BİR AH ÇEKSEM!
BİR AH ÇEKSEM! Bedrettin KELEŞTİMUR Böyle bir şey olur mu? İnsan aklının kenarından geçer mi? Öyle şeyler oluyor ki, ‘aklınız duruyor’ Havsalanız bir türlü almıyor Yazıklar olsun… Elâzığ MANAS Yayınevi… Doğu Anadolu’da ilk profesyonel anlamda bir yayınevi… Yayınevi’nin Kuruluş Tarihi, 4-5-6 Mayıs 2006 tarihi… Geçen 17 yıl içerisinde sadece, 90’ın üzerinde eser basılıyor Ve her eser kamuoyunda ses getirmiş… Gelelim bizlere acı veren olayın kendisine… Şener Bulut, kuruluşundan günümüze kadar, “kitap deposu olarak da rahmetli Babasının Bahçelievler Camisinin hemen karşısında bulunan bahçe içerisindeki müstakil evi kullanmaktadır!” Şehrin Merkezi… En işlek ve en hareketli olan bir muhit… Şener Bulut’tan aldığım bilgilere göre, “7-8 civarındaki genç bir kamyonet kiralayarak/ gün ortasında gayet rahat bir şekilde evi açarlar. Evdeki kitapları kamyonete yükler ve Perçenç (Akçakiraz)’da bulunan ‘geri dönüşüm merkezine…’ götürürler. Ve belli bir ücret karşılığı teslim ederler. Şener Bulut bizlere bu sabah rahmetli Babamın evinin önünden geçerken bir kamyonetin evimin önünde kitap yüklediğini gördüm. Duvara yaslanmış bulunan gence, “siz ne yapıyorsunuz!” diye sorunca, karşıdaki genç gayet rahat ve pişkin bir şekilde “buradaki kitapları geri dönüşüme götürüyoruz.” Şener Bulut biraz da öfkelenerek, “siz kimin mekânından kimin kitabını götürüyorsunuz!” diye sesini yükseltir. “Gün ortası karanlık!” diye bir tiyatro eseri vardı. Kerküklü bir dost yürek İsmet Hürmüzlü ’nün sahneye koyduğu eseriydi. Gün ortasında bir felaketi yaşıyorsunuz. Ve en acısı nedir? “Bilgisizlik…” ve “Denetimsizliğin…” yan yana gelmesi! Özellikle de, 24 Ocak 2020 yılı Elâzığ Deprem felaketinden sonra giderek artış gösteren hırsızlık! Daha da acısı nedir? “Bali/ veya uyuşturucu kullanımının gençler üzerinde nasıl bir felaket olduğu!” O kadar çok sorgulanacak vahim bir tablo karşımızda duruyor ki? O sebepledir ki, “EYVAH!” diyorum! Bu sadece bir soygun değil, bu şehre / bu şehrin insanına, kültür varlığına da çok büyük bir darbedir. Ve bunu yapanlarında, 15-17 yaş arası henüz lise çağındaki gençler olmasıdır. Hurda demir/ veya hurda kâğıt adı altında toplayıcılarının da, marifetleri ortada artık! Bizim asıl üzüntümüz nedir? “90’ın üzerinde eser ve yarım asır verilen göz nuru ile birlikte harcanan olanca emek!” Vurgun mu yesin! Sadece bir kitabın/ bir eserin nerede ise bir ömre bedel olarak nasıl yazıldığını/ fikri ve zihni olarak ne kadar büyük emekler harcandığını bilenlerdenim. Sadece bir makalenin yazılımı için harcanan emeğin bilinmesini isterim! “15-17 yaş arası bir grup gencin bir arada gerçekleştirdiği hırsızlık…” Burada, büyük bir felaket, büyük bir vahamet, büyük bir idraksizlik, basiretsizlik ve sorumsuzluk örneği vardır… “Balyasından/ veya kolisinden henüz çıkmamış kitapları alan zatı muhterem bu eserleri görünce karşısındakini niye sorguya çekmez!” Marifet sadece, ‘geri dönüşüm mü?’ Marifet sadece, ‘kazanmak mı?’ Bizleri yıkan nedir? Sorumsuzluk ve iş anlayışındaki disiplinsizliktir… Veya bunun adına daha ne derseniz deyiniz! Acı olan nedir? Geri dönüşüm için, “binlerce kitabın hurdaya dönüşmesidir…” Her ne olursa olsun, bu bir vebaldir, bu bir cinayettir, kültürümüze vurulan çok ağır bir darbedir. Öncelikle, “Ey anne-babalar!” diyeceksiniz! Öncelikle, “Ey okulum ve öğretmenim!” diyeceksiniz! Öncelikle, “Ey mahallem/ veya sokağım!” diyeceksiniz! Öncelikle, “Ey benim doğal çevrem!” diyeceksiniz! Neredesiniz? Gün ortasında sizleri arıyorum! Düşünüyorum, “Bir insanı kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmak gibidir!” Bir ah çekelim de öyle sözümüze nokta koyalım, “Bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmek gibidir!” Manas Yayınevi ve kadim dostlarına, ‘geçmiş olsun’ diyorum. Manidar bir hırsızlık ve o hırsızlığın sosyo-psikolojik etkilerini birlikte/ beraber düşünmek isterim. Mücadelemiz elbette ki devam edecektir… Ne demişler, “kalem, kâğıt ve mürekkeple hikmet pınarlarına ulaşırsınız!” Şu kâinatın üç mühim sacayağı, ahengi, mihengi ve direnci; “kalem, kâğıt ve mürekkep üzerinde!” olduğunu bilelim.
|