Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10219
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2294) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (426) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (149) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3432) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (199)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1681)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Suat GÜN - (Ziyaretci) 27.01.2016 19:51:18

SURİYE MESELESİ

SURİYE MESELESİ 26 Ocak 2016


Medyada şu haberler geldi geçti. Dünya Yahudiler Birliği ve Vatikan anlaştı, Müslümanların başına yeni bir çorap örülüyor. Batı dünyası İran`a yol verdi, yaptırımlar kalktı, İran`ın önünü açtılar, İslam içi çatışma kızışacak. Rusya, Çin, İran ve Hindistan diğer Asya ülkeleriyle birlikte ``Asya Merkez Bankası`nı´´ kurdu, Asya, ABD`ye kafa tutacak! IŞİD`i de üstümüze saldılar. Rusya, Suriye`de tamamen Türkiye aleyhine çalışıyor. Her taraftan kuşatılıyoruz? Vs, vs&8230;
2011 yılında başlayan Suriye olayları hızla yayıldı. Muhalifler 2012`de Suriye`nin birçok bölgesine hâkim oldular. Şam rejimi Hama, Humus, Lazkiye, İdlip hatta Şam`da bile kontrolü kaybetti. 2013`e kadar Esad`ın gideceği, Türkiye`ye yakın ılımlı muhaliflerin işbaşına geleceği kesinleşmişti. Birden bire sahaya IŞİD girdi; daha doğrusu ABD, İŞİD i devreye soktu. Ilımlı muhaliflerin ele geçirdiği bölgeleri bir bir işgal etti, rejim güçlerini batıya doğru sürdü. Suriye Kürtlerine saldırdı PYD güçlerini Kobani ve Telabyad`da sıkıştırdı. Bu noktadan sonra ABD IŞİD`e yeter dedi, devreye girdi PYD`nin zayıflamasını engelledi, Suriye`nin IŞİD`in kontrolüne düşmesini önledi.
IŞİD`in sahaya girmesiyle birlikte ılımlı muhalifler zayıfladı, Rakka, Deyrozer, Palmira rejimin ve muhaliflerin elinden çıktı. Rejim çöküşe geçti, zayıfladı. PYD güçleri merkezi konuma yükseldi ve kuvvetlenerek çıktılar. Batıya doğru yönelerek Kobani`yi aldılar, Carablus`a göz koydular. Netice`de başlangıçta rejim geriledi, zayıfladı, muhalifler güçlendi, IŞİD`in devreye girmesiyle birlikte muhalifler zayıfladı, Kürtler kuvvetlendiler. Son zamanlarda Rusya`nın devreye girmesiyle birlikte muhalifler ağır darbe aldılar. Sahada Rejim, PYD (Kürtler) ve IŞİD kaldı.
ABD, Suriye iç savaşının uzun süreceğini ilan etti. IŞİD güçlerinin kısa sürede yenilgiye uğratılamayacağını, muhaliflerin yetersiz olduğunu, rejimin bir müddet daha ayakta kalması gerektiğini her zeminde ifade etti. Esad rejiminin bir müddet daha iş başında kalmasını temin etmek için Ilımlı muhaliflere destek vermedi.
Rusya sahaya Eylül ayında girdi. Muhalifler İdlip`e büyük ölçüde hâkim olmuşlardı, Hama Humus`a sarktılar, Lazkiye`ye doğru yöneldiler. Bu defa muhalifleri Ruslar üzerinden ateş altına aldılar. Türkiye`ye yakın ılımlı muhaliflerin Halep &8211;İdlip-Lazkiye hattına hâkim olmasını istemediler. Bu planın ABD`nin izni olmadan yapılamayacağı açıktır. Nitekim ``eğit donat projesinin´´ ABD`nin bilinçli engellemeleriyle iflas ettiği bilinmektedir. Türkiye`ye açıktan karşı çıkmak yerine satranç tahtasında başka bir piyonu devreye sokarak hamle yapmaya, Türkiye`yi geriletmeye devam ediyorlar.
Esasen ABD müttefiki AB ile de ciddi bir rekabet içinde bulunuyor. Özel ilişki içinde bulunduğu İngiltere üzerinden AB`yi kontrol etmeye çalışırken, enerjiyi ve enerji yollarının kontrolü bakımından kendi denetiminin devam etmesini istiyorlar. Katar gazının Ürdün ve Suriye üzerinden Türkiye`ye ulaşması Rusya ve ABD`nin AB üzerindeki denetimini büyük ölçüde engeller. Bu durum her iki devletinde işine gelmez. İsrail için güvenlik demek; Suriye iç savaşının kangrene dönüşerek devam etmesi; Mısır, Suriye ve Irak gibi dişli rakiplerin tasfiye edilmesi Ortadoğu`daki iç savaşın en az çeyrek asır sürmesi demektir. İsrail savaşın bitmesinden yana değildir. İstikrar değil, istikrarsızlık istemektedir.
Şu an Suriye`yi fiilen en az 3`e bölmüş durumdalar. Kuzeyde Kürtler; ilave olarak Kürtlere Carablus`u vermek istiyorlar. Güney doğuda IŞİD, batıda rejim güçleri ve Halep ve civarı bölgede muhalifler etkin durumda. ABD+ İsrail lobisi Carablus-Azez-İdlip hattının ılımlı muhaliflerin veya IŞİD`in elinde olmasını istemiyor. Carablus IŞİD in elinde kalırsa; IŞİD`in Sünni olması sebebiyle ileride Ürdün ve Türkiye ile gaz geçişi için anlaşabileceğini değerlendiriyorlar. Türkiye; Katar`dan aldığı gazı Ürdün ve Sünni IŞİD bölgesi üzerinden Avrupa`ya taşıyabilir diyorlar. Bunu tamamen önlemek istiyorlar. Bunun için bu bölgeyi Kürtlere hediye etmek, Türkiye`nin güneyine bir set çekmek istiyorlar. Doğu Akdeniz Suriye`sini rejime tekrar vermeyi bölgeyi Türkiye`ye tamamen kapatmak istiyorlar. Planın karmaşık olması ve hesap içinde hesap yapılmasının ve Rusya`nın buraya getirilmesinin sebebi budur.
Kendilerinin yapamadığını Rusya`ya yaptırarak hem Türkiye ile doğrudan çatışmaya girmiyorlar, hem Türkiye`nin tezlerine paralel söylemleri ifade ederek, Türkiye`nin isteklerini ustaca ret ediyorlar. Bunun temel amacı Türkiye`yi kalıbında tutmak, AB`nin enerji yolunu kesmek, Türkiye`nin güvenilir ve ucuz enerji kaynaklarına yönelmesine mani olmak, enerji pazarlamasından cari açığını finanse edecek kârlar elde etmesini engellemek, Soğuk Savaş dönemindeki rekabet şartlarını canlandırıyormuş imajını vererek rakipleri kontrol altına almak, Türkiye`nin Ortadoğu ile irtibatını keserek büyük güç olmasını engellemek olduğu anlaşılıyor.
Elbette düşman Türkiye`yi güçlü görmek istemez. Türkiye`nin imparatorluk geleneği olduğunu bütün dünya biliyor. Kısa zamanda Balkanlardan -Aden Körfezine kadar olan alanın Türkiye`nin hegemonyasına girebileceğini değerlendiriyorlar. Türkiye`nin dışarıya yönelmesini engellemek için PKK`yı azdırdıkça azdırıyorlar. PKK`nın operasyonel gücünün Nisan ayına kadar fiilen çökeceği anlaşılmaktadır. (ABD bu gücün tamamen çökmesini önlemek için Başkan Yardımcısı Biden`i Türkiye`ye göndermiştir.) Gelecek günlerde PKK`nın tek tük bireysel eylem yapabilecek kapasitenin dışında pek gücü kalmayacağı görülmektedir. Bu durum Türkiye`nin elini kuvvetlendirecektir. Suriye sahasındaki Rus gücünü de çökertmek lazımdır. Rusya, Türkiye`yi engellemek üzere batının üstümüze saldığı son ihtiyat gücüdür. Batı kimi kime karşı destekleyeceği noktasında iyice şaşırmış, metanetini kaybetmiş ve bunalmıştır. Oyun kurma kapasitesini kaybetmek üzeredir. Asya Pasifik`te inisiyatifi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. K. Kore`nin Hidrojen Bombası denemesi, Rusya ve Çin`in Dünya Bankası ve IMF dışı finansal yapı kurma arayışları ABD`yi tedirgin etmektedir. Türkiye bölgede bu şekilde zayıflatılmaya devam ederse, ABD`nin küresel liderlikte sonun gelmesi kaçınılmaz olacak, Ortadoğu`daki en güvenilir müttefikini elden kaçıracaktır. Amerika, İsrail`in güvenliği uğruna stratejik avantajlarını bir bir kaybetmektedir. Para sihirbazları üzerinden oyun kurmanın, küresel nefret doğurduğu ve bunun faturasının Amerikan halkına çıkartıldığı görülmelidir. Amerikan yönetimleri Yahudi lobisinin uydurduğu stratejik gerekçelere inanarak, onların teolojik hurafelerine göre hareket ederek küresel liderliğini koruyamaz. Küresel kaos politikasının sonuna gelinmiştir. Bunda ısrar etmek kendi ayağına kurşun sıkmaktır. Amerikan liderliği küresel akıl dağıtmak, kaos çıkartmak yerine dünyada huzuru temin edecek politikalara yönelmek zorundadır.
Türkiye`nin Batıyı yola getirmesinin temel dinamiği Suriye`de Rusya`yı yüz kızartıcı mağlubiyete mahkûm etmektir. Bu yapılmadığı takdirde içeride PKK üzerinden yapacakları baskıyı artırdıkça artıracaklardır. Bu baskının hafifletilmesi için dışarıya çıkarak sınır dışına hâkim olarak kırılabilir. Türkiye`nin bu dönemde ``propaganda ve medya´´ gücüne ağırlık verirken ``özel harp teknikleriyle´´ Esad güçlerini ve Rusya`yı mağlup edecek araçlar üzerinde çalışmalıdır.
Rus bombardıman ve katliam resimlerini batı medyasına sürekli servis ederek vahşeti duyurmalıdır. Yeni mülteci dalgaları geliyor diye batıyı korkutarak Rusya`nın ileri gitmesine mani olmak için çabaları yoğunlaştırabilir. Bunun dışında Suudi ve Katar`ın silah desteğini organize ederek Türkmen dağında Rusları ve Esad`ı mağlup etmeye zorlayabilir. Buralar Türkiye`nin arka bahçesidir. Bu ve buna benzer mukabeleler yapılırsa; Batı, Türkiyesiz denklem kurulamayacağını öğrenir.
Batı, düşündüğü diğer bir yedek plana göre IŞİD`i Cerablus`tan çıkartmak için Türkiye`yi Suriye`ye sokmak istiyor olabilir. Türkiye Suriye`ye girerde çıkmazsa ne yaparım diye korktuğu görülüyor. ABD ile Rusya`nın anlaştığı Suriye planı 3`e bölünmüş ve içinde Türkiye`nin etkin olmadığı taşeron olarak kullanıldığı bir plandır.
Batının sorunu Türkiye`nin Suriye`ye girerse nasıl çıkartacağı sorunudur. Carablus`da IŞİD`in bulunmasını da tehlikeli buluyorlar. Carablus`un Türkiye`nin eline geçmesini de tehlikeli buluyorlar. Türkiye Suriye`ye girerse acaba Arap Birliği`ni devreye sokarak nasıl yapabiliriz, nasıl çıkartabiliriz, onu düşünüyorlar. Arap topraklarını Türkiye işgal ediyor, diye yaygara çıkartabilirler mi? Irak, Şengal `de de aynı şeyi yaptılar, yapıyorlar. Esas amaçları bölgeyi PYD`ye hediye etmek. Bunu başarabilmek için her yolu deniyorlar. Plan tutmazsa Carablus ve Halep`i ESAD`a geri verecekler.
Türkiye meseleyi sadece Carablus olarak değil Lazkiye-İdlip- Halep üçgenini içine alan Türkmen Dağı olarak düşünmeye mecburdur. Burası Türkiye`nin ayağa kalkışının kilit taşıdır. Rusya satranç tahtasında batının ileri sürdüğü son hamledir, son ihtiyattır, bu gücün yedeği yoktur. Son ihtiyatı yenen zaferi kazanır. Burada gerekli dirayet gösterilmezse içeride PKK ile beraber 2050 ye kadar Türkiye`nin ufkunu kapatırlar. Taarruz en iyi savunmadır, hesaplı cesaret en iyi harekât tarzıdır.









Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.