AB’nin ‘Türkiye Raporu’ ve ABD ile AB’nin Türkiye karşıtı ortak projesi
AB’nin ‘Türkiye Raporu’ ve ABD ile AB’nin Türkiye karşıtı ortak projesi Her fırsatta demokratikleşme ve yargı üzerinden sürekli Türkiye aleyhinde eleştirel raporlar yayınlayan Avrupa Birliği’nin Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın ilan ettiği reformlara doğrusu ciddi destek vereceği beklentisi vardı.
Ancak, AB’nin gelişmelere değerler ve ilkeler üzerinden değil, çıkarlar üzerinden yaklaşması sonucu maalesef bu beklenti karşılık bulmadı.
Destekleri şöyle dursun, Türkiye’yi 2023 hedefleriyle buluşturacak, ekonomi, demokratikleşme ve yargı reformu stratejisi içerikli vaatleri engelleyici siyasi baskılar ve eleştirilerle karşı tavırlar takındıkları dikkat çekmektedir.
Bu yaklaşım tek kelimeyle samimiyetsizliğin bir ifadesidir.
Samimiyetsizliğin ise en bariz örneği; Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi’nden çıkan bildiride, dar görüşlü iddialar öne çıkarılarak, Türkiye-AB ilişkilerine tek yönlü bakışın yani ikiyüzlülüğün bir yansıması olan ‘Türkiye Raporu’dur.
Şu bir gerçek;
AB bir yandan ‘Türkiye Raporu’ ile kabul edilmez bir tavır sergilerken, diğer yandan Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yumuşama sinyalleri veriyor.
Ardından, AB Konsey Başkanı Michel ile Komisyon Başkanı Von Der Leyen’in 6 Nisan’da Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir araya geleceği duyuruldu.
Anadolu’daki halk deyimiyle “Hem nalına hem mıhına (vurmak)”
•
AB’nin bazen olumlu sinyaller verdiğine bakmayın, aslında onlar hiçbir zaman ilkeler ve değerler üzerinden hareket etmediler etmezler. Onlar için esas olan çıkar hesaplarıdır.
Olumlu yaklaşım sinyallerinde de mutlaka bir çıkar hesabı vardır.
Ancak son zamanlarda AB’nin Türkiye karşıtı tavrında ABD Başkanı Joe Biden’in yönlendirmesinin önemli rolü olduğu bir gerçektir.
Yani bir ortak karşı tavır söz konusudur.
ABD Başkanı Jeo Biden’in “ABD eski gücüne dönüyor” açıklamasından sonraki Türkiye politikalarında bu gerçeği görmek mümkün.
Libya Ulusal Mutabakat Hükümetiyle yapılan iki önemli anlaşma sonucu Doğu Akdeniz de, ABD ve AB’ye rağmen operasyonlar ile Suriye’nin kuzeyinde ve en son Kafkasya jeopolitiğinde Ermeni işgalindeki Azerbaycan topraklarının kurtarılması konuları başta olmak üzere Türkiye’nin sınırları dışında son yıllarda başarılı hamlelerine karşı ortak bir tavır takınıldığı gizli değildir.
Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzeyde elde ettiği kazanımlarının, hem ABD hem de AB tarafından hedef alınmasının sebebi de o ortak karşı politik projenin bir parçasıdır.
Önemle ifade etmek isterim ki:
ABD ile AB’nin, Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ın ilan ettiği reformlara destek yerine engelleyici girişimlerinin ve Türkiye’nin Türkiye dışındaki kazanımlarının hedef alınıp, içişlerimize müdahale ile bölgede yeni askeri üsler oluşturmak suretiyle bir kuşatma başlatılmasının asıl sebebi ne yargı, ne demokratikleşmedir.
O değerlerin Türkiye’deki karşılığı onların umurunda bile değil, asıl amaç ve hedefleri Türkiye’yi kendi yörüngelerinde tutmak ve kullanmaktır.
Diğer bir ifadeyle; ABD Başkanı Joe Biden’in başlatmaya hazırlandığı, AB’nin de desteklediği “Rusya ve Çin karşıtı Ortak Politik mücadele” projesinde Türkiye’nin de bölgesel güç olarak yer almasını sağlamaktır.
Gelinen noktada bu gerçekler nazari dikkate alınmalı ve Türkiye’nin kazanımlarını koruma adına yeni politik hamleler geliştirilmelidir.
Şu bir gerçek;
Türkiye olmadan ne AB küresel bir aktöre dönüşebilir, ne de ABD hayal ettiği küresel hegemonya mücadelesinde başarılı olabilir.
Yeter ki Türkiye, sahip olduğu gücün farkında olsun ve o gücü pazarlık masasına yansıtsın.
|