Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2285) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (847) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (889) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Siyasi Partiler ve Siyasetciler konuları
Siyasetçiler nasıl olmalıdır? (41)
Siyasi Partilerimiz nasıl olmalıdır? (27)
Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular (779)


Siyasi Partiler ve Siyasetciler - Siyasi partiler ve siyasetçiler ile ilgil diğer konular konusu hakkında görüşler
Hasan Yakup CANGÜVEN - (Ziyaretci) 30.03.2024 16:39:37

AYNI YAĞMURDA ISLANMAK, AYNI DULDADA GÖLGELENMEK VE UNUTMAK…

AYNI YAĞMURDA ISLANMAK,
AYNI DULDADA GÖLGELENMEK
VE UNUTMAK…
PARTİ kurmak ve partilileşmek; hükümet olmayı, iktidarı elde etmeyi,
ülkeyi yönetmeyi ve/veya diğer partilerle ortak olmayı ve ittifak
kurmayı amaçlar.
Partiler; il, ilçe ve beldelerde kurdukları teşkilatlarıyla, yabancı ülkelere
dava ve misyonlarını anlatmak amacıyla açtıkları yurtdışı parti
temsilciliğiyle, birer arka bahçeleri konumunda olan Sivil Toplum
Kuruluşları (STK) eliyle, çeşitli Think-Thank (Düşünce) Merkezleri
vasıtasıyla, iktisadi ticari kuruluşların verdikleri ekonomik destekle,
kendilerine yakın havuz medyası ya da yandaş medya marifetiyle,
gazete yazarları ve TV yorumcularının yoğun çaba içerisinde
verdikleri açık veya pasif destekle iç ve dış politikalarını şekillendirir,
isteklerine ve amaçlarına ulaşır, iktidar ve hükümet olurlar.
SİYASET yapanlar, üretim ve yatırım projeleri olmayınca, seçime son
yüz metre kala günübirlik popülist politika ve vaatlerle, toplumun
dikkatini dağıtan algılarla, yarattıkları suni gündemlerle, rakiplerine
kaybettirecek, aleyhlerine olabilecek bir takım bilgi ve belgeleri
arşivlerinden çıkararak, ve son günlerde büyük tartışma konusu olan
mal varlıkları ve servetlerinin kaynakları üzerinden ellerindeki güncel
kozlarını kullanarak seçmeni etkilemeye, kararlarını değiştirtmeye,
seçimi leyhlerine çevirmeye çalışırlar.
Adeta bir seçim klasiği halini alan bu taktiği, ittifak bileşeni olsun veya
münferiden seçimlere giren bütün partilerin propaganda
faaliyetlerinde az-çok görmek mümkündür.
Güçlü ve nitelikli vasıflara sahip adaylar, aralarında pelur kâğıt kadar
fark olan, at başı giden, kazananı ancak fotofinişin belirleyeceği
seçimlerde, kazanamayacağını bildiği halde, kazanamayacağı bilindiği
halde, tabanı olmayan, belli bir seçmen kitlesi ve karşılığı bulunmayan,
hiçbir iddia taşımayan, medyada iki sütuna beş santim “lütfen haber
olan”, irili ufaklı “birer tabeladan ibaret partiler de” seçim
kampanyalarına milyonlarca lira harcıyorlar. Seçim kampanyalarına
bu kadar katılmalarının, coşkuya bu kadar ortak olmalarının,
başkanlığı almaya ramak kalmış konuşmaları yapmalarının, bu kadar
istekli davranmalarının mutlaka bir hesabı-kitabı vardır!
Seçimde yarışan siyasi partiler ve teşkilatları, bunlara dolaylı destek
veren muhtelif organizasyon ve yapılar, irili ufaklı ekonomik ve ticari
gruplar, yandaş ya da havuz medyaları, Sivil Toplum Kuruluşları,
Düşünce Merkezleri… Seçmeni, peşlerinden ayrılmayacak, kararlarını
sorgulamayacak, sözlerinin üzerlerine söz söylemeyecek, servis
ettikleri haberlere körü körüne inanacak, gölgelerini adım adım takip
edecek, kendilerine her konumda kayıtsız ve şartsız bağlı kalacak ve
dahi tuttukları eli bırakmayacak birer “Pamuk şekeri çocuğu”,
kendilerini de daimi “Veli” olarak görüyorlar. Oysa, insanın tekâmül
eden akıl sahibi bir canlı olduğunu unutuyor, düşünsel dönüşüm
geçireceğini, zihinsel gelişim göstereceğini hesaba katmıyorlar…
Onlar hesaba katmayadursun…
Bugünkü seçmen; artık dünkü seçmen değildir.
Bugünkü seçmen; reyinin menkul değerini bilen seçmendir.
Bugünkü seçmen; aklını, düşüncelerini ve fikirlerini harekete
geçirmiş, mantıklı kararlar alan, vereceği bir oyun nelere mal
olacağının hesabını-kitabını yapan, aşırı duygusallığın, aptallık
derecesine varan yüksek fedakârlık ve bağlılığın kendinden neler alıp
götüreceğini sezen, sebep-sonuç muhakemesi yapan seçmendir.
Bugünkü seçmen; «mavi boncuk kimdeyse, benim gönlüm ondadır»
nakaratına vokal etmeyen seçmendir.
Ve bugünkü seçmen; inanç ve değerleri üzerinden, ideolojiler
üzerinden ikna ve istismar edilen seçmen hiç değildir…
Ve dahi bugünkü seçmen; sosyal yardımlar üzerinden kendilerine
ulaşılan, acıma duygusuyla el uzatılan, yardıma muhtaç bir zavallı
değil, iş ve emek üreten, kendisine ve ailesine yetmek isteyen, mahalli
üretime katkı, milli ekonomiye can vermek, ülke kalkınmasına omuz
vermek isteyen, çalışma arzusu olan güçlü, alın teriyle kazanmak
isteyen bir seçmendir.
Hülasa bugünkü seçmen; aynı yollarda beraber yürüdüğü, aynı
yağmurda beraber ıslandığı, aynı şarkıyı terennüm ettiği gibi… Aynı
ağacın duldasında birlikte gölgeleneceği, aynı refahtan pay alacağı,
aynı konforu paylaşabileceği ve dahi geriye dönüp baktığında herşeyi
güzel hatırlayacağı siyasiler ve kadrolarla yürümek isteyen
seçmendir...
Ve hülasa ki; bugünkü seçmen, din ve dünya işlerine ait konuları
birbirinden ayıran, ihtiyatlı ve tedbirli davranan, gafil avlanmak
istemeyen, gaflete kapılıp aynı hataya düşmeyecek, aynı delikten
defalarca ısırılmayacak basiret sahibi seçmendir…

Bir düşünsenize, hatırlamamak, unutmak bazen şifa’dır aslında…
İlk bakışta olumsuz gibi algılansa da çok doğal, çok tabii zihinsel bir
tepkidir unutmak.
Bazen insanı hayatta tutan, hayatını sürdürebilmesinin temel
ihtiyaçlarından biridir unutmak…
Hatta yaşanan büyük acıları, verilen büyük kayıpları hafızada
kayıtlardan düşürmek, zaman aşımına uğratmak, yani “unutmak”
Allah’ın canlılara verdiği büyük bir nimettir. Yoksa, büyük kayıp ve
acılar yaşamış, büyük elem ve ıstıraplar çekmiş bir insan “unutmasa”,
“o elem, acı ve ıstırabı düşüncelerinde, zihninde yeniden, yeniden
yaşasa” hayata nasıl tutunabilir, yaşamını nasıl sürdürebilir ki?
Evet…
Unutmak, unutabilmek, unutulmak, mutlu bir hafıza, mutlu bir
yaşam, mutlu bir gelecek kurmak için gerekli bir ihtiyaç olsa da, o gün
bugün değil…
Bugün, hafızanızın bütün sektörlerinde kayıtlara erişim sağlayıp mutlu
bir yaşam için, mutlu bir şehir için, tertemiz cadde ve sokaklar için, adil
ve eşit bir şehir planlaması ve yönetim için… Beş, on, onbeş yıl geriye
gitmeniz, seçimleri, verilen vaatleri, tutulmayan sözleri, yarım
bırakılan projeleri, kentsel dönüşümlerde mağdur edilen insanları,
yapılmayan hizmetleri, toplanmayan çöpleri hatırlayın… Dün, sizi milli
ve manevi inanç ve değerleriniz üzerinden aldatanlara, sonra da sizi
umursamayarak, sırtını dönüp uzaklaşanları unutmayın…
Peygamber efendimizin sahabesi, İslam Devleti’nin ikinci halifesi ve
adaletiyle nam salmış Ömer Bin Hattab (Hz. Ömer) (r.a.) bir gün
hutbede cemaate şöyle seslenir:
“Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız?”
Cemaat içinden bir sahabe kalkar ve şu cevabı verir:
“Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer!”
Hz. Ömer (r.a.) ellerini açarak;
“Ya Rabbi! Sana şükürler olsun ki, ben Senden gaflete
düşersem, senin adaletinden ayrılırsam, beni kılıcıyla
doğrultacak cemaate sahibim” diye şükreder…
Bugün, yüksek adalet ve ahlak duygusuna sahip Hz. Ömer gibi bir
halife, elimizde ise o’nu sözü üzerine düzeltecek kılıcımız yok… Peki,
ne yapacağız? Adaletten sapanları, haktan-hukuktan ayrılanları,
toplum hayatını ve insanların yaşantılarını kolaylaştırmak için
seçildikleri makamları çıkar ve menfaat gruplarına hizmet etmek için
kullananları “oyunuzla” düzelteceksiniz…
Siyaset taraf olmaktır. Taraf olmayan, bertaraf olur. Bir partinin
liderini sevebilirsiniz. Sözlerine katılabilirsiniz. Hizmetlerini
beğenebilirsiniz. Bir partiyi ve politikalarını inanç, düşünce ve
fikirlerinizle örtüşüyor diye kendinize yakın da hissedebilirsiniz. Ama
bir partiyi din, liderini de din büyüğü ve mutlak iktidar sahibi olarak
göremezsiniz.
Partiler ve siyaset hizmet aracıdır. Haksız zenginleşmenin, mal ve
servet edinmenin yolu ve adresi değildir. Siyaset yapanlar da birer
fani ve ölümlüdür. Her insan gibi onlarda nefs sahibidirler ve hata
yapma potansiyelleri daima vardır. Yararlı işler yaptıkları gibi, hata ve
zararlı işler de yapabilirler. Nasıl ki faydalı iş yaptıklarında destek
veriliyor ve alkışlanıyorlarsa, ülkeye ve bölgeye zararlı işler yaptıkları
düşünüldüğünde ise yapılan alkış kesilmeli ve verilen destek
çekilmelidir.
UNUTMAYIN…
Oy emanet, seçimler vekâlet, vekâlet ise temsil etmektir…
Kamu görevi, devlet yönetimi ve siyaset birer vekâlet müessesesidir
ve orada bulunanlara emanettir. O makamlar, o mevkiiler, o koltuklar
kimsenin tapulu malı değildir.
Seçimlerde partileri ve onların gösterdikleri adayları değil geleceğinizi
oylayacaksınız…
Sizi en iyi şekilde kimin temsil edeceğini düşünüyorsanız, o kişiye
vekâlet verin.
İyi düşünün, doğru karar verin…
Vereceğiniz oy ya selametiniz olacak, ya da sefaletiniz olacak…
Şimdi karar zamanı…
Tamam mı, devam mı, işte bütün mesele bu…


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.