Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Ekrem Bektaş.Gön:Serdar Bilge - (Ziyaretci) 23.08.2021 10:48:39

Gün Olur Bakarsın Gün Olur Kokarsın


Gün Olur Bakarsın
Gün Olur Kokarsın
Ekrem Bektaş

Değerli Emekli Arkadaşlarım!
Çok zor günler geçirdik. Daha da her şey bitmedi...
Geçenlerde kapının zili çaldı. Hanım kapıyı açtı, açmasıyla kapaması
bir oldu. Zaten bizim evde pencerelerden biri açık oldu mu hava
cereyan yapar ve kapı:
– Küt! diye kapanır.
Yine öyle oldu zannettim. Hanım, suratı asık yanıma gelince, anlatır
diye biraz bekledim:
– Dilenci! dedi.
Dilenciler bazen böyle kapımızı çalar. Ben açsam usulüne göre nasihat
eder gönderirim.
Kapıyı hanım açsa, mutlaka bir şeyler verip gönderir. Dilenciler zaten
kapıyı çalınca:
“Evin hanımı açsa” diye dua eder...
Kadınlar daha yufka yürekli midir yoksa daha saf mıdır diye ben karar
veremem ama bizim hanım için söyleyebilirim ki katıksız saftır.
Kapı, hava cereyanı yapıp kapanınca hanım tekrar açar ve özür diler ve
bana seslenir:
– Yatak odasının camını kapatır mısın, cereyan yapıyor.
Ama bu sefer seslenmedi, kapı kapanınca yanıma geldi:
– Dilenci! dedi.
– Bir şey vermedin mi? diye gülümsedim.
Hanım, dilenciyi azarlar gibi:
– Maske takmamış, dedi.
Ben biraz yapmacık da olsa ciddileştim:
– Belki maske alacak parası yoktur, dedim.
Daha sözümü tamamlamadan, hanım birden dönüp kapıya koştu ama dilenci
çoktan gitmişti.

Hanımın, eleştiremeyeceğim önemli bir yönü var: “Temizlik”
Pandemi döneminde buna bir de maske ve mesafe eklenince bizim hanım
iyice hassas oldu.
Ben zaten alışığım. Evde temizlik olacağı zaman sabah erkenden evden
çıkarım, akşama kadar “orada burada” vakit geçiririm. Akşama yakın
telefon açarım:
– Bitti mi?
Gelen cevaba göre hareket ederim.
Bugün temizlik yok. İstediğim gibi hareket edebilirim. Ayaklarımı
uzatabilirim, divana uzanabilirim. Kendime her türlü konforu
sağlayabilirim.
Hanım, hem örgüsünü örüyor, hem de televizyondaki haberleri
dinliyordu... Haberin önemine göre bazen başını kaldırıp televizyona
bakıyor, sonra örgüsüne devam ediyordu. Ben gazetemi okuyordum.
Bir ara hanımın sesini duydum:
– İğğ!
– Ne oldu hanım?
– İğrenç!
– Nedir iğrenç olan?
– Deniz salyası mı ne diyor... Kim yapıyor bunları?
Ben biraz gülümsedim:
– Sen, ben... dedim.
Hanım sinirlendi:
– Aa! Hadi sen neyse, benim salyam mı akıyor?
Soruya biraz kaçamak cevap verdim:
– İnsanlar denizi kirletiyor hanım, dedim.
Biraz yumuşadı. O yumuşaklıktan faydalanarak açıkladım:
– İnsanlar bütün pisliklerini denize akıtıyorlar. Akıtamadıklarını da
ormanlara atıyorlar.
– Elleri kırılsın!..
– Amin, demem gerekirdi ama demedim. Belki akıllanırlar da pişman
olurlar, diye düşündüm.
Televizyondaki haber hâlâ devam ediyordu. Belediyelerin bazıları
kepçeyle bazıları kaşıkla deniz salyası topluyordu. Toplamakla biter
mi, önce kaynağını kurutmak lazım. Sen Marmara”nın koynuna pisliği
akıtırsan, salya-sümük sana geri döner. Şimdi ben suçlu aramıyorum,
sadece insaf sahibi insanlar arıyorum. Allah’ın bize bağışladığı bu
güzel tabiatı kendi küçük çıkarları için feda etmeyen, içinde bir acı
hisseden ve Allah’tan korkan insanlar...

Telefonum çaldı. Hanım:
– Telefonun çalıyor, dedi.
– Duyuyorum hanım...
– Bazen duymuyorsun da...
Evde oturup ayaklarını uzatmak iyi de, hanımla zıt gitmemek şartıyla...
Telefonun yanan ışığına baktım, bizim Necib...
– Alo Necip! Hayrola, bugün erken aradın.
– Erken sayılmaz abi, geç bile kaldık. Hadi hazırlan arkadaşlarla geliyoruz.
– Geliyor musunuz? Niye? Kaç kişi?
– Arkadaşlar işte abi, niye soruyorsun? Sen, ben o... Bildiğin kişiler.
– İyi de Necip, evde bir gram kahve kalmamış, bari gelirken marketten
yüz gram kahve al, gelince parasını veririm.
– Abi, kahveye gerek yok, oturmaya gelmiyoruz. Hemen seni alıp gideceğiz...
– Nereye?
– Müsilaj seyretmeye abi, hadi oyalanma!
– Yaa! Necip, bırak yaa! Madem geliyorsunuz parka gideriz.
– Abi müsilaj... Çok ilginç deniz salyası... Sen ömründe hiç gördün mü?
– Görmedim ama geçen sefer de “kara delik” seyretmeye götürdün hiç bir
şey göremedik.
– Bu başka abi, herkesin salyası denizin üstünde... Hadi uzatma, senin
eve yaklaştık.
Meğer Necip hem yürüyor hem de benimle konuşuyormuş, emekli arkadaşlar
da peşinde.
Gittik... Kötü bir pislik... Herkes kendi salyasını aradı. Kimi buldu,
kimi benzetti. O gün neşeli ama pis bir gün geçirdik. Yine de bütün
emekliler gibi mutlu bir gün geçirmeyi becerdik. Hoşca kalın!

Kaynak: Altınoluk Dergisi Ağustos 2021, Sayı:426


--
Hasebi
Av. Hasan Serdar Bilge
Mersin
Twitter: www.twitter.com/hasebiserdar
Facebook: www.facebook.com/hasanserdarbilge


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.