Mursi`ye idam..
Mursi`ye idam...
Mehmet KOÇAK
Mısır`daki Firavunî Sistem maalesef hâlâ devam ediyor. Despotçu darbecilerin emirleriyle gerçekleştirilen toplu katliamlarla, mahkemelerde sürdürülen davalarla, tutuklamalar ve siyasi baskılarla kelimenin tam anlamıyla Mısır`da eşi benzeri görülmemiş bir zulüm yaşanmaktadır.
Mısır tarihinde halk tarafından 52 oyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammet Mursi ve ``İhvan Hareketi´´ olarak bilinen Müslüman Kardeşler Teşkilatı`nın lider ve tüm yönetim kadroları ile tanınmış büyük İslam âlimi Yusuf El Karadavi hakkında göstermelik mahkeme idam kararı verdi. Bu idam kararları Mısır`ın yeni Firavunu El Sisi`nin emriyle devam eden sindirme ve imha hareketinin bir devamıdır.
El Sisi ve onun oluşturduğu Firavunlar Çetesi bu oyunda birer piyondur. Bu ihanet oyunu ``Küresel Sistem´´in senaristleri tarafından yazılmakta ve aktörleri tarafından yönetilmektedir.
Hedef, ``Küresel sistem´´i sorgulayan ve ona karşı bir duruş sergileyen siyasi hareketleri yok edip işbirlikçileri iktidara taşımaktır. Bugün Libya, Tunus, Irak ve Mısır başta olmak üzere İslam dünyasında yaşanan darbeler, iç savaşlar ve sürdürülen zulüm hep o oyunun birer parçasıdır.
``Küresel Sistem´´in Ortadoğu`daki önceliği ``İsrail`in güvenliğidir. ABD öncülüğündeki Batı emperyalizminin kurduğu bu ``Küresel Sistem´´in bu önceliği de nazari dikkate alarak gizli oyunları yerel işbirlikçilere sahneletmesinin asıl sebebi ise doğal kaynaklarına el koyup, devasa bir birikime sahip olmaktır.
Bu gerçeklerden hareketle ``Küresel sistem´´ Mısır`da demokrasi yanlısı İhvan Hareketi ve onun desteklediği Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi bu sisteme uymadıkları için darbeciler desteklenerek sahaya sürülmüştür.
Son yüz yılda izlenen politikalar ve yaşanan siyasi gelişmeler gösteriyor ki: ``Küresel Sistem´´in asıl sorunu, İslam dünyasının bu sisteme entegre edilememesidir. Bunun diktatörlerin oluşturduğu baskıcı rejimlerle gerçekleştirilemeyeceğini anlayan sistemin siyasi aktörleri, İslam dünyasında dini liderler, siyasi aktörler, sivil toplum kuruluşları, sermaye grupları ile medya çevreleri üzerinden işbirlikçileri yetiştirme yoluna başvurmuştur. Arap Baharı üzerinden bir yük olarak gördüğü diktatörlük rejimlerini devirerek kendi çıkarlarına uygun yeni bir dizayn oluşturmayı bu sebeple hedeflemiştir.
MISIR VE ORTADOĞU`DA YAŞANAN İNSANLIK FACİASININ BAŞ SORUMLUSU BATI EMPERYALİZMİ VE ONLARIN YERELDEKİ İŞBİRLİKÇİLERİDİR
ABD öncülüğünde Batılı egemen güçlerin oluşturduğu ``Küresel Sistem´´ İslam dünyasında kendi sömürü hükümranlığı doğrultusunda istediği rejimleri oluşturabilmesi için kendine engel gördüğü tüm sivil toplum kuruluşları ile siyasi akımların önünü kesmek için yerel taşeronlarını kullanmaktadır.
Türkiye`de İslami ve demokratik sivil toplum kuruluşları, siyasal İslamcı akınlar ile Muhafazakâr AK Parti, Mısır`da İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler), Pakistan ve Bangladeş Cemaat-i İslami gibi İslam dünyasının en köklü teşkilat yapılarına sahip olmakla birlikte şiddet karşıtıdırlar. Halkın desteğiyle demokratik yoldan iktidara gelen ve gelmeye çalışan bu oluşumlar işbirlikçiliği ve taşeronluğu kabullenmedikleri için Batılı güçler tarafından sürekli engellenip dışlanmışlardır.
Türkiye`deki askeri darbeler, yargı ve bürokrasi oligarşilerin müdahaleleri hep aynı merkezden yönetilmiştir. Dün Menderes ve arkadaşları güdümlü mahkemelerde yargılanıp, idam edildiği gibi Mısır ve Bangladeş`te başlatılan zulüm ve idamlar da yine bu gizli güçlerin yönlendirmesidir.
Onun içindir ki: Müslümanların ``Küresel Sistem´´e entegrasyonunu sağlamak üzere Pentagon`da hazırlanan ``Ilımlı İslam ve Dinler arası Diyalog´´ projesinin taşeronu F. Gülen`e ``Küresel Sistem´´in hizmetindeki vakıf ve üniversiteleri tarafından saygınlık payesi olarak ``Uluslararası Ghandi ödülü´´ verilirken, bu sisteme teslim olmayı reddeden siyasiler ile din âlimlerinin idamlarına tepki göstermiyorlar.
Çünkü Batılı egemen güçler; görünürde değerler üzerinden fakat gerçekte ise çıkarlar üzerinden politikalarını ve sistemlerini oluştururlar. İslam dünyasında ise samimiyetle tepki gösterip bu ikiyüzlülüğe karşı haykıran sadece Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan`dır. Onun için Sayın Erdoğan Türkiye ve Türkiye sınırları dışındaki İslam toplulukları tarafından sevilip sayılmaktadır.
İslam ülkelerinde işbirlikçi yöneticilerin koltuklarını kaybetme korkusundan sesleri çıkmıyor. Egemen güçler ihanet oyunlarını yönlendirirken bu despotçu idareciler teslimiyetçi bir ruh içinde ``itaatte´´ kusur etmemeye çalışıyorlar.
Unutulmasın ki: Zalimlere, fasıklara, münafıklara karşı durmamak, üstelik onlarla işbirliği yapmak İslami değildir. Onlardan ödüller almayı büyük başarı saymak ise kendini ve inandığı mukaddesi inkar etmektir...
|