Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1831
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10763
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 755
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2268) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (519) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (834) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (1052) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (622) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3425) |

Görüş bildirebileceğiniz Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız konuları
Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sorunları nelerdir? (22)
Yurt dışında yaşayanların Türkiye’ye bakışları? (4)
Yurt dışındakilerin bulundukları ülke ile ilgili bilgileri. (2)
Yurt dışında yaşayanlarla ilgili diğer konular (26)


Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız - Yurt dışında yaşayanlarla ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mert - (Ziyaretci) 20.07.2013 20:26:03

T.B.M.M. B:62 27.2.1997 0:2

T.B.M.M. B:62 27.2.1997 0:2

Hükümetinin, reşit olmayan küçükler hakkında vize zorunluğunu kaldırması çağrısında bulunmuştur. Söz konusu hatalı uygulamayı protesto etmek üzere, Federal Almanya`daki Türk vatandaşları, bugün, Almanya`nın çeşitli kentlerinde gösteri yürüyüşleri düzenlemişler; ayrıca, çocuklarının bir gün okula gitmemesi kararını almışlardır. Bütün bu nedenlerle, Federal Almanya İçişleri Bakanlığının, 16 yaşından küçük çocuklar için vize zorunluğu getiren ve aile birliği kavramına ters düşen yeni uygulamayı en kısa zamanda gözden geçirmesi, yalnız Türk ailelerinin mağdur olmaması bakımından değil, aynı zamanda, Federal Almanya`nın insan onurunun dokunulmazlığına dayalı anayasal düzeni bakımından da son derece yararlı olacaktır. Hükümetimizin Alman Hükümeti nezdinde bu yolda girişimde bulunması, Federal Almanya`daki vatandaşlarımızın ve onların anavatandaki kardeşlerinin ortak beklentisidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın 62 nci maddesi doğrultusundaki düzenlemeler, henüz bu madde Türk anayasalarında yer almadan, daha 1978 yılında başlamıştır. Önce, 2147 sayılı Kanun çıkarılmış, sonra da, 1982 Anayasası döneminde, 1985 yılında, 2147 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 3201 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Her iki kanunda, yurt dışında çalışan veya bulunan Türk vatandaşlarının yurt dışında geçen ve belgelenen çalışma sürelerinin değerlendirilmesi öngörülmüştür.

3201 sayılı Kanun, ayrıca, Türk vatandaşlarının, çalışma süreleri arasında veya sonunda, bir yıla kadar işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerinin değerlendirilmesi olanağını da getirmiştir. Gerek 2147 sayılı Kanun, gerek 3201 sayılı Kanun "yurt dışında geçen sürelerin, primler döviz olarak ödenmek kaydıyla borçlanılması" ilkesine dayanmaktadır. 3201 sayılı Kanun, halen yürürlüktedir. Nitekim, bu kanunun 9 uncu maddesiyle verilen yetkiye dayanılarak, sosyal güvenlik kuruluşlarınca, dövizle değerlendirilecek sürelerin her bir günü için tahakkuk ettirilecek prim, kesenek ve karşılık borcu tutarının 1 dolardan 2,5, dolara yükseltilmesi, Bakanlar Kurulunun 16.1.1997 tarih ve 97/9064 sayılı kararıyla kabul edilmiştir. Bu bakımdan, Anayasanın 62 nci maddesi anlamında, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının sosyal güvenliklerinin sağlanması için yeni bir yasa çıkarmaya gerek yoktur.Yeni tasarı, gerekçesinde belirtilenin dışında bir amacı izlemektedir.

Bu amaç, 12 500 dolar karşılığında sosyal güvenlik hakkı vaadiyle kısa vadeli döviz kaynağı yaratmaktır. Sigortasız hizmet veya sürelerin borçlanılması yoluyla sosyal güvenlik sağlanması, son yıllarda, Türkiye`de, çeşitli yasalarla getirilen yaygın bir uygulama alanı bulmuştur. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı da, gerek adından gerek 1 inci maddesi ve diğer maddelerinden anlaşılacağı gibi, bir borçlanma kanunu niteliğindedir. Oysa, vatandaşlara bu yöntemle sosyal güvenlik hizmeti sunulması, ilgili sosyal güvenlik kurumlarının aktuaryal dengelerini bozduğu, böylece malî yapılarını olumsuz yönde etkilediği, üstelik, çoğu kez sigortalı veya hak sahipleri için beklentilerini karşılamayan sonuçlar getirdiği, hatta hayal kırıklığına yol açtığı için, sakıncalı bir yöntemdir.

Bu bakımdan, 1996-2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer alan şu satırlar dikkat çekicidir: "Sosyal güvenlik kurumlarında plasmanlar verimli şekilde değerlendirilememiş, aktuaryel dengelere bakılmaksızın kurumların mevzuatlarında değişikliklere gidilmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur`da ödenmeyen prim borçları için gecikme zammı affı ile si- • gortasız hizmetlerin borçlanılması gibi uygulamalar kurumları olumsuz etkilemektedir." O nedenle, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında "amaçlar, ilkeler ve politikalar arasında şu ilke benimsenmiştir: "Ödenmeyen primler için gecikme zammı affı, sigortasız hizmetlerin borçlanma yoluyla sigortalanması gibi uygulamalara gidilmeyecektir." Aynı saptama ve ilkeler, 1997 yılı programında da yer almıştır. Bu bakımdan, getirilen tasarı...



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.