Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Haberler ve Yorumlar
HİLMİ ÖZKÖK-İLHAMİ ERDİL POLEMİĞİNİN ANLAMI
 HİLMİ ÖZKÖK- İLHAMİ ERDİL POLEMİĞİNİN ANLAMI
 
        Her gün yeni bir vuruş sergileniyor.
        Herkesin malumu  bir kesimin büyük gürültü koparan " Özür Diliyorum " kampanyası önemli bir vuruştu.
        Diğeri TESEV ` in " Kürtlerden de Özür Dilensin! " söylemi  idi.
        Birbiri ardına yapılan iki hamle, açık toplum ve demokrasi adı altında halkımızın birbiriyle bağlarını gevşeltmeye ve koparmaya yönelik fakat Ermenistan ve ayrılıkçı Kürtlerin elini kuvvetlendirebilecek , emperyalizm menşeli pravokasyonlar olarak  uzun süre etkisini sürdüreceğe benziyor.
        Kurumlarımızın esnetilmesi adına yapılan vuruşlarda cabası.
        Daha dün Yüce Mahkeme de  bizzat Başkan Haşim Kılıç tarafından büyük bir çatlak oluşturulmadı mı?
 
       
        Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni  Ertuğrul Özkök; eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil` i , yazısında karşı karşıya getirerek , içki içiyordu- içmiyordu odağında bir polemiğe  sürüklerken ,  nasıl bir kurgu içindeydi?
        Türkiye` nin en güçlü kurumu Türk Silahlı Kuvvetleri içinde bir hesaba gönderme mi yapılmak isteniyordu?
 
   
        ABD li  Strateji Uzmanı Prof. Albert Wohlstetter, "Güney Batı Asya Doktrini " ni  1970 li yılların sonunda kabul ettirmişti.
        ABD  amacı, Orta- Doğu petrollerini denetimi altına  almaktı.
        Türkiye doğudan batıya bir köprü idi.
        1980 de NATO takviyeli siyasi komite Henry Kissinger` ın " Avrasya Projesi " ni meşrulaştırmıştı.
        Proje; Hazar ve Orta- Doğu petrolü ve doğal gazını birleştiriyordu. 
         I. Körfez Savaşı sonrasında   1995 yılında hem de İstanbul` da Prof. Bernard Lewis bir devam  projeyi açıklıyordu.
      "Geniş Orta Doğu Stratejisi ."
       Türkiye ve bölgesi cadı kazanı gibi kaynatılıyor ve kaynıyordu...
 
 
        4  Şubat 1997 de Sincan` da Refah Partili Belediye Başkanının " irticai " uygulamaları karşılığında tanklar yürüyordu.
        28 Şubatta Milli Güvenlik Konseyi, 18 maddelik kararını, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisinin koolisyon hükümetine benimsetti.
        Haziran ayında, Başbakan Necmettin Erbakan istifa etti.
        Necmettin Erbakan`ın  Milli Görüşü şudur; " Siyonizmi Ümmete göstermek! "
        Türkiye` de hem de Başbakanlık koltuğunda " Siyonizm aleyhtarı " olmak ABD ve İsrail` i  rahatsız ediyordu.
      " Ümmet " ise  Atatürk İlke ve İnkilaplarının koruyucusu Türk Silahlı Kuvvetlerini .
        TSK i görevini yapmış ve irticaya geçit vermemişti.
        Ne ki ; Amerikalı Siyonizm` de ağını başka bir biçimde kurmuştu.
        Arada geçen süre içinde zayıf hükümet idarelerine sebep olunurken ve ülke 2000- 2001  Ekonomik Krizlerine sürüklenirken, Anayasa Mahkemesinin kapattığı Refah Partisinden Recep Tayyip Erdoğan , Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Latif Şener, " yenilikçiler " olarak  ayrıldılar.
        İktidar oldukları güne kadar  Amerikalı Siyonizm ile  temas kurdular, sınandılar.        
        Siyonizm söylemi terkedildi.
        Takiyye yapıldı ve " ümmet " in üstüne şal örtüldü.
        Ümmet` e dönüşüm; seküler edilecek toplumun dinamiği içine yerleştirildi.
        Amerikalı Siyonizm ve Eşbaşkanı, Türkiye` de iktidar oldu.         
 
 
        Cumhuriyet Ordumuz  biri açık diğeri kapalı iki damardan besleniyor.
        Birinci damarı İsmet İnönü temsil ediyor.
        İsmet İnönü hiç bir otoriteye kayıtsız şartsız teslim olmayan, soğukkanlı, İnkilapçı ve Atatürk Devrimlerinin yılmaz koruyucusudur.
        İkinci damar Fevzi Çakmak` tır.
        Kafa ve vicdan kuruluşu bakımından muhafazakar.
        Padişaha ve halifeye bağlı.
        O, bu bütünün parçalanmasında bir ölüm kaderi görüyordu.
        Kurtuluş mücadelesinde bu çerçevedeydi.       
 
 
 
        Ertuğrul Özkök` ün oluşturduğu polemiğe Hilmi Özkök kayıtsız kalamıyor.
        Murat Yetkin` e şunları iletiyor.
      " Ettiğim yemine sadık kalarak siyaseti TSK ne sokmamaya çalıştım.
        Hükümetle kavga etmediğim için demokrat olduğum için kınayanlar oldu.
        Halkımı, ekonomiyi, dış politikamızda ki dengeleri olumsuz etkilemekten kaçınmam suskunluk ve pasiflikle niteleyenler şura kararlarına şerh koyanları, bu hareket irticayı cesaretlendirir diye uyardığımı duymazdan geldiler.
        Beni 28 şubattakiler gibi davranmamakla, suskun olmakla suçladılar.
        Oysa 28 Şubat o günün koşullarının gerektirdiği zorunlu bir hareket tarzıydı.
        İyi niyetle nelerin yapıldığını kimleri göndermekle kimlerin yollarının asfaltlandığını gördüm.
        Bu nedenle benim tarzım farklı oldu.
        Ben ulusun bütün dinamiklerinin harekete geçmesinin yapması gerekenler tarafından yapılmasının daha doğru olacağını değerlendirerek hareket ettim.
        Demokrasinin erdemine, onun zor ama çok güvenli bir yol olduğuna daima inandım."
 
 
        Hem de dış destekli İrticai ve bölücülüğe yönelik politikaların her zamandan ziyade yoğunlaştığı bir süreçte TSK  nin en üst  komutanlığında bulunmuş kişinin,  askeri niçin  depolitize tuttuğunu anlamak mümkün değildir.
        Askerlikte siyasete yasak getiren bir  yemin mi vardır?
        Niçin TSK,  siyasetle ilgilenmesin?
        İrtica ya da bölücülük herşeyi ile siyaset değil mi?
        Ya da Türkiye` yi korumak ve kollamak görevini yapan TSK nin, hem iç  hem dış siyasette uzman olması gerekmez mi?
        Türkiye` de oluşturulan irticai ve bölücü cepheleşmenin Türkiye` ye  ödettiği mali faturanın büyüklüğünü görememek , Türkiye`nin  ekonomik olarak zayıflatıldığını tesbit edememek, TSK ni suskun ve pasifize etmeye yönelik bir yönetim  tarzı değil midir?
 
 
        Eğer, şura kararlarına şerh koymanın zararı  askere yakışır netlik içinde taraflara gösterilseydi, daha sonra Anayasa Mahkemesinin  verdiği " Laikliğe karşı odak olmak " suçunun karinelerinde AKP ısrarlı olabilecek miydi?
        Hilmi Özkök bu sonucun  gizli bir  tetikleyicisi olarak   görevini  rencide etmiş  sayılmaz mı?
        Bu durumda O`nun " Laikliği" koruyor  sözde görüntüsü  Atatürk Devrimlerinin yılmaz koruyucusu TSK personelini şaşırtmadan  ve  onların önlerini karartmaktan başka bir şey  olabilir mi?
        İrticanın ve bölücülüğün bugünkü odakları da onun gibi Açık Toplum ve Demokrasinin erdemine inandıklarını söylüyorlar.
        Atatürk Cumhuriyet` i  ilke ve esaslarını alt- üst ederken  emperyalizmin öğretisi demokrasinin ipine sarılıyorlar.
 
 
        Komutan, 28 Şubat İradesinin de  iyi niyet ötesine gitmediğini belirtiyor.
        28 Şubat` ta TSK nin  komutanlarının " ümmet " i gördüklerini fakat siyonist planı göremediklerini  ima ediyor.
        Onu karalayanların " kimlerin yollarını asfaltladığını " gördüğünü söyleyerek çirkin bir oportünizme soyunuyor.
        Ona göre  28 Şubat komutanları  karşılarındaki gücü anlayamamış ve sonradan ters tepen bir hareketin içinde olmuşlardır.
        Yani TSK ni eroze etmişlerdir.
        Hilmi Özkök, Türk Siyasetinin  değişen millet iradesi içinde spontan olarak değişmesi  fikrinde olduğu  inancına işaret  ediyor.
        Yani mesela Atatürkçülüğün, toplum dinamiklerini rahatsız etmemesi koşuluyla zaman içinde milletin iradesinin sonucu olarak kendiliğinden değişebileceğini ve  bunun demokrasinin erdemi olabileceğini ima ediyor. 
        İrtica için  artık heyecana  gerek olmadığını ya da irticayı önlemek iyi niyetin safdillik olduğunu belirtiyor. 
        Emperyalizmin, irticanın, bölücülüğün şırıngaladığı sivil demokrasi afyonunu yuttuğunu gösteriyor.
        Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk İlke ve Devrimleri ile ilelebet  kopmaz bağına aldırmazlığını ifade ediyor.
        
 
         Ertuğrul Özkök, bir polemiği dinamitleyerek bir duruma işaret ediyor.
         TSK  önüne bir analizin gelmesine sebep oluyor.
         Ve soruyor?
         Hangi damar? 
         Halkımız bir başka analizi yapıyor.
         Ya niçin Ergenekon? 
   
 
         Mahalle Baskısı yürüyor. 
                   
 
                                                                       Ahmet Kılıçaslan Aytar
       
 
                
 
 


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.