ÇALMAK; ASLINI KAYBETMEKTİR…
ÇALMAK; ASLINI KAYBETMEKTİR… Hasan Yakup Cangüven, 24 Ekim 2022, PAZARTESİ Masa başında üretilen asparagas haberlerle toplumu meşgul etmek, kafalarını karıştırmak, ekonomik tetikçilik yapmak, geleceğe dair umut yüklemek, umutlarını kırmak… Toplumun beklentilerini, tutum ve davranışlarını etkilemek, gerçeğe ulaşma çabalarını engellemek, büyük vaatlerde bulunmak, büyük yalanlar söylemek, bunu sık sık tekrar ederek güvenlerini kazanmak, Yapılanları, görülenleri, bilinenleri, söylenilenleri, belgelerle, yapılan itiraflarla herşey apaçık ortada olduğu halde reddedip, inkâr etmek… Gerçeklerin bilinmesinden duyulan tahammülsüzlük, çaresizlik karşısında hissedilen zayıflık karşısında öfkelenmek, kaba, onur kırıcı, ağır sözler söylemek, hakaretlerde bulunmak, küfretmek… Toplumların yozlaşmasına yol açan, gelişmesinin ve kalkınmasının önünde büyük bir engel olan bu ve bunlara benzer onlarca olumsuzluk, tutum ve davranışlar, söz ve fiiller, hem hukuki hem de sosyal ahlak kuralları, anane, gelenek, görenek bakımından asla ve kat’a makul görülmeyecek toplumda karşılığı olmayan suç unsuru taşıyan fiillerdir… Hukuk devleti, bireyleri ve toplumu huzursuz eden, suç vasfı oluşturan eylemleri kim işlerle işlesin, kimden gelsin gelirse sorumlularını bulur, vasfına, niteliğine, nedenlerine ve oluş biçimine göre de cezasını verir. Toplum ise, küfürbazları, hakaret edenleri, kötü söz söyleyenleri, kaba, fiil, eylem ve davranışta bulunan görgüsüzleri, başkalarına ve kamuya ait şeyleri çalan hırsızları, açgözlü arsızları, kendi işi için başkalarının işlerini bozan düzenbazları, yasadışı yollarla zimmetine para ve mal geçiren hortumcuları, görevini yapmayan, yetkisini kötüye kullanan, mevzuatı esnetip ihlallere göz yuman, sosyal, politik, hukuki ve ekonomik sistemde yolsuzluk yapanları…… Kınayarak, ayıplayarak, lanetleyerek, dışlayarak, aralarına almayarak, içlerinde barındırmayarak, seçimlerde ise en önemli vatandaşlık görevlerinden biri olan seçme ve seçilme hakkını kullanırken “oy vermeyerek” cezasını verir… Hukuk yaptırım gücünü kanun, siyaset ve kamu otoritesi eliyle kullanırken, toplum ise bu yaptırım gücünü sosyal birer norm olan gelenek, görenek, örf, âdet, anane, teamüller ve bireysel tercih marifetiyle kullanır. Hayatın bütün zamanlarında var olan, insanlar, gruplar, kurumlar ve toplumlar arasındaki ilişkileri bozan, ve günümüzde çözümü zor bir problem haline gelen “Çalmak” yani “hırsızlık” fiili toplumda yozlaşmaya yol açan, toplumsal ahlakı zaafa uğratan, toplumu çürüten günümüzün kontrol edilemeyen en büyük siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki sorunlarından biridir. Mesela şahsi olarak… Birine yalan söylediğinizde; o kişinin gerçeğe ulaşma hakkını çalmış olursunuz… Hile yaptığınızda; o şeyin saflığını, niteliğini, vasfını bozmuş, onu değersiz hale getirmiş, şahsi bir çıkar sağlamış olursunuz… Birini aldattığınızda; o insanın hakkının zayi olmasına neden olur, umudunu, hayallerini çalmış olursunuz… Bir konuda dezenformasyon yaptığınızda; bilginin üzerini örtmüş, gerçeklerin önünü kapatmış, insanları yanıltmış, siyasi, ekonomik, kültürel ya da mesleki bir kuruluşa arızi-dolaylı destek vermiş, menfaatlerine çalmış olursunuz… Birini dolandırdığınızda; o kişinin birikimini, tasarrufunu, emeğini, alın terini, göz nurunu çalmış olursunuz… Birine haksızlık yaptığınızda; adalete ve hakkaniyete aykırı davranmış, gerçek hak sahibinin emeğinin üzerine oturmuş, karşılığını vermemiş, doğruluğu-adaleti çalmış olursunuz... Bunu siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel saik, yöntem ve marifetiyle yaptığınızda ise… Hakkı olmayana, hakkından daha fazlasına tamah edenlere, hak sahiplerinin haklarını gasp edenlere, toplumun maddi ve manevi değerlerini sömüren zalimlere göz yummuş, mazlumlara ise zulmetmiş olursunuz. Sayısal veriler, gerçek oranlar üzerinde oynadığınızda, adaletin terazini bozduğunuzda, dar bir zümreye ekonomik ve mütevelli çıkar sağladığınızda devletinize, milletinize, ülkenize, vatanınıza, vatandaşınıza, ekonominize zarar vermiş, gelişmişliğin, kalkınmışlığın ve istikrarın önünde takoz olursunuz… Kurulan güdümlü komisyonlar marifetiyle düşük puan alanları üste çıkararak, yüksek puan alanları alta düşürerek, başarısız olanları başarılı, başarılı olanları başarısız göstererek, ehliyetsiz, liyakatsiz, yetersiz birilerini mülakatlarda koruyarak, başarısızları ödüllendirmiş, başarılıları cezalandırmış, ülkenizi yarınlara taşıyacak kaliteli pırıl pırıl gençlerin umudunu yok etmiş, istikballerini çalmış olursunuz… Hangi geçmişten, hangi gelenekten gelirse gelsin, hangi siyasi görüşe sahip olursa olsun, hangi dine hangi hak mezhep üzerinden iman ederse etsin, hangi cemiyete, hangi meslek grubuna his beslerse beslesin, yönetime talip olanlar anlayışlarını; beleş, bedava, üretmeden, hak etmeden, kazanmadan, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, iltimas, ihtiras, hırs, herşeyi devletin sırtına yıkan politikalar ile devleti ve kamu kaynaklarını, yandaşlarına peşkeş çekme, har vurup harman savurma prensibi üzerine kurmamalıdır. Evet… Çalmak, dürüst olacak kadar vicdan sahibi olmayanların, menfaat ve çıkarlarının esiri olmuş zavallıların, niteliği ve seviyesi düşük ahlaksızların işidir. Evet… Çalmak, bu dünyada itibarını, izzet-inefsini, şeref ve haysiyetini, öbür dünyada ise ahiretini yitirmektir… Evet… Çalmak kitap, sünnet, icmâ delilleriyle yasaklanmış, çok kötü bir haslettir… Evet… Çalmak aslını, özünü ve inancını kaybetmektir…
|