Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (401)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 22.10.2022 11:31:21

Kanije’nin Fethi (22 Ekim 1600)

Kanije’nin Fethi (22 Ekim 1600)
22 Ekim 2022



Halit Kanak


Sultân III. Mehmed Hân saltanat kayığı ile geldiği Eyüpsultân’da kayığının iskeleye bağlanmasından sonra karaya ayak bastı. Getirilen atına binmişti ki soluk soluğa kalabalığa karışan Yanıkkale katliamından kurtulan yeniçerilerden birisi olanca gücüyle Türk Hâkânı’nın arkasından bağırdı.

“Serhad’den gelirim. Nemçe kâfiri Yanıkkale’yi zapt eyledi ne durursuz?” Ortalık birden buz kesti. Edep, adâb, yol-yordam bilmeyen kellesinden vazgeçmiş bu densiz de kim oluyordu. Herkesle birlikte Mehmed Hân da döndü yeniçeriye baktı. Kalabalık, bostancıbaşının anında yeniçerinin başını uçuracağını beklerken, Sultân III. Mehmed Hân işaretiyle herkesi durdurdu. Yeniçeriyi yanına çağırdı dikkatle dinledi.

Bir anda öfkesi beynine vurduysa da sabretti. Saraya döndüğünde sert tedbirler aldı. Yanıkkale, Avrupa’da hudut kalemizdi. Kaleyi savunan Mahmud Paşa, kafası düşman tarafından kesilerek bir mızrak ucunda teşhir edilene kadar iki elinde iki kılıçla kahramanca vuruşmuş, baruthaneye sığınan son 500 civarında yeniçeri kendileriyle birlikte başına üşüşenleri de havaya uçurmuşlardı.

Kaleyi ele geçiren Palffy ve Schwarzenberg idaresindeki Alman ordusu kurtulabilen birkaç kişi haricinde herkesi kılıçtan geçirmişti. Serdâr-ı Ekrem Satırcı Mehmed Paşa’nın basiretsizliği yüzünden Yanıkkale’nin kaybedildiği anlaşılmıştı. Yetmemiş, ardından Varat Kalesinin muhasarasında Satırcı Mehmed Paşa, gereksiz yere asker kaybı verdiği halde Varat’ı alamayarak geri çekilmişti. Bu sebepledirki Paşa azledilerek başı vurulmuş, yerine 3. Murat’ın kızı Ayşe Sultânla evli Damat İbrahim Paşa Serdâr olarak tayin edilmişti.

İbrahim Paşa vakit kaybetmeden yola çıktı. Belgrad’a geldiğinde, Kırım Hân’ı Gâzi Giray da gelerek orduya katıldı. Fakat bu arada Alman elçileri Belgrad’a gelerek sulh istediler. İbrahim Paşa fırsatı kaçırmadı. Elçilere; Estergon, Yanıkkale, Neograd ve Fülek Kalelerinin kendilerine teslim edilmelerini aksi halde Yanıkkale’de yaptıkları katliamı unutmadıklarını mutlaka hesap soracaklarını söyledi.

Aradan günler geçmesine rağmen Almanlar bu taleplere kayıtsız kalınca, İbrahim Paşa daha fazla beklemedi. Müzakerelerin bittiğini söyleyerek 1600 yılının baharında Belgrad’dan hareket etti. Üstelik müzakereler sürerken, bölgesinde gezintiye çıkan Budin Beylerbeyi Süleyman Paşa pusuya düşürülmüş ve küçük mahiyetiyle esir edilmişti.

Budin muhafızlığı, Rumeli Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa’ya bağlanarak açık kapatılmıştı. İşte bu şartlarda düşman üzerine yürüyen İbrahim Paşa, Murad Paşayı Bobofça Kalesinin zaptına göndermiş, ayrıca Sigetvar’ın alınması talimatını vermişti. İbrahim Paşa daha Sigetvar’a varmadan gâzilerin bu çetin kaleyi düşürdüklerini gördü. Hepsini ayrı ayrı taltif etti.


Sigetvar’dan sonra geldiği Ösek’te orduyu konaklattı. Burada orduya katılan Tiryaki Hasan Paşa’nın gelmesiyle harb divânı kuruldu. Yanıkkale üzerine gidilmesi kararlaştırılmıştı. Fakat, çok sağlam bir şekilde imar edilen ve düşmanın sınır kalesi Kanije düşürülmeden bölgede huzur olmayacağı kanaati hakim olunca İbrahim Paşa orduyu Kanije’ye yöneltti.

Kanije önlerine gelindiğinde karargâhlar dâhi kurulmadan derhal muhasara başlatıldı. Drava Nehrine dökülen suyun başına kurulmuş olan şehir şiddetli hücumlara mârûz kalmaya başladı. Canla başla yapılan hücumların ardı arkası kesilmiyor, Kanije’nin kalın surları mütemâdiyen Türk Topçusu tarafından dövülüyordu.

Almanlar yardıma gelecek orduyu boşuna beklediklerini anlamışlar ama savunmadan da vazgeçmemişlerdi. Öte yandan muhasara başlayalı 40 günü geçmiş olmasına rağmen bir türlü düşmeyen Kanije, İbrahim Paşa’nın da canını sıkmaya başlamış, askerlerin arasında durmadan yaptığı teşvikleri artırmıştı.

Tam bu sırada bir Türk topundan ateşlenen gülle kaledeki cephaneliğe düşerek yangın çıkartmış, ardından büyük patlamayla cephanelik infilak etmişti. Kaledekiler buradan sağ çıkamayacaklarını anlayınca teslim olmaya karar verdiler.


Yapılan görüşmeler neticesinde tavuklarına kadar bütün eşyalarını alan Almanlar kaleyi terk edip gittiler. Kanije surlarında ordu imamları selâ, ardından Ezan-ı Muhammediye’yi okudular. Gâziler safa geçip şükür secdeleri yaptılar. İlk cuma namazı da huşû içinde hep birlikte kılındı.

Sûltân III. Mehmed Hân bu zafer üzerine çok mutlu oldu. İbrahim Paşa’ya gönderdiği fermanla, kendisi tahtta kaldığı sürece Sadrâzâm olarak görev yapacağı müjdesini verdi. Ancak İbrahim Paşa hastaydı.

Önce Tiryaki Hasan Paşa’yı Kanije Beylerbeyliğine atadı. Yeterince atlı birlikler ve muhafızla birlikte bol miktarda cephane bıraktı. Ardından, Kethüdâsı Mehmed Ağa ile Murad Paşa’yı düşmandan gelecek sulh görüşmelerini yürütmek için tam yetkiyle Budin’e gönderdi.

Sonra yaklaşan kış şartlarında orduyu dinlendirmek için Belgrad’a çekildi. Serhat boylarında yapacak çok işi vardı. Kışı Belgrad’da geçirdi. Rahatsızlığı artınca yerine vekâleten Lala Mehmed Paşa’yı bıraktığını açıkladı. 1601 yılında Belgrad’da vefât etti. Cenâzesi İstanbul’a getirilerek Şehzâdebaşı Camii haziresine defnedildi. Mekânı cennet olsun inşaallah..



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.