstibdat Devrinin karanlık günlerinde Kamil Paşa’nın baskısı ile Amerikan Kolejinden kovuldular.

    1908 yılında II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte Türk gençleri de spor yapmaya ve futbol oynamaya başladılar. Futbol kısa bir süre içinde Türk okullarına girmeye başladı. Özellikle Rum, Ermeni ve İtalyanların tutumu yüzünden Türk gençleri de spor yapma gereğini duyuyorlardı. O sıralarda İzmir Valisi olan Rahmi Bey, Vasıf Çınar ile Necati Bey’e “Şark İdadisi” adıyla bir okul açtırarak Türk gençlerini bu okulda toplamaya başladı. Okulun açılmasındaki ana amaç, İzmir’de yaşayan azınlıklardan Rum, Ermeni ve İtalyanların etkinliğini kırmaktı.

    Bu gayeye ulaşmak için 16 Ocak 1914 yılında; Türk sporunun aynası ve tarihi olan Altay Kulübü kuruldu. Altay Kulübü kurulurken ismi üzerinde uzun tartışmalar yaşandı. Türk Destanı “Ergenekon”  aday isimler arasındaydı. Ancak Türklerin Altaylardan kopup geldikleri fikri ağır bastı ve kulübe Altay ismi verildi. İlk renkleri Kırmızı-Beyaz olarak tespit edildi ve uzun bir süre bu renkler kullanıldı. Ancak savaş yıllarında kulübün aldığı bir kararla, kötü günlerden dolayı renkleri Siyah-Beyaz olarak değiştirildi. İlk kulüp başkanı Vasıf Çınar oldu.  

    Bu arada İttihat ve Terakki Cemiyeti, Şark İdadisi ve Altay Kulübü’nün milliyetçilik hareketlerini izlemiş, bu gelişmeler üzerine gençleri koruması altına almak üzere son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’ndan İzmir mebusu Celal Bayar’ı görevlendirerek İzmir’e göndermişti. İzmir’e gelen Bayar, İttihat ve Terakki Cemiyetinin binasında Altay’a yer tahsis ederken, İzmir Valisi de I. Dünya Savaşı sırasında milliyetçilik duygusunu aşılayan ve yabancılara ve azınlıklara karşı manevi cephe kuran Altaylıları askere almayarak, onların mücadelelerini sürdürmelerine imkân sağladı.

    Böyle de oldu. Siyah-Beyazlı gençler, Rum, Ermeni ve diğer azınlıkların politik, ekonomik ve sportif baskılarına karşı ilk bayrağı açarak mücadeleye başladılar. Ve başardılar. Bu yılda, 1914 yılında Milliyetçilik cereyanını ve Türkçülük hareketini başlattılar.

    Mayıs 1915 yılında Altay Kulübü başta olmak üzere İzmir’de müthiş bir faaliyet başlamıştı. 14 Mayıs günü yapılacak “Mücadeleye Çağrı” mitinginin hazırlıkları süratle devam ediyordu. 14 Mayıs 1915 günü Altaylıların başını çektiği miting büyük bir çoşkuyla yapılırken, Yunan gemileri yavaş yavaş İzmir kıyılarına yanaşıyor ve ertesi gün, 15 Mayıs 1915 tarihinde karaya çıkarak güzel İzmir’i işgale başlıyordu. Ancak Altaylılar ve İzmir pes etmiyor Vasfi Çınar’ın önderleri arasında bulunduğu bir grup, İlk  Redd-i İlhak Cemiyetini kuruyordu.

   Kurulduğu günden itibaren Milliyetçilik cereyanı ve Türkçülük hareketi Altay kulübünde başlamış, nitekim İzmir’de bulunan Paniainio,Apollon, Garibaldi,Pelops, Evangilidis gibi yabancıların kurduğu takımlara karşı milliyetçilik hissi ile yanıp tutuşan gençler,Türkçülük hareketini spor sahasında başlatarak,büyük bir mücadeleye girmişlerdir. ,

    1914 yılındaki maçlar, o zamanki adıyla Panainios (Alsancak) sahasında yapılmaktaydı. Bu maçlara Rum metropoliti Hıristosmos ve yabancı misyon mensupları gelirler ve her maça Rum Evangelidis okulunun bandosunu da getirirlerdi. I. Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte Altay’ın maçları milli gurur maçları olmaya başladı. Rum metropoliti gibi Altay’ın bütün maçlarını ilemeye gelen İzmir Valisi Rahmi Bey’de milliyetçilik ruhu ile dolu, Vatansever ve Türkçülük öncülerinden biriydi. O da Askeri Bandoyu Altay’ın maçlarına getiriyordu.

    Bu havada başlayan maçlarda Altaylılar azınlık takımlarıyla kıyasıya ve cesaretle büyük bir mücadeleye girdiler. 9 Kasım 1914’de Paser (İngiliz takımı)’i 4-3, Kasım 1914’de Amerikan Kolejini 3-0 yendiler. 6  ve 13 Aralık’ta  Paniainios ve Karşıyaka Rum takımı ile berabere kalan Altay,27 Aralık 1914 günü Paniainios-Apollon karmasını 2-0 yenerek büyük bir başarıya imza atıyordu.

    1915 yılı baharında Karşıyaka Rum, Midilli ve Trablusgarp takımlarının katılımlarıyla yapılan ilk lig’de şampiyonluğu göğüslüyordu. Yine 1917 yılında azınlık takımlarını yenerek bir kez daha İzmir şampiyonu oluyordu. 1918 mütareke döneminde ender görülen bir olayı yaşıyordu Altay, İtalyan takımı olan Garibaldiyi 10-0 yenerken İtalya’nın İzmir Konsolosunu çileden çıkartıyor ve Konsolos İtalya’nın milli kahramanı olan Garibaldi’nin ismini taşıyan bu kulübü hemen kapatıyordu.

    Altaylılar sadece sporda kazandıkları başarılarla yetinmiyor, Rum, Ermeni ve diğer azınlıkların baskılarına karşı da mücadele veriyorlardı. Sadece sporun değil Milli Mücadelenin de öncüsü ve atar damarı oldular. Milli Mücadeleye Hürriyet kahramanları yetiştirdiler. İzmir’deki Rum, Ermeni ve diğer azınlıkların siyasi baskılarını bir taraftan yok etmeye çalışırlarken, diğer taraftan Ege bölgesinde milliyetçilik bilincinin yerleşmesinde, Milli Mücadelede ve Cumhuriyetimizin kuruluşu ve sonrasında önemli roller üstlendiler.

    Halil Zeki Osman, Fahrettin Altay, Şükrü Saraçoğlu, Esat Tekant, Mahmut Esat Bozkurtlar sinesinde yetişti.Adnan Menderes Altay’ın kalesini koruyanlar arasındaydı.  

 

 

 

  ATATÜRK VE ALTAY

    Altay`ın 1923 yılında Ankara’ya yaptığı bir seyahat sırasında, Altaylılar Karpiç lokantasında yemek yerlerken (16 Kasım 1923 Cuma gecesi), Gazi Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa lokantaya gelirler. Yemekte Altaylıların giyimi ve nezaketi Ata`nın dikkatini çeker. Bir ara futbolcu Hasan Yanık Aydın Efesi ve Zeybek oynar. Atatürk onu ve kaptan Hamit Aslan`ı masasına davet ederek Altay için iltifatkâr sözler söyler. Atatürk ve İsmet Paşa ile Altay`ın ilk tanışması böyle olur.
    14 Ekim 1925 günü Altay için özel bir gündür. Büyük kurtarıcı Atatürk İzmir`e gelir ve Altay kulübünü ziyaret ederler. Kordon`daki Türk Ocağı’ndaki binada Altay`ın 9 Eylül kupasın gören Atatürk: "Aferin çocuklar, kupa da kazanmışlar" der.
İltifatkâr sözleri ile Altay`ın faaliyetlerini takım kaptanı Hamit Aslan`dan sorar, aldığı cevaplardan çok memnun olan Atatürk kulüp defterine şunları yazar:
"Altay Spor Kulübünde tanıdığım gençlik iftihara şayandır. Bu gençlik müvacehesinde istikbalin kuvveti ve saadeti en bariz görülmektedir.
 

                                                                               GAZI MUSTAFA KEMAL

                                                                                   14 Tesrinievvel 1925”
 
 ALTAY SOYADI

Fahrettin Paşa`ya Altay Soyadını Atatürk vermiştir. Altay ismi, Fahrettin Altay Paşa ile unutulmaz bir abide olarak kalacaktır. 1966 yılında Altay Kulübünü ziyaret eden Fahrettin Altay Paşa’ya, o zaman kulüp başkanı olan Erdoğan Tözge bu tarihi ziyareti ve Fahrettin Paşanın Altay soyadını nasıl aldığını şöyle anlatır;
"Izmir`e ilk giren büyük kumandan Fahrettin Altay Paşa kulübümüzü ziyaret etti. Kendisine kulübümüz adına bir altın dolmakalem hediye ettim ve soyadını niye Altay olarak seçtiğini
sordum. Sayın Fahrettin Altay Paşa bana ve yanımdakilere gülerek şunları söyledi:
`Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Pasa ile mütareke yıllarında İzmir`i ziyaretimizde Altay bir İngiliz donanma karması ile Alsancak`ta oynuyordu. Maçı beraber izledik. Altay çok güzel bir oyundan sonra İngiliz`leri yenince Ulu Önder çok duygulandı, gururlandı ve Altay için takdirlerini belirtti. Aradan epey zaman geçti. Gazi Mustafa Kemal Pasa, İran ile bir sınır anlaşmazlığını halletmek üzere beni görevlendirdi ve Tebriz`e gittim. Tebriz`de bulunduğum sırada; mecliste soyadı kanunu müzakere edilmiş ve ittifakla Gazi Mustafa Kemal Paşa`ya Atatürk soyadı verilmişti. Bütün yurt kendisini yeni soyadından dolayı tebrik ediyordu. Ben de hemen bir telgraf çekmiş ve kendilerini kutlamıştım. Atatürk`ten ertesi gün gelen cevab-i telgraf şöyle idi:
"Sayın Fahrettin Altay Paşa, Ben de seni tebrik eder Altay gibi sanlı şerefli günler dilerim."
Telgrafı aldığım zaman gözlerim doldu. Atatürk çok mütehassis olduğu ve beraberce izlediğimiz Altay maçının hatırasına izafeten bana Altay soyadını layık görmüştü.`

 

    (Bu makale; Altay Spor Kulübü, altay1914.com, altaylist.com, büyükaltay.org, ünialtay.com web siteleri ile Ç. Esen Kaftan’ın “Altay Spor Tarihi” isimli kitabından derlenerek Atila Şimşek tarafından hazırlanmıştır.)



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.