Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10218
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2294) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (426) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (148) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3432) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (199)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1681)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 17.05.2015 09:51:09

İSRAİL İLE YARIN

İSRAİL İLE YARIN








İsrail`de B.Netanyahu başkanlığında koalisyon hükümeti göreve başladı.

Knesset`te 120 milletvekilinden 61`i yeni hükümete güven oyu verdi, Netanyahu dördüncü kez Başbakan oldu.






Koalisyon hükümeti, Netanyahu`nun liderliğindeki Likud Partisi ile sağcı ve dinci kesime dahil diğer dört partiden oluşuyor.

Ne ki Likud Parti`si 30 sandalyeye rağmen ağırlık koyamadığı, Netanyahu`nun kendi liderliğini devam ettirebilmek için koalisyon ortaklarının her dediğine onay verdiği bir profil oluşmuştur. .

Kendinden bile sağdaki koalisyon ortaklarıyla, Başbakan Netantahu`nun İsrail`in geleceği için neler yapabileceği merak ediliyor...






Rağmen oluşturulan kırılgan koalisyonun aynı zamanda sürekliliğinde de ısrarcı olacağı düşünülüyor.

Çünkü ortaklar, koalisyonun en ufak anlaşmazlıkta çökeceğinin farkındadır, o yüzden hükümetin kurulması sırasında sürdürülen pazarlıkta kozlarını sıkı tuttukları, koalisyonun sürekliliği için var güçleri ile çalışacakları bekleniyor.





Mesela koalisyon ilk sınavını bütçe konusunda vermeye hazırlanırken, daha şimdiden Ultra-Ortodoksların talepleri bütçe açığına işaret ediyor.

Onlar askerlikten muafiyet istiyor ve iş hayatına atılmak yerine dini okullarda kalmayı yeğliyorlar ama bu yükün askerlik yapan ve vergi ödeyenlerin cebini tehdit etmesi durumu toplumu şimdiden geriyor.

Zaten hayat pahalılığı nedeniyle başlatılan protestolar, Afrikalı kaçak göçmen talepleri, Etiyopya kökenli İsraillilerin ırkçılık karşıtı gösterileri toplumu sarsmıştır, hükümet kurmak için Ultra-Ortodokslara verilen imtiyazların oluşturduğu eşitsizliğin toplumu daha da rahatsız etmesinden endişeleniliyor.






Şu dakikada hükümetin dış politika tasarruflarıyla ilgili bir bilgi bulunmuyor.

Ancak İsrail dışından gelişen kimi gelişmeler yeni dış politika ile ilgili gözlemlerde bulunmayı sağlıyor.

Bir kez Amerikan yanlısı İsrail seçmeninin kampanya sürecinde Başkan Obama karşıtı tavır alması,

ABD`nin iki devletli çözümle İsrail-Filistin arasındaki barışı desteklemesi kararlılığını değiştirmiyor.






Seçim kampanyası sırasında "Benim başbakanlığımda Filistin Devleti kurulmayacak "sloganıyla iki devletli çözüm sürecini reddeden Netanyahu`ya karşın,

Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas, Barış görüşmelerinden beri tek taraflı diplomatik adımlarla BM nezdinde Filistin Devleti`ni kurma yolunda ilerlemeye devam ediyor.






Nitekim Vatikan,136. ülke olarak Filistin`i bağımsız bir devlet olarak tanıma kararı almıştır. yor.

Halbuki Vatikan- İsrail ilişkileri tarihi son derecede gıllıgışlı bir süreçtir, şimdi bu sürece rağmen Filistin`i bağımsız bir devlet olarak tanıma kararı ne anlama geliyor?






Katolikler Hz. Mesih`in çarmıha gerilmesinin sorumluluğunu Yahudilere yüklüyordu.

Yahudilerin ilk Hıristiyanlara zulmettiğine,Hıristiyanlığın yayılmasına direndiğine inanılıyordu.

Üstelik Yahudilerin Filistin`e dönüp İsrail devletini kurması, Katolikliğin orjinal öğretileriyle çelişiyordu.

O yüzden, Avrupa`da Yahudilere karşı Hıristiyan tepkileri gelişmiş ve tepkiler İsrail devleti kurulana dek hiddetini kaybetmemişti.






Ne ki, bir Katolik ve komünizm düşmanı olan Kennedy`nin ABD Başkanı olmasıyla, İsrail ABD`nin komünizmle mücadelesinde doğal bir müttefik olarak ortaya çıktı.

Amerikan Katolisizm`i İsrail`e dini meşruiyet verdi, fakat Vatikan Kudüs`ü İsrail`in başkenti olarak tanımamayı sürdürürken siyonistlerin hummalı çalışmaları sonucu bir süre sonra Papa 6. Paul İncil`deki ifadeleri değiştiriverdi.

Ardından Vatikan 1985`ten itibaren İsrail ile ilişkilerini güçlendirdi ve Siyonizm karşıtı dilini hafifletmeye başladı.

Ancak bu durum hiç bir zaman Vatikan`ın Filistin`de bir Arap yönetiminin kurulmasını istediği anlamına gelmiyordu...





Bu nokta da, Filistin Yönetiminin kesintiye uğrayan İsrail-Filistin barış görüşmelerinin hemen ardından Uluslararası Ceza Mahkemesinin üyesi olmasıyla ilgili bir gelişmeyi de kaydetmek gerekiyor.

Filistin 2014`te İsrail ordusunun Gazze şeridinde işlediği savaş suçu ile ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayet başvurusu yapmıştır.

İsrail`i sömürgecilikle suçlamış, otomatik olarak bir dizi muhafazakar önlemin alınması ve yabancı şirketlerin işgal bölgesinde yer alan İsrail şirketleri ile ticaretinin önlenmesini talep etmiştir.






Tam bu sırada soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ile saldırı suçunun faillerinin yargılamak ve hesap verilebilirliği sağlamak amacıyla kurulan Uluslararası Ceza Divanı,

İsrail`in Gazze savaşı konusunda kuruma bilgi vermekten kaçındığını açıklamış bulunuyor.

Divan`ın İsrail`i uyarması, rejimin savaş suçu ve failleri takip etmekte kararlı olduğunu ve bu bağlamda küresel hassasiyetlerin arttığını gösteriyor.

Şimdi İsrail ya Ceza Divanı`nın araştırmalarına başlamasına izin verecektir, ya Ceza Divanı araştırma yapmaktan vazgeçecek ya da daha fazla bilginin arkasında olacaktır.

Bu durum ise İsrail yetkililerini derinden endişelendiriyor...






Bir tarafta 136.ülke olarak Katolik dünyasının temsilcisi Vatikan`ın Filistin`i bağımsız bir devlet olarak tanıması,

Öte yandan Uluslararası Ceza Divanı`nın İsrail`i suçlaması;






Herşey, ABD`nin Suriye İç Savaşını Cenevre Barış Görüşmeleri sürecinde Rusya ile çözmeye çalışır ve Ortadoğu`yu Rusya ile paylaşma fikrini sürdürürken, bugün bu fikri terkettiği,

Nükleer programına ilişkin elde edilen anlaşma ardından yaptırımların kaldırılmasıyla İran`ın dünya politikasına eklenmesi ve Ortadoğu`da istikrarın oluşması gibi fikirler çerçevesinde,

Ortadoğu`daki gücü Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolunu aradığı bir süreçte gelişiyor.






Bu çerçevede yeniden İsrail ve Filistin Devleti arasında iki devletli çözümü öngören Barış Anlaşması`nın adımları atılıyor.

Bu gelişmelerin arkasında bulunan ABD Başkanı Obama, İsrail Başbakanı Netanyahu`ya güya utandırırcasına "Ey İsrail, Ortadoğu`da güçler dengesi oluşturuluyor,artık yalnız değilsin" mesajı veriyor...






Nasılsa "Amerikan rüyasıdır", haydi vazgeçtik İran`dan, işte bu dünyada ne Rusya, ne de Çin vardır!




17.5.2015


































































Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.