Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10787
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Haberler ve Yorumlar
`NAHÇIVAN RUHU` SEMPOZYUMUNDAN İZLENİMLER
“NAHÇIVAN RUHU” Sempozyumundan İzlenimlerim.
2 Nisan 2010 günü, Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı, Avrasya Yazarlar Birliği, Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı, Türkiye ve Türk Dünyasında Birlik Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği  “ TÜRK DÜNYASI İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR ADIM: NAHÇIVAN RUHU” isimli sempozyum düzenlenmiştir. Bu sempozyumun TBMM çatısı altında yapılması da dikkate değerdir.

2009 yılında Nahçıvan’da Türk Dili Konuşan Ülkeler toplantısı yapılmış, 3 Ekim 2009’da Nahçıvan Anlaşması Azerbaycan, Kazakistan, Türkiye ve Kırgız Devlet Başkanları tarafından imzalanmıştır. Zirveye Türk Dili konuşan ülkelerden Özbekistan ve Türkmenistan katılmamış ve anlaşma altına imzalarını da atmamışlardır. Bu ülkeler zirveye katılmamalarının sebebini de bildirmemiştir. Nahçıvan Anlaşması, Türk Birliği konusunda atılan önemli bir adımdır. “Nahçıvan Ruhu” sempozyumu bu anlaşmanın devamı olarak Türk Dili Konuşan Ülkeleri tekrar bir araya getirmeyi hedeflemiştir.

“Nahçıvan Ruhu” sempozyumu, Altay Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, NATO Parlamenterler Asamblesi Üyesi, AK Parti Milletvekili Vahit Erdem açtı. Anlamlı ve vurgulu konuşmasında Vahit Erdem Türk Birliği’nin önemine değinerek: “ Çin güçlenmektedir, buna karşı Türk Cumhuriyetlerinin Türkiye üzerinden Batı ile entegre olması gerekmektedir.”dedi. Sonra “ Yedi Devlet – Bir Millet” sözlerinin altını çizerek siyasi bir Türk Birliği’nin mutlaka oluşması gerektiğini söyledi.

Açış konuşması yapanlar arasında TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen Kaseinov, Nahçıvan Üniversitesinden gelen öğretim üyesi, Kırgızistan Büyükelçisi, Kazakistan’dan gelen Kazakistan Milletvekili vardı. Kazakistan Milletvekilinin konuşmasını kendi ana dili olan Kazak dilinde yapması, salondaki herkesin hoşuna gitti. Konuşma Türkiye Türkçesine çevrilse de, aslında çeviriye gerek yoktu, zaten konuştuğu anlaşılıyordu. T.C. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Prof. Dr. Mustafa İsen sempozyuma kendisi katılamadı, fakat onun yerine T.C. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter yardımcısı katıldı. Açış konuşmaları Devlet Bakanı Faruk Çelik’in konuşması ile devam etti. Faruk Çelik, konuşmasına duygusal bir giriş yaptı: “ Sempozyum’un adı “NAHÇIVAN RUHU”. Ruhlar – ölmez, yorulmaz, ruhun gecesi-gündüzü yoktur uyumaz” diyerek, sempozyumun adının ne kadar derin anlam taşıdığını ifade etti. Kısaca söylemek gerekirse konuşmacıların sunumlarından, XXI. Yüzyıl Türk Dünyası’nın yüzyılı olacaktır sonucuna varmak mümkündü. Türk Birliği’nden söz ederken Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün 1930’lı yıllarda söylediği aşağıdaki parça sıkça dile getirildi: “ Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını bugünden kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya – Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır?  Manevi köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür, Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarih içinde bütünleşmeliyiz. Onların ( dış Türklerin) bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli”. Bu parçadan büyük önder Atatürk’ün ne denli dahi ve yüksek sezgi sahibi bir şahsiyet olduğunu görmek mümkündür. Atatürk bu sözleri 1930’lı yıllarda söylemiş ve Türk milletini değişimlere hazır olmaya davet etmiştir. 1991 yılında Sovyetler Birliği çöktükten sonra Türk Cumhuriyetleri birer birer bağımsızlıklarını ilan ettiler, fakat Türkiye başta olmak üzere hiçbir Türk devleti bu değişime hazır değildi. 1992 yılından itibaren Türk Cumhuriyetleri çeşitli toplantılarda bir araya gelerek ortak alfabe, ortak dil, ortak tarih konusunda işbirliği ile ilgili kararlar kabul edilmiştir. Fakat 2009 yılına kadar Türk Birliği konusunda arpa boyu kadar yol gidilmemiştir. 2009 yılının 3 Ekim tarihinde yapılan Nahçıvan Anlaşması Türk Birliği konusunda önemli bir adımdır. Artık bu anlaşmayı faaliyete geçirmenin zamanıdır. Bu sempozyuma katılımdan da göründüğü gibi Türk devletlerini bir araya getirmek o kadar da kolay değildir. Davetli oldukları halde KKTC, Özbekistan, Türkmenistan temsilcilerinin toplantıya katılmaması bunun bir göstergesidir. Uzun yıllar Rus idaresi altında yaşayan Türk kardeşlerin Rus etkisinden kurtulması kolay olmayacaktır.

“Türk Dünyasının Son Yirmi Yılı” başlıklı I. Oturumu Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı Başkanı Yahya Akengin açtı. Akengin, “ Türk Dünyasında Son Yirmi Yıl” adlı proje üzerinde çalıştıklarını ve bu projeyi yılsonuna kadar kitap haline getireceklerini belirterek Türk Dünyası ile ilgilenen herkesin katkılarını beklediklerini söyledi. Oturumun ilk konuşmacısı eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Ahat Andican, Türk Devletlerinin entegrasyonda başarılı olamadığını söyleyerek geçen 20 yıla eleştirisel yaklaşımını dile getirdi. Türk Devletlerinin ekonomide çok az katkıda bulunduğunu, bu payın % 4 olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Ahat Andican, Türk Devletleri arasında birçok problemin bulunduğunu söyleyerek, “Problemler çözülmediği müddetçe Türk Birliğinden söz etmek mümkün değildir” dedi. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) Başkan Yardımcısı Mustafa Şahin, 1992 yılında kurulan TİKA’nın her yıl daha fazla projelere imza atarak, birçok ülkede koordinasyonlar açtığını anlattıktan sonra, “ortak dil Rusça mı veya İngilizce mi olmalı?” diye düşünüyoruz diyerek tüm katılımcılarda soğuk duş etkisi yarattı. Türk Dili Konuşan Ülkeler toplantısında bu ifadeleri kullanmasını herkes yadırgamıştı. T.C. Başbakanlığa bağlı olan bir kuruluşun temsilcisi bunları ne amaçla söyledi, bunu anlamak zordu.

“Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi’nin Kurulmasına İlişkin Nahçıvan Anlaşması” başlıklı II. Oturumu Avrasya Yazarlar Birliği Başkanı Dr. Yakup Deliömeroğlu’nun konuşması ile başladı. O, 3 Ekim tarihini Türk Birliği Günü olarak ilan edilmesi için T.C. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e başvuruda bulunduklarını söyleyerek, “Böyle bir tarihe ihtiyacımız var” dedi. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş “ 21. Asır’da Türk Birliği” adlı konuşmasını TİKA Başkan Yardımcısının ortak dil konusundaki sözlerini eleştirerek başladı. “Ortak dil Rusça mı veya İngilizce mi olsun diye sorulur mu hiç, bunu duymamış olalım, böyle bir şey söz konusu bile olamaz, ortak dil Türkçedir.” dedi. Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş : “ Kendimize güvenerek gerçekçi bir tercih yapmamız, elimizdeki imkânları harekete geçirmemiz gerekiyor. AB’deki 50 senelik bir dönemin, cılız da olsa bize getirdiği haklardan vazgeçmeden “Türk Birliği” hedefine doğru ilerlemeli ve bu Birliğin inşasına katkıda bulunmalıyız. Bu yolda “millet” ve “gelecek” şuurumuzu daima güçlendirmemiz gerekiyor. Tarih sadece geçmişi öğrenmek için değil geleceği inşa etmek için okunmalıdır” dedi.

Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın, 3 Ekim 2009’da imzalanan Nahçıvan Anlaşmasını “geleceğe atılmış imza” olarak değerlendirdi. Akalın konuşmasında Türk dillerinin köklerinin aynı olduğunu hayvan adları, renkler, maden adlarından örnekler vererek anlattı. Türk dilindeki kelimelerin ortak olduğunu, fakat zamanla ses değişimine uğradığını dile getirerek, “ Ortak dil Türkçe olmalıdır” dedi. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ülkü Çelik Şavk “Türkiye’de Türkoloji Araştırmaları” adlı konuşmasında, Türkoloji araştırmalarının çeşitli yönlerde, örneğin bilimsel, kültürel vs. yürütüldüğünü, fakat bu araştırmaların ilgili insanlara ulaştırılmasının önemli olduğunu söyledi. TÜRKSOY Genel Sekreteri Dr. Fırat Pürtaş, Türksoy kuruluşunun çeşitli kültürel faaliyetlerde bulunarak Türk Dünyası’nın sanatçılarını ve önemli şahsiyetlerini tanıttıklarını anlatarak, 2010 yılını “Ord. Prof. Dr. Zeki Velidi Togan Yılı” ilan ettiklerini söyledi.

III.Oturum, “Geleceğin Türk Dünyası – Görüş, Öneri ve Değerlendirme” adını taşıyordu. Oturumda kardeş Türk Devletlerinden gelen misafirler konuştu. Kazakistan’dan Dr. Aygerim Şilibekova ve Azerbaycan Parlamentosu Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Hatem Cabbarlı güzel ve akıcı Türkçeleri ile ortak Türk dilinin Türkiye Türkçesi olabileceğini gösterdiler.

“NAHÇIVAN RUHU” sempozyumun başından sonuna kadar çok dikkatli bir şekilde dinledim. Fakat ne yazık ki, esaret altıdaki Türklerden hemen hemen hiç söz edilmedi. Bazı yerlerde satır aralarında Çin zulmü altında ezilen Uygurların lideri Rabia Kadir’den, bazen ise Rus zulmü altında ezilip bugün yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olan İdil-Ural bölgesinde yaşayan Tatar-Başkurtlardan bahsedildi. Oysa Kazan Tatarları, 1990 yılının 30 Ağustos tarihinde bağımsızlıklarını ilan ederek diğer Türk Cumhuriyetlerine örnek olmuştu. 1991 yılında Sovyetler Birliği çöktükten sonra, Rusya Tataristan’ın bağımsızlığını tanımadı. Kazan Tatarları bu olumsuzluk karşısında da direniş gösterdi ve 21 Mart 1992’de Referanduma gitti, halkın %62’si “evet” oyu kullanarak Tataristan’ın bağımsızlığını destekledi. 6 Kasım 1992’de Tataristan Anayasası kabul edildi. Durum böyleyken Rusya Tataristan’ın bağımsızlığını tanımadı ve tanımayacak da. Sempozyumda bu konulardan söz edilmemesi üzdü, fakat Türk Birliği esaret altındaki Türkler için de bir umuttur. Türk Birliği kurulduğu takdirde zulüm altında feryadını duyurmaya çalışan kardeşlerine kayıtsız kalmayacağını umuyor ve umut ediyorum.

“TÜRK DÜNYASI İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR ADIM: NAHÇIVAN RUHU” sempozyumu, İrfan Gürdal başkanlığındaki T.C. Kültür Bakanlığı Türk Dünyası Müzik Topluluğunun Azeri, Karaçay, Kazak, Uygur vs. şarkı ve türkülerinden oluşan coşkulu konseri ile devam etti. Gün boyu üzerimize çöken yorgunluk konser sırasında yok olup gitmişti. Konserden sonra TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından verilen resepsiyon ile toplantı sona erdi. “NAHÇIVAN RUHU” sempozyumunun Türk Dünyası ilişkilerinde yeni bir adım olacağı umuduyla herkes yavaş yavaş evine gidiyordu. Umut yaşatıyor insanı…Gelecekte “ 7 Devlet 1 Millet” değil de “Tatar, Başkurt ve Uygur Türkleri de bağımsız devlet sahibi olup 8-9-10 Devlet 1 Millet” olur umuduyla!                      

Roza Kurban

05.04.2010


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.