GÖNÜL LİMANI
ŞİİR, GÖNÜL LİMANI "Bedrettin Keleştemur" bkelestemur23@gmail.com: Dec 07 09:28PM +0300
ŞİİR, GÖNÜL LİMANI Bedrettin KELEŞTİMUR RUHUMU BESLEYEN İnat, kibir, öfke, haset her biri İnsanın özüne yapışan kurtçuk! İman, ihlas, ihsan, takva her biri Ruhumu besleyen manevi gıda İyilik çemberi dönsün hayırla… ÖZÜR DİLEME Dünya özür dileme günündeyiz Özrü mazur görülür mü acaba! Bedri, künde üstüne künde yeriz Mazluma hak sorulur mu acaba! Ettim, oldu bir defa; der geçeriz Hesap-mizan kurulur mu acaba? BİRLİK RUHU Birliğe, rahmete akar yolumuz İkilik fitnedir, yıkar yolumuz Ruhumuz, Galu-Bela’dan bağlıdır Lebbeyk der; misaka çıkar yolumuz “İşittik iman ettik” Hak Yolumuz Birliğe ferman çağırır yolumuz KAFALAR Kafalar, efe kesilen kafalar Akıldan ırak gidenler afallar! Alnı dik, hoş gelir bize sefalar Söz gibi cevheri serpen aptallar! İkilik kirine bulaşan diller Yazık eder dünyasını sefiller! CUMA BEREKETİ Dua yağmurunda rahmetin kaplar Âminler… Âminler… Gönül aşılar Ümit Bahçemde; mizanlar, hesaplar Ufkumda güneş ahenkle ışılar Cuma Sabahı, gül kokulu seda Şükranla Rabbine el bağlayan eda Merhaba! Zikre nişan seccadeler ENGELLİYE Emanetsin, yüreğimdeki ses gibi Nefes alışımda solurum seni Gel, beyaz gül kırmızı gül gibi Elif olur tozar, bulurum seni Lakin kıyamda bir saf dağlar gibi Lütfet gönüllerde okurum seni İçimdeki yıldızlar sevgi yağmuru NAZARDAN Azardan değil, nazardan korkarım! Kapımı çalanda kendi ihmalim İhmalime gözyaşını dökerim! Harcında, ihlas gözyaşı temelim! ZALİM TUZAĞINDA Doğu Türkistan, zalim tuzağında! İnsan, çaresizliğin kurbanı mı? Nasıl kalır, feryadın uzağında Meğer dünya kaymış yörüngesinden! İnsaf, can çekişir zulüm ağında Bu zulüm belki, Firavun çağında; Musalar yetişecek Sarayında! İLAHİ VECDİ Gök boşluğuna gözlerim dalıp gitti Sonsuz azametine dermanım gitti Örümcek yuvasını yapmaktan aciz İdrakim, ilahi vecdi tadıp gitti.. İKİ KAVRAM İki kavram; Özenmek ve kıskanmak Birinde güzeli hayırla anmak Dağlar gibi sabit, içinde ahenk Diğerinde nefsini sultan sanmak… PARA DENEN MERET Para denen meret, ipsizi bey eder Şatafatı seyret, soysuza kul eder Alımlı çalımlı yürüyen biçare; Şu dünya lanet(?) gözleri kör eder. ZAMAN ÇARKINDA Gün doğumundan, gün batımına Zaman çarkında bilenir sabır Yay kirişinden ok atımına Haşre dek dillenir kabir… SIRRINI… Sırrını ifşa etme Ummadığın taş baş yarar Post kavgasını çekme, Zehirle pişmiş ‘aş zarar…’ YAVUZ Sina çöllerini geçerken Yavuz, Gönlünü rahmet deryası kapladı! Bütün gemileri yakarken Ziyat, Ufkunu rikkat sevdası kapladı… SÖZ KULAĞINA KÜPE Söz kulağına küpe, ‘yerin de kulağı var’ Köstebek denen meçhul, toprakta yatağı var Kendini yalnız sanma, adımlar şakağında Fırtınalarla dolu her yolun sokağı var. EDEBİ HAKİKAT Şehri Kabristan gördüm, ‘ölümsüz gerçek’ orda Kupkuru kavganın bittiği dönemeç orda Ne mazlum, ne mağrur endişesi(..) o mabette Öyle bir hayat ki, ‘ebedi hakikat’ orda…
|