Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10208
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2291) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 6.07.2014 00:25:03

TÜRK İSLAM ALEMİNDE KATLİAMLAR (4)

Mustafa Mete İSLAMOĞLU
YAZIYOR

KATLİAMLAR
( 4 )

RUMLARIN KIBRISTA TÜRKLERE UYGULADIĞI SOYKIRIMLAR

İngilizler 1912-1974 döneminde Kıbrıs adası üzerindeki egemenliklerini sağlamak amacıyla Rumlar&8216;ın ENOSIS`i gerçekleştirmelerine göz yumup Türklere karşı saldırı başlattırdılar. 1912`de adada yasayan Rumlar Kıbrıs`ın 35 ayrı noktasında Türklere ait is-yerleri camii ve evleri yakıp yıkmaya insanları katletmeye başladılar. 1952 yılında EOKA adli terör örgütü kuruldu. EOKA sistematik bir biçimde başlattığı saldırılarda 100 Türk`ü 100 İngiliz vatandaşını öldürerek 30 Türk köyünü yaktı. 1963 yılında EOKA`cılar yeni bir etnik temizleme planını devreye soktular bu saldırılarda 500 Türk öldürüldü 130 Türk köyü yakıldı 25 bin Türk evlerini terk etmek zorunda kaldı.
21 Aralık, Kıbrıs Soykırım Günü

20 Aralık`ı 21 Aralık`a bağlayan gece Rum Polisinin, Lefkoşa`nın Tahtakale semtinde Türkleri kimlik kontrolü bahanesiyle durdurup üzerlerine ateş açması sonucunda Zeki Halil ve Cemaliye Emir Ali isimli iki Türk şehit oldu. 21 Aralık günü Tahtakale`de

20 Aralık`ı 21 Aralık`a bağlayan gece Rum Polisinin, Lefkoşa`nın Tahtakale semtinde Türkleri kimlik kontrolü bahanesiyle durdurup üzerlerine ateş açması sonucunda Zeki Halil ve Cemaliye Emir Ali isimli iki Türk şehit oldu. 21 Aralık günü Tahtakale`de toplanan öğrenciler gece meydana gelen olayı protesto ederken Rum Polisi öğrencilerin üzerine ateş açarak Ahmet Abdülkadir ve Mustafa Ahmet isimli iki öğrenciyi yaraladı. 24 Aralık 1963 gecesi Kumsal bölgesinde, Kıbrıs Türk Kuvvetler Alayında görevli Tabip Binbaşı Nihat İlhan`ın evinde karısı ve çocukları öldürüldü.
Türkiye, Garanti Anlaşması uyarınca, 25 Aralık 1963`te Lefkoşa üzerinde ihtar uçuşu yaparak saldırıları bir süreliğine durdurmuş; ancak Türk toplumuna yönelik saldırılar devam etmiştir.

Rum yazar Antonis Angastiniyotis`in `Kıbrıslı Türkler`e Karşı Barbarlıklar... Madalyonun Öteki Yüzü` başlığıyla 1974`te katledilen Muratağa ilkokulu çocuklarına adadığı yazısında dikkat çekici noktalar bulunmaktadır :
Yalnızlık artık beni korkutmuyor. Bir süreden beri geceleri Muratağa`dan bir yığın çocuk yatağıma çıkar ve birlikte küçük meseller okuruz. Onlar hikâyelerini dünyaya anlattığım için memnun bana gülümserler, ben ise küçük vücutlarındaki kurşun yaralarını sayamadan ayrıldıkları için hıçkırıklara boğulurum. Yaralar eski olamaz, çünkü uyandığım zaman beyaz çarşafların üzerinde kırmızı lekeler bulurum. Yaralar eski olamaz, çünkü şimdiye kadar kimse özür dilemiş değildir.`

Kıbrıslı Rum gençlerin çoğunluğu adayı bölünmeye götüren olaylarla ilgili çok az şey biliyor. 1974`ün trajik olayları, iki toplumun ayrılmasına yol açan olayları örten muazzam büyüklükte bir perde olarak kullanıldı. Okullarımızda EOKA`nın kahramanlıklarından bahsedildikten sonra 15 yıl atlanarak 1974 ile devam edilmesi beni her zaman etkilemiştir. Ya 1960 ile 1974 arasında hiçbir şey olmadı veya kimse olanları tartışmak istemiyor. Bu devrenin olaylarını araştırırken ikinci şıkkın doğru olduğu anlayışına vardım.

Bu araştırmayı yazmaya başladığımda kuzenim, Yunanistan`da öğrenci olan iki kızıyla ziyaretime geldi ve 1963-74 olaylarını tartışmaya açtık. Öğrenci kızlar hiçbir şey bilmiyordu, annelerinin bildikleri de çok karışıktı. Tartışmanın bir yerinde Kıbrıslı Rum liderliğinin bazı hatalarından söz ettim ve bu birden bire kuzenimdeki milliyetçilik canavarını harekete geçirdi, sözü aldı ve vurguladı: `Makarios`un en büyük hatası rahat etmemizi sağlamak için tüm Kıbrıslı Türkleri öldürmemiş olmasıydı.`

Bu yıllar boyunca karıncayı bile incittiğini görmediğim tatlı ve güzel kadın, birdenbire toplu cinayet işleyebilecek bir katile dönüştü. Bütün bir ırkın tamamen yok edilmesini talep ediyordu. Ona şöyle dedim: `Yani tüm çocukları okullardan, tüm anaları bebekleriyle ve bütün erkekleri işlerinden toplamamızı, Mesarya`daki büyük bir çukura götürmemizi ve katletmemizi mi demek istiyorsun... Bu katillerden yahut mezarı örtecek buldozerleri kullananlardan biri mi olmak istiyorsun...`

Sessizlik oldu. Yaptığım benzetme dediklerini tam olarak anlamasına yardımcı oldu. Yine tartışmada sözü ben aldım. `Bunu geçmişte Ayvasıl`da, Muratağa`da, Atlılar`da, Taşkent`te denedik, ancak tek başardığımız çabalarımızın meyvelerini biçmek oldu.`

Çocukluğumuzdan beri bize Türker`in `barbar köpekler` olduklarını öğrettiler. Teyzem bana `Vaftiz olmadıkları için kokarlar` derdi. İncil`e göre ise biz çevremizi seven medeni Hıristiyanlarız. O zaman niye bizim dinî liderimiz Makarios 1964`te, `Türkiye Kıbrıslı Türkleri korumak için müdahale ederse kurtaracak bir Kıbrıslı Türk bulmayacak` dedi?.... Yanıt açıktır. Kıbrıs`ta `başka papazın vaazı` diye bir söz vardır. Bu bazı durumlarda bizim nefret edebilmemize izin verir. Bu kitap bu özel durumların bazıları ile ilgilenecek.

Kıbrıs meselesi 1974`te başladı, mesele işgaldir, işgalci askerin adadan çıkması ile mesele halledilir` edebiyatını yapanlar karşısında Kıbrıslı Türkler, Türk askeri adadan çıktığı takdirde başlarına gelecek olanları çok iyi bilmektedirler. Çünkü Türk askeri gelmeden yaşadıkları 11 yılın acısı, ezgisi hatıralardan çıkmamıştır. AB Papadopulos`a `Türk askeri Kıbrıs`a barışı getirmiştir, barışın koruyucusudur, çünkü sen Kıbrıs`ın tümüne sahip çıkma eylemini sahte Kıbrıs Hükümeti adı altında yürütüp silahlandıkça Kıbrıs Türklerinin korunmaya ve devletlerini sana karşı koruma hakları vardır`. demelidir.`

Rum yazar Antonis Angastiniyotis`in bu yazısı, Kıbrıs`da yaşananları çok açık bir şekilde ortaya koyması bakımından önemlidir. Anlatılanlar, bir toplumun diğer bir topluma bakış açısının açık bir ifadesi, aşırı milliyetçiliğin çirkin yüzü, insanlık adına ise bir utanç belgesi olarak gözükmektedir.

Yakın zamanda Rum toplumu içinde yapılan bir anket, katılımcıların 38`inin adadaki Türk toplumuna kesinlikle tahammül etmediğini ortaya çıkarmıştır. Bu anket gösteriyor ki; Rum toplumunun büyük bir kesiminin rahat edebilmesini sağlamak için tüm Kıbrıslı Türklerin adadan sürülmüş veya öldürülmüş olması gerekir.

21 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylar, birkaç Rum`un işlemiş olduğu basit cinayetler değildir. Adadaki Türk varlığını yok etmeden tam bir hâkimiyet sağlanamayacağını bilen Rum ve Yunan yönetimlerinin uygulamaya koydukları adadaki Türk varlığını yok etme planı, 20 Temmuz 1974`e kadar sürmüştür. Dünya kamuoyunun gözleri önünde 11 yıl süren kıyım, bu gün Kıbrıs meselesi kapsamı içinde bile değildir.

Oysa `soykırım` kavramı, 1948 tarihli `BM Soykırım Suçunun Önlenmesine ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme` ile tanımlanmıştır. Soykırım, Sözleşmenin 2. maddesinde şu şekilde ifade edilmektedir:`ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubu toptan ya da onun bir bölümünü yok etmek niyetiyle: Grup üyelerinin öldürülmesi, grup üyelerinin fizik ya da akıl bütünlüğünün ağır biçimde zedelenmesi, grubun fiziksel varlığının tümü ya da bir bölümü ile yok edilmesi sonucunu verecek yaşam koşulları içinde tutulması, grup içinde doğumları engelleyecek önlemler alınması, bir grup çocuğun başka bir gruba zorla geçirilmesi eylemlerinden herhangi birine başvurulmasını kapsamı içine alır. Soykırımda planlı, devlet politikası haline gelmiş eylemler söz konusudur.` Kırk beş yıl önce bu gün başlayıp 11 yıl boyunca yüzlerce masum insanın katledilmesi, Birleşmiş Milletler`in sözleşmesine göre açık bir soykırım olarak tarih sayfalarında yerini almıştır. Rum ve Yunan milliyetçi hükümetleri tarafından ENOSİS`i uygulamak için kurulan EOKA tedhiş örgütü aracılığı ile bu insanlık suçunun işletildiği açıktır.

Barış, birleşme, uzlaşma isteyenler gerçekleri görmeli, gerçekçi davranmalıdırlar. Kıbrıs`da yaşanan bu gerçekler 34 yıldır göz ardı edilmiştir ve edilecektir. Kıbrıs`da yaşanan ölümler Türk ve Rum toplumlarının gelecekte ortak bir yaşam sürme amaçlarını ortadan kaldırmıştır.

Başkalarının şüpheli acılarına üzülerek `özür` kampanyaları düzenleyenlerin, yakın tarihte tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan bu gerçek `soykırım` için tepkisiz kalmaları düşündürücüdür.


MATHİATİ KATLİAMI:

208 Türk`ün yaşadığı Lefkoşa`nın Mathiati Köyü`ndeki vahşet.
İlk dakikalarda üç Türk ciddi olarak yaralandı. Türkler beyaz, küçük evlerinden sokağa fırladıklarında, küfreden ve çığlıklarla gülen kalabalık, bunları yol boyunca iteklemeye ve tekmelemeye başladı. Dipçik darbeleriyle yerlere yıkılan dehşete kapılmış Türkler, sokaklarda sürüklenirken; kalabalık evlere doluşup, ocaklardan yanan kütükleri çekip perde ve yatakları yakmaya başladı. Yıllar boyunca güneşte kurumuş ahşap çatı kirişlerini önce dumanlar, sonra da ateş sardı. Gürültüyle uyanıp ağlamaya başlayan emzikli bebeleri sıkıca tutmuş, çoğu gecelikli ve ayakları çıplak olan kadınlar, yürüyebilen ve pantolon veya mavi çizgili pijamalarının paçalarını tutmuş çocuklarıyla birlikte, yaralılarını sürükleyen Türkler alevler içindeki sokaklarda itilip kakılıyorlardı. Rum gençler histerik bir biçimde evlere ateş ediyor, kısılmış sesleriyle çılgıncasına bağırıyorlardı. Ateşler evlerin bir kısmını bütünüyle kaplamadan gruplar halinde içlerine doluşup eşya ve tabak-çanağı kırmağa değerli eşyaları kapıp ceplerine doldurmaya başladılar. Evlerin gerisinden gelen çılgınca sesler saldırganların dikkatini Türklerin hayvanlarına çekti. Ahırlara doluşup sağlam inekleri, keçi ve koyunları makineli tüfekle taradılar. Tavukları havaya atıp, gıdaklar ve çırpınırlarken ateş ediyorlardı; gövdeleri bir tüy bulutu halinde parçalanıyordu. Kalabalık kana susamış bir çılgınlık içinde bağrışıyordu. Türkler, donmuş, açık yol boyunca sürüklenip köyden çıkarıldılar. Azap içinde, tamamıyla Türklerin oturduğu bir sonraki köyün, Kochatis`in yakınlarında bırakıldılar. Kochatis köyünün Türkleri komşularına yardım etmek için evlerinden fırlarken kalabalık ateş etme, yakma ve yağmalama çılgınlığına devam etmek üzere Mathiati`ye geri döndü.

AYVASIL KATLİAMI:

Ayvasıl (Ayios Vasilios) köyü katliamı.
Silah sesleri duyuldu; tüfek dipçikleri ile kilitli kapıları kırdılar; insanlar sokaklara sürüklendi. 70 yaşında bir Türk, kırılan ön kapısının sesiyle uyandı. Sendeleyerek yatak odasından çıktığında, bir sürü silahlı gençle karşılaştı. "Çocuğun var mı?" diye sordular. Şaşkın bir biçimde "Evet" dedi. "Dışarı gönder" diye emrettiler. 19 ve 17 yaşlarındaki iki oğlu ve 10 yaşındaki kız torunu aceleyle giyinip, silahlı adamların peşinden dışarı çıktılar. Çiftlik duvarının dibine dizildikten sonra, silahlı adamlar tarafından makineli tüfek ateşiyle öldürüldüler. Başka bir evde, 13 yaşında bir erkek çocuk elleri dizlerinin arkasına bağlanıp yere yıkıldı. Ev talan edildi ve talancılar çocuğu tekmeleyip ırzına geçip, sonra da bir tabancayla başının arkasından vurdular. O gece Ayios Vasilios`ta toplam olarak 12 Türk katledildi. Diğerleri toplandı, itilip kakılarak oradaki Türklerin yanına sığınmak üzere Skylloura yoluna çıkarıldı. Gecelikleri, pijamaları ve çıplak ayaklarıyla soğukta sendeleyerek ilerlemeye başladılar. Rumlar karanlıkta arkalarından ateş ediyorlardı. Silahlı adamların dikkati Türk evlerine çevrildi. Evleri yağmalayıp tahrip ettiler, yorulduklarında da ateşe verdiler. Aynı yörede, tek kalmış çiftlik evlerinde dokuz Türk daha öldürüldü." VE halen zaman zaman nöbet tutan yunan askerleri yoktan bahaneler bulup vatandaşlarımızı öldürmekte kimsenin sesi çıkmamaktadır.
DEVAM EDECEK&8230;



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.