Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 16.07.2014 21:55:34

RUS`LARIN TÜRK ve MÜSLÜMN KATLİAMI -17-

Mustafa Mete İSLAMOĞLU
YAZIYOR
RUS`LARIN TÜRK ve MÜSLÜMN KATLİAMI
(23)
Gerçek tarihi anlatsalar milletler birbirini daha iyi tanırdı. Yıllardır hep sustular Türk milleti devletin utanmazları eliyle; palavracı sahtekarların tarih diye millete yutturduğu yalanlarla büyüdü. Gerçekleri saptırdıkları için dost düşman tanıyamadan bu günlere geldik. Şimdi mezarda leşlerini hayvanlar parçaladı amma kemiklerine tükürerek başlamak zorundayım.
Bundan tam 161 yıl önce 3 Temmuz 1853 tarihinde
KIRIM SAVAŞI BAŞLADI
Rumeli ve Kafkas cephelerinde cereyan eden bu savaşta Ahıska yeni mücadelelere sahne oldu. Ahıska`da 1828 felâketini görmüş olan Ahıskalı Aziz Ağa, bu savaşta savaşırken şehit oldu. Ruslar, Aziz Ağanın başını keserek duvara astılar ve vücudunun derisini yüzdüler.19 Şehir, Türk ve Rus kuvvetleri arasında el değiştirdiyse de sonunda Ruslar galip geldi. Şehri ele geçiren Ruslar, ``Türklerin gelişine sevinip yardımda bulundunuz!´´ diyerek halkı katliâm ederek mallarını yağmaladılar. Ruslar, aynı sebeple, aynı vahşeti 1915 yılında Ardahan`da da gerçekleştireceklerdi. Bu büyük katliam, tarihe ``Ardahan Kırgını´´ olarak geçmiştir.
Ahıska ve çevresinin Çarlık Rusya`sı elinde geçen doksan yıllık hayatı, zulümlerle doludur. Halkın bir kısmı Türkiye`ye göç etmiştir. Esasen Rus yönetimi, bir taraftan baskı yaparken diğer taraftan da halkı göçe teşvik etmekteydi. Dinî kılıklı manzumeler yazdırarak cami önlerinde halka dağıtılıyordu. ``Ne durursun hicret eyle´´ nakaratlı bu manzumelerde özetle şöyle denilmekteydi: Buralar kâfir eline geçti, artık buralarda duramayız, biz de kâfir oluruz, ileride torunlarımız bizi lânetle anarlar, mutlaka göç etmeliyiz. Bazı aydın kişiler ise bu esaretin bir gün sona ereceğine inanmaktaydılar.21
Rus işgalini gören ihtiyarların hikâyelerinden anlaşılıyor ki, Rus idaresi yıllarında Türk ahali adeta uyuşturulmuştur. Halkın eğitim hizmetlerine önem verilmiyor; köy mollalarının, sadece yüzünden Kur`an okumayı öğretmelerine müsaade ediliyordu. Kitap, gazete gibi iletişim araçlarından habersiz kalan halk, dünyada olup bitenleri, Sibirya`ya sürgüne gidip gelenlerden öğreniyordu.
Çar hükûmeti, Müslüman halkı askere almıyor, onun yerine 40 manat para alıyordu. Silâh tutmasını ve askerlik mesleğini bilmeyen halk, sonraki yıllarda vuku bulan savaşlarda, bunun acısını çok çekmiştir. Çar idaresi, halktan az vergi alır, askere götürmez ve iyi davranır görünmüş; diğer yandan dinî ve etnik farklılıkları daima diri tutarak, bölge halkını birbirine düşman etmiştir. Günümüze kadar sürüp giden Türk-Ermeni, hatta Gürcü ve diğer kavimlerin sürtüşmelerine bakılırsa, Rusların iki yüz yıldan beri yürüttükleri faaliyet daha iyi anlaşılır.
Siz gökyüzündeki Ay`ı Ahıska`nın Câmisindeki hilâlden çok daha kolaylıkla sökebilirsiniz!
Gürcü Kralı Erekle, 1783`te Rus Çarına başvurarak Osmanlı`ya karşı himaye talebinde bulundu. Bu daveti fırsat bilen Ruslar, Tiflis`e gelerek onunla bir antlaşma yaptılar. Bu antlaşmada Kral Erekle, Ahıska ve çevresiyle Şirvan topraklarının da Gürcistan`a katılması umuduyla Ruslara bağlılık yemini etti. 1801 yılında da Gürcistan bir Rus vilâyeti olarak ilân edildi.
Ruslar, bu tarihten itibaren civar memleketleri istilâ etmenin yollarını aradılar. Esasen 1552 yılında Kazan`ın fecî bir şekilde ele geçirilmesiyle başlayan Rus yayılmacılığı, günden güne artarak Karadeniz ve Hazar sahillerine kadar ulaşmıştı. Kafkasya`daki hanlıkların toprakları birer birer Rusların eline geçiyordu. O zamanlar Osmanlı Devleti, Yeniçeri Ocağı`nın kapatılması ve Navarin`de donanmasının yakılmasından dolayı askerî yönden zayıf bir hâldeydi.
Ruslar, büyük ordularla Güney Kafkasya`nın istilâsına koyuldular. Gudoviç, Tormazof, Yermolov, Velyaminof, Paskieviç gibi en ünlü komutanlar burada görevlendiriliyordu. Bu komutanların her birinin diğerinden daha zalim olduğu muhtelif kaynaklarda dile getirilmektedir. Rus kaynaklarından birinde: ``İnsanî bir deyim olan &8216;Yere düşene vurulmaz` sözü Ruslar tarafından asla hatırlanmadı. İnsanî bir yapı kazanacağımıza, daha da zâlimleşmeye başlamıştık.´´ denilmektedir. Bu sözleri kitabında nakleden J. Baddeley, Paskieviç`in, &8216;Eğer elinden gelirse ayağının altında ot bitmesine izin vermeyecek kadar zâlim bir kumandan` olduğunu yazmaktadır.8
15 Temmuz 1828`de Kars`ı işgal eden Ruslar, 12 Ağustosta Ahılkelek`i ele geçirdiler. Artık Rusların hedefi Ahıska`ydı. Ahıska, ekseriyeti Müslüman Türk olan 50.000 nüfuslu, zengin ve tabiî güzellikleriyle meşhur bir şehirdi. Üç kat suru, kudretli bir iç kalesiyle birlikte her evi âdeta bir kale gibiydi. Doğu Türkiye`nin Erzurum ve Trabzon`dan sonra en önemli şehriydi.9
Bu savaşları anlatan John F. Baddeley, Ahıskalılar ve şehrin düşüşüyle ilgili olarak şu ifadeleri kullanmaktadır:
Kendi mahallî liderleri tarafından yönetilen Ahıskalılar, çok savaşçı ve korkusuz, enerjik insanlar olarak ün salmışlardır.
TÜRK`TEN KORKAN RUSLARIN ALÇAKLIĞI
Rus ordusu, Ahıska şehri önlerine geldi. Şehirden beş altı kilometre uzaktaki garnizon, Ruslarla iki gün süren kanlı çarpışmalar yaptı. Burada üstün gelen Rus kuvvetleri, Ahıska`yı kuşatmaya başladılar. Rusların gelmesini dört gözle bekleyen Yahudi ve Ermeni azınlığı saymazsak geriye kalan Müslüman halk, cesur ve savaşçı insanlardan oluşuyordu. Bunlar, kadınları da dahil olmak üzere, hayatlarını, evlerini ve mallarını sonuna kadar savunmaya kararlıydılar. Bu insanlar, Ruslara gülerek kendilerine olan güvenlerini şu şekilde açığa vuruyorlardı: &8216;Siz gök yüzündeki ay`ı Ahıska`nın câmisindeki hilâlden çok daha kolaylıkla sökebilirsiniz!`
``TARİH KİTAPLARINDA ANLATILMAYAN GERÇEKLER´´
Ruslar, 27 Ağustosta sabaha karşı ânî bir hücuma geçtiler. Şehir toplarla dövüldü. Çevredeki binalar ateşe verildi. Her tarafa yangın paçavraları atarak şehrin evlerini yakmaya başladılar. Genç ihtiyar şehir halkı büyük bir cesaretle savaştılar. Kadınlar canlı olarak Rusların eline geçmektense yanan binalara dalarak canlı canlı yanmayı tercih ediyorlardı. Bir câmide toplanan yüzlerce insan diri diri yakıldı. Rus askerleri bu kahramanca mücadeleyi sindiremiyor, ele geçirdikleri insanı çocuk dahi olsa acımasızca öldürüyorlardı.
Gudoviç ve Tormazof`un mağlûbiyetlerinin hıncıyla Ahıska`ya saldıran Paskieviç, bir ay müddetle kendisine karşı kahramanca direnen şehri, evleri, câmileri ve insanlarıyla beraber bir gecede ateşe verdi. Bu hadise bir Türk askerî kaynağında şöyle tasvir edilmektedir:
Gece karanlığı çökünce şehirde yangın çıktı. Ruslar, bu yangının kimler tarafından çıkarıldığı bilinmemektedir, demektedirler. Harp Tarihi yazan General Kropatkin ve arkadaşları ise konuda aynen şöyle demektedirler: Başkumandan Paskieviç, yangından yararlanmak maksadıyla yangın alevlerinin mümkün olduğu kadar etrafa yayılması için gayret gösterilmesini emrediyordu. Şehir alevler içinde kalıyor, her sokakta yangın ve her haneye ayrı hücum olduğu hâlde, kale savunmacıları ve halkta mukavemet gücü kırılmıyordu. Her haneyi ele geçirmek için ayrı ayrı hücum etmek gerekiyordu, çünkü her bir hane ayrı bir kale gibiydi! Bir adım ilerlemek için Rus askerlerinin seller ile kan akıtması icap ediyordu! Ruslar, ancak akıttıkları hesapsız kanlar pahasına bir evi ele geçirebiliyorlardı. Ahıska erkeklerinin yiğitlik ve fedakârlığını tasvir etmek lâzım değildir. Ahıskalıların o esnada hiçbir yerde benzeri görülmemiş bir tarzda ateşe atılan kadınlarını hatırlamak hadisenin tasvirine kâfidir... Türk kadınları, ellerinde kılıç bulunduğu hâlde, Ruslar üzerine arslanlar gibi hamle ve hücum ederek muharebede sebat ediyorlardı. Çaresiz kalan gaziyeler ise diri olarak Ruslara teslim olmayı kabul etmeyip, esaret felâketine maruz kalmaktansa kendilerini diri diri yangın alevleri içine atıyorlardı. Alevlere gömülüp cesetlerini kül, ruhlarını Cenab-ı Hakk`a teslim ediyorlardı.´´
Ahmet Muhtar Paşa, Rus Harp Tarihi`nde geçen bu ifadeleri naklettikten sonra şu satırları da ilâve etmektedir: Bu beyanatın Rus kaleminden çıkmış olması, ayrıca dikkate değerdir. General Kropatkin ve arkadaşlarının bu elîm faciayı, bu müthiş vak`ayı hakikatten ayrılmaksızın bütün çıplaklığıyla yazmak suretiyle hakikate hizmetlerinden dolayı kendilerine ne kadar teşekkür edilse azdır. Bu yürek paralayan faciaya General Paskieviç`in emirlerinin sebebiyet verdiği, Rus yazarlar tarafından haber verilmekle, adının her insaf ve merhamet sahibi tarafından ebediyen lanetle anılacağına şüphe yoktur.
``Ben sövmezsem rahatsız olurum.´´
Böylece, birçok Rus generalini magluben geri çekilmek zorunda bırakan ve yüzyıllarca dokunulmazlığını sürdüren Ahıska, Rus kaynaklarının da teyit ettiği gibi, 28 Ağustos 1828 sabahı küller içinde Ruslara teslim oldu. Ruslar şehirde kadın-erkek binlerce insanı öldürdüler. Şehri işgal eden Ruslar, resmî binaları ve mahalleleri yağmaladılar. Kütüphanelerdeki kıymetli eserleri, Petersburg`daki imparatorluk kütüphanelerine taşıdılar. Bu kanlı savaşta Gürcüler ve Ermeniler de aktif olarak Rusların safında yer almaktaydı. Hatta Doğubayazıt Rusların eline geçince, Gürcü asıllı Rus kumandanı Çavçavadze, burada bir zamanlar Ahıskalı ishak Paşa tarafından yaptırılmış olan ishak Paşa Sarayı`nı ve bu sarayın kütüphanesini yağmaladı.
1828 Osmanlı-Rus savaşlarında, Osmanlı tebaası Ermeniler, Rus kuvvetlerinin yanında, eski komşularına karşı savaşmışlardır. Şüphesiz bunun birinci sebebi, Rusların bölge halkından destek arayışlarıydı. Bu desteği verecek olan da Hıristiyan ahali, bilhassa Ermenilerdi. Nitekim Ruslar, tarih boyunca bu halkı, kendi emelleri uğrunda kullanmayı bilmiştir. Bu konuda Baddeley`in değerlendirmesi dikkat çekicidir:
Paskieviç, tamamen politik sebepler yüzünden Türkiye`de yaşayan Ermenilerin umut ve hırslarını en üst dereceye kadar cesaretlendirerek teşvik etti. Sonunda öyle bir durum ortaya çıktı ki, daha önceleri Türk komşuları ve yöneticileriyle uyum içinde bulunan bu insanlar, onlara karşı cephe aldılar. Türklere karşı yaptıklarından sonra onlardan korkan Ermeniler, kitleler hâlinde Ruslarla birlikte gitmek istiyorlardı. 1829 Edirne Antlaşması gereğince Rus ordusu geri çekilirken, 90.000 kadar Ermeni de onu izliyordu.15
Rus tarihleri, Paskieviç`in Kafkas seferini, zafer olarak yazıyor. Hâlbuki bu sefer, insanlık tarihinin en kanlı sayfalarındandır. Nitekim o sefere katılan ünlü Rus Şâiri Puşkin de bu kanaattedir.
Ahıska, 1828 felâketinden sonra belini doğrultamamış, harabe halinden kurtulamamıştır.
Ahıska, 1828 felâketinden sonra belini doğrultamamış, harabe hâlinden kurtulamamıştır. 1828`de 50.000 olan Ahıska şehrinin nüfusu, 1887`de 13.265`e düşmüştür. 17 Bu tarihten itibaren şehir nüfusunun milliyeti de büyük ölçüde değişmiştir. 1908 yılındaki nüfusu 20.780`dir.18 Ahıska şehri, günümüzde harap bir kasaba görünümündedir .
Osmanlı`nın Çıldır Eyaleti merkezi olan ve medreseleriyle, ticarî hayatıyla ünlü Ahıska şehri, Rus istilâsından itibaren küçük bir kasaba hâline gelmiştir. Halkın bir kısmı Anadolu`ya göç etmiş, zamanla bölge tenhalaşmıştır.
Nitekim o devrin meşhur Erzurum Müftüsü Ardahanlı Ahmed Natikî, tek kurşun atmadan teslim olan yerlerde bile Rus kıyıcılığını dile getiren mersiyesinde Paskieviç`in zalimliğine de işaret etmekte ve binlerce lanetle anmaktadır:
SELAM VE DUA İLE
14- TEMMUZ- 2014 ``ALANYA´´
( m.meteislamoglu@hotmail.com )
Kaynak; M. Mete İSLAMOĞLU´´ Türk ve İslam Alemine İhanetler´´



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.