Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10208
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2291) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU - (Ziyaretci) 24.09.2017 18:09:30

MÜSLÜMAN KATLİAMLARI (8)

BU YAZI DİZİSİ 5846-YA TABİDİR. KOPYALANAMAZ ALINTI YAPILAMAZ


Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
YAZIYOR
MÜSLÜMAN KATLİAMLARI
(8)
Avrupa Kültürü mü Üstün Kızılderili Kültürü mü?
``Kızılderililer`in yaşam tarzlarına -özellikle de dönemin İngiliz sosyal ilişkilerinde yokluğuyla dikkat çeken barışseverlik, cömertlik, güvenilirlik ve eşitliğe duyulan- hayranlık, çok az İngiliz gözlemci tarafından da olsa, önceleri Verginia`nın yerli halkının belagatla övülmelerine neden oldu. Kalemleriyle konuşanlar bazen şüphe çekerler, ancak gözleriyle görenler böyle değildir. Ve bütün 17. yüzyılla birlikte 18 ve 19. yüzyıllarda, koloniciler arasında kendi rızasıyla yaşayan hemen hemen hiçbir Kızılderili yokken, Kızılderililerle birlikte yaşamaya koşan beyazların çokluğunun sık sık söz edilen bir sorun olması manidardır. İngilizlerin Kuzey Amerika`ya kalıcı olarak yerleşmesinden bir buçuk asır sonra, Benjamin Franklin sızlanarak daha önceki bir çok yorumcuya iştirak ediyordu: &8216;Bir Kızilderili çocuk bizim aramızda yetiştirildiği, dilimizi öğrenerek adetlerimize alıştırıldığı zaman bile, akrabalarını görmeye gidip de onlarla bir Kızılderili sohbeti yapınca, artık onu geri dönmeye ikna etmek mümkün değildir. (Ama) gerek kadın gerekse erkek olsun beyazlar küçük yaşta Kızılderililer tarafında esir alınarak onların arasında yaşadığı zaman, dostları onları fidyeyle kurtarmasına ve İngilizlerin arasında kalmaları için akla gelebilecek her türlü müşfikliği göstermelerine rağmen, kısa zamanda bizim yaşam biçimimiz ve doğal olarak onu destekleyen endişe ve acılarımızdan tiksiniyor ve ilk fırsatta yine ormana kaçıyorlar; artık onları ıslah etmek mümkün olmuyor.`
Tek sorun, Kızılderililer arasında büyüyen çocuklar değildi. Yetişkin erkek ve kadınlar da Batı kültürüne sırtlarını döndüler. Bu durum, J. Hector St. John de Crevecoeur`un feryadının nedeniydi: &8216;Binlerce Avrupalı, Kızılderili oldu ve elimizde bu yerlilerden birinin bile Avrupalı olmayı seçtiğini gösteren tek bir örnek yok.`´´ (Amerika`nın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 172)
Halbuki Amerikan filimlerinde daima barbar, vahşi Kızılderili tasviri yapılır. Gerçek ise bunun tam tersidir.

Köle Ticareti:
Köle ticareti ve kölelerin ucuz iş gücü olarak kullanılması o kadar kârlı bir işti ki 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar olan zaman içerisinde, özellikle İngiliz, Portekizli, İspanyol, Danimarkalı-Norveçli, Fransız ve Hollandalı köle tacirleri tarafından, Afrika kıtasından 12-13.5 milyon arasında Afrikalı zorla kaçırılarak Amerika`ya köle olarak götürüldü. Bunların 25`i ağır koşullar sebebiyle ilk 18 ay içerisinde öldü. Yolculuktaki kötü koşullara dayanamayarak ölenler 12.5 - 50 arasında tahmin edilmektedir. Bütün Afrika nüfusunun 40-70 milyon arasında tahmin edildiği bir devirde bu rakamın ifade ettiği korkunç boyut daha iyi anlaşılacaktır. Afrikalılar özellikle ABD`de 1950`lere kadar kanunen hala ikinci sınıf insan muamelesi görmekte idi. Bugün bu kanuni kısıtlamalar kalkmış olsa da fiili durum devam etmektedir. Daha geçtiğimiz günlerde bir hükümet danışmanı zenci çocuklarının kürtajla alınmasını tavsiye etmiştir. Kentlerin varoşları işsiz güçsüz zencilerle doludur. Amerika`da yaşanan kasırga felaketinde bu durum bütün çıplaklığı ile dünyanın önüne serilmiştir. Bunların medeniyeti sadece kendileri içindir. Bunlara göre kendilerinden olmayanların yaşama hakkı yoktur.

Engizisyon Vahşeti:
``Hücrelerin içinde oraya buraya dağılmış işkence takımları vardır. Uçları demir kancalarla takviye edilen birkaç kuyruklu yılan kamçılar, mahkumların etlerini kemiklerinden ayırmak ve sabırsız aç köpeklere iştah açıcı bir ziyafet sunmak için kullanılan aletlerdir. Bir yanda, mahkumların çıplak vücutlarına dökmek için, içinde kurşun kaynatılan demir kazanlar bulunur. diğer tarafta, üzerinde masum insanların bedenlerine geçirilecek şişlerin kızdırıldığı kömür yığınları durur.
İçinde sürekli işkence ateşlerinin yandığı bu ölüm hücreleri alevlerin ve korların bütün sıcaklığına rağmen soğuk bir rutubet yüklüdür. Mahkûmların çıplak bedenlerinden oluk oluk akan kanlara doyan zindan duvarları sürekli soğuk soğuk terlerler.
... Bunların yanında, iç yüzeyleri sivri kancalarla örülmüş metal başlıklar bulunur. Mahkumların başına geçirilerek bir mengene gibi yavaş yavaş sıkıştırılan başlıklarla acının giderek yükselen miktarı mahkuma damla damla tattırılır. Bir süre sonra mahkumun başından sızan kanlarla birlikte yavaş yavaş çatlayan kemiklerin sesleri duyulur. Diğer bir tarafta, kadın mahkumların göğüslerini sökmek için kullanılan demirden burgulu kancalar vardır. Yanısıra, dili kökünden koparmak için yapılmış kerpetenler, dişleri parçalamak için kullanılan demir çekiçler bulunur.
İşkence odalarının bir diğer demirbaşı da, daraltılıp açılabilen, içi küçük sivri çivilerle doldurulmuş kızgın demir ayakkabılardır. Mahkumun ayaklarına giydirilerek sıkıştırılan ayakkabılar ayakları, bir avuç parçalanmış et ve kemir ufağı haline getirir.
... Zindanlarda, insanı ikiye, üçe katlamak ve sırtından başlayarak tüm kemiklerini kırmak için kullanılan aletler de vardır. Bunların yanısıra, mahkumları üzerine gererek işkence etmek için kullanılan &8216;Andreaus Haçı` bulunur.
... İşkence sırasında mutlaka bir doktor mahkuma nezaret eder ve hemen ölmemesini sağlar. Mahkumun ölüme yaklaştığı her an doktor işkenceye müdahale eder ve mahkumu kendine getirmeye çalışarak aynı acıları tekrar çekmesini sağlar. Mahkumun inleyip bağırmaması için de ağzına demir bir haç tıkanır.´´ (Vahşi Batı, Dr. Sedat Cereci)
Hiç şüpheniz olmasın aynı zihniyet devam ediyor. Amerikan filmlerine dikkat ederseniz vampirli, kurt adamlı, şeytanlı saçma sapan birçok korku filminde hıristiyanlık propagandası vardır. Bu kötü varlıklardan kurtulmak için iyi insanların haç ile bu kötü varlıkları öldürmesi beklenir.
Bu tür sapkın küfür inanışları Batı toplumunun vahşet ve insanlık dışı uygulamalarının tarihi altyapısını yansıtan bazı örneklerdir.
Zaten Amerikan filim endüstrisi bilinçli ve kontrollü bir şekilde psikolojik harp silahı olarak kullanılmaktadır. Hedefteki kitleler terörist, gaddar gösterilir, hıristiyanlık propagandası yapılır. Doğruyu eğri, yanlışı doğru gösterirler. Kendi kusurlarını örtmekte çok mahirdirler. Böylece dünya kamuoyunu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirirler. Hatta harplere zemin hazırlarlar.

Fransızların Cezayir Soykırımı:
Fransızlar Cezayir`de 1830 ile 1962 yılları arasında 1 milyon Cezayirli`yi öldürdüler. Bu süre içinde her türlü işkence, kültürel soykırım, tecavüz yöntemleri uygulandı. Cezayirliler tıp deneylerinde kobay olarak kullanıldı. Fransızlar 8.000 köyü yok ettiler, Cezayirli köylü nüfusun yarısı (1.8 milyon Cezayirli) Fransızların kullandıkları napalm bombalarının etkisiyle yok edilen evlerini ve verimsizleşen topraklarını terk etmek zorunda kaldılar. 2.5 milyon Cezayirli`yi toplama kampı şeklindeki bölgelerde tecrit ettiler. Birçok Cezayirli korkunç işkenceler altında hayatını kaybetti. (Bkz. Batı Tarihinde İnsanlık Suçları, Sefa M. Yürükel)

Avrupa`nın Diğer İnsanlık Suçları:
Hemen her Avrupa ülkesinin tarihinde böyle karanlık bir uygulama vardır. Norveç`te daha 1977`lere kadar Taterlara (göçerlere) karşı biyolojik kısırlaştırma uygulanması, Grönland sakini Eskimoların yerlerinden kovulması, İngilizlerin Avustralya yerlilerini katletmesi, -ki 1970`e kadar taplam 100 bin yerli çocuğu zorla ailelerinden alınarak beyaz ailelere işgücü olarak verildi, Almanların 2. Dünya savaşı`nda yaptığı soykırımlar, diğer Avrupa ülkelerinin Alman mülteci sivillere uyguladığı katliamlar, Belçikalıların Afrika`daki katliamları vs. vs. Velhasıl bütün Avrupa`nın tarih defteri soykırımla doludur.

ABD`nin Atom Bombası:
Atom bombasını icat eden Amerika Japonya`yı teslim almakta zorlanınca tereddüt etmeden bu bombayı bu ülkenin iki şehrinde kullanmıştır. Yüzbinlerce sivil hayatını kaybetmiştir.

ABD`nin Vietnam Katliamı:
Şimdi ortaya çıkan tarihi belgeler göstermektedir ki, ABD Vietnam savaşı`na da aynı Irak savaşı`nda olduğu gibi bir yalan uydurarak başlamıştır. Bu savaş kendisine çok pahalıya mal olmuştur, ancak o kadar çok Vietnamlı öldü, Amerikan bombaları ülkeyi öyle yerle bir etti ki, ülkede hala savaşın izleri yaşanmaktadır. Amerika bu ülkeye o kadar çok bomba atmıştır ki, savaş artığı metalleri toplayıp satmak hâlâ bir geçim yolu olarak devam etmektedir.

Yakın Tarihte Türk ve Müslümanlara
Yapılan Soykırımlar:
Osmanlı`nın çöküşü yıllarında Balkanlar`da, Girit`te, Kırım`da, Kafkaslar`da yaşanan katliamlar hâlâ belleklerde.
Birinci Cihan harbi ve devamında İngilizler`in, Fransızlar`ın, İtalyanlar`ın, Ruslar`ın, Ermeniler`in, Bulgarlar`ın, Sırplar`ın yaptığı müslüman katliam ve soykırımları, zulüm ve işkenceleri unutulmamıştır.
``Yunanlılar 1919`da İzmir bölgesini işgal edip Orta Anadolu`ya doğru girdikleri zaman, büyük çapta bir katliamı tamamladılar. 25 Haziran 1919`daki Aydın katliamı, cinayetler zincirinden bir tanesiydi. Yunan askerleri önce, kasabanın Türk mahallesini yoğun bir topçu bombardımanına tabi tuttular. Kaçmaya çalışan Türkler, Yunan askerleri veya yardımcı sivil kuvvetler tarafından vurulup öldürüldü. Ondan sonra, Yunan ordusu mahalleye girdi ve yıkıma devam etti. Bazı Türk aileleri, evleri ateşe verilerek diri diri yakıldı. Diğerleri sokaklarda öldürüldü. Bir bina içerisine saklanmış olan dört kadın, tahta kazıklara bağlanarak katledildiler. O gün yaklaşık onbin Türk zalimce katledildi.´´ (Pierre Oberling, Bellapais`e Giden Yol. Bkz. Vahşi Batı, sh. 279)
Ve daha dün Kıbrıs`ta yaptıkları katliamlar unutulmadı. ``1970`lere gelinceye kadar yüzlerce Kıbrıs Türk`ü, vahşi Yunan`ın silahlarıyla can verdi. Rumlar, silahsız gençlerden dağlarda sürülerini otlatan çobanlara, çaresiz yaşlılardan küçücük çocuklara kadar rastladıkları her Türk`ü, içlerindeki vahşet ateşiyle katlettiler.´´ (Dr. Sedat Cereci, Vahşi Batı, sh. 284)
Akabinde Bulgaristan`da, daha sonra Bosna-Hersek`te, arkasından Azerbeycan`da, Çeçenistan`da, Filistin`de yaşanan vahşet ve katliamlar hâlâ yüreklerde.
Özellikle Bosna-Hersek`te yaşananlar medeni(!) Avrupa`nın soykırım ve vahşet geçmişinin hâlâ devam ettiğinin en bariz göstergesiydi. 500 yıl önce Amerika yerlilerinin hamilelerinin karınlarını deşen Avrupalı soykırımcılar aynı şeyi 10 yıl önce Avrupa`nın göbeğinde yaptılar. Köprünün altından çok sular aktı amma Avrupa`sı, Amerika`sı genlerindeki vahşetten zerrece bir şey kaybetmediler. Bosna`da yüzbinlerce insan sadece müslüman oldukları için vahşice katledildi. Bütün Avrupa seyretti, ellerini ovuşturdu.
Hep aynı vahşetle, Birinci Haçlı seferindeki katliamlardan bin yıl sonra dün Bosna`da, bugün Irak`ta, yarın İran ve daha hangi İslâm coğrafyasında bu vahşet devam edecek!
İşte Irak! Amerikan vahşeti gün be gün ortaya çıkıyor. Ki bunlar ancak haberimiz olanlar.
İşte bu medeniler(!)in gerçek yüzü budur: Vahşet, soykırım, işkence, tecavüz, yağmalama, sömürme!..
KAYNAKLAR:. .. .(R. C. Financane, ``Soldiers of the Faith: Crusaders and Muslims at War´´, s. 39. bas.: London, 1983.) .(Thomas Fuller - Holywar ``Kutsal Savaş veya Haçlı Seferleri Tarihi´´, c. 1, Bölüm 24.) (``Batı`nın Doğu Politikasının Ahlâken İflâsı´´, trc.: Ziyad Ebuzziyâ, Ankara, 1988, s. 100, 105.) .(Funck Brentano, ``Les Croisades´´, Paris 1934, s. 57) .´´ (Âl-i imrân: 118) .´´ (T. G. Djuvara, ``Türkiye`yi Parçalamak İçin 100 Plân´´, s. 37, bas.: İstanbul, 1979.)´´ (İsmail Çolak, ``Yeni Dünya Düzeninde Osmanlı`yı Aramak´´, s. 37, bas.: İstanbul, 2000.) (Funck Brentano, ``Les Croisades´´, s. 76-78, bas.: Paris, 1934.) . Türk ve islam Alemine İhanetler. Mustafa Mete İslamoğlu 2007 ist.´´ (Felix Valyi, ``Revolutions in İslâm´´, s. 48-49. bas.: London, 1925.) İslam dünyasına saaldırılar. Mustafa Mete İslamoğlu. 2005. ist. (Mesaj) İslam alemine vahşet Hasan Yazıcı. 2. bas. 2012 İst. Felix Valyi London. 7
17-Mart-2016
KAYSERİ
DEVAMI 9. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.