Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Milli Kültür konuları
Milli kültürümüzü nasıl geliştirebiliriz? (14)
Toplum giderek dejenere mi oluyor? (9)
Milli Kültür ile ilgili diğer konular (401)


Milli Kültür - Milli Kültür ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Halit KANAK - (Ziyaretci) 23.04.2022 16:44:33

23 Nisan 1920 TBMM’nin Açılması ve Sürece Giden Yol

23 Nisan 1920 TBMM’nin Açılması ve Sürece Giden Yol
23 Nisan 2022
A


Halit Kanak İletişim:


Can dostlarım Ömer Faruk Bayburtluoğlu ve Köksal Özgehan’la birlikte Kırklareli Vize’ye bağlı Çakıllı’nın MHP’li Belediye Başkanı Mehmet Bayram Bey’i ziyâret ettiğimizde öğrendim Gâzi Meclisimizin 23 Nisan 1920’de ki açılışında ilk Başkanı olan Mehmet Şerif Bey’in 1845 yılında Çakıllı’da doğduğunu..

AÇILIŞ

TBMM açılacağı gün, hem Hacı Bayram-ı Veli Camiinde kılınacak cuma namazı için, hemde Millet Meclisinin açılacak olmasından dolayı en temiz elbiselerini giymiş, 16 Mart 1920’de İstanbul’da işgâle uğradığı için Ankara’ya gelen Meclis-i Mebûsan Üyeleri ile Anadolu’dan seçilen yeni vekiller cuma namazından çıkmışlar, ağızlarında tekbir ve duâlarla 18 Ekim 1924 tarihine kadar 4 yıl 6 ay TBMM olarak kullanılacak olan Enver Paşa’nın yaptırdığı binaya doğru büyük bir heyecanla yürümeye başlamışlardı.

Kalabalık kortej binanın önüne gelince, yatırdıkları koçları kesmek için bekleyen kasaplara işaret verilmiş, koçlar tekbirlerle kesilmişti. Bursa Milletvekili Fehim Hoca gür sesiyle âmin diye bağrınca yapılacak duâ için bütün eller semaya kalktı.

Duâdan sonra vekiller, Mustafa Kemâl Paşa tarafından 13.45’te açılışı yapılan Millet Meclisine girerek ilkokul çocuklarındaki heyecanla, hazırlanan sıralara geçip oturdular. Tam bu sırada yapılan dâvet üzerine Çakıllı doğumlu Sinop Milletvekili Mehmet Şerif Bey en yaşlı üye sıfatıyla kürsüye ağır adımlarla geldi ve besmele ile başladığı açış konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Bu Yüce meclisin en yaşlı üyesi/geçici başkanı sıfatıyla ve ilahî tevfik (başarı) ilemilletimizin iç ve dış tam bağımsızlığı dâhilinde mukadderatını bizzat ele aldığını ve idare etmeye başladığını bütün cihana ilan ederek Büyük Millet Meclisi‘ni açıyorum.”

Mehmet Şerif Bey’den sonra sözü Mustafa Kemal Paşa aldı ve şöyle konuştu:


“Yüksek bilgileri içindedir ki yüce meclisiniz, olağanüstü yetkilerle yeniden seçilen saygıdeğer mebuslarla, daha önce seçilmiş olan mebusların dahi aynı yetki derecesiyle görev yapmaları mebusların seçilme yönteminden daha çok kapsamlı olduğu için, bunun uygun olacağı kanısındayım. Bu konuyu belirtmek isterim.” (Uygun, uygun sesleri)

Mustafa Kemal Paşa ayrıca, Meclis Başkanlığı seçimi için seçim tutanaklarının incelenmesi için komisyonlar kurulmasını önerdi. Bu öneri kabul edilerek “Tutanakları İnceleme Komisyonu” oluşturuldu.

Mustafa Kemal Paşa döneme dair olayları ve siyasi değerlendirmelerini içeren 4 saatlik asıl konuşmasını ise 24 Nisan 1920’de yapmıştır. Paşa, bu konuşmadan sonra yapılan seçimde 110 oy alarak Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi. Böylece 29 Ekim 1923 tarihine kadar sürecek görevide başlamış oldu.

MECLİSİN KURULUŞUNA GİDEN YOL


1. Dünya Savaşında, başta İngiltere olmak üzere Fransa, İtalya ve Rusya, Osmanlı Devletini parçalama planlarını bütün imkânlarını kullanarak tatbik etmişler, sıra Mondros Mütarekesinden sonra topraklarımızı paylaşmaya gelmişti. Paylaşma anında 22 Ocak 1918`de mütareke isteyerek saf dışı kalan Rusya yoktu çünkü erken pes etmişti.

1918’in Kasımında Başkent İstanbul fiili işgâle uğramış, 22 İngiliz, 17 İtalyan, 12 Fransız, 4 Yunan savaş gemisinden oluşan düşman donanması İstanbul Boğazına demirlemişti. Şehirde karmaşa hâkimdi.

Devletin ileri gelenleri sudan bahanelerle tutuklanarak Bekirağa bölüğüne kapatılıyor, bir yandan da tutuklanacak kişilerin isimleri ortalarda dolaşıyordu. Ayrıca İngilizler, sözde Ermeni tehcirini bahane ederek, 23 Ocak 1919`da aralarında 37 üst rütbeli Türk Subayının da bulunduğu 223 kişinin tutuklanmasını istemişlerdi.

Bu fiili durum ve düşman gemilerinin Dolmabahçe önlerinde demirli durması, Sultân Vahdettin’in Anadolu`da milli mücâdele yapılmadan İstanbul`un ve ülkenin kurtulmasını imkânsız görmesini sağlamıştı. Hemen harekete geçti.

Henüz tutuklanmamış güvendiği bir subayı Anadolu`ya göndermeye karar verdi. Bu; veliaht şehzâde iken, yanında yaver olarak birlikte Almanya`ya gittikleri Mustafa Kemal`den başkası olamazdı. Öyle yaptı.

Bunu bizzat Mustafa Kemal Paşa şöyle anlatır; "Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda Vahideddin’le âdeta diz dize denecek kadar yakın oturduk. Sağında dirseğini dayamış olduğu bir masa ve üstünde bir kitap var. Salonun Boğaziçi’ne doğru açılan penceresinden gördüğümüz manzara şu: Birbirine muvazi (paralel) hatlar üzerinde düşman zırhlıları! Bordalarındaki toplar, Yıldız Sarayı’na doğrulmuş vaziyette.


Sultân Vahideddin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı:

- Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir.

Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilâve etti:

- Tarihe geçmiştir.

O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûnla dinliyordum:

- Bunları unutun, dedi. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir..Paşa, devleti kurtarabilirsin!

Kendisine basit cevaplar verdim:

- Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.

İlâveten, merak buyurmayın efendimiz dedim. Nokta-i nazar-ı şâhânenizi (görüşünüzü, düşüncenizi) anladım. İrâde-i seniyeniz (emriniz) olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.

‘Muvaffak ol!’ hitâb-ı şahânesine mazhar olduktan sonra, huzurundan çıktım”.

Vakit tamam olunca, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının İstanbul`dan çıkması için İngiliz İşgal Komutanlığı`ndan alınan vizeler oluşturuldu. Murat Bardakçı bu vizelerin alınmasının bir zorunluluk olduğunu, İstanbul Boğazı`ndan geçerek İngiliz Donanması kontrolü altında bulunan Karadeniz`e çıkacak olan deniz vasıtalarının vizesiz olarak seyriseferine izin verilmediğini bunun için vize alındığını anlatır.

İngilizlerden alınan vize kayıtlarına göre vapurda 79 yolcu, altı at ve bir otomobil bulunmaktadır. Vapurda Mustafa Kemal ve heyeti 23 kişi, Üçüncü Ordu Kumandanı Refet Bele ile astsubay ve erler 27 kişi, vapur mürettebatı 24 kişi ve beş de sivil vardır.

Mustafa Kemal ve arkadaşlarını taşıyan, 1878`de inşa edilen ilk adı Trocadero olan ve 1910`da "Osmanlı Seyrisefain İdaresi" tarafından alındıktan sonra Bandırma adını alan bir vapurdu.

19 Mayısta Samsuna çıkan Mustafa Kemal Paşa, milli mücâdele bitene kadar İstanbul`la koordineli çalışmaya özen gösterdi.

Sultân Vahideddin’e gelince..Kimilerine göre vatan hâini, kimilerine göre İngiliz İşbirlikçisiydi. Çünkü yıllarca Türkiye`de okutulan tarih kitaplarında vatanı sattı diye yazılmış ve çizilmiş, böylece ecdâdına düşman bir nesil yetiştirilmişti.

Halbuki, tarihçi Murat Bardakçı`nın "Bir Devlet Operasyonu 19 Mayıs" adlı kitabında belirttiği gibi, geçmişi kötülemeden Osmanlı Devletinin zor şartlar altında isgâldeyken bile nasıl operasyon yaparak Mustafa Kemal`e ülkeyi kurtarma noktasında önünü açtığı, destek olduğu anlatılsaydı, bugün bâzı insanlar kalkıp Sultân Vahdettin’e, vatan haini diyemezlerdi.

Dünyada, geçmişine düşman olarak yetiştirilmiş başka bir millet bulamazsınız.

MUSTAFA KEMAL, SULTÂN VAHDETTİN İLİŞKİSİ

Sultân Vahdettin Abisi Sultân Mehmed Reşad`ın vefâtıyla 4 Temmuz 1918 tarihinde 57 yaşında tahta geçtiğinde 1. Dünya Savaşı devam etmekteydi. Mustafa Kemal Paşa haberi Avusturya`nın Kaplıcalarıyla ünlü, tatil cenneti Karlovy Very şehrinde Karlsbat Plaza`da aldı. (Sonraları Çekoslovakya sınırları içerisinde kaldı.Bizzat kendisinin kaleme aldığı 30 Haziran - 28 Temmuz 1918 tarihlerini içeren 6 adet defterde hatıralarını yazmıştır.)

Sultân Vahideddin`le 6 ay evvel birlikte Almanya ziyareti yapmışlardı. Filistin Cephesi görevinden 1917 Ekiminde istifâ edince (ileride 2.kez aynı göreve atanacaktır), Enver Paşa geri hizmet olarak Veliaht Şehzâde Vahdettin’in Almanya ziyareti heyetine vermişti. Bunu değerlendirmesi gerekiyordu.

Gerçi Alman ordugâhını ziyâretlerinden sonra Veliaht Şehzâde Vahdettin’e Alman Ordusundaki ordu komutanı prensleri göstererek "sizde bir ordu komutanlığı uhdenize alsanız benide kurmay başkanı yapsanız" teklifi, Türk Ordusunda böyle bir gelenek yok diyerek rağbet görmemişti ama şansını denemeliydi.

İstanbul`a geldi.. Yeni padişah Sultân Vahideddinden randevu aldı, görev istedi. Kısa sürede Mustafa Kemal Paşa Suriye Cephe Komutanlığına yeniden atandı.

Ancak Filistin-Suriye Cephesinde durumlar iyi gitmiyordu. Sayıca üstün İngiliz kuvvetleri karşısında sürekli geri çekilen Ordumuzun daha fazla kırılmaması için İstanbul’a da acilen mütareke yapılması içerikli telgraflar gönderiliyordu.

7 Ekim 1918`te Mustafa Kemal Paşa`dan âcil mütâreke yapılmasını içeren son telgraf geldikten kısa bir süre sonra İstanbul’da Ahmet İzzet Paşa Hükümeti mütareke istedi. Rauf Orbay Başkanlığında bir heyet hazırlandı ve 30 Ekimde Mondros Mütârekesi imzalandı. İmzadan sonra düşman donanması geldi Dolmabahçe önüne demirledi.

Mustafa Kemal Paşa, mütarekeden 10 gün sonra İstanbul`a gelince Tevfik Paşa`yı Sadrazamlığa (Başbakanlığa) getirmesini, kendisinede Harbiye Nâzırlığı verilmesini Sultân Vahidettin`den talep etti. 13 Kasımda Ahmet İzzet Paşa görevden alındı. Yerine Tevfik Paşa getirildi ama Tevfik Paşa Harbiye Nâzırlığınıda uhdesine almıştı.

Mustafa Kemal Paşa ise bir kaç ay sonra Anadolu’da Millî Mücâdeleyi başlatması için görevlendirildi. Sultân Vahideddin bu görevlendirmeyle, görev bölgesinde Mustafa Kemal Paşa’nın emrindeki güçlerden yeri geldiğinde istifadeyi ve yakında başlayacak olan barış görüşmelerine de arkasında bu gücün varlığını hissettirerek oturmayı planlamaktaydı.

19 Mayısta Samsuna çıkan Mustafa Kemal Paşa, 11 ay sonra Ankara’da kurulacak Büyük Millet Meclisine kadar İstanbuldaki süreci an be an takip etti. Koordinasyon tamdı. Hatta Milli Mücâdeleyi destekleyenlerin oluşturduğu Felah-ı Vatan Grubu baskıyla Damat Ferit`i 30 Eylül`de istifa etmek zorunda bıraktılar. Boşalan Sadrâzâmlık için Sultân Vahdettin`in görevlendirdiği Ali Rıza Paşa 2 Ekim`de hükümeti kurdu.

Bu değerlendirilmesi gereken iyi bir fırsattı. Mevcut meclisin âcilen daha net ve daha milli bir yapıya kavuşturulması gerekiyordu. Öylede oldu ve bu hükümet döneminde seçimler yapıldı.

Türk Hâkânı`nın onayladığı listeyle seçimlere gidildi. (Günümüzde de seçilecek milletvekillerini parti liderleri onaylıyor.) Meclis-i Mebûsan büyük ölçüde yenilenerek, hem meclisin önüne gelecek barış anlaşması hükümlerine gereği gibi müdahale edilebilmesi, hem de Anadolu`daki Milli Mücadeleye destek olunabilmesi için milli bir yapıya büründürülmüştü. Bu seçimde Sultân Vahdettin`in onayladığı listeden Mustafa Kemal Paşa Erzurum Milletvekili seçilmişti.

Osmanlı Devletinin Parlementosu Meclis-i Mebûsan, 12 Ocak 1920`de toplandı. Mustafa Kemal Paşa tedbiren bu toplantıya katılmamış, ancak katılacak milletvekilleri ile toplantı yaparak onlara kendisini meclis başkanı seçmelerini istemiş ve Misâk-ı Milli uyarısında bulunmuştu.

İstanbul`da toplanan meclis, Mustafa Kemal`i meclis başkanı seçmemiş, ancak 28 Ocak`ta 6 maddelik MİSÂK-i MİLLÎ`nin kabûl edilmesi kararını 168 milletvekilinden 162’sinin katılımıyla almış ve 17 Şubat`ta da ilân etmişti.

Meclis`in böyle bir karar alması işgâlcileri çılgına çevirdi ve Ali Rıza Paşa Hükümetini 3 Mart 1920`de istifa ettirdiler. Bu durum, tekrar Damat Ferit`in Başbakanlığa atanacak endişesini doğurmuş ve tedbirler alınmaya başlanmıştı.

Önce, Felah-ı Vatan grup başkanı ve bazı meclis başkanı vekilleri saraya giderek kabineyi kuracak kişinin mutlaka Kuvay-ı Milliye`nin uygun göreceği kişi olmalıdır şeklinde taleplerini ilettiler. Ardından Mustafa Kemal Paşa Türk Hâkânı`na telgraf çekerek milli mücadeleye destek verecek birinin hükümeti kurması gerektiğini bildirdi.

Bu talepler doğrultusunda İngiliz yüksek komiserinin isteğine rağmen Türk Hâkânı, son hükümette Bahriye Nâzırı olarak görev yapan ve Anadolu’da Kurtuluş Mücadelesi için toplanan Heyet-i Temsiliye ile Hükümet arasında nasıl hareket edileceği konusunda mutabakat çalışmaları yapmak için Amasya`ya giderek görüşmelere katılan Salih Paşa`yı 8 Mart 1920`de Hükümeti kurması için atadı.

Güven oylaması öncesi Anadolu`dan destek gelmeye başladı. Önce Kâzım Karabekir, ardından Mustafa Kemal Paşa’lar 10 Mart`ta kabineye güvenoyu verilmesi gerektiğini belirttiler. Ancak Salih Paşa Hükümeti güvenoyuna hazırlanırken, önce İtilaf Devletleri temsilcisinden İstanbul`un resmî işgâl yapılacağı konusunu içeren bir nota ardından 16 Mart 1920`de işgâl geldi.

Gözünü hırs bürüyen İngilizler, Meclisi ve bütün resmi dâireleri işgâl ederek tutuklamalara başladılar. Meclisi kapattılar. Hatta dahada ileri giderek Binbirdirek karakolunda uykuda askerlerimizi şehit ettiler.(Fatih`teki 16 Mart Şehitleri Caddesi ismi buradan gelmektedir.)

Mustafa Kemal`in dâvetiyle milletvekillerinin çoğu Ankara`da toplandı (84 vekil). İstanbul`da kapatılan meclis Ankara`da açılacak ve görevine devam edecekti.

Yukarıda anlatıldığı gibi geniş katılımlı meclis 37 gün sonra 23 Nisan 1920`de Ankara`da açıldı. Meclis Başkanı seçilen Mustafa Kemal Paşa, Başkomutanlık görevinide üstlenerek yeniden oluşturulan Türk Ordusuyla kurtuluş savaşı hazırlıklarını başlattı.(Başka bir yazı konusu olacak.)

Herkesçe benimsenen "Büyük Millet Meclisi" adı, daha sonra ilk kez 8 Şubat 1921 tarihli Bakanlar Kurulu Kararnamesinde, "Türkiye Büyük Millet Meclisi" (TBMM) olarak tescil edildi. Duâmız Gâzi Meclisimizin dünya durdukça durması yönündedir..


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.