Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10208
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2291) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ömer ÖZKAYA - (Ziyaretci) 12.07.2021 17:10:35

Tesla’nın teyid ve tescil edilen misyonu

Tesla’nın teyid ve tescil edilen misyonu
Pazartesi, 12 Temmuz, 2021 - 06:00
Ömer Özkaya
Ömer Özkaya
Yazar

A

A
- Seyirci istediğim tepkiyi vermiyor Cutter.

- Daha önce çok numara gördüler.

Bu diyalog, ABD-İngiltere ortak yapımı iki sihirbazın rekabetini konu alan Prestij filminde geçmektedir. Bu iki cümle aslında Dünya’da ve Evren’de olup biten neredeyse her şeyi açıklamaya yetecek türden bir derinliğe sahiptir.

Özellikle gelişmiş ülkelerin son İki ya da Üç Yüz yılı irdelendiğinde kitlelerin görmediği numara, yalan ve senaryo kalmamış gibidir. Bu devletlerin yeteneklerinin, hayal güçlerinin sınırına vardıklarında ise, başvurdukları kaynak, Tesla, yani bilimdir. Tesla’nın -filmde yer değiştiren adam- icatları fark yaratır ve galibi belirler. Tarihte ise Kristof Kolomb’un Amerika’yı keşfi, petrolün kullanım alanlarının çeşitlendirilmesi, atom bombası gibi sayısız icat-keşfin daima kazananı ortaya çıkarması gibi.

Filmdeki daha ilginç detay ise şapkayı ışınlama yoluyla yer değiştirtme işlemi yapmaya çalışırken gerçekleştirilen işlemdir. Yani ışınlanmaya çalışılan objeler ve canlı, yani şapka ve kedi, başka bir yerde aynı şekilde defalarca yaratılmış, çoğaltılmış fakat Tesla ve yardımcısı bunu fark etmemiştir. Ne zaman ki sihirbaz Robert Angier (Hugh Hackman) hayal kırıklığı içinde çıktığı laboratuvardan kendisi ile birlikte çıkan kediyi takip eder, orada ışınlama yoluyla çoğaltılmış şapkalarını ve kedileri görür. Batı ticarî zekâsının atladığı bu bölüm, büyük olasılıkla gelecek yıllarda romanın yazarı Christopher Priest’in inanılmaz öngörüsü olarak karşımıza çıkacaktır.

ABD-İngiltere ortak yapımı olan prestij filmi bugünkü parametrelerle izlenince ABD ile İngiltere’nin rekabetini en yalın ve çıplak haliyle vermektedir. Filme bir de bu açıdan bakınca daha operatif olan Alfred Borden (Christian Bale)’in yani ABD’nin İngiltere’den önce (Robert Angier’den önce) Tesla’yı keşfederek bir adım önde olduğunu ortaya koyması ilginçtir.

Hiç bir sihrin bilimin yerini tutamayacağını veya bilimin devreye girmesi halinde tüm dengelerin ve denklemlerin bozulacağını çarpıcı şekilde anlatan filmin iki ana odağı bulunmaktadır. Seyirciyi yani Dünya’yı anlamak, okumak ve onları şaşırtmak ki bu zaten sihirbazlığın ve küresel hegemonun misyonudur. İkinci olarak da rakipsiz olabilmek için yeni numara yani yeni bir konsept/ideoloji ve teknoloji bulabilmektedir.

Prestij filmindeki en önemli bölüm ise Cutter’ın (Michael Caine), “sihirbazlık numaralarında üç evre vardır, vaat, dönüştürme ve prestij” dediği bölümdür. Vaat, oldukça eğlendirici ve orijinal numaralar ve hizmetler verme iddiasıdır. Dönüştürme ise sihirbazın numarasında kullandığı objenin biçim, içerik ve algı değiştirmesidir. Prestij ise numarada kullanılan objenin tekrar sahneye görkemli dönüşü evresidir.

Kitleleri eğlendirme ve oyalama gibi stratejik öneme sahip sahne sanatlarından olan sihirbazlığın, kitleleri yönetme sanatı olan siyasetle bir çok noktada teknik, strateji ve metot alışverişinin olması doğaldır. Fakat tarih boyunca siyasal ve askerî strateji sihirbazlık sanatında olduğu gibi objeyi oyuna görkemli şekilde döndürme kısmını hep es geçmiştir. (Askeri ve siyasal olarak hedef alınıp ufalanan ve aşağılanan topluma prestijli bir dönüş olanağı sağlanmaz, bunun yerine, işgalci veya fatih, prestijli bir "zafer" elde ederek ortadan kaldırdığı objenin yerine geçer ki burada işgal edilmiş bir prestij söz konusudur.)

Bu konuda dünyayı şok eden örnekleri uzak ve yakın tarihte fazlası ile bulmak mümkündür. Örneğin Irak`ta Saddam`ın devrilmesinden sonra demokratik ve istikrarlı bir Irak beklentisinin gerçekleşmemesi, Libya’da Kaddafi`nin öldürülmesi sonucu demokrasi ve barışın gelmemesi, İran’da şahın tahttan indirilmesiyle birlikte beklenen demokrasinin Humeyni rejimine dönüşmesi ve SSCB’nin dağılmasının demokrasi değil de totaliter eğilimli yeni bir rejim yaratması gibi...

Ulusları ve devletleri hedef alan siyasal, askerî ve ekonomik stratejiler sahne sanatları gibi eğlendirici değil de hasat elde etme yani toprak, ekonomik imtiyazlar ve tekeller ile siyasal üstünlük sağlama amaçlı olunca vaatler ve dönüştürme evrelerini mutlu son, yani prestij sahnesi izlememektedir. En azından taraflardan biri için.

Batı`nın yakın tarihi incelenince sihirbazlık sanatındaki üç evrenin kendi ulusları için genelde gerçekleştiğini ve kitlelerin mutlu sona önemli oranda ulaştıkları görülebilir.

Bu bağlamda küresel siyasal vaatlerin ve dönüştürmeye yönelik iddiaların deneysel olarak prestij sahnesi ile bitmeyeceği siyasal matematiğin sabiti hâline geldiği artık bir olgudur.

Anadolu rockın önemli temsilcilerinden Erkin Koray’ın dramatik şarkısındaki “Böyle gelmiş, böyle gidecek korkarım vallah” ifadesi bireysel bir çıkmazı ifade etse de Küresel bir gerçekliğe de işaret etmesi şarkıyı sürrealist kılmaktadır, aynen Küresel siyaset gibi.

Batı`nın prestij sahnesi içermeyen ve müdahale ettiği toplumlar ve coğrafyalar için trajik, kendi ülkesi içinse mutlu son içeren stratejilerinin Çin ve bileşenleri söz konusu olunca değişim gösterip göstermeyeceği küresel tartışma konusudur.

Prestij filminde en stratejik sahne Çin’li sihirbazın numaralarıdır. Çinli sihirbaz dikkatle takip ve analiz edilince bazı numaraları için özürlü gibi davrandığı anlaşılır. Bu enstantane ABD ve İngiltere`nin Çin’e bir nevi "Ne öğrendikse senden öğrendik" hükmünü günümüz küresel gündemi göz önüne alınırsa film üzerinden iletmesi gibi bir durumu göstermektedir.

Tabii ki Prestij filmi, ABD ve İngiltere`nin siyasal/ekonomik ve askerî rekabetinin ezoterik bir öyküsü değildir. Ve Çin’e de mesaj gönderme amacı o günlerde belki yoktur. Fakat günümüz siyasal perspektifi açısından böyle yorumlanmasında sakınca görülmemelidir. Filmde ana atıf konusu da sihirbazlık numaralarının üç evresi ile ilgilidir.

Bir yandan da ABD ve İngiltere`nin Çin e "Ne öğrendikse senden öğrendik" hükmünü veya görselini Prestij filmi üzerinden verdiğini kabul etmemizi sağlayacak veri deposu aslında doludur. Bilindiği üzere Çin’in psikolojik yapısını, siyasal, sosyal ve ekonomik anatomisi ile zihniyet haritalarını veren tüm temel yapıtları uzun bir süreden beri Batı dillerine tercüme edilmiştir. Doğu’nun neredeyse “sır” kapsamına giren tüm siyasal, ekonomik, sosyal, diplomatik ve askerî püf noktaları Batı`nın elindedir. Bu bağlamda Batı`nın da tüm sırları Asya’ya transfer olmaktadır. Bu tarihsel döngünün kırılması olası değildir ve belki de küresel adalet de bu küresel döngü sayesinde ara sıra tecelli etmektedir.

Bunun yanı sıra hegemonyanın tarihsel ana arterleri bellidir. Kuzey’de güncel olarak İngiltere, Almanya ve Rusya güç parabolü, Güney’de İspanya/Portekiz, Fransa, İtalya ve Türk parabolü, Uzak Asya ise Japonya, Çin ve Hint hegemon yapısı ve son olarak da Atlantik Okyanusu’na ulaşan Arap hegemon yayılımıdır. Bu ana arter tarih boyunca, aktörleri değişse de, varlığını korumuştur.

Amerika kıtalarının ABD söz konusu olana kadar Dünya’dan kopuk olup olmadığı bir başka yazı konusu olmakla birlikte, ABD’nin küresel hegemonyası tarihsel denklemi ve doğrultuyu bozan veya radikal şekilde kıran niteliği itibariyle küresel siyaset ve ekonomide hem kadim sanat sihirbazlığının ve onun çırağı siyasetin vaat evresine de yine olağanüstü radikal bir zenginlik katarak klasik çizgiyi bozmuştur.

Bunun yanında sihirbazlık ve siyasetin dönüştürme evresi yine önce Almanya ve sonra kıyas kabul etmez biçimde ABD tarafından düşünülen tüm sınırların ötesine taşınmıştır.

Bir süredir çok kutuplu dünya tartışılmaları bağlamında artık küresel hegemon unvanı tartışmaya açılan ABD, sihirbazlık sanatındaki üçüncü evreyi, Prestij evresini, küresel siyaset ve hegemonya anlamında tek kutuplu dünyanın tek hegemonunun görkemli olağanüstü dönüşü kapsamında devreye almaktadır. Artık küresel siyasette de ABD’nin Prestij zenginliği içerme vaadi olmayan fakat yine de çok prestijli görkemli dönüşü ile yeni bir süreç başlamak üzere.

Prestij filmindeki aktör Christian Bale, “Büyük Açık” ve “Kara Şövalye” gibi zamanın ruhunu yakalayan filmlerdeki profili ile kovboylar zamanı Amerikasından fırlamış gibidir.

İngiliz aklının ve beyaz Amerikalının operatif yanının sentezi profili vermesi, güncel politik, ekonomik, finansal ve bilimsel ezoterizmin gizemli yüzünü yansıtması Christian Bale’i izlemeye almak için yeterlidir.

İngiliz aklının ve ABD operatif aklının rekabetinin veya işbirliğinin olası sonuçları özellikle Karadeniz’deki hareketlilikle birlikte daha yoğun tartışma konusudur.

Prestij filminde benzerini yaratmak için iki parmağını feda eden Alfred Borden (Christian Bale) figürünü bir yana, Tesla’yı bulmak için ABD’ye giden Robert Angier figürünü bir yana koyunuz. Bu düzlemde Tesla’nın yani bilimin kazananı yeniden ve her daim belirleyeceği tarihsel akış içerisinde siber saldırı ve savaşların kader belirleyici yönü artık en stratejik noktadır. Bilimin ve ezoterizmin felsefesini ve bilim kurgusunu ve bilim kurgunun da ezoterizm ve felsefesini yapanların ve teknoloji üretenlerin kazananlar olacağı bellidir. Filmde ticari hırs ile örtülen de bu boyuttur.

Bu bağlamda ABD’nin NATO konsepti içinde lider transformers dövüşçü/dönüştücü olarak prestijli dönüş yapıp yapmadığı en çok izlenecek ve analiz edilecek alandır. Bunun yanında Prestij filminde sürekli özürlü rolü yapan Çinli sihirbazın yani Çin’in tüm numaralarının deşifre edilip edilmediği de bir başka tartışma alanıdır.

Çin’in azınlıklarının hak ve özgürlüklerine ve emeklerine yönelik uygulamalarının Batı tarafından yoğun ve yaptırımlı kınamaları Küresel siyasetin ve uluslararası ilişkilerin yeni parametreleri hakkında ipuçları vermesi bakımından çok önemlidir.

Sanayi ve tarımsal üretimde robotların yoğun kullanımının teknolojik ve bilimsel gelişmenin en önemli parametresi olduğu bir süreçte Çin’in azınlıklarının hak ve özgürlüklerine ve emeklerine yönelik tasarrufları belli ve stratejik teknolojik ve bilimsel kategorilerde kalıcı bir geri kalma olarak nitelendirilebilir. “Yarışı belirleyecek olan bilim ve teknolojideki yaratıcılık ve üretkenlikse azınlıklara hak ve özgürlükler ve emekleri bağlamında yüklenmek Çin’i küresel yarışta nasıl etkileyecektir”, sorusunun yanıtı Batı`nın eleştirilerinde ve yaptırımlarında görülebilir.

Bir filmin amaç edinip edinmediğini bilmediğimiz politik içeriği hakkında güncel analizler yoluyla küresel politika çıkarımları yapmak absürt gibi durabilir, fakat insanların, toplumların, şirketlerin ve devletlerin absürt gibi duran ve nitelenen tavır, davranış, anlayış ve yönelimleri bir süre sonra istikrarlı bir gerçek olarak olguya dönüşebiliyor. Bu bağlamda ABD, İngiltere ve Çin üçgeninde denklemi kurulan yeni sistemin hızlandırıcı ve/veya yavaşlatıcıları listesinde Almanya, Fransa, Rusya, İran bulunurken, olağanüstü değişkenlik sağlayıcı stratejik ülkeler bölümünde de Körfez bölgesi, Japonya, Güney Kore yer almaktadır. Türkiye ve Mısır gibi bir başka grup ülke ise ayrı bir analiz konusudur.

Bu bağlamda artık küresel siyasette, ekonomide ve diplomaside vaat ve dönüştürme evrelerine bir de Prestij kısmı eklenebilir. Fakat prestij evresi sürekli bilimsel ve teknolojik bazlı olacaktır.

Devletlerden bağımsız olarak Küresel kamuoyu olarak nitelendirilebilecek yeni bir küresel sosyolojik yapı önemli oranda oluşmuştur. Devletlerden oluşan uluslararası camianın yanında bireylerden oluşan Küresel kamuoyu olgusunu iyi okuyan, anlayan ve değerlendiren devletler ve bileşenleri güçlü tarafta olacaktır.

Bu bağlamda bireylerden oluşan Küresel seyirciler sahnede olanları sürekli zorlayacaklardır. Çünkü çok numaralara tanık olmuşlardır. Tanık olunan bunca numaradan sonra şapkadan tavşan çıkarmak değil, tavşandan şapka çıkarmak gibi daha zor şov parkurları yani siyasal ve ekonomik ve diplomatik meşru müdahale zeminleri bulmak gerekliliği belirmektedir.

Yine bu bağlamda Hollywood`un en temel özelliği film konularının seçimindeki özgürlüğüdür. Bu özgürlük ABD’yi Küresel sahne ve küresel oyuncu statüsünü kazandırmıştır. Küresel seyircinin ve küresel kamuoyunun dikkatlerini pozitif panele çekip işlemek ve onları etkilemek için Tesla’yı yani bilimi arayıp bulmak zorunluluktur.

Ekonomik olarak Edison kazanmış görünse de bilimsel, felsefî ve ezoterik anlamda kazanan Tesla `dir.

Unutmamak gerekir ki ezoterik boyutu olmayan veya ezoterik boyut kazanmayan olgular bir süre sonra yok olurlar. Ezoterizm fotoğrafın negatifidir. Yani karanlık bölgenin ışığı ezoterizmdir.

Dinsel anlamda hiç istenmeyen ve yok aayılan ezoterizmin daha çok politik bir mekanizma olma boyutu da vardır. Politika da bir sanat olarak kadim sihirbazlığın bir koluysa "Prestij" geniş anlamda stratejiktir.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.