Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (401)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Bedrettin KELEŞTİMUR - (Ziyaretci) 24.12.2021 16:18:28

“ELAZIĞ’IN ASALETİ!”

“ELAZIĞ’IN ASALETİ!”

Bedrettin KELEŞTİMUR

1999- 2001 yılları arasında Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti olarak
birçok köklü faaliyetlere imza atmıştık. “Türkçe Konuşacaksak Türk’çe
Konuşalım!” “Aile ve Medyanın Sorumluluğu!” “Bıçağı Bırak Kalemi Al!”
“Gazeteciler Ödül Törenleri!” vesaire

Tabi ki, şehirle birlikte 8 ay gibi bir süreçte ( Kasım 2000- Haziran
2001) Elazığ 1. Ekonomi Kurultayı, çok farklı ve istisnai bir çalışma
olmuştu. Aradan 20 yılı aşan bir zaman dilimi geçti.

21 yıl önce, Yavuz Bülent Bakiler ’in Türkiye Gazetesi’nde yayınlanan,
“Elazığ Asaleti” yazılarını tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum.
Azimle, iradeyle, kararlılıkla neler olmuyor ki… Günümüzde de, Fırat
Havzası Gazeteciler Cemiyeti Başta olmak üzere, ‘gönüllü
kuruluşlarımız sahada olmalılar’ Hizmette öncelikle, ‘fedakârlık, ahde
vefa, kararlılık…’ diyoruz. Selam ve muhabbetle.



Elazığ asaleti: Türkçe konuşacaksak Türkçe konuşalım

Nihal Atsız Bey, Devletimizin kuruluşunu 1040 yılında yapılan
Dandanakan savaşına bağlamaktadır. Dandanakan bugün Türkmenistan
sınırları içinde kalan ıssız bir ova. 23 Mayıs 1040 tarihinde
Gaznelilerle Selçuklular arasında Dandanakan ovasında bir büyük savaş
oldu. Çağrı Bey buyruğundaki 16.000 kişilik Türkmen ordusu, 100.000
kişilik Gazneli ordusunu mağlup etti. Böylece 1040 yılında Türkiye
devleti kurulmuş oldu.

1995 yılında Dandanakan ovasını gördüm. Bir yerine bağdaş kurup
oturdum. Sonra uzanıp toprağı öptüm. O Dandanakan zaferinden sonra bir
başka Selçuklu hükümdarı olan Sultan Alparslan’ın Türkmen orduları,
1064 yılında Kars’ın Ani bölgesinden Anadolu’ya girdi.

Sultan Alparslan, bize, büyük Anadolu kapısını 1071 yılında açtı!
Türkmenlerin Kınık boyu Malazgirt ovasında, Doğu Roma İmparatoru Romen
Diyojen kuvvetlerini büyük bir hezimete uğrattı. Doğu Roma’nın
Anatolia’sı, Anadolu oldu. Şunu söylemek istiyorum: Türkmen boyları,
Anadolu topraklarına Doğu’dan girmeye başladılar.

Türk dili, ilk defa Doğu Anadolu’da konuşuldu.
Geleneklerimiz-göreneklerimiz, önce Doğu Anadolu’da yayılmaya başladı.
O güzelim Türkülerimiz, önce Doğu Anadolu’da söylendi.
Davulumuz-zurnamız önce Doğu Anadolu’da çalındı. O mükemmel
oyunlarımız önce Doğu Anadolu’da oynandı. Ben, Türk Cumhuriyetlerine 9
defa gidip geldim. Azerbaycan’da, Türkmenistan’da, Özbekistan’da,
Kazakistan’da, Kırgızistan’da Nevruzun nasıl muhteşem, nasıl
anlatılmaz duygularla, coşkunluklarla kutlandığına bizzat şahit oldum.

Türk Cumhuriyetlerindeki o çok canlı Nevruzla ilgili olarak çeşitli
televizyon programları hazırladım ve sundum. Nevruz şenlikleri, şimdi
de en canlı bir şekilde Doğu Anadolu’da kutlanıyor. Niçin
diyemezsiniz. Çünkü Türkmen boyları, Anadolu’ya önce Doğu’dan
girdiler. Geleneklerimizi-göreneklerimizi, türkülerimizi-oyunlarımızı,
şenliklerimizi-bayramlarımızı önce Doğu Anadolu’da yayıp yaşattılar.
Selçuklu İmparatorluğu-Karakoyunlu Devleti-Akkoyunlu Devleti, Osmanlı
İmparatorluğu... Bizim Doğudan itibaren kurduğumuz ve asırlarca
yaşattığımız devletlerdir. Türkü, tamamen Türklere has olan, Türklerin
çalıp söyledikleri ezgilerdir. Âşık Veysel diyor ki: Dünya dolsa
sarkıyınan Türk’üz türkü çağırırız Yola gitmek korkuyunan Türk’üz
türkü çağırırız Türk’üz! Türkler yoldaşımız Hesaba gelmez yaşımız
Nerde olsa savaşımız Türk’üz türkü çağırırız Bayramlarda düğünlerde
Toplantıda yığınlarda Sıkılınca dar günlerde Türk’üz türkü çağırırız.
Subaşında, sulaklarda Türkün sesi kulaklarda Beşiklerde beleklerde
Türk’üz türkü çağırırız. Veysel inler arı gibi Bülbüllerin zârı gibi
Turna katarları gibi Türk’üz türkü çağırırız.

Bütün türkülerimiz güzeldir, bütün bölgelerimizin, beldelerimizin,
köylerimizin türküleri güzeldir. Ama Kars türküleri, Erzurum
türküleri, Sivas türküleri, Urfa türküleri, Diyarbakır türküleri,
Gaziantep türküleri, Malatya türküleri, Elazığ türküleri, Harput
türküleri, Eğin türküleri bir başka güzeldir. Nerede Türk varsa, orada
türkü de vardır. Nerede türkü söyleniyorsa bu, orada Türkün, Türklerin
yaşadığına işarettir. Türkçe türkülerimizde yaşıyor! Hüznümüz,
sevincimiz, sevdamız, ümidimiz... Türkülerimizde saklı. Türkçeyi
yaşatmak ve yaymak biraz da türkülerimizle mümkün. En güzel, en sıcak,
en kınalı türkülerimizin söylendiği bir ilimizde, Elâzığ’ımızda Fırat
Havzası Gazeteciler Cemiyeti, mübarek bir faaliyet başlattı: Türkçe
konuşacaksak Türkçe konuşalım! inancıyla başını göğe yükseltti.
Elazığlılara yakışan bir vakârla, asaletle, vatanseverlikle tavrını
ortaya koydu:

Türkçe konuşacaksak, Türkçe konuşalım! Batıdan kulağımıza bir ses
çarpmıştı, kırılmış, yırtılmış, çiğnenmiş bir ses: Türkçe bilim dili
olamaz! diyerek küçülen bir ses! Bu ezikliğe, Doğu’dan, Elâzığ’dan bir
yiğit ses cevap verdi: Türkçe konuşacaksak Türkçe konuşalım! Fırat
Havzası Gazeteciler Cemiyeti Başkanı aziz dostum Bedrettin
Keleştimur’a aşk olsun. Bedrettin Keleştimur diyor ki: Dil bir
milletin hafızasıdır! Dil, kültürümüzün nesiller boyu taşıyıcısıdır.
Dil, kimliğimizin boy aynasıdır. Dil, canlı bir varlıktır. Dil, suni
bir şekilde katiyen değiştirilemez. Dilin tabii kanunları vardır.
Türkçe konuşacaksak, Türkçe konuşalım.

Keleştimur devamla diyor ki: Bu hareketi Elâzığ’dan başlatmamızın
sebebi açıktır. Harput İstanbul Türkçesini kullanan, zamanına göre
ilim muhitinin ağırlıkta olduğu bir kültür coğrafyamızdır. Türkçe
inceliğin nezaketin, sadeliğin, zarafetin, estetiğin ve bütün
güzelliklerin öz cevherini taşır!

Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti 8 yıldan beri hem Hazar Şiir ve
Musiki Akşamlarını düzenliyor hem de Elâzığ’daki bütün
öğretmenlerimizi, öğrencilerimizi, velilerimizi ve kamu
kuruluşlarımızı bizim zevkimiz, şevkimiz ve duygu zenginliğimiz olan
Türkçemizi en güzel bir şekilde kullanma yarışına davet ediyor. Bütün
Elazığlılar ve Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyetini bu asil
davranışlarından ötürü alkışlıyorum. Darısı bütün illerimizin başına
diyorum. Türkçe konuşacaksak, Türkçe konuşalım! Çünkü: Türkçe, Türkün
varlık sebebidir!


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.