Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10218
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2294) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (426) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (148) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3432) |

Görüş bildirebileceğiniz Dış Politika konuları
Irak`ın kuzeyinde yapılan sınır ötesi harekat ne olmalıdır? (5)
Barzani mi daha tehlikeli PKK mı? (15)
Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (199)
ABD ve İsrail ile ilişkilerimiz nasıl olmalıdır? (279)
Türk Dünyasıyla ilişkilerimiz yeterli mi ?hedef ne olmalıdır? (5)
Beşli Shangay örgütü ile ilişki kurmalı mıyız? (110)
Dış politika ile ilgili diğer konular (1681)


Dış Politika - Dış politika ile ilgili diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 9.09.2012 11:27:55

YA ERDOĞAN İLE TÜKENİŞ YA DA BİR UMUDA


YA ERDOĞAN İLE TÜKENİŞ YA DA BİR UMUDA


Başbakan Erdoğan,``Arap Uyanışı ve Orta Doğu`da Barış: Müslüman ve Hristiyan Perspektifler`` konferansında dinler arasındaki münasebetlere Haçlı seferleri, Endülüs tecrübesi, dünya savaşları, Filistin meselesi gibi acı olayların değil bir arada yaşamaya dair güzel örnekler,birlikte inşa edilen medeniyetlerin yön vermesi gerektiğinden bahis ediyor.
"Tunus`ta,Kahire`de Tahrir Meydanı`nda ya da Bingazi`de sokaklara dökülen ve onur mücadelesi veren insanlar aynı dili kullandılar;dini,mezhepsel veya etnik tüm farklılıkların üzerine çıktılar"diyor.



Halbuki Irak`ta oluşturulan yapıda etnik-mezhepsel ayrımlar federal yapının en zayıf yanıdır,Irak`ın tek bir kimlik etrafında bütünleşmesini zorluyor.
Arap Baharı`nın İslam ülkelerini demokrasi ve ekonomik refahın gelişmesine götürebilecek bir süreç olduğuna dair öngörüler de ardarda yıkılmaktadır.
Filistin sorunu derinleşmiş,oluk gibi dökülen kanların üzerinde Tunus,Libya,Mısır,Yemen,Lübnan,Bahreyn`de toplumlar mezhepleri üzerinde nefretle ayrışmıştır;isyanlar,
ayaklanmalar,ekonomilerin çöküşü,yatırımların düşmesi, istikrarsızlaşma ardında değişik siyasi, mezhep,etnik ve suç gruplarının iktidar savaşları dinmek bilmiyor.
Suriye`de kimyasal silahlar ve İran nükleer programı ile ilgili sorunları askeri müdahale ile çözme girişiminin büyük bir felakete yol açacağı anlaşılmıştır.
Suriye rejimini düşürmek için kimi çevrelerin desteklediği El Kaide ve ona benzer radikal terör örgütleri ve suç gruplarının nasıl kontrol edileceği bilinmiyor.
Bu çerçevede Büyük Ortadoğu Projesinde Arap Baharının etkilediği ülkelerde ekonomi ve finans sektörlerinde oldukça ağır durum oluştuğu,-bilhassa,Suriye ve İran ile anlaşmaya varmak için hem Suriye`nin hem İran`ın belirli ödünlerde bulunabileceği düşüncesi gelişmiştir ve diplomasi ağırlıklı bir süreç yürüyor;Ortadoğu`da soğuk savaş yaşanıyor.



Üstelik Çin ve Rusya`nın dünya ekonomisinde istikrarın olabilmesi,finans piyasalarında risklerin azaltılması için finansal mimarinin değişimi, piyasalara işlerlik kazandırılması, yeni bir döviz rezervinin oluşturulması öngörüleri ayrı bir mücadele alanı oluşturuyor.
Bundan hareketle ABD`nin İran ve Kuzey Kore nükleer programından Atlantik ve Pasifik`i küresel tehditlerden koruma bahanesiyle Füze Savunma Sistemlerini uygulamaya koyması;Rusya ve Çin`in yasal çıkarlarının sayılmadığı, hukuki yükümlülükler garantisi sunulmadan tek taraflı füze kalkanı sistemlerinin yerleştirilmesinin hem Atlantik hem de Paasifik`in uluslararası güvenlik ve stratejik istikrarına zarar verebileceği ihtarına neden olmuştur; küresel yeni bir soğuk savaş yaşanıyor.



Bu çatışmada - elbette,kimse yoğurdum ekşi demiyor!
Nitekim Başbakan Erdoğan konferansta,Arap Baharı ülkelerinde tarih boyunca bir arada yaşamış,aynı kaderi paylaşmış halkların, birbirlerine hiçbir husumet beslemeden geleceği şekillendirmesinin tüm bu coğrafyanın kaderinin değişmesi anlamına geleceğine dikkat çekiyor- fakat,"bugün tesis edilen yeni yönetimlerden bir anda, akşamdan sabaha başarı beklemek yanlıştır"ifadesiyle o coğrafyalarda yaşanan gerçeğin üstünü örtüyor,kendince umudu sürüklüyor.



Aynı şekilde ABD,North Carolina/Charlotte`da Demokrat Parti Ulusal Kurultayı`nda Başkan Seçimlerinde adaylığını açıklayan Barack Obama, rakibi Mitt Romney`in neden El Kaide`yi değil de Rusya`yı bir numaralı düşman olarak gördüğüne şaşırdığını belirtirken,"El Kaide`yi değil de Rusya`yı bir numaralı düşman gösteriyorsan bu soğuk savaş mantığıdır" diyor!
Oysa Ortadoğu`da,Atlantik ve Pasifik eksenlerinde karşılıklı ekonomik,siyasi ve askeri çatışma fay hatlarının oluştuğunu yeniden karşılıklı silahlanma ile kutuplaşmaya dönüşüldüğünü -bu yüzden, tarafların gücü birbirine karşı kullanarak verecekleri zararların ve maliyet kayıplarının muhtemel kazançlarının önüne geçeceğini birbirlerine hissettirdiklerini ve karşılıklı askeri teşebbüse girme cesaretlerini kırmaya çalıştıklarını çok iyi biliyor...



İşte,Rusya/Vladivosto`ta Asya Pasifik Ekonomi İşbirliği Örgütü zirve toplantısında Devlet Başkanı Vladimir Putin,"Küresel ekonomi manzarası gözlerimizin önünde değişiyor. Gelişmekte olan piyasalar büyüme temposu açısından önümüzdeki 20 yıllık dönemde geleneksel Dünya ekonomisi gelişimini çok geride bırakacaktır. Bunun ardından da mal ve para akışlarının değişimi kaçınılmaz olacaktır"diyor.
Başbakan Wen Jiabao, Çin-Avrasya Fuar`ında yaptığı konuşmada,"dünyada siyasi çok kutupluluk ve ekonomik globalleşmenin derinleşip gelişmesiyle,Avrasya ülkelerinin önünde tarihi fırsatlar serilmektedir.Yeni yüzyıl Avrasya ülkelerinin gelişme ve işbirliği yüzyılı olacaktır"diyor.



Soğuk savaş ABD ile Rusya-Çin ekseninde tarafların birbirini tartmasıyla gelişmektedir;hasta küresel ekonomi piyasalarında entegrasyon başlatan Asya Pasifik ülkeleri amansız rekabettedir ve küresel bir meydan okuyuş yaşanıyor.
Putin bu süreci,"Dünya, başka ekonomik,teknolojik ve jeopolitik çağa geçiyor.Ve bu geçiş uzundur,kolay değildir ve bazıları için sancılı olacaktır" ifadesiyle tanımlıyor.
Bu çerçevede beher ülkenin büyüme,refah artışı ve güvenlikle birlikte istikrarı sağlaması, kendi pazarlarını ve ulusal girişimciliği desteklemesinin önemi ortaya çıkıyor.



Ya Türkiye? Başbakan Erdoğan`ın izlediği tüm politikalar ya çökmüştür ya da çökmeye yüz tuttuğu görülüyor.
Birincisi,ABD liderliğini esas alan Türkiye Dış Politikasının dayandırıldığı özgürlükler ile güvenlik arasında denge yaratılması,bütün bölgesel devletlerin barış sürecine yönlendirilmesi,komşu bölgelerle verimli siyaset yürütülmesi,BM`nin rolünün arttırılması,uluslararası kurumların etkinleştirilmesiyle oluşan yeni Türkiye görüntüsünün yaratılması stratejisi çökmüştür.
İkincisi,Türkiye her ülke gibi BM Anlaşmasına göre diğer devletlerin iç işlerine müdahale etmeme,başka bir devlet sınırı içinde iç savaş çıkarmama,insan haklarına saygılı olma,barışı tehdit edici davranışlardan uzak durma,sorunları barışçı yollardan çözme benzeri yükümlülüklerinde olmasına rağmen -mesela,muhalifleriyle birlik olma ve Suriye`de kontrol kurmak politikası uygulamalarıyla yeni küresel dengelerin oluştuğu şu süreçte rakiplerine siyasi,hukuki avantajlar sağlamış bulunuyor.
Üçüncüsü,Türkiye`nin hammadde fiyatlarının yüksekliği ve Avrupa krizinden etkilenen ihracaat odaklı ekonomisinde büyümesinin düşmeğe başladığı bu süreçte,dünyanın çok kutupluluğa gidişini öngörememek ve Suriye krizine dahil olmakla alınan ekonomik zararın kalıcılığına da kesin gözle bakılıyor.
Dördüncüsü Türkiye`nin giderek ekonomik ve sosyo-politik değişkenlerinin etkileştirilmesi ile güçsüzleşmesi, istikrarsızlaşmasının yolu açılmıştır- mesela,Suriye`de etnik ve mezhepsel çatışmaların bir kıvılcımla Adana`ya,Hatay`a ve çevresine yansımasının riski bulunuyor.
Beşincisi Kürtlerin yaşadıkları tüm coğrafyadan uluslaşma hedefini gerçekleştirmeye yönelmeleri süreci başlamıştır,Türkiye`nin kimi alanda egemenliğini kaybettiği dahi ifade ediliyor.



Halbuki dünyada ve Türkiye`dede insanlığın başlayan soğuk savaş sürecinden barışa çıkmasını teminen-işte, bölgeler barışını ve istikrarı korumaya yönelik siyaseti geliştirmek- bu suretle,karşılıklı güvenin oluşturulması, ortak gelişmeyi sağlamak üzere piyasaların dışa açılma boyutlarının genişletilmesi,küresel alt yapı tesisleri inşasında işbirliklerinin güçlendirilmesi, halklar arası dostluğun arttırılması benzeri olanaklar bulunuyor.
Bu çerçevede Türkiye`nin Kürt Sorununu da çözmesi mümkündür-bunun için,Ortadoğu`da Suriye`den barışın sağlanmasına verilen desteğin ardından adım-adım Suriye,Irak,İran hükümetleriyle geliştirilecek işbirliğinde Kürt siyasetinin çoğullaştırılması ve demokratikleştirilmesi gerekiyor.



Türkiye için ilk şart: siyasi öngörüsü tükenmiş Recep Tayyip Erdoğan`ın siyasi misyonunun da bittiğinin gösterilmesidir -ki,bu Putin`in "Dünya, başka ekonomik,teknolojik ve jeopolitik çağa geçiyor.Ve bu geçiş uzundur,kolay değildir ve bazıları için sancılı olacaktır" ifadesiyle işaret ettiği değişimde,Ortadoğu bölgesinde barış adına Türkiye`nin payına düşen ilk adımdır.
Kaçınılması olası mıdır,uzun olmayacak bir süre beklemek ve görmek gerekiyor.


9.9.2012





Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.