Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10186
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2281) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (422) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (846) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (542) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (623) | Türk Dünyası (888) | Şiir (77) | Sağlık (185) | Diğer (3429) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (198)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (275)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1673)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Mehmet KOÇAK - (Ziyaretci) 17.04.2024 18:00:35

Ortadoğu, tehlikeli bir sürecin içine sürükleniyor

Ortadoğu, tehlikeli bir sürecin içine sürükleniyor
17 Nisan 2024


Mehmet Koçak İletişim: kocak61mehmet@gmail.com


İran uzun zamandır belli aralıklarla devam eden İsrail saldırılarına karşı uzun vadeli bir “stratejik sabır” politikası izledi. Ancak en son olarak Şam’daki İran Büyükelçiliğine saldırı, bardağı taşıran son damla oldu ve “sabrın da bir sınırı var!” diyerek 1979 İslam Devrimi’ne kadar uzanan onlarca yıllık düşmanlığa rağmen, İran, ilk kez doğrudan İran topraklarından İsrail›i hedef almış oldu.

İran Devrim Muhafızları Ordusu, İsrail›e onlarca insansız hava aracı (İHA) ve füze fırlatarak büyük bir gerilimi tetikleyebilecek bir saldırı gerçekleştirerek Birleşmiş Milletler (BM) Anlaşması’nın 51. Maddesine uyarak doğal meşru müdafaa hakkını kullanmış oldu.

Çünkü 1 Nisan’da Şam’daki konsolosluğuna düzenlenen ve İran Devrim Muhafızları Ordusundan 2’si general rütbesinde toplam 7 kişinin hayatını kaybettiği saldırıya karşılık verme hakkı doğmuş oldu.

Bu hakkı İran’ın ne zaman ve nasıl kullanacağı dünya başkentlerinde merak edilen bir konuydu.

Yani İran’ın İsrail’e misillemede bulunacağı biliniyor ve bekleniyordu.

Zira İran topraklamağı kabul edilen diplomatik bir binaya böylesi büyük bir saldırı elbette milli onurun korunması adına karşılıksız bırakılamazdı.

Ayrıca, İran’da çeşitli halk katmanlarında İsrail’e duyulan nefret ve kin ile intikam alma duygusunun kontrole alınarak yükselen tansiyonun düşürülmesi, ayrıca rejimin itibarının korunması için İran’ı harekete geçmeye mecbur kaldığı bir gerçektir.



İran yönetiminin kararlılığını ve ordusunun caydırıcı bir güce sahip olduğunun yanında füze ve insansız hava araçlarının kapasitesini göstermenin de amaçlandığı misilleme sonuçları itibarıyla istenilen ve beklenen seviyede başarılı olamadığı ise bir diğer gerçektir.

İran isteseydi ani bir saldırıyla ve çok daha güçlü bir şekilde saldırır ve İsrail’e büyük zayiat verebilirdi ancak vermedi. Çünkü “İsrail’e büyük kayıplara sebep olacak bir saldırı gerçekleştirmenin bedeli de ağır olur” endişesiyle İran’ın, bilerek ve vaziyeti kurtarma adına cevap vermiş olmak için misillemede bulunmuş ancak büyük zaiyata sebep olmamaya özenle dikkat ettiği anlaşılmaktadır.


İran’ın İsrail veya ABD ile gizli bir pazarlık yaptığı veya işin içinde ‘danışıklı dövüş’ olduğu kanaatinde değilim.

Ancak İran’ın cevabı, ‘savaşa dönüşmeyecek ancak itibarını koruyacak bir saldırı hamlesi’ olduğu açıktır.

Nitekim, İran füzelerin fitini ateşleyip, İHA’ları harekete geçirdiği anlarda “bir dünya savaşı başlıyor” korkusu içinde dünya kamuoyu nefesini tutmuş beklerken, birkaç saat içinde saldırının şekli ve devamındaki gelişmelerin seyri, saldırının bir savaşa dönüşmeyeceğini göstermiş oldu.

Çünkü İran’ı savaşa çekmek ve ABD yardımıyla İran’ı tehdit olmaktan çıkarıp bir kahraman olmak isteyen Netanyahu’ya rağmen ABD ve İran yönetimleri kendi çıkarları gereği savaş istemedi ve de istemiyor.

İran, saldırıda kullandığı füze ve İHA’ları ABD ve İngiltere’nin havada imha edebileceği ve birçoğunun ise İsrail’in ‘Demir Kubbe Sistemi’ne takılacağını bildiği halde, mecbur olduğu için iç kamuoyunu rahatlatma adına saldırılarını kontrollü bir şekilde başlatmış oldu.

Nitekim İsrail’in savunma önlemlerini alması için yeterli zamanı tanıyan İran’ın daha fazla zarar ya da zayiat vermeye niyeti olmadığı anlaşılmış oldu.

Ancak Binyamin Netanyahu isimli maceracı oyuncu, Ortadoğu’nun dengelerini değiştirecek yeni savaşlar için İran’a saldırmaya hazırlandığını çekinmeden açıklaması bir meydan okumadır.

ABD, bir yandan “savaşa dahil olmayız” derken, diğer yandan “İran ve onun uzantılarının tehditlerine karşı İsrail’in güvenliğine olan taahhüdümüz sarsılmaz” diyerek sınırsız desteğini teyit etmesi İran ve bölge ülkelerine açık bir tehdittir.

Önemle ifade etmek isterim ki:

Ortadoğu, zannedildiğinden çok daha tehlikeli bir döneme hızla sürüklenmektedir.

Eğer, Netanyahu canavarı durdurulmaz ise savaş tüm bölgeye yayılır ve Ortadoğu bir cehenneme dönüşür.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.