Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10211
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2292) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (850) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (892) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Din konuları
Açıklamalar (30)
Görüşler (513)


Din - Görüşler konusu hakkında görüşler
Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 12.03.2010 22:46:37

DİYANET DARKAFA(LI)LARDAN MUTLAKA ARINDIRILMALIDIR (2)

Bu satırlardan sonra eğri oturup doğru konuşalım: Böyle bir yaklaşım, din adamına yakışan bir yaklaşım mıdır? İlahiyat Fakültesi dışındaki okullardan mezun olanların tamamının içki içtiğini, ya da İlahiyat Fakültesi`ni bitirenlerin hiçbirisinin içki içmediğini kim iddia edebilir? Diyanet`te müfettiş olarak çalışan bir adam, neden camiye değil de meyhaneye gitsin ki? En azından İlahiyat Fakültesi ve diğer fakülte mezunu Diyanet müfettişleri bazında da olsa; meyhaneyi caminin alternatifi olarak göstermenin kime ne faydası var? Normal şartlarda Diyanet`te çalışmayı kabul eden bir adamın, İslam`ın haram kıldığı içki ile ne derdi ve ilişkisi olabilir? Diyanet`te müfettiş olarak çalışma kapasitesi ve bilgisi olan bir adam (varsayalım ki; içki kullansa bile) öyle uluorta bir yerde içki içmenin her yönden risk taşıyacağını bilemeyecek kadar ahmak olabilir mi? Ya da bugün taşrada çalışan müftülerin ve pek çok din adamının, önünde selama durduğu ve kendilerinden emir aldıkları kaymakamların yetiştiği siyasal ve hukuk fakültelerinden mezun olmuş bir Diyanet Müfettişi, İlahiyat Mezunu müfettişlerin yanında neden eziklik duysun ki?

Sahi bu ilahiyatçılar kendilerini acaba ne zannediyorlar? Sayın Sezgin, neden acaba ``Konya´´ örneğini verme gereği duymuştur? Din denilen duygu, sadece Konya`da mı yaşanıyor? Ya da Diyanet Müfettişi`nin içki içmesi sadece Konya`da mı ayıp karşılanır? Böyle absürtlük ve böyle saçmalık olabilir mi?

Oysa bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı`nda hukuk, iktisat ve işletme bilgisi olan müfettişlere ve diğer personele gerçekten büyük ihtiyaç vardır. Çünkü bu gün için Diyanet, birbirinden çok farklı mahiyette olan akçeli işlerle uğraşmaktadır. Genel bütçeden almış olduğu paylarla çeşitli yatırımlar yapmanın yanında, hac ve umre gelir-giderleri, ayrıca halen çeşitli resmi görevlerde bulunan Diyanet personeli tarafından kurulan onlarca Vakıf ve binlerce derneğin akçeli işlerinin denetimi, büyük ölçüde işletme ve muhasebe bilgisini gerektirmektedir. ``Alan hesap aldığı kadar borçlu, veren hesap verdiği kadar alacaklı´´ şeklinde işleyen en basit muhasebe kuralını bile bilmeyen, ``Kasaya para yatırdığımızda kasa neden borçlu olsun?´´ ya da ``Bankadan para ödediğimizde banka neden alacaklı olsun?´´ diye soran bir İlahiyat Mezunu Diyanet Müfettişi, asla gereği gibi teftiş yapamaz.

Bu bakımdan ben, Sayın Sezgin`in aksine, 28 Şubat sürecinin ürünü de olsa, 3 Mart 2010 tarihi itibarıyla DİB Teftiş Kurulu Tüzük değişikliğinin uygulama yönetmeliğinin güncelleştirilerek 27510 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmasını Diyanet ve ülkemiz adına önemli bir gelişme olarak kabul ediyorum.

Öte yandan bu İlahiyat mezunları feriştah mıdırlar ki; her şeyi biliyorlar ve kendilerine teklif edilen hemen her göreve balıklama atlıyorlar? Üstelik bu insanlar, Diyanet`te işletme, iktisat, hukuk ve siyasal okuyan insanların çalışmalarını istemeyen insanlardır! Evet, kendileri, siyasal iktidarlar tarafından yandaşlık dürtüsüyle kendilerine teklif edilen ve çoğu kere işletme, iktisat ve kamu yönetimi bilgisi gerektiren görevleri gözleri kapalı kabul ediyorlar ama sıra Diyanet`e gelince, İlahiyat mezunu olmayanları asla kabul etmiyorlar. Düşünsenize; günümüzde en küçük bir sağlık bilgisi dahi bulunmayan ilahiyatçılar bile Hastanelere müdür olmakta hiçbir beis görmüyorlar!

Onlar Allah`ın seçkin ve sevgili kulu olduklarından her işin ``İnşallah´´ ve ``Maşallah´´ ile bir güzel idare edilebileceğine kani olmalılar. Türkiye`yi getirdikleri durum ise ortada. AB`ye gireceğiz diye yola çıktık, yarım asır sonra geldiğimiz konum: Orta Doğu`da, Arap Dünyası`nda ve Afrika`da kendisine bir çıkar yol arayan ülke konumu. Diyanet İşleri Başkanı`nın günden güne süslenen ve adeta bir şeyhülislam kaftanını andıran sırmalı cübbesi ise bu konumda kalıcı olacağımızı simgeler gibidir.

Özetle Sayın Yazar, teftişe gittiklerinde İlahiyatçı olmayan Diyanet Müfettişi`nin meyhaneye giderek İslam`ın haram kıldığı içkiyi içmek suretiyle Diyanet`i zorda bırakacağını ve Diyanet`te fitne çıkaracağını söylüyor ama her nedense hemen her gün İlahiyat mezunu din adamlarının (başta çapkınlık olmak üzere) işlemiş oldukları suçlara ilişkin olarak gazetelerde yer alan haberleri büyük ölçüde görmezden geliyor. Bereket versin ki; içki içmenin haram olduğunu söyleyen yazarın, fuhuş ve zinanın da dinen haram olduğunu kabul ettiğini şahsen ve yakinen biliyoruz. Bu bakımdan Diyanet`e İlahiyat mezunu dışındakileri sokmama noktasında basit menfaat hesaplarıyla insanları kategorize etmek ve insanlar hakkında peşin peşin kanaat oluşturmayı son derece yanlış buluyoruz. Hele hele bu tavır, toplumun kaynaşmasında önemli rol oynadığına inandığımız Diyanet İşleri Başkanlığı mensuplarına hiç mi hiç yakışmıyor.

Örneğin ben, kamu yönetimi mezunuyum, 21 sene Diyanet`in bir yan kuruluşunda müfettişlik de dahil üst düzey çeşitli görevler yaptım ve hayatımda bir damla dahi içki içmedim. Üstelik 50 yaşına yaklaşmış bir adam olarak tam 35 yıldır vakit namazlarını bile kılan birisiyim. Ve bugüne kadar, hiçbir ilahiyatçının yanında ezilmedim, büzülmedim. Aksine bunlardan büyük saygı ve sevgi gördüm. Bu bakımdan başta Diyanet mensupları olmak üzere; ilahiyatçılarımız, kendilerini dev aynasında görmekten bir an önce vazgeçmek zorundadırlar&8230;

Sayın Sezgin`in, Alevilik konusunda uzman olduğunu yukarıda söylemiştim. İlahiyat fakültesi mezunları dışında kalan Sünnilerin bile Diyanet`te müfettiş olmasını istemeyen bir kafa yapısının, nasıl olup da Alevilerin sorunlarını savunduğunu bir türlü aklım almıyor! Anlaşılan; savunulan görüşlerde samimiyet ve ihlas olmayınca, bu görüşlerin hayata yansıması da bir türlü mümkün olamıyor.

&8230;

Not: Bugün İstiklal Marşımızın kabulünün yıl dönümüdür. Merhum Akif`in bu konudaki duâsına katılıyor ve ``Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı Yazdırtmasın´´ diyoruz.



12 Mart 2010

Ömer Sağlam

_______________

1- Abdülkadir SEZGİN, ``28 Şubat Hukuku, 2010 Diyanet Uygulaması, Demokrasi ve Hukuka Uygun mu?´´ başlıklı makalesi, http://www.haberakademi.net/default.asp?inc=makaleoku&hid=10970

2- Abdülkadir SEZGİN,agm.

3- Abdülkadir SEZGİN, agm.

4- Abdülkadir SEZGİN, agm.

YORUM

Yazımda da belirttiğim gibi; Sayın Abdulkadir Sezgin, sevdiğim ve saygı duyduğum birisidir. Ancak onun, çalışmış olduğu kurumun iç meselelerini böyle uluorta ve kamuoyuna açık bir şekilde tartışmaya açmasını asla doğru bulmuyorum. Bu konuyu daha önce özel olarak kendisine de ilettim. Ancak, şu kadarını söylemeliyim ki; Sayın Sezgin`in, bir şeylere karşı çıkarken 28 Şubat`ı gündeme getirmesi ve bazı soruşturmalara demokratikleşme adına alkış tutması umarım samimi duygularıdır.

Eğer ilahiyat mezunu müfettişler, görevlerini gereği gibi yapabilselerdi, eminim ki; bugün ülkemizin yaşadığı pek çok olumsuzluk yaşanmazdı. En azından liderliğini Diyanet mensuplarının yaptığı birçok tarikat ve cemaat, bugün siyaseti doğrudan etkiliyor olamazlardı. İlahiyat mezunu müfettişlerin Kur`an Kurslarını da denetledikleri doğrudur. Eğer bu insanlar, bu konudaki görevlerini tam olarak yapabilselerdi, Konya`nın Taşkent İlçesi`nde bir facia sonucu bir kez daha gündeme gelen Kaçak Kur`an Kursları meselesi diye bir meselemiz de olmazdı.

Sayın Sezgin`in, Akademisyenlerin Diyanet`te görev almalarına şiddetle karşı çıktığını biliyordum. Ancak, adı geçenin, İlahiyat fakültesi dışındakilere de karşı olduğunu doğrusu bilmiyordum. Bahse konu yazısında "Laikçi" diye bir kavram kullanmış. Sözlüklerde olmamasına rağmen bu kelimeyi muhtemelen "laiklik simsarlığı yapanlar" için kullanmış. Umarız, bir sonraki yazısını din simsarlığı yapanlar hakkında yazar Sayın Sezgin.

"Vakıf ve derneklerde hayatlarının büyük bölümünü geçirmiş olanlar devlet ve Diyanet kavramlarının neyi ifade ettiklerini anlayamazlar." sözüne kesinlikle katılmıyorum. Devleti ve Diyanet`i en az Sayın Sezgin kadar, belki de ondan daha iyi tanıyorum. Çünkü 21 sene boyunca kendisinin muhatap olduğu insanlarla muhatap oldum. Yüksek tahsilimi ise onun gibi çoğu dersleri farazi olan ilahiyat üzerine değil, devleti tanımaya dönük bir disiplinde yaptım. Ayrıca ben, okuduğunu anlayabilecek kapasitede bir insanım. Yazdıklarını gayet iyi anladım.

Sayın Sezgin, Diyanet Müfettişlerinin teftişlerini Kur`an Kursları`nın teftişi üzerine teksif etmiş. Bundan maksat, Kur`an Kursları`nın mezuniyet sınavlarına nezaret etmek ise, Diyanet`te bu işi müfettişlerden çok daha iyi yapacak insanlar vardır: Mushafları İnceleme Kurulu üyeleri ve uzmanları, Din Eğitimi Dairesi uzmanları, Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi ve uzmanları eminim ki; bu işi müfettişlerden çok daha iyi yapmaktadırlar. Ayrıca taşrada bir sürü müftü, vaiz ve Kur`an Kursu öğretmenleri bulunuyor. Öte yandan, başta İstanbul`dakiler olmak üzere; meşhur Kur`an Kurslarının hemen tamamı, başka bir vakfın, derneğin ya da cemaatin etki alanındadır. Dernek başkanları, kursların adını kullanarak zenginlerden ha bire yardım toplarlar.

Bu kurslarda görev yapan öğreticilerin çoğu, hem Diyanet`ten, hem de dernek veya iş adamlarından maaş almaktadırlar. Onun için bu tür Kur`an Kursları`nın tam olarak denetlendiği de asla söylenemez...

14 Mart 2010

Ömer Sağlam








Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.