Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10219
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2294) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (426) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (149) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3432) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (199)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1681)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 12.11.2015 14:26:25

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER`DE STATÜ SAVAŞI




BİRLEŞMİŞ MİLLETLER`DE STATÜ SAVAŞI


BM Güvenlik Konseyi`nde farklı görüşlerden dolayı türlü çatışmalara siyasi çözüm bulunamıyor.

BM`ye yeni bir statünün oluşturulması küresel en büyük siyasi çözümsüzlüğü oluşturuyor.






ABD uluslararası düzenin kurucusu ve bu alanda sorumluluğunun daha fazla olduğuna dikkat çekiyor

Son zamanda dile getirilen BM`i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığına vurguyla,

BM değerlerine saygılı olmayan ülkeleri ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırmakla tehdit ediyor.






Rağmen başta Rusya,Çin ve İran olmak üzere kimi ülke, ABD`nin kendi lehine gelişen düzenin korunması için oluşan gücünü başka devletlerle paylaşmak istemeyişinden rahatsızdır.

Çatışma konularında taraflar arasında kalıcı çözümlerin sağlanabilmesi için BM statüsünün değiştirilmesi çabasındadırlar.






"Suriye İç Savaşı`nın Siyasi Çözümü" taraflar için BM`in yeniden yapılandırılmasında bir fırsata dönüşmüştür.

BM statüsünün değişmemesini isteyenler "Esad`sız", statünün değişmesini isteyenler "Esad`lı" siyasi çözüm istiyor...






ABD/Batı koalisyonu, AKP iktidarının Osmanlı`nın I.Dünya Savaşında yenilmesi, galip devletlerin 1918`de Osmanlı` ya Mondros Mütarekesi`ni imzalatması, Osmanlı`nın elinde kalan toprakları Misak-ı Milli sınırları olarak kabul etmesi, ardından Lozan Konferansı`nda görüşülüp sonuca bağlanmayan "Musul-Kerkük Sorunu",

Bugün de Ortadoğu`nun ve Kürtlerin statüsünün belirlenmesinin merkezinde yer alması gerektiği düşüncesinden geliştirdiği,

"Osmanlı`nın ardından Türkiye`nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması projesi"nde "Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak`ı Milli topraklarını da kazanır" siyasetine prim vererek dümen suyuna aldığı Türkiye ile birlikte "Esad`sız Siyasi Çözüm" istiyor.






Rusya, Çin ve İran başta olmak üzere "Esad`lı Siyasi Çözüm"ü destekleyenler ise,

Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin ve destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmelerini,

Söz konusu suçların esaslı bir biçimde kategorize edilmesini,

Bunun hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesindeki öneminden hareketle,

Yeni Suriye`nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın bu bileşkeden çıkarılmasını,

Bu sistematik hukukun, BM`de yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasını talep ediyor.






Taraflar, bugün Avusturya/ Viyana`da, 2012`de imzalanan ve Suriye`de siyasal dönüşüm öngören Cenevre Bildirisi`ni diriltme zirvesindedir.

İran`ın görüşmeye katılması oyunu değiştirecek bir hamle olarak görülüyor...

Ama Suudi Arabistan "Suriye`de çözüm için İran`ın Esad`ın iktidardan uzaklaştırılmasını kabul etmesi gerekir`` diyor...






Cumhurbaşkanı Erdoğan ise "Suriye`de 370 bin insan en alçak, en hunhar şekilde katledilirken harekete geçmeyen bir yapının insanlığın vicdanında ibra olabilmesi mümkün değildir.

Gelin eğit-donatı yapalım, terörden arındırılmış bölgeyi, uçuşa yasak bölgeyi ilan edelim, mülteci sorununu çözelim." noktasındadır.

İslamcı bir lider olarak da, " 200 ülkenin 5 ülke veya bir tanesinin dudakları arasına mahkum edilmesi kabul edilemez" diyor.





Sahada ise Özgür Suriye Ordusunun dönüştüğü "Demokratik Suriye Güçleri"nin 30 Ekim`de Heseke`nin güneyinde başlayan operasyonları genişleyerek devam ediyor.

Suriyeli Kürtler bu operasyonlara Rojava`nın askeri, siyasi ve diplomatik geleceği açısından önem veriyor.






Çünkü YPG öncülüğünde Araplar, Kürtler, Türkmen ve Asuri askeri grupların yaptığı operasyon başarılı olur ve Heseke`nin güney cephesi IŞİD`den temizlenirse,

Rojava`nın Cezire Kantonu`nun güvenliği büyük oranda sağlanmış olacaktır.

Operasyon devam ederse Şengal başta olmak üzere, IŞİD`ın Musul Ovası`ndan Rakka`ya kadar açtığı koridor kapanacaktır.






Demokratik Suriye Güçleri birlikte yaşam projesi uygulamasının askeri bir modeli olarak algılanıyor.

Üstelik Kürtler, ABD Koalisyon Güçleri`nin sınırlı bir katılımla destek verdiği operasyonlarda esas askeri güç olmanın, bir siyasi güç olarak uluslararası bir karşılık bulmanın diplomatik kazanımındadır...






ABD`nin IŞİD`den sonra Suriye`nin geleceğine ilişkin vizyonunun, rejimin yıkılmasını teminen uygun güvenlikte ve yönetişimde güvenli bölge cepleri oluşturmak olduğu,

Bunu kendisiyle beraber Suudi Arabistan, Türkiye, İngiltere,Ürdün ve diğer Arap kuvvetlerinin havadan desteği,

Ama sonunda özel kuvvetler vasıtasıyla uygun güvenlikte ve yönetişimde güvenli bölge cepleri oluşturmak olduğu öngörülüyor.





Özel Kuvvetlerden kasıt edilenin Türk Silahlı Kuvvetleri olduğuna ilişkin yoğun kanaatler bulunuyor.

Türkiye, YPG`nin kendi adıyla bu kadar geniş bir coğrafyaya hâkim olmasını,

Suriye`nin geleceğinde Kürt statüsünün olmasını istemiyor, bunu sakıncalı bir durum olarak görüyor.






Nitekim AKP hükümeti, YPG`nin Cerablus Operasyonu`na karşı "IŞİD`e karşı savaş başlatıyorum" derken, aslında IŞİD`i koruma planıyla YPG`yi engellemiş, YPG Cerablus operasyonunu ertelemek zorunda kalmiştı.

Türkiye şimdi bunu bir fırsata çevirerek daha önce oluşturamadığı terörden arınmış bölge planını devreye koyuyor.

ABD`ye Cerablus operasyonunda " PYD olmasın, biz yapalım" diyor.






Nasıl?

Bir;Cerablus`daki IŞİD`e bölgeyi denetimde bulundurmak, Rojava kantonlarını birleştirmemek ve Halep`e açılan koridoru korumak görevini vermek öngörülüyor...

İki; IŞİD kullanamadığı taktirde,ihtiyaten Türk Silahlı Kuvvetleri her an oluşacak bir bahanenin ardından Cerabulus`tan Suriye`ye girmeye hazır bekliyor.






ABD gibi Rojava veya Kürtleri dışlayarak Suriye stratejisinde başarılı olamayacaklarını gören Rusya beklemededir.

Zahar "Dur bakalım,ne olacak ?" diyor!






Ya Erdoğan? O, Yeni Anayasa ve Başkanlık referandumunun bu konudaki başarısına bağlı olduğunun bilincinde, yüksek helecan ile gayrettedir.




12.11.2015

































Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.