AHMET KABAKLI HOCAYA
AHMET KABAKLI HOCAYA (Akrostiş Şiir? Bedrettin KELEŞTİMUR Ah desem, şu köhne günler için Haykırabilsem içimdeki yangın, Mazlum bakışlara, şefkat türküsü Erdemli insan, Alperen Yolcusu Tarihe adını düştüğün vakit; Kahpe yüzlere dersini verdiğin, Alnı açık, bir bilge tavrıyla hey! Bayrağında, sağduyunun kalesi Ağır yük, omuzlarında bir nesil; Kelimeler, yağmur serinliğinde Lisan-ı hal ile temayüz etmiş; İnce elekten, geçirmiş zamanı BU HAYAT Ağır aksak mı gider, hep bu hayat Derinden derine baksak mı şayet İnsan, yoksa zaman mı yorgun düştü? Yolun neresinden baksan, şikâyet! Bedri gel, bu hayatı hikâye et. GEÇMİŞİ BİR DAHA Geçmişi, bir daha tahayyül ettim İçimde, derin bir sızı; ‘ah çektim’ Fotoğraflara bir daha nazar ettim Maziye; duru, durgun gözle baktım! SAĞDUYU Sağduyu, ‘ferasete’ çağrı gibi İfrat, tefrik; her biri ağrı gibi Kanayan bir yara olmasın derim! Derdim, halkımın yanık bağrı gibi TEBESSÜM Sadaka veremezsen, ‘tebessüm et’ Gül yüzlerine, ‘günışığı’ düşsün Dünya kederi mi, boş ver, ‘selâm et’ Gayret yoluna, ‘hâk ışığı’ düşsün DÜNYA Dünya, hangi niyetle bakarsan odur! Kalp gözünü açarsan, ‘gülistandır’ İmtihandır dersen, ‘demiri keser sükût’ Sabır, sükûtun gizemli kanadı Kâf Dağı’nda, ‘Zümrüt-ü Anka’dır’ Ölüm, vuslatın; Şeb-i Aruz, günün DERDİM BARIŞTIR Huzurla, sükûtla yol alan nehir Gönlümün muradı, erdemli şehir! Her sabah mutlu günlere uyanan, Gül kokulu; alperenlere zahir Bedri der, kutlu miras; ‘sulhu mehir SINIR TANIMAZ Sınır tanımaz, düşlerine yorgun! Elleri titrer, ‘gönül dağı’ mahcup Nedamet isteyen suale dargın! Elveda! Ayrılık kokan göz argın Resimlerde izi, bir kadim yolcu! CUMA GÜNÜ Cuma Günü, ‘arı kovanı’ gibi Bir safta, bir yürek, ‘ahenk’ dağ gibi Sükûtla büyür, mü ‘minin heybeti Alınlarda ışık, ‘dolunay’ gibi CUMA AŞKINA Cuma aşkına, ‘birlikte’ olalım Bir safta gönüller, ‘huzur’ bulalım Yer ehline, gök ehline; Hakk için Nur-u Muhammed-i ile dolalım Gözyaşı döken dualarla her dem; Her dem aşkla dönelim, feyz alalım. HANİ NEREDE Hani nerede, “Nuh, Ad, Semud, Medyen, Lut Kavmi? Nerede, dillere destan köşkleri, İnkârla yerle bir oldu yurtları Nuh, Hud, Salih, Şuayb, Musa her biri… Kavmini uyarıcı Hâk elçileri Onlardan bizlere kalan nasihat Dersler içinde ibret dolu hayat KAR YAĞDI Kar yağdı, arz beyazlara büründü! Üç ayların bereketi göründü Bekle gönül, hasretle cemreleri Kar altında, yeşil dünya korundu GÖNÜL TELİ Gece yorgandır, yorgunluğun üstüne Sükûtun, sessiz çığlığı üstüne Seher vakti, bülbülün şakıması Gönül teli titreşir, ezan üstüne… ÜÇ AYLAR Üç aylar, kandil kandil semaya nur Dua bereketinde, arza huzur Dertlere deva isteyen Ey Gönül; Gül olaydı bahçemiz, hayra nazar! BÜTÜN MARİFET Bütün marifet, düğümleri çözmek Hayatı, doğru bir zeminde çizmek TARİH OKUDUM Tarih okudum; her günün anısı, Hayata ibretlik yollar gösterir Zoru, kolayı; çıkışıyla inişi, Bir girift bilmeceyi gösterir FİTNE Fitne, fesat, ikilik kol gezerken; İyilikler sağırlaşır, duyulmaz Tilkiler türlü hileyle tozarken; Nifaktan, halis niyetler duyulmaz
|