Türk Ekonomisi
Ekonomik kalkınmada en sihirli formül; sermaye-yatırrım-üretim-ihracat ağırlıklı satış dörtgenidir. Ekonomik kalkınmada bir diğer önemli konu da kalkınmanın hangi kesim tarafından yapılacağının belirlenmesi ve bu belirlemede bu kesime verilen destektir. Ülkemiz maalesef yıllardır bu iki ana konuda etkin bir kalkınma stratejisi geliştirip uygulayamamıştır. Bu gün ihracat geçen yıllara göre büyük bir artış kaydetmiştir. Son beş yıldır gerçekten her yıl rekor düzeyde bir ihracat gerçekleşmiştir. Ancak her yıl da rekor düzeyde dış ticaret açığı olmuştur. Bu gün dış ticaret açığı 50 milyar dolara yaklaşmıştır. Yani ihracatımız artmıştır amma ithalatımız daha fazla artmıştır. Dış ticaret açığının yanısıra dış borçlarımızda da ciddi artışlar vardır. Bu gün 250 milyar dolar civarında dış borcumuz 900 milyar civarında da iç borcumuz vardır. Ekonominin, tek başına iktidar varlığı sebebiyle iyi gösterilmesinden ve ayrıca değişik sektörlerdeki spekülatif hareketlerin yine tek başına iktidardan dolayı çok az seviyede olmasından öteye ciddi bi hamle yoktur. Fert başına düşen milli gelir artmıştır ama bu 5.000-10.000 dolar seviyelerinin yani gelişmiş ülkelerin seviyesinden çok altta kalmış ve ayrıca bu artış alt gelir gurplarına yansımamıştır. İkincisi, yıllardır kalkınmada özel teşebbüsün esas alındığı söylenip durulduğu halde bu güne kadar özel teşebbüsü bir bütün olarak ve özellikle sermeye temini konusunda destekleyen bir politika takip edilmemiştir. Özellikle bankacılık sektörü belli güçlerin elinde kalmıştır. Son yıllardaki politika ile de bankacılık sektöründe bu defa yabancı bankaların ağılığı görülmüştür.Şu anda elimizde tamabcı ortaklığı kalmayan bir kaç banka kalmıştır. Ziraat Bankası, İşbankası, Vakıflar Bankası. Oyakbank bile yabancı ortaklığı tercih etmiştir. Özetle şu anda Türk ekonomisi tek başına iktidar varlığı sebebiyle renkli boyalarla boyanmaktan öteye ciddi bir atılım içinde görülmemektedir. Elbetteki Türk ekonomisi geçmiş yıllara göre belli sektörlerde çok büyük gelişmeler göstermiştir. Ancak diğer ülkelerin hızına bakıldığında bunun kafi olmadığı anlaşılmalıdır. Türk ekonomisini geliştirecek olan "Ekonomik Turancılık" anlayışı ile hareket etmeye yönelik tedbir ve planlamalardır.Yani her teşebbüs sermaye yönünden, yatırım yönünden ve üretim yönünden desteklenmeli ve diğer ülkelere marka olarak satışı yani ihracat geliştirilmelidir. Milli firmalarla asrımızın en büyük sömürü aracı olan ekonomide atılımlar, hakimiyetler sağlanmalıdır. Aksi takdirde belli dönemlerde yeni krizlerle karşılaşacak ve fakirlerimizi daha fakir, orta sınıfı da alt sınıf haline getirmekten kurtulamayacağız. Bahattin Dinçer
|