Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10208
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2291) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ahmet Kılıçaslan AYTAR - (Ziyaretci) 6.09.2011 11:21:29

İP ÜSTÜNDE BİR CANBAZ

İP ÜSTÜNDE BİR CANBAZ

Zenginliğin yaratılmasında "Bilgi", küresel ekonominin başlıca hammaddesi ve ürünüdür.
Ülkelerin bilgiye erişimle yatırımlarını arttırması,ticaretlerini geliştirmesi,gerekli finansman ihtiyaçlarını piyasalardan borçlanarak ya da kısa vadeli sermaye hareketlerine cazibe oluşturarak sağlaması süreci de,"İletişim"i oluşturuyor.
Bugün yaşanan zamanı Bilgi ve İletişim belirliyor...

AKP iktidarının İsrail`e yönelik kararı ve sonrası, Bilgi ve İletişim zamanında dünyaya devasa bilgi sermayelerine ait medya ajanslarınca,"İsrail yalnız kaldı" imajıyla yayılıyor.
Kamuoyu oluşturmaya Dışişleri Bakanı Davutoğlu da,"Eğer İsrail şu günkü tutumunu sürdürürse,Arap Baharı kendi otoriter rejimlerini tartışırken aynı anda güçlü bir İsrail karşıtlığını da bugünün gündemi haline getirecektir" düşüncesiyle katılıyor!


Türkiye`de lâik düşüncenin tüm vatandaşlara eşitlikçi yaklaşımı,Yahudilere yönelik ayrımcılığı engellemektedir.
Nitekim,eski Başbakan Ehud Olmert,"Türkiye kaçınılmaz olarak İsrail`in düşmanı değildir.Zamanla Türkiye ile bir ilişki kurmayı başardık ve bizler bu ilişkiyi,İsrail için çok büyük bir stratejik önemi taşıyan bir ilişki olarak tarif ettik"diyor.
Ne ki islamcı AKP iktidarının İsrail`e yönelik kararı -şimdi,Türk kamuoyunda İsrail`e yönelik ayrımcılığı geliştiriyor!
Üstelik Arap dünyasında; Osmanlı`yla birlikte İslam toplumunun parçalanması,yahudilerin bölge statüsünde gücü ve bu güce Batı güçlerinin ilişiklenmesiyle oluşan hakimiyet ve buna karşı yahudilerin statüsünü ele geçirmek üzere Arap milliyetçiliğinin yükselişi bileşkesinde; Yahudilere yönelik ayrımcılık "nefret" mertebesinde bulunuyor!



O halde İsrail yalnızlaşıyor mu ya da İsrail, Arap Baharı`na emsal bir karşıtlık ile karşı karşıya mı geliyor?


Arapların ayrımcı toplumsal gruplarının İsrail`e karşı gösterecekleri ortak tutumun sonuç alıcı değerde olabilmesi için bilginin üretimi,bilgi sermayesi ve nitelikli insan faktörü üzerinde inşa edilmiş bilgi toplumlarında olmaları gerekiyor.
Bakınız -mesela,Tunus ya da Mısır`da halkların internet sosyal ağlarından genişleyen ve yoksulluk,yolsuzluk sloganlarıyla rejimleri yıkan hareketlerin ardında stratejik,taktik ve finansman desteği; gelişmiş Batı`nın özel kuvvetleri ve istihbarat ajanları ile onların Türkiye ve Arap ülkelerinde yetiştirdikleri islami özgürlük savaşçıları ve aktivist kuruluşlar tarafından sağlanıyor!
O noktada halk hareketi, Ordu ve Polis teşkilatları desteğiyle büyütülüyor ve rejimler düşürülüyor!
Çünkü Tunus gibi Mısır ordusu da eğitiminden stratejisine, ekonomisinden savaş teçhizatına kadar tüm alanlarda bilgi üreten kuruluş değildirler, açıklarını ülkeleri iktisadi faaliyetlerinde ağırlıklı olmakla kapatırlarken, dışarıda gelişmiş Batının emrinde, içeride kahramandırlar!
Durum bu olunca da bölgesinin bilgi toplumu İsrail bir yanda yalnızmış edası basarken,öte yanda ekonomik kalkınması,askeri yetenekleri,istihbaratı,gelişmiş Batı toplumlarıyla ilişkileriyle Arap İslam dünyasının ekonomisinden siyasetine,yeni jenerasyonların yetiştirilmesinden yeni sosyal yapının oluşturulmasının egemenidir.



Ne ki islam coğrafyasının Arap olmayan üyesi ve Şii Devrimiyle islami bir bilgi toplumu olduğu iddiasında İran; sıkı bir yahudi ayrımcısı ve nükleer teknolojiye sahip olması halinde hem ideolojik hem de siyasi olarak İsrail`i ve Batı çıkarlarını dengeleyeceği iddiasındadır!
O nedenle bir süredir İran`ı nükleer teknolojiden vazgeçirmek için yürütülen BM ekonomik ve siyasi yaptırımlarından daha etkilisi, yaptırımların ancak bölge ülkeleri ve komşular işbirliğiyle etkili olacağı varsayımı işletiliyor.
İşte, bölge ülkelerinin yetiştirilmiş islamcı savaşçıları,aktivistleri, polisi ve askeriyle rejimler devriliyor -üstelik,yasaklı islami sivil toplum örgütleri meşrulaştırılırken toplumlara islami heves pompalanıyor.
İslami demokratikleşmenin İran`a yansıması halinde nükleer programına da engel olunacağı varsayılıyor!



Tüm süreci İsrail, yalnızlığını teyid edercesine giderek daha fazla bir sükûd ile takip ediyor.
Suriye`nin kendisini işgalci gören politikalarından, HAMAS`a,Hizbullah örgütüne verdiği destekten,kendisi üzerinden Doğu Akdeniz`e açılan İran`la yakın ilişkilerinden kaygılıdır.
Rağmen Batının istihbarat ajanları ve yetiştirilmiş savaşçıları ve aktivistleriyle tıpkı Tunus,Mısır,Libya`da islami örgütlerin siyasetlerinin legalize,aykırılıklarının marjinalize edilmesi sürecini sükûd içinde takip ettiği gibi;Suriye Esad rejiminin yıkılması sürecinde de aynı tavrı muhafaza ediyor.
Bu suretle uluslararası hukuk nezdinde masum ülke rolündedir!
Nasılsa bir tarafta Arap İslam ülkelerinin rejimleri değiştiriliyor ve bilgi toplumu olmadıkları için her daim denetim ve kontrolleri otomatiğe bağlanmış gibidir, öte yanda -neden,İran`ın geliştirdiği nükleer süreçten etkilenilmelidir ki?



O nedenle İslamcı bir iktidarın oluşturduğu devlet organizasyonu ve yönetiminde her dakika bilgi toplumu olmak hedefinden uzaklaşan Türkiye -işte, islamcı sivil toplum kuruluşları, aktivistler,akademisyenler,yazar-çizer, medya,bir zamanın cumhuriyetçi kuruluşları ve TSK` sı ile birlikte, iç sorun olarak belletilen Suriye rejiminin düşürülmesini giderek vazife addediyor!
BM Palmer Komisyonu Raporuna göre, Mavi Marmara`nın yola çıkartılmasıyla direkt olarak İHH, dolaylı olarak Filo`nun organize edilmesinde Başbakan Erdoğan hükümetinin ilişkisi tesbit edilmiştir- rağmen;
Israrla Türkiye, Bilgi ve İletişim zamanının en güçlü mümessili Siyonizmin temsilcisi İsrail ile sözde kavgaya çökertiliyor- bu suretle, İsrail Ortadoğu İslam ülkelerinin nefreti karşısında sözde yalnız fakat güvendedir!
Ayrıca Türkiye, Suriye rejiminin düşürülmesini yükümleniyor, İsrail`e, "Sen ölme,ben kurban olurum"der gibidir,İsrail`i İran`a karşı arkasında saklıyor...
Türkiye-İsrail ilişkilerinin yakın geleceği yükümlenilen bu vazifenin ifasının oluşacaktır,ki;


İsrail yalnızlığını, "Arap Baharı" sarhoşluğu ve coşkusunda Arap İslam ülkeleri ve "YeniOsmanlı" heyheylenmesinde islamcı AKP hükümetinin,"İş bilenin kılıç kuşananın"anlamında hiç değilse varsaydıklarını,
Fakat ruhlarında vatanseverlik ve bağımsızlık aşkı kırıntısının dahi bulunmadığını asla bilmediklerini, bilmek ve zamanı bu ibretle yaşamak gerekiyor!





















Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.