Tunus’ta ‘demokrasi deneyimi’ ve karşı devrim girişimleri
Tunus’ta ‘demokrasi deneyimi’ ve karşı devrim girişimleri 11 Haziran 2022
Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com
Dünya, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal savaşına kilitlenirken, dünyanın çeşitli bölgelerinde ve ülkelerinde yaşanan gelişmeler dikkatlerden kaçıyor.
Bunlardan biri ise Tunus’ta yaşanan ‘demokratik rejimi’ kurtarma mücadelesidir.
Tunus, “Yasemin Devrimi” adını verdiği, Arap dünyasının ise “Arap Baharı” olarak isimlendirdiği sürecin doğum yeri olan ülke olarak bilinir.
17 Aralık 2010’da başlayan sokak gösterileri, ülkeyi 23 yıl boyunca demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin bin Ali’nin 14 Ocak 2011’de yakın ailesini de yanına alarak ülkeden kaçmasıyla sonuçlandı.
Halk devrimiyle başlayan değişimler ve demokrasi deneyimi girişimleriyle Tunus’ta yeni bir dönem başlamış oldu.
Yani tek adam yönetiminden demokrasiye yönelişin önü açıldı.
Ancak, Tunus halkı şimdi birçok zorlukla elde ettiği demokratik kazanımları korumak için mücadele ediyor.
Tunus’ta siyasi ve ekonomik sıkıntıları bahane eden Cumhurbaşkanı Said, 25 Temmuz 2021’de aldığı “olağanüstü kararlar” ile parlamentoyu feshetmesiyle başlayan siyasi kriz artarak devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in ilan ettiği 25 Temmuz 2022’de Anayasa değişikliği için referandum, 2022 sonunda ise erken seçim yapılacağına kararına karşı çıkan bir dizi parti ve sivil topluk kuruluşları ile Raşid el-Gannuşi’nin liderliğindeki Nahda Hareketi’nin önderlik ettiği Ulusal Kurtuluş Cephesi, siyasi krizi çözmek amacıyla “paralel diyalog” önerisinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Kays Said’in emriyle feshedilen ‘Milli Meclis’ genel seçime kadar kapalı kalmasına karşı çıkan Ulusal Kurtuluş Cephesi, meclisin itibarına kavuşması ve halk devrimiyle kazanılan demokratik rejim ile anayasanın korunması için referandum ve seçim yerine tüm siyasileri temsil edecek bir “Ulusal Kurtuluş Hükümeti” kurulmasını şart olduğu görüşünde.
•
Tunus halkı, karşı devrim arayışını sürdürenlerle devrimle birlikte elde edilen demokratik rejimi korumaya çalışanlar siyasiler olarak üzere ikiye bölünmüş durumda.
Bilhassa Cumhurbaşkanı Said, tarafından ‘Tunus için yeni bir anayasa’ hazırlamakla görevlendirilen Sadık Belaid’in, 2014 anayasanın ilk bölümünde yer alan ve “özgürlük ve onur devriminin meyvelerinden biri” olarak kabul edilen “Ülkenin dini İslam’dır” ibaresini çıkarma eğilimini büyük bir siyasi ve toplumsal tartışmaya yol açtı.
Sol tandanslı bazı siyasi parti ve örgütlerle Fransa başta olmak üzere dış güçlerin bu parti ve örgütler üzerindeki etkisiyle Tunus’ta bir oyun tezgâhlandığı açıktır.
İslam karşıtlığı esas alınarak hazırlanmak istenen ‘Yeni anayasa’, geçmiş yıllarda hüküm süren kimlik mücadelesi tartışmasını beraberinde getireceği ve ülkede büyük bir siyasi kaosa sebep olacağı kesindir.
Unutulmasın ki, Tunus halkı Müslümandır ve bu değişime müsaade etmeyecektir.
Tüm yetkileri kendinde toplayan Cumhurbaşkanı Said, Anayasa’nın 80. maddesini işlettiğini ve bu yüzden ülkede köklü değişimler için başlattığı girişimlerin de haklı olduğunu savunurken, Anayasa ve demokratik rejimi korumayı amaçlayan siyasiler tarafından ise Cumhurbaşkanı Kays Said’in girişimleri, halk devrimine darbe olarak değerlendiriliyor.
Ülke içindeki siyasi bölünme ve tartışmalarla yükselen siyasi tansiyonun bir türlü düşürülememesi, Tunus’ta demokrasi deneyiminin, zorlu bir süreçten geçtiğini gösteriyor.
Dost ve kardeş ülke Tunus’ta bir an önce halkı temsil eden milli ve manevi değerler dikkate alınarak siyasi istikrarsızlığın son bulması yönünde bir uzlaşmaya varılması dileğiyle…
|