Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10219
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2294) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (426) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (149) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3432) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (199)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1681)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Security.İŞNET - (Ziyaretci) 14.08.2016 22:14:56

Türkiye`nin Yeni Rusya Politikası

Türkiye`nin Yeni Rusya Politikası


Putin`in 15 Temmuz gecesi verdiği güçlü desteği Avrupalı liderler verseydi
ve Ankara`ya peş peşe ziyaretlerde bulunsalardı bugün "Türkiye- AB baharını"
konuşuyor olurduk.

Salı günü St. Petersburg`taki Erdoğan- Putin görüşmesi uluslararası
kamuoyunda canlı bir tartışma yarattı.
Görüşmenin "Batı`ya sinyal" olduğunda uzlaşan Avrupa medyası, Türkiye-Rusya
yakınlaşmasını "kaygı verici," "sinir bozucu" ve "Avrupa`ya provokasyon"
olarak değerlendirmeyi seçti.
"Otoriter-popülist iki liderin", "Çar ve Sultan`ın uzlaşması" olarak sundu.
Bu ifadelerin arkasındaki temel endişe ise söz konusu yakınlaşmanın
Ankara`nın ittifak tercihlerini değiştirecek bir yöne gitmesi ihtimali.
Zira Moskova ve Ankara sadece ikili ekonomik ve ticari ilişkileri tamir
etmekle kalmıyor.
Aynı zamanda uluslararası dengelere etki edebilecek stratejik bir düzlemi de
kurmaya çalışıyorlar.
Ortak enerji yatırımlarının (Akkuyu, Türk akımı vs.) yanı sıra Suriye
dosyasında da özel bir işbirliği geliştirmeye gayret ediyorlar.
24 Kasım`da Rus jetinin düşürülmesinin ve 9 aylık gerginliğin sebebinin
Suriye iç savaşı olduğu hatırlanırsa bu alandaki ihtilafları yönetme çabası
çok değerli.
Askeri-istihbari-diplomatik yetkililerin katıldığı üçlü mekanizma Türkiye-
Rusya arasındaki temel gerginlik noktasını kontrol altına almakla
kalmayacak.
İki ülkeye daha geniş bir işbirliği yapabilme alanı yaratacak.
Yakınlaşma, Karadeniz, Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Doğu Akdeniz gibi kritik
bölgelerdeki sorunlarda konu bazlı yeni değerlendirmelerin kapısını
açabilir.
Tıpkı Obama Yönetiminin Ortadoğu`daki klasik müttefiklerini yalnız bırakan
politikasının bölgesel güçler arasında yeni ittifak arayışları yaratması
gibi.
Yine 15 Temmuz gecesi kötü sınav veren Batı başkentleri Putin`in
Türkiye`deki Batı şüpheciliğini kullanmak istemesinden kaygılılar.
Bu kaygıyı daha ileri seviyeye taşıyan analizler de görmek mümkün.
Putin`in "Avrupa`yı Türkiye üzerinden çökertmek istediğini", hatta "NATO`yu
çözme hayali" ile Ankara`yla yakınlaştığını düşünenler de mevcut.
Nitekim NATO`dan Türkiye`nin üyeliğinin "tartışma konusu olmadığı"
açıklaması geldi.
Erdoğan ve Putin`in güçlü liderliği ve pragmatizmi ile sağlanan
yakınlaşmanın Türkiye`yi Batı karşıtı, Avrasyacı bir eksene taşıması
ihtimali bulunmuyor.
Ankara ittifak ya da eksen değiştirmenin peşinde değil.
Ancak bu yakınlaşmanın Türkiye`nin Batı ittifakları içindeki yerinin ve
müttefiklik ilişkisinin mahiyetini etkileyebilecek bir gelişme olduğu da
gözden kaçmamalı.
Zira Türkiye, ABD`nin ve AB`nin Suriye iç savaşının olumsuz etkileri
konusunda Ankara`ya yardımcı olmamasından, hatta yeni sorunlar yaratmasından
ziyadesiyle rahatsız.
PKK-PYD`ye verilen destek, Suriyeli göçmenlerin yükü ve son üç yıldır devam
eden Türkiye karşıtı uluslararası kampanya bunlardan bazıları.
En son bunlara 15 Temmuz`da gösterilen aymazlık ve FETÖ konusu da eklendi.
Türkiye`nin AB, NATO ve ABD ile ilişkilerindeki sorunları gidermek için
"eksen kayması" alarm zillerini yeniden çalmanın faydası yok.
Ya da Türkiye`nin "güçlü müttefik ülke" olduğunu tekrarlamanın da katkısı
bulunmuyor.
Yapılması gereken öncelikle Türkiye`nin güvenlik tehdidi algılarına ve
hayati önceliklerine saygı duyulması.
Türkiye ile Batı arasındaki eskimiş müttefiklik ilişkisinin yeniden
tanımlanması gerekiyor.
Hem AB hem ABD nezdinde.
15 Temmuz bunun için iyi bir fırsattı.
Yeni bir başlangıç için Batı demokrasilerine "yakışacak bir moral destek"
verilebilirdi.
Düşünün, Putin`in 15 Temmuz gecesi verdiği güçlü desteği Avrupalı liderler
verseydi ve Ankara`ya peş peşe ziyaretlerde bulunsalardı bugün Türkiye-
Rusya "ikinci baharı" yerine "Türkiye- AB baharını" konuşuyor olurduk.
AB ve ABD Türkiye politikasını gözden geçirmeli.
İlki Suriyeli göçmen akını endişesiyle, ikincisi de DAEŞ karşısında PYD
takıntısı ile "müttefiklik" ilişkisini zehirlemekte.
Batı başkentlerinin asıl Türkiye gündemi bunlara odaklanmalı.

[Sabah, 12 Ağustos 2016]


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.