Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10219
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2294) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (426) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (149) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3432) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (199)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1681)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 25.01.2016 15:41:55

ULUSLARARASI İLİŞKİLER (5)

Z4
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZIYOR
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
(5)
- AKADEMİK PERSPEKTİF -

TÜRKİYE`DE FEMİNİZM
Kadınlar Halk Fırkası ve Nezihe Muhittin
Yaprak Zihnioğlu`nun Türkiye`de erken dönem kadın hareketine dair yaptığı dönemselleştirmeye göre:
1. İlk kadın mektubunun basında yer aldığı 1868`den II. Meşrutiyet`e (1908) değin olagelen hareketliliği ``Erken Dönem Osmanlı Hareket-i Nisvan-ı (1868-1908)´´;
2. II. Meşrutiyet ve Milli Müdafaa dönemlerindeki feminist etkinlikler,´´II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Feminizmi (1908-1922)´´;
3. Cumhuriyet`in kuruluş yıllarındaki düşünsel ve eylemsel etkinlikler,´´Birinci Dalga Cumhuriyetçi Feminizm (1923-1935)´´ diye nitelenmektedir.[29]
Bu çerçevede Nezihe Muhittin Birinci Dalga Cumhuriyetçi Feminizm çerçevesinde öncü kadınlardan biridir. Türkiye`de erkek-egemen tarih yazımı ve Taha Parla`nın ``atacılık´´ diye nitelendirdiği Atatürk`ü yüceltme kültü,[30] kurucu öndere vurgu yapan bakış açısı, uzun bir süre Türkiye`de kadın hareketi tarihini ve kadın tarihini baskılayan bir eğilim olmuştur. Zihnioğlu`nun da belirttiği gibi, Nezihe Muhittin, bu süreç içinde, yani ``Kadınlar hakları için mücadele etmeksizin bu haklar kendilerine Atatürk devrimleriyle verildi´´ tezinin egemen olduğu Kemalist tarih yazımı ile diğer öncü Cumhuriyetçi feministlerle birlikte toplumun belleğinden silindi, unutturuldu.[31] Nezihe Muhittin`i sosyal bilimler alanına ilk kez Zafer Toprak, Kadınlar Halk Fırkası`nın kurucusu olarak tanıttı.[32] Serpil Çakır, Nezihe Muhiddin`i, Kadınlar Dünyası dergisinin sahibi ve Müdafaa-i Hukuk-u Nisvan Derneği (1913) kurucusu Ulviye Mevlan (1893-1964) ile karşılaştırarak değerlendirdi. Nezihe Muhiddin`in Türk Kadını adlı kitabında, Ulviye Mevlan`ın isminin anılmayışına dikkat çeken Çakır, Ulviye Mevlan`ın sınıfsal kökeni itibariyle, ikinci eşi Rıfat Mevlan`ın Kürt milliyetçisi olması ve radikal fikirleri nedeniyle görece milliyetçi feminist bir çizgide yer alan Nezihe Muhiddin tarafından dışlanmış olabileceğini savundu.[33] Başka bir yapıtta, Nezihe Muhiddin`in Türk Kadını (1931) kitabı, feminist tarih yazımı bağlamında incelendi.[34]
1980 Askeri Darbesi ve Feminizmin Yükselişi
Türkiye`de 1980 askeri darbesinden sonra oluşan siyasi, ideolojik boşlukta feminizm, özellikle sol hareketin içinden gelen kadınlar için hem içerisinden geldikleri sol hareketin erkek-egemen, eril yapısını hem de kendi kimliklerini sorgulamaları için referans oluşturan bir öğreti oldu. Bu dönemde Batılı feminist kaynakların çevirisi kadar Türkiye`de Cumhuriyet öncesinde, Osmanlı döneminde kadın haklarına dair bir entelektüel ve toplumsal hareketin varlığı ve bu hareketin içinde Fatma Aliye, Emine Semiye, Halide Edip Adıvar, Ulviye Mevlan, Nezihe Muhittin gibi kadın öncülerin üstlendikleri roller keşfedildi. O zamana kadar ``Cumhuriyet ve Atatürk`ün Türk kadınlarına kazandırmış olduğu haklar´´ çerçevesinde yukarıdan anlatılan siyasi-toplumsal tarih, adeta kendi aktörleriyle buluştu. Özellikle geç Osmanlı dönemine ilişkin kadın yazını, kadın dergileri ve kadın örgütlerinin keşfi ve Cumhuriyet modernleşmesine dair benzer çalışmalar, kadınları önceki kuşaklardan kadınlarla buluşturdu ve onlara kolektif bir tarih bilinci kazandırdı. Tarihsel belleğin yeniden kazanımı, Türkiye`de kadınların politik bir özne olarak kamu sahnesine çıkabilmesi ve kamu gündemini etkileyebilmesi için çok önemli ve güçlü bir zemin oluşturdu. Burada Serpil Çakır`ın Osmanlı Kadın Hareketi başlıklı doktora tezi[35] ve Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı tarafından yürütülen bibliyografya, kadın hareketinin belgelenmesine dair dokümantasyon, biyografi ve kronoloji çalışmalarının[36] Türkiye`de hem kadın hareketinin tarih yazımında hem de genel olarak kadın çalışmalarında ve kadın hareketinde yeni bir devir açtığını, o güne kadar gelen hâkim kadın hakları söylemini değiştirdiğini vurgulamak gerekir. Sosyal bilimler alanında Batılı kaynakları yakından izleyen, çoğunluğu kadın akademisyenler, Türkiye toplumunun ataerkil yapısını ve kadının Cumhuriyet reformlarına rağmen süregiden ikincil statüsünü derslerinde, makalelerinde, kitaplarında tartıştılar ve aktivist kadın gruplarıyla paylaştılar.[37] Böylece 1980`li yılların ikinci yarısında ve 1990`lı yıllarda üniversitelerde kadın hareketiyle sürekli dirsek teması içinde olan, ondan beslenen ve onu besleyen bir akademik feminizm damarı oluştu. Feministler Türk modernleşmesinin ve modern ulus devletin kuruluş aşamasında etkin olan ``devlet feminizmi´´nin eleştirisini yaparak devletten ve erkeklerin egemen olduğu siyasi parti ve örgütlenmelerden bağımsız bir kadın hareketini savundular. 1980`li yıllardan bugüne kadar kurdukları sivil toplum örgütleri, kadın dergileri ve yürüttükleri kampanya ve eylemlerle Türkiye`nin kamuoyunda kadınlar adına ve kadınlar için siyaset yapma yönünde baskı oluşturup ``kadın gündemi´´ yarattılar. Öyle ki artık bütün siyasi partiler, seçim bildirgelerinde kadın seçmene yönelik bazı vaatler vermek zorunda kalıyor. Türkiye`de kadın hareketinin yarattığı baskı, Avrupa Birliği`ne üyelik süreci ve Birleşmiş Milletler bünyesinde yürütülen Dünya Kadın Konferansları ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), devletin yasal düzenlemelerde cinsiyet eşitliğini sağlamak, kız çocuklarının ve kadınların eğitimi, kadın sağlığı, kadın istihdamı ve kadınlara karşı şiddetin önlenmesi konusunda kadınlar lehine müdahil olmasını zorlamıştır.
Kürt Kadın Hareketinin Oluşumu ve Mücadelesi
Kürt hareketi başlangıçta ulusal mücadele temelinde kurulan ve 1974`lere dayanan bir geçmişi olsa da esas olarak 1985 yılında silahlı ve siyasal mücadelesiyle gündeme oturan bir harekettir. Kürt kadınları bu hareketin içinde kendi özgün yapılanmalarını oluşturdular ama tabii ki bu çok çabuk olmadı. Örneğin kadınların gerillada komutan olması, çok ilericiyim diyen erkek gerillaları bile rahatsız etmiş dönem dönem. Çünkü bir kadının iyi silah kullanması, karar alması, öncülük yapması hemen kabullenilememiş.[38] Özellikle 1988 sonrasında bu tür tartışmalar sık yaşanmış ama 90`lı yıllara gelindiğinde özgün kadın yapılanmasına gidilmiş 2000`lere gelindiğindeyse Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) kurulmuş.[39] Parti programında sadece demokratik devrimin ortadan kaldırmakla yükümlü olduğu kurumlar arasında &8216;kadının kölece bağımlılığı` şeklinde değinilen ve 1980`li yılların başlarında daha çok Marksist yaklaşımın tekrarı niteliğinde işlenen &8216;kadın sorunu` 1986 yılından itibaren hareket içerisinde üzerinde en fazla konuşulan, yazılan ve tartışılan konu haline gelmiştir. Nitekim gelişmeler de bu yönde olmuştur. 1988`den itibaren gerçekleştirilen halk gösterilerinde kadınlar yer aldılar. 1988-1992 yılları arasında yoğun halk gösterilerinin yaşandığı süreç, kamuoyunun ilgisinin harekete yönelmesine yol açtı. Başlangıçta sağlamakta güçlük çekilen kamuoyu ilgisi ve toplumsal destek, önemli ölçüde kadınların seferber edilmesiyle sağlanabildi. 1991 yılında Irak`ın kuzeyinde bir buçuk milyona yakın Kürt mültecinin İran ve Türkiye`ye gelmelerine yol açan gelişmelerin yarattığı duygusal atmosferin de etkisiyle hareketin &8216;dağ kadrosu` genişledi. 1990-1992 yılları arasında büyük bölümü kentlerden ve üniversitelerden olmak üzere örgüte yoğun bir katılım oldu. Bu süreç içinde hareketin dağdaki ve kentlerdeki cinsiyet kompozisyonu değişti. Üniversitelerden, kentlerin varoşlarından ve kırsal alandan çok sayıda genç kadının da katılımı sonucu, 1993 yılında örgütün &8216;dağ kadrosu`nun üçte birini kadınlar oluşturuyordu.
DEVAMI 6 DA




Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.