Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (401)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 5.11.2022 11:03:19

Kanûni’nin Mısır’ı teftiş ettirmesi (1524-1525)

Kanûni’nin Mısır’ı teftiş ettirmesi (1524-1525)
05 Kasım 2022



Halit Kanak


Babası Yavuz Sûltân Selim’den kalma Vezir-i Âzâm kıymetli devlet adamı Piri Mehmet Paşa’yı çok büyük maaşla emekli ettiğinde; yerine gelenek ve teammüllere aykırı olarak hasodabaşısı İbrahim Paşa’yı Vezir-i Âzâm yapan Kânûni, bu göreve gelmesi beklenen 2. Vezir Ahmet Paşa’yı da 18 gün sonra kendi talebi doğrultusunda Mısır Beylerbeyliğine atamıştı.

Ahmet Paşa’yı bu göreve talip olmaya iten neden, kendisinden daha düşük bir görevden gelen 28 yaşındaki İbrahim Paşa’dan emir almak istememesidir. Mısır Beylerbeyliği devletin en büyük eyâletidir ve doğrudan Türk Hâkânına bağlıdır.

Ahmet Paşa Mısır’da göreve başladıktan sonra, Mısır hazinelerinin zenginliğini görünce, buranın câzibesine kapılır ve bir müddet sonrada memlûk ve kölemenlerden etrafına topladığı askerlerle Mısır’a sûltân olmak için isyan eder.

Kânûni; henüz fethedileli 6 sene olmuş Mısır’da böyle bir isyan karşısında önce şaşırmış, sonra Ahmet Paşa’nın başının kesilmesi için kesin emir vermişti. Verdiği bu emir, Kahire’de bulunan 5 bin Osmanlı Askerinin şehit olmasıyla akâmete uğrasa da kısa süre içerisinde Ahmet Paşa’nın yardımcısı Kadızâde Mehmed Bey tarafından halkın yardımıyla icra edildi.

Halkın, devletin yanında yer aldığını gören kölemen ve arap askerler tarafsız kalarak Ahmet Paşa’yı yalnız bıraktılar. Bu da Mehmed Bey’in işini kolaylaştırdı. Sığındığı arap şeyhi de Ahmet Paşa’yı kurtaramadı. Ahmet Paşa’nın kesik başı Kahire’de Züveyle Kapısında bir müddet sergilendikten sonra İstanbul’a gönderilirken, isyanı bastırmak için yola çıkan Ayas Paşa da İstanbul’a geri çağırıldı.

Ancak Kânûni Mısır’ın yeniden elden geçirilmesi gerektiğini görmüştü. Bunun için eniştesi Sadrâzâm İbrahim Paşa’yı tam yetkiyle Mısır’ı teftiş ve ıslah etmesi için yola çıkardı. Marmaris’e kadar deniz yoluyla gelen İbrâhim Paşa, yanında iki bin azab ve 500 yeniçeri muhafız birliği olduğu halde bundan sonra yoluna karadan devam etmiş ve Mısır’dan hemen önce fethedilen Halep ve Şam’a da uğrayarak yeni düzenler tesis etmişti.

Kahire’ye geldikten sonra ise bir günü dâhi boşa gitmeyen 2 ay, 12 günü dolu dolu geçirmeye çalışmıştı. Bu süre içerisinde önemli işlere imza attı.. Önce ne kadar dul ve yetim varsa deftere kaydettirerek hepsini maaşa bağladı. Ardından borcundan dolayı hapishanelerde bulunan bütün mahkûmların borçlarını hazineden ödeyerek serbest bıraktırdı. Yetmedi yüksek bulduğu vergileri indirtti.


Başka bir sosyal faaliyet olarak fakir çocukların tahsili için hatırı sayılır bir bütçe ayırdı. İbrâhim Paşa imar faaliyetlerini de ihmal etmedi. Mısır’ın ilk Fâtih’i Amr Bin Âs’ın camisini kendi parasıyla yeniletti. Şehirdeki bütün mimâri eserleri hazineden onarılmasını sağladı.

Ardından Süveyş’te bulunan tersaneye ciddi kaynak ayırdıktan sonra, buradaki deniz üssüne yerinde bir kararla Selmân Reis’i amiral olarak atadı. Mısır Beylerbeyliğine ise Şâm Beylerbeyi Süleyman Paşa’yı yine yerinde bir kararla Mısır Beylerbeyi yaptı.. Mısır’da yeterince düzenleme yaptığı kanaati oluşunca yeniden yola çıktı ve 11 ay, 5 gün sonra İstanbul’a döndü.

İBRÂHİM PAŞA KİMDİR?

İbrahim Paşa, 1495 yılında Preveze’ye 70 km. mesafede bulunan Parga Kasabasında doğmuştur. Bu yüzden diğer ismi de Pargalı İbrahim Paşa diye geçer. Babası İtalyan bir gemici iken, o dönem henüz Türk Korsanları diye ün yapan Oruç ve Hızır reisler tarafından bulunarak kendilerini sürekli koruyup kollayan ve Manisa Sancağı tahtında oturan Şehzâde Korkut’a teslim etmek üzere Manisa’ya getirilmiş, orada kimsesiz zengin yaşlı bir Türk hanımına emanet edilmişti.


Bu annemiz çocuğa İbrahim ismini vermiş, oğlu gibi tahsil ve terbiyesine dikkat etmiş, ihtimamla büyütmeye başlamış.. İbrâhim henüz o yaşlarda edebiyat ve mûsikiye merak salmış, iyi derecede kemençe çalmayı öğrenmiş.

Yavuz Sûltân Selim tahta geçtikten sonra oğlu Şehzâde Süleyman’ı Manisa Sancağına gönderdiğinde, Manisa sokaklarında arkadaşlarına kemençe çalarken Şehzâde tarafından keşfedilip saraya alınmış. Şehzâdeye hem arkadaş, hem yardımcı olmuş.

Şehzâde Süleyman tahta geçtikten sonrada İbrahim’i bırakmamış, vezirlik rütbesine denk olan Hasodabaşı yapmıştır. Böylece İbrâhim paşalık rütbesine yükselmiştir. Bu görevdeyken Rodos ve Belgrad fetihlerine katılmıştır. İbrâhim Paşa 2 yıl, 9 ay, 5 gün bu görevde kaldıktan sonra Pîri Mehmet Paşa’nın yerine 28 yaşında Sadrâzâm yapılmıştır.

Yetmemiş, Yavuz’un kızlarından Hatice Sûltân’la 22 Mayıs 1524 yılında evlendirilerek dâmât yapılmış ve bugün Sûltânahmet Meydanında bulunan İbrahim Paşa Sarayı kendisine hediye edilmişti.

İbrâhim Paşa görev yaptığı sürece Kânûni ile başta Almanya seferi olmak üzere pek çok sefere katıldığı gibi, Mohaç’ta büyük başarılara imza atmış, Budapeşte’den getirdiği heykelleri sarayın kapısına diktirdiğinde, şâir Figâni tarafından “Dünyaya iki İbrâhim geldi, biri putları yıktı biri putları dikti” diye eleştirilince heykelleri kaldırtmıştı.

Macaristan seferinin ardından Anadolu’da oldukça tehlikeli bir şekle bürünen isyanları bastırmakta da başarılı olan İbrâhim Paşa idarî kabiliyetini burada da göstermişti. Ayrıca Viyana kuşatmasıyla sonuçlanan İkinci Macaristan seferinde oldukça yetkili Serâskerlik görevi kendisindeydi.

Gücünün zirvesinde olan İbrâhim Paşa Safevîler’e karşı girişilen Irakeyn Seferinde yine Serasker olarak ordunun başında önce Tebriz’e, ardından Kânûni’nin kuvvetleriyle birleşerek Bağdat’a girmiş ve burada hayatına mâl olacak bir hata yaparak, bu sefer sırasında anlaşmazlığa düştüğü, oldukça nüfuzlu ve zengin olan Defterdar İskender Çelebi’yi önce azlettirip sonra da Bağdat’ta katlettirmişti.

Bu hadise bardağı taşırdı. İstanbul’a dönülünce bir ramazan akşamında iftar için çağırıldığı sarayda, 1536’nın 14 Mart’ı 15 Mart’a bağlayan gecesinde boğularak idam edildi. Böylelikle, 13 seneden beri tam yetkili olarak Türkiye İmparatorluk Devletine Başbakanlık yapan İbrahim Paşa’nın defteri kapanmış oldu.

İbrahim Paşa’nın idamına ortam hazırlayacak dört temel unsurdan söz edilir. Birincisi Paşa’nın çok hırslı oluşu. İkincisi Hürrem Sultan’ın İbrâhim Paşa’yı tehdit olarak görmesi. Üçüncüsü defterdar İskender Çelebi’nin idam edilmesi. Dördüncüsü ise İbrahim Paşa’nın Serâsker Sûltân unvanıyla ferman imzalamasıdır.

İbrâhim Paşa’nın yanında divan kâtipliğinde bulunmuş olan Celâlzâde Mustafa Çelebi, onun padişahın emirleri ve kanunların tatbikine çok büyük önem verip her işi adaletle ve titizlikle yerine getirdiğini, son derece dindar olduğunu, fakat Bağdat’ın fethinden sonra kendi başına buyruk hareketlerinin artmasından bahseder..

İstanbul, Anadolu, Ortadoğu ve Balkanlar da pek çok han, hamam, cami, medrese yaptıran İbrâhim Paşa, Galata’da eski Feremeciler Sokağı’nda bulunan Canfedâ Tekkesinin bahçesinde yatıyor. Tekke, diğer adı eski Yağkapanı Camii olan Makbul İbrahim Paşa Camii’nin bitişiğinde. Cami, İbrâhim Paşa tarafından ölümünden hemen önce ve kendisi tarafından yaptırılmış.

Ancak, türbenin üzerine sonradan Bilginol Han diye bir han yapılmış. Mezar bu hanın bodrum katında. Türbe harap olsa da mezar korunmuş.. Mekânı cennet olsun..


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.