Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10791
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Haberler ve Yorumlar
SALİH ŞİMŞEK DEKANLIĞININ 4 YILLINI DEĞERLENDİREREK GÖREVİNİ BIRAKTI
4 YILIN MUHASEBESİ Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK Geçtiğimiz günlerde meslektaşlarım ve mesai arkadaşlarımla paylaştığım yazısı okuyucularımızla paylaşıyorum: İki dönemi vekâlet olmak üzere yaklaşık 4 yıldır (Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi`nde) Dekan olarak yürüttüğüm görevim sona ermiş bulunmaktadır. Birlikte çalıştığımız bu süre içinde şahsıma ve dekanlımıza verdiğiniz destekten dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Hepinizi bildiği gibi kurumumuz İİBF, 4 yıl boyunca sürekli büyüdü. Kullandığımız mekân üç fakülte haline geldi. Halen mevcut öğretim elemanı, memuru, hizmetli ve öğrencileriyle çok büyük bir kitleye ulaştı. Büyümenin getirdiği sancılar olmadı değil, ama sancılar mümkün olduğu ölçüde sıkıntısız geçirilmeye çalışıldı. Geçirdiğimiz yaklaşık dört yol boyunca, mesai arkadaşlarımla birlikte mümkün olanın en iyisini yapmaya çalıştık. Yıllık izinlerim ve görevli ayrılmalarım haricinde, hafta sonları da dâhil işimin başında oldum. 6000 civarında bir nüfusa sahip olan (bazıları ‘birim’ dese de) kurumun mensuplarının elbette çıkarları, menfaatleri ve beklentileri farklı olacaktı. Bunların hepsini aynı anda mutlu etmek mümkün değildi ve olamazdı da... Olamazdı, çünkü herkesi aynı anda memnun etmeye çalışan, herkese mavi boncuk dağıtan, herkese umut veren bir yönetici olsa olsa ‘MÜNAFIK’ olur. Doğru yanlış herkesle iyi geçinen, Doğruya doğru, eğriye eğri, zalime zalim demeyen/diyemeyen; etliye sütlüye karışmayan, herkese ‘sen de haklısın’ diyen, daima kazanana oynayan, güçlüden yana tavır alan, gelene ağam, gidene paşam diyen, rüzgârgülü gibi esen rüzgâra göre yönünü değiştiren, ilkeleri ve standartları olmayan, ‘her devrin adamı’ olan kimseler katıksız münafıktırlar! Âcizane ben, ömrüm boyunca her zaman, ‘her dönemin adamı’ olma yerine, sadece ‘adam’ olmayı hedefledim. Birileri bir zaman şöyle demişti: sana çamur atan biri varsa sevin. Bil ki doğru yoldasın. Bil ki birilerini kıskandırıyorsun. İnandığın hiçbir şeyden vazgeçme! Çünkü onların yapamadıklarını sen yapıyorsun. Doğru bildiğin ve inandığın hiçbir şeyden hiçbir zaman vazgeçme! ‘Elif’ gibi dosdoğru ol, öyle kal ve eğilme! Ben yaptığım her iş ve eylemi mertçe yaptım. Yaptığım eleştirileri de dostça gerçekleştirdim. ‘Münafık’ gibi bir sıfatı, Allah korudu, üzerime kondurmadım. Kimseye ‘dalkavukluk’, ‘yağcılık’ ve ‘yalakalık’ yapmak gibi bir eylemim olmadı. Mevcut hukuk süreci içinde, vicdanımın gösterdiği yolda, Allah’ın verdiği aklı doğru kullandığımı düşünerek ve istişare ederek, her yaptığım iş ve eylemi, olması gerektiği gibi yaptım. Mevzuatın verdiği hiçbir yetkimi bir başkasına/ başkalarına kullandırmadım ve başkasının yetkisini de kullanmaya kalkmadım. Yeniden atanma beklentisi içinde hiç olmadım. Bunu her fırsatta ifade ettim. Bildiğiniz gibi, dekanlık görevime atandığım ilk gün ilk saatte istifa etmiştim. İstifa dilekçemde gerekçelerini de belirtmiş ve gösterdiği teveccühten dolayı Rektörlüğe teşekkür etmiştim. O dilekçem halen arşivimde… Gerekirse tekrar arz ederim. Söz konusu istifa dilekçem üzerine, o gün dekanlığa gelen o günün yöneticilerinden ikisi “kurumda senden başka adam yok! Muhakkak senin bu makamda bulunman gerekir!’ diyerek istifamı kabul etmediler. Daha sonda bir başka vesile ile yine istifa ettim. Kabul edilmedi. Bir başka olay vesilesiyle bana ‘istifa et!’ dediler. Ben de ‘iki defa istifa ettim kabul etmediniz. Bu defa siz beni görevden alın ve Sakarya Üniversitesi tarihinde bir ilke imza atın’ dedim. Yapmadılar. Görev sürem içinde, varlığımdan rahatsız olup, meşum 28 Şubat sürecinin süfli yöneticilerinden ‘Dallama’ lakaplı birinin zamanındaki mutlu günlerini arayan, güya ‘genç (!) akademisyenler’ oldu. Benim göreve gelişimle birlikte, bunların bir kısmı kurumdan ayrılmak zorunda kaldı veya başka birimlerde daha iyi makamlara geldiler. Üniversitemizin de faaliyet alanları içinde olan, toplumla ilişkiler kapsamında, tam 8 (sekiz) yıldan beri, aralıksız, her hafta yazdığım ve sizlere de gönderdiğim haftalık yazılarımı (bu hafta 346. yazı idi) hazmedemeyen, kendilerini hâlâ genç sanan, zafiyet içindeki bir tür ‘akademisyen’ler, her yazıma, ilgisi olsun olmasın, basit insanlar tavrı ile sahte, çıkma ve çakma isimlerle, bazen ‘kentli’ bazen ‘köylü’ rumuzu ile sözüm ona, ‘okuyucu yorumları’ yazdılar. Yaptıkları dedikoduların haddi hesabı olmadı. Hâlâ da huylarına devam ediyorlar. Yorumlardan kendilerini alamayan bazıları, halen yatıp kalkıp aynı işle vakit geçirmeye devam ediyorlar. Etsinler ve mutlu olsunlar, kendilerini tatmin etsinler. Bence hiç bir mahzuru yok! Hatta bir yorumunda söylediğinin tersini yazan, ertesi gün bir başka çakma isimle farklı bir görüş ortaya süren zavallılar da var… Bunlar sözüm ona bu ülkenin yetişmiş elemanları, yani akademisyen! Görev süremin bitmesinden sonra seyreyleyin o zavallıların yazacakları (!) ‘okuyucu (!) yorumları’nı (!)… ‘Yorumcu’lardan bir kısmı da, kendilerine etki-ölçer veya etki-metre fonksiyonu yükleyerek, “yazılarının ‘etkisi kalmadı” diye ‘okuyucu (!) yorum’ yazdılar, ama yazılarımın ve yayınlandığı 10 kadar internet sitelerinin abonesi oldular. İşleri güçleri yok, sürekli takip halinde ve araştırıyorlar. Her yazımı didik didik ediyorlar. Son 5 yılda verdiğim yurtiçi ve yurtdışı konferanslarımda (sayısı 20’yi geçti) kullandığım görsel malzemelerden rahatsızlık duyup ‘Dekan’a Bak!’ diye yorum yaptılar, ama kendileri yakışıklı, fotojenik, artistik, akademik ve güzeller güzeli, erkek güzeli manken gibi güzel fotoğraflarını yayınlamadılar. Kafalarını kuma sokup görünmediklerini ve bilinmediklerini sandılar bu devekuşları… Kendileri ciddi hiçbir olumlu iş yapmadılar veya ben yaptıklarını görmedim, ama sürekli eleştirdiler. Bu zavallılar, ne yazarlarsa yazsınlar, Allah ömür verdiği sürece, benim, hâlen yolunda yürüyen KERVAN yoluna devam edecektir! Görev sürem içinde hiçbir Allah’ın kuluna da, beklenti içinde olan bu fırsat kollayan zevata da rant dağıtmadım, çıkar sağlamadım, mavi boncuk da verip umut vermedim. Tekrar dekanlığa atanmam konusunda bir yıl önceden yerel basında yazılı olarak, “edilmesi gerekmiyor, ama teklif edilse dahi dekanlık görevine talip olmayacağım” diye beyan ettim. Kendilerinin mevcut yöneticiler kanatları altında gören ve sözüm ona ‘akademik kimlik’ taşıyan ‘okuyu’lardan bazıları, çokbilmişlik taslayıp, ‘onlardan aldığı bilgi ile’ , keramet gösterip, benim tekrar atanmayacağımı yazdılar. Bu zavallıların, ne çok bilgileri varmış da benim haberim yokmuş. Allah akıl, fikir ve izan versin. Hâsıl-ı Kelâm: Varlığım bundan sonra da bazılarını rahatsız etmeye devam edecek… Rahatsız etse de etmese de, uzaktan beni gizli gizli izlemelerine, aleyhimde konuşmalarına, ‘yarın ne yazacak? diye heyecanla ve sabırsızlıkla beklemelerine bayılıyorum ve bayılacağım da... O, bazılarının, yazılarımı hararetle beklemeleri, beni mutlu etmeye devam edecek. Çok iyi biliyorum, bilinmelidir ki; çıkar peşinde koşanların, pusuda fırsat kollayanların, içten pazarlıkların, arkadaşlarını ve dostlarını çıkarları karşılığı satanların ve kullanılanların alın yazısı, mukadderatı, bir süre sonra çöpe atılmaktır. Görevimi, yıllardır birlikte çalıştığımız meslektaşımız, Fakültemiz Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal İnat’a devrettim. Kendisinin benden daha iyi bir yönetim sergileyeceğine inanıyor ve başarılar diliyorum. Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum. 25 Aralık 2013 Prof. Dr. Salih ŞİMŞEK


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.