Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10208
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2291) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 2.05.2011 09:49:39

LİSAN-I ÜSLUP


LİSAN-I ÜSLUP

Ahmet ÖZDEMİR
Maliyeci-İktisatçı
aozdemir2007@hotmail.com

Pratik olarak ifade etmiş olalım. Devlet olmanın önemli unsurlarından birisi de olan lisan, insanların aralarında yaptıkları haberleşme vasıtasıdır. Dil ile ve hançereden çıkarılan sesle yapıldığı için, dil; ayni zamanda konuşma uzvu da sayılmaktadır. Diller; milletler-topluluklar-kabileler-etnik gruplar bakımından farklılıklar göstermekte ve ayni zamanda ana dil özelliğindedir. Bütün bunlara karşılık, devletlerin resmi dilleri anayasalarıyla-teamülleriyle ortaya konulmaktadır. Devletlerin tamamına yakını, resmi dillerini tek olarak, bir kısmı da ikili olarak belli etmektedir. Kafadan-akıldan-gönülden geçenler dil ile ortaya konulur veya muhataplarına aktarılır. Bunlar; doğrudan doğruya söylenenler, iletişim-haberleşme araçlarıyla aktarılanlar&8230;şeklinde sıralanabilir. Sesli konuşamayanlar bakımından işaret dili-özel alfabe geliştirilmiştir. Konuşulanlar ve söylenmek istenenler-düşünülenler, yazılı metinlere de konu edilebilmektedir. Ekranlı-yazılı basın, mektup- kanunlar ve hukuki düzenlemelere ilişkin belgeler, mektuplar, anlaşmalar-antlaşmalar, kayıtlar, her türlü mal-hak, borç-alacak belgeleri, diplomalar-ruhsatlar-kimlikler-cüzdanlar&8230;bunlardan bazılarıdır, diyelim.
Bütün sayılanların temelinde lisan-dil yer almakta, konuşma-düşünme-ifade etme hususları ve ihtiyacı belirtilen uzuvca giderilmektedir.
Lisan, karşı tarafı anlayabilmek veya konuşanın kendisini anlatabilmesi bakımından çok önemlidir.
Nitekim, çok haklı olduğunuz bir durumda, ifade yetersizliği itibariyle haksız duruma düşmüş olabilirsiniz. Aksine, haksız olduğunuz bir halde lâf ebeliği denilen tavırlarınızla hukuk ve insanlar arasındaki münasebetler itibariyle ve zahiren de olsa haklı duruma geçmiş olabilirsiniz.
O bakımdan; dil-konuşma-lisan çok önemlidir.
Özel-resmi hayatta ve sosyal münasebetler de böylesine önemli olan dil, şüphesiz siyasi hayatta-beyanatlarda-nutuklarda-konuşmalarda da önemlidir.
Partiler, stratejilerini-programlarını-hedef plânlarını siyasi seçmenlerine-kitlelere lisanlarıyla-konuşmalarıyla anlatırlar ve kabul ettirmeye çalışırlar.
Şimdi, 12 Haziran 2011 seçimlerine kısa bir süre-zaman kalmış iken, meydanlar cıvıl-cıvıl oldu, neredeyse. Ekranlar, atanlar-tutanlar ile şenlendi.
Bütün bunlara rağmen, bazı konuşmalar, kullanılan lisan ve ifadesi kelimeler tiksinti verici olarak görülmekte-duyulmakta ve algılanmaktadır.
İş, bazıları itibariyle de olsa küfür seviyesizliğine kadar düşmüştür, neredeyse.
Küfürle veya öyle algılanacak sözlerle bir yerlere varılamaz ve hiçbir başarı elde edilemez,şüphesiz. Kem (kötü) söz sahibinindir, denildiğine dikkat çekmek isteriz.
Tarihten bu yana Türk Milleti; başarılarını milli ve manevi gücü ve kudretiyle, çağın teknolojisini kullanarak kazanmıştır.
Saddam, küfrederek hayatını ve ülkesini aile-yönetim çevresini kurtaramamıştır. Buna benzer misâller çoktur, şüphesiz.
Bir partinin genel başkan sıfatlı bir kişisi hitap ettiği kitle huzurunda, siyasi muarızına; ben senin ananı ifadesinde bulunup, gerisini siz tamamlayın diyebilmekte ve sonra da Aklını başına al. diyecektim açıklamasında bulunabilmektedir. Milletin, özür beyanı davetine de icabet etmemiştir, maalesef. Böylesine, anlaşılmaz bir tavır içinde olmakla beraber, insanlardan-kitlelerden oy-rey desteği isteyebilmektedir.
Yine, ayni kulvardan eski genel başkan sıfatlı bir zat, iktidar partisinin liderine ulan diyebiliyor. Eşinin, sana yakışmadı uyarısı icabı milletten özür diliyor, fakat; hitapta bulunduğu kimseden dilemiyor. Anlaşılıyor ki, eşi; uyarıcılık görevini bir çok konular-sahalar itibariyle önceden yapabilseydi, düştüğü nice dar boğazdan kurtulmuş olurdu. Eşinin kıymetini iyi biliyor olmalı, herhalde.
Acaba, Yüce Türk Milleti; dinine-diyanetine, milliyetine, bayrağına-sancağına, vatanına, ezanına yürekten bağlı vatan kardeşlerimiz; vakti zamanında birilerinin dediği gibi çok mu aptaldır. Halbuki, onlar aptal değil abdaldırlar, yani çok zeki-akıllı ve ileri görüşlüdürler. Ancak, bazıları; yani gözü-gönlü-kafası kadûk kalmış, çalışamaz hale gelmiş kimseler, bu durumu anlayamazlar, göremezler ve bilemezler.
Hey, konuşmalarına-hal ve hareketlerine dikkat etmeyen siyasiler; kendinize gelin ve bu Millete nifak tohumları ekmeyin. Bizleri birbirimize düşürmeyin.Belirtilen hassasiyetin herkesçe nazara alınması gerektiği kaçınılmazdır.
Allah`ın ve Peygamberimizin iltifatına mahzar olan Yüce Türk Milletimiz-Necip Milletimiz, kendisine iktidar teslim edeceği namzet siyaset ve Devlet adamlarını böyle görmekle büyük bir yeis içinde olmakta ve üzüntü yaşamaktadır. Milletimizi bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı olmasa gerektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Şunun şurasında az bir zaman kaldı. Hepiniz, keskinliğinizin-hakaretvari konuşmalarınızın-kışkırtıcılıklarınızın, keyfi liste düzenlemelerinizin ve birilerine öncelikli şanslar tanımanızın karşılığını alacaksınız ve kendi sırça köşklerinize çekilmiş olacaksınız.
Merak etmemekle beraber, sizlerden mağlup olanlar (Meclise girenler-giremeyenler) ; başlarsınız seçimlere hile karıştı-gölge düştü haykırışlarıyla yeniden seçim de seçim demeye. Bunu görmek için kâhin olmaya gerek yok. Çok partili hayatın başlangıçından itibaren hep ayni görüntüler yaşanmıştır. Hatırlayabilecek kuşaklar, çoğunluğu itibariyle henüz hayattadır.
Herkes, kısmen veya tamamen hayatında görmüştür-okumuştur-duymuştur; küfürler-hakaretler-aşağılamalar, darplar-fiili sair tecavüzler insanları cinayet işlemeye kadar götürmüştür-götürmektedir.. Bunlar meyanında siyasi olanları yoktur, denilebilir mi? bilemiyoruz doğrusu. İsteriz ki, belirtilen yönde nahoş hadiseler olmasın ve az sayıda da olsa tezahür etmiş olanlar geride kalsın.
Peygamberimiz Hz.Muhammed: Başkalarının anasına küfür edenlerin analarına da küfür ederler ve dolayısıyla da siz endirekt olarak kendi ananıza küfür etmiş olursunuz, buyurmuşlardır.
Bazı deyimleri, genellik gösteren sözleri veya ata sözlerimizi, birilerine ve kendini bilmezlere ders olsun düşüncesiyle aşağıdaki gibi sıralamak isteriz. Buna göre;
- Çalma başkasının kapısını, çalarlar kapını.
- Dilini eşek arısı soksun.
- O dilini keserler&8230;
- O diline acı biber sürerler.
- Eline diline beline sahip ol.
- Kimsenin ahı yerde kalmaz. Herkes ettiğini bu Dünya`da da-ahirette de bulur.
- O &8230; keserler, ağzına verirler.
- Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.
- Dil adamı; vezir de eder, rezil de eder.
Yine bilinir ki, az da olsa; bir kısım mahallerde, kasda dayalı olmayacak şekilde küfürlü konuşmalar olabilmektedir. Böyle hareket edenlerin sayıları gün geçtikçe azalmakta ve nerdeyse yok olmaktadır.
Küfürlü konuşmalar, bazen de aile içi konuşmalara dayanmakadır.
Her ne şekilde olursa olsun, muhatapları için kitlelere karşı yapılan küfürlü-hakaretli-aşağılayıcı konuşmalar-hitaplar ve nutuklar; asla ve kat`a bir yiğitlik gösterisi olarak kabul edilmez ve tamamen tiksinti ve utanç verici olarak değerlendirilir.
Önümüzdeki seçimler için deklare edilen bir kısım programlara; Osmanlı`nın, bizim partinin, falancanın, alıntıdır diye itirazlar ve karşı görüşler ileri sürülmektedir.
Müstakbel icraat, ister başka partilerin ve isterse tarihe intikal etmiş devlet yönetimlerinin olsun, alınmazlığına ilişkin hukuki bir düzenleme mi vardır. Öyleyse, falan yatırımın temelini başka iktidarlar attı diye yapımına devam edilmesin mi? İTÜ binasını Osmanlı Padişahı Abdülhamit Han yaptı, burada üniversite olmasın mı? denilsin, yani; istenen bu mudur?
Nitekim, partilerden bazıları; herkese 600 lira vereceğiz, hilâl kartla fakirlere alış-veriş imkânı getireceğiz, falan yere iki şehir kuracağız, iki denizi birbirine bağlayan kanal açacağız, dediği zaman; diğer herhangi bir parti de biz de onlardan bazılarını veya tamamını programımıza aldık dese, bunda kusurlu olacak ne hal ola ki, deriz.
Yakın geçmişte görüldüğü gibi; herkese iş deyip de issizliği artıran-yokluk kuyruklarını getiren siyasi iktidarların, iki-üç anahtar vaat edip birisini dahi veremeyenlerin, TBMM çalışmalarını ideolojik olarak ve kasden engelleyenlerin, Meclis`te oy kullanmaktan imtina ettiği üst hukuki düzenleme için meydanlarda hayır borazancılığı yapanların veya bunların sonraki ekiplerinin, şimdi; nasıl bir bakış tarzına muhatap olacakları şüphesiz Milletimizin ve seçmenlerimizin takdirinde olup, neticesi siyasi hesap gününde (12 Haziran 2011) tezahür edecektir.
Hani derler ya Üslubu beyan, aynıyla insandır. , öyle olunca; Allah`ın en büyük lütfü olan lisanımızı, şahıslarımız-ailelerimiz, Devletimiz-Milletimiz-Vatanımız için iyi kullanalım.
Yarınlar da ve gelecek zamanda, kötü söz sarf ettikleriniz siyasilere; elinizi uzatmak-kapısını çalmak durumunda kalabileceğinizi aklınızda çıkarmayın.
İşte, geleceğinizde yüzünüz kızarmasın diyorsanız, şimdiden ölçülü-saygılı-hoş görülü olunuz, deriz.
Ammaaa, bizim yüzümüz kızarmaz, zaten alışkınız o tablolara diyorsanız, hodri meydan; istediğiniz gibi çalın-istediğiniz gibi oynayın-atlayın-zıplayın-canhıraş ve bet bir ses tonuyla bağıra-çağıra meydan okuyun-ona buna çamur atın, asarım-keserim-kovalarım-kaçırırım-mahkeme-i kübraya boylatırım, hayal perest bir şekilde şunu-bunu vereceğim diye yüksek perdeden konuşun. Ne diyelim.
Hepsi bir tarafa ve bakıyoruz da, hiç biriniz:
- Aktif milletvekillerinin emeklilik maaşlarını donduracağız;
- Askerleri-emniyet güçlerini, şehit edenlere; vahşice cinayet işleyenlere, bölücülere-vatan hainlerine karşı idam cezası getireceğiz;
- Askere alınan eratın sosyal güvenlik hakkını sağlayacağız ve en yüksek erlik süresi kadar ayni hakkı kız çocuklarına da tanıyacağız;
- Herhangi bir faaliyet alanından dolayı ve isteğe bağlı olarak da sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmayanlardan 55 yaşını tamamlayanların; istedikleri basamak karşılığı işçi ve işveren sigorta primlerinden onbeş yılık tutarı defaten yatıranlara emeklilik hakkı vereceğiz;
- Açık öğretimi tercih edenlerin hepsine ön lisans-lisans seviyesinde öğrenim imkânı sağlayacağız;
- Her ne sebeple olursa olsun, ihtiyatlık sınırına kadar alınamayanlara askerlikten muafiyet getireceğiz;
Diyemiyorsunuz.
Ya, biraz da bunlardan dem vursanız, ağzınız mı eğilir? Diyelim.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.