Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10207
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2290) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Prof.Anıl ÇEÇEN - (Ziyaretci) 2.04.2011 13:26:34

DÜNYA DEVLETİ - KÜRESEL SERMAYE KAVGASI

DÜNYA DEVLETİ &8211; KÜRESEL SERMAYE KAVGASI

Prof. Dr. Anıl Çeçen

Son bir yıldır Türkiye`nin sıcak bir döneme sürüklendiği söyleniyordu. Danıştay saldırısı ile böyle bir sürece girildiği görülüyor. Bu saldırı, hem gündemi hem de tartışma konularını değiştirdi. Türkiye, şimdi İslâmcı yönetimden ve bunun yanı sıra emperyalizme tepki olarak gelişen ulusalcılık akımından nasıl kurtulacağını konuşuyor. Asıl gündem, emperyalizmden kurtulmak olmasına rağmen, emperyal merkezlerin komploları ile Türk milleti hem dinini hem de kendini kurtaracak milliyetçiliğini tartışır hale getiriliyor. Dıştan güdümlü komplolar ile Türkiye, asıl gündemini kaybediyor ve emperyalistlerin istedikleri konularla oyalanıyor. Emperyalizme karşı yükselen ulusalcılık, İslâmi kesimin üzerine yönlendirilirken, seçimlere doğru yeniden bir laik-antilaik çatışması, kamuoyunda tırmandırılıyor. Böylece seçim dönemecinde Türkiye`yi bir yerlere sürüklemek isteyen emperyal güçlerin senaryoları, Türk ulusunun gerçek iradesinin ortaya çıkmasına engel olmaktadır.

Yüzyıllardır bu bölgede yaşayan Türkler sürekli olarak emperyalistlerle mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Böylesine bir mücadele, Türkleri güçlü kılmış ve bu sayede dünyanın merkezindeki devlet düzenlerini günümüze kadar sürdürebilmişlerdir. Ne var ki, küreselleşme aşamasında bütün dünyayı dümdüz etmek isteyen küresel sermaye, dünyanın merkezini ele geçirmek üzere yola çıkmış ve bu doğrultuda Irak savaşı bahanesi ile merkezi coğrafyayı, askeri güçlerle ABD ordusuna işgal ettirmiştir. Washington`daki Amerikan devleti, son iki seçimdir başa gelen Siyonist ittifakın yönlendirmesi altına girmiştir. Amerika`nın başkenti, evanjelik Hıristiyanlarla Siyonist Yahudilerin ittifakından oluşan bir Siyonist kadronun resmen işgali altındadır. Bu Siyonist işgalci güç, dünyanın en büyük devleti olan ABD`nin ordusunu kendi planları ve İsrail`in çıkarları doğrultusunda kullanmakta ve bütün dünyayı hem savaşa hem de felaketlere doğru sürüklemektedir. Bu durumdan, dünya piyasalarını ele geçirmek isteyen küresel sermaye ile, Orta Doğu bölgesinde Büyük İsrail devletini kurmak için çaba gösteren İsrail devleti yararlanmaktadır. Bir anlamda küresel sermaye ile İsrail devleti ve Siyonist ittifak arasında kutsal bir işbirliği düzeni kurulmuş ve bu doğrultuda, dünyanın merkezi bölgesi ele geçirilme aşamasına gelinmiştir.

Merkez coğrafyadaki devletlerin, ulusların ve halkların direnişinin kırılabilmesi için de İslâmi cemaatlerle yakınlıklar kurulmuş ve varolan devlet düzenlerine karşı savaş açılırken tam bir ortaklık içinde hareket edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu çökünce İslâm dünyası, İngiliz imparatorluğunun yönetimi altına girmiş ve İngilizler, Arap ülkelerinde yeni devletler kurmuşlardır. Bugün İslâm ve Arap coğrafyasında bulunan devletlerin çoğunluğu, eski İngiliz sömürgeleridir ve İngilizlerin kurmuş oldukları devletlerdir. ABD yönetimini işgal eden küresel sermaye ile İsrail devleti, bu devletlerin ortadan kalkmasını ve bütün İslâm coğrafyasına Büyük Orta Doğu Projesi ile egemen olmayı hesaplamaktalar ve bu doğrultuda, İsrail devleti de devreye girerek Orta Doğu`da genişleyebilmenin plânlarını yapmaktadır. Küresel sermaye, Siyonist ittifak ve İsrail devleti arasındaki kutsal ittifak, dünyanın merkezi bölgesine ve İslâm Coğrafyasına egemen olabilmenin çabası içinde ABD`nin gücünden yararlanmaya çalışmaktadırlar. İngiliz İmparatorluğunun son yüzyılda ortaya çıkan daha sonraları Birinci Dünya Savaşı ile beraber New York kentinde üslenen Dünya Devleti oluşumu, bu gidişe açıkça karşı çıkmaktadır.

1870`li yıllarda Alman Birliği kurularak, Atlantik emperyalizmine karşı Merkezi Avrupa gücü oluşunca, 11 Amerikan Yahudi`si sanayici Chicago kentinde bir araya gelerek 1877 tarihi itibarıyla, ``Yuvarlak Masa´´ adı altında bir dünya devletini oluşturmuşlardır. Ülkesi ve milleti olmayan ama bütün dünyayı ülke ve tüm insanlığı, millet olarak kabul etmeyi hedefleyen Dünya Devleti, Chicago sonrasında New York`a taşınmış ve bu kentin borsası üzerinden dünyaya ekonomik olarak egemen olabilmenin arayışı içine girmiştir. Dünya egemenliği plânları doğrultusunda New York borsası, Sovyet Sosyalist Devrimi`ni bile finanse etmiş, Bolşevik hareketi, Rus Yahudileri üzerinden örgütleyerek ana düşmanı olan Almanya`nın önünü kesmiştir. ``Amerikan Gizli Hükümeti´´ isimli kitap bu gibi senaryoları açıkça ortaya koymaktadır. İngiliz İmparatorluğunun gücünden yararlanarak, ABD merkezli Dünya Devleti, bütün eski İngiliz sömürgelerine yayılmış ve daha sonra da diğer sömürgelere girerek dünyayı, ekonomik olarak New York`a bağlamıştır.

Bu süreçte İkinci Dünya Savaşı sonrasında Birleşmiş Milletler kurulmuş. Sömürgeler bağımsızlaştırılarak Birleşmiş Milletler aracılığı ile iki yüz civarındaki devlet, New York merkezli olarak yönlendirilmiştir. İngilizlerin Amerikalılarla ortak olarak oluşturduğu dünya devletinde zengin Yahudilerin öne çıktığı görülmüş ve bunların desteği ile İsrail kurulmuştur. Ne var ki Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra New York`taki dünya kapitalizminin patronu olan çok zengin Yahudiler İsrail`i büyütecek Siyonist plânları kabul etmemişler ve karşı çıkmışlardır. Bugün, Anglosaksonlarla beraber Siyonizm karşı çıkan zengin Yahudi lobileri, ``Büyük İsrail´´ ve Siyonist planlara hem uzak durmaktalar hem de dünya düzeninin yıkılması tehlikesi yüzünden karşı çıkmaktadırlar. Dünya devleti, varolan devletlerin Birleşmiş Milletler çatısı altında bir araya gelmesiyle bir dünya devletine gidişi daha güvenli bulmakta ama Siyonist ittifak, Dünya Ticaret Örgütü çatısı altında, küresel sermayenin emperyalizmi sayesinde, var olan devletleri parçalayarak bir küreselleşmeyi kendi çıkarlarına daha uygun bulmaktadır.

Bu çerçevede, Dünya Devleti ile Küresel sermaye arasında hem ciddi bir yarış vardır hem de bu yarış, yavaş yavaş kavgaya dönüşmektedir. Kavganın giderek tırmandığı bölge, dünyanın merkezi coğrafyasıdır ve bu bölgenin geleceğinde de Türkiye, kilit ülke olarak öne çıkmaktadır. Türkiye`nin alacağı biçim ve yön, bu dünya kavgasının gidişini belirleyecek ve kavganın galibi bu aşamadan sonra belli olacaktır .. Bu nedenle hem küresel sermaye bir yandan İsrail destekli İslâmi cemaatlerle Türk ulus devletini hızla tasfiyeye uğraşmakta, böylece artık dünyayı merkezden yönetebilmenin yolunu aramaktadır. Dünya devleti ise artık iyice ayağa düşmüş mafya ve benzeri yeraltı örgütleri ile ortaklıklar kurmuş olan küresel sermayenin, dünyayı kaosa ve kıyamet senaryolarına sürükleyen komplocu politikalarına karşı dünya güvenliğini kurtarmak, savaşları önlemek üzere yeniden, var olan devletlerle yakınlaşma politikasını gündeme getirmektedir. Bu aşamada Atlantik ittifakının iki üyesi olan İngiltere ve İsrail, karşı karşıya gelmektedir. İngiltere, Dünya Devleti ile beraber hareket ederek, uluslararası güvenliği ve evrensel uygarlığın birikimlerini kurtarmaya çaba gösterirken İsrail, küresel sermaye ve Siyonist ittifak ile hareket ederek Büyük İsrail projesi çerçevesinde savaşa ve genişlemeye dönük politikaları, kamuoyuna zorlamaktadır. Ne yazıktır ki Türkiye bu savaşın meydanı durumuna getirilmiştir. Büyük Ortadoğu Projesi doğrultusunda bir iktidarın yapay gündemlerle işbaşına getirilmesi, Türkiye`nin bu kavgadaki politikalara alet edilmesine giden yolu açmıştır. Ilımlı İslâm ve cemaatlerle beraber Türkiye Cumhuriyeti hem laik rejimini hem de millet yapısını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. İngiliz İmparatorluğu`nun egemenliği döneminde kurulmuş olan devletlerin Birleşmiş Milletler üyesi olarak kazandıkları hak ve statülerinin giderek ortadan kalktığı bir aşamaya gelinmesi, dünyanın merkezi coğrafyasında kaos ve kıyamet senaryolarının gündeme gelmesine neden olmuştur. Küresel sermaye, haraç mezat satışa çıkan vatanımızı ve ulusal kuruluşlarımızı satın alırken devletimizin de çökme noktasına gelmesine neden olmuşlardır. Türkiye`nin sıcak yazı kendi gündeminin sorunlarından daha çok Dünya Devleti ile küresel sermayenin kavgasından doğan sorunlarla geçecek gibi görünmektedir.

Dünya devleti, uygarlığın birikimi olan laikliği öne çıkarırken Küresel sermayenin cemaatlerle olan ittifakını hedef almakta ve bu nedenle de Türkiye`de yeniden bir laik-antilaik çatışması canlandırılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir ve halkının büyük çoğunluğu Müslüman dır. Atatürk ilkeleri ve devlet modeli çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti, laiklik ve İslâm sentezini kendi içinde başarılı bir biçimde gerçekleştirmiş ve yüzyıla yakın bir süre de uygulamıştır. Şimdi başkalarının kavgası uğruna Türkiye bir savaş alanı olamaz ve kendi başarılı modelinden vazgeçemez. Türkiye, Atatürk`ün çizdiği gibi kendi yolunda ilerlemeye devam edecektir. Bin yıllık devlet geleneği, seksen yıllık cumhuriyet birikimi ve yarım yüzyılı geçen demokrasi deneyimi ile Türkiye Cumhuriyeti her türlü sorununu aşabilecek güce ve tecrübeye sahiptir. Dünya devleti ve küresel sermaye arasındaki evrensel hegemonya kavgasına Türkiye, savaş alanı olarak hizmet veremez ya da siyasal komplolara uygulama alanı olamaz. Küresel sermaye, dini, siyasal amaçlı kullanıyorsa, bu oyuna demokrasi içerisinde cevap verilebilir ve böyle bir uygulamanın alternatifi gündeme getirilebilir. Türkiye`yi dünyanın merkezi coğrafyasına egemen olma doğrultusunda yeniden iç karışıklıklara, teröre ve sonrasında bir ara rejime yönlendirme oyunları eskimiştir. Türkiye bu gibi oyunlardan hem çok çekmiş hem de yeterince tecrübe kazanmıştır. Dünya devleti ve küresel sermaye arasındaki çekişme, Türkiye`de olağanüstü rejimlere giden yolu açarsa o zaman, Türkiye`nin Avrupa ile ipleri kopar.

Bu durumdan yararlanmak isteyen dış güçler, Türkiye`de hem bir iç kargaşa, hem bir Güneydoğu isyanı hem de bir İran savaşı senaryosunu gündeme getirebilirler. Evrensel hegemonya mücadeleleri, Türkiye`nin gündemi dışında kalmalı ve hiç bir biçimde, ülkemize yeni gündemler dayatmamalıdır. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti, kurucusu Atatürk`ten almış olduğu siyasal bilinç ile bütün siyasal sorunlarını çözebilecek güce ve birikime sahiptir. Artık komik kaçan komplolarla Türkiye`yi bir yerlere sürüklemek değil ama Türkiye`yi olduğu gibi kabul etmek ve ciddi dostluk müttefiklik ilişkileri içerisinde bu ülkenin birikiminden dünya barışı için yararlanmak gerekmektedir. Atatürk`ün Cumhuriyeti, dünyanın merkezi coğrafyasında hem bir uygarlık hem de bir güvenlik adası olarak ayakta kalacak ve bölge ile beraber küresel sorunların çözümünde daha etkin rol alacaktır.

Eğer böylesine olumlu bir katkı engellenmese, dünya devleti ile küresel sermaye arasındaki kavganın bir üçüncü dünya savaşına gitmesine izin verilmeyecektir.



Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.