BİZ TÜRKÜZ (3)
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU TÜRK MİLLETİNE ÇOK ÖNEMLİ ÇAĞRI (3) BİRLİKTE TÜRK MİLLETİYİZ.
2015`e girilmiştir. HDP heyetleri bir İmralı`ya, bir Kandil`e gitmekte, çözüm sürecinin devamı için aracılık yaparak iktidarın temsilcileri ile görüşmektedirler. Yetkililer, çözüm sürecinin devamı için APO`dan PKK`ya bir çağrı yapmasını istemektedir. Bu, ``Silahlı mücadeleye son verin´´ çağrısıdır. Ama, teröristbaşı Öcalan`ın da şartı vardır: 10 maddelik demokratikleşme (!) programını Hükûmetin kabul etmesi. APO`nun bu şartını 17 Şubat 2015`te HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, iktidarı uyarmaktadır: ``Öcalan`ın çağrı yapması için Hükûmet önce 10 maddelik ev ödevini yapmalı. Onlar açıklamazsa biz açıklarız.´´
Böylece, 28 Şubat 2015`te iki taraf bir araya gelir ve ``ev ödevi´´ açıklanır. Hem de Dolmabahçe Sarayı`nda. Bütün televizyonların kameraları heyete dönüktür. HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder 10 maddelik mutabakatı açıklamaktadır:
``Süreçte gelinen aşamaya ilişkin Öcalan`ın temel belirlemesi de şudur: &8216;Bu otuz yıllık çatışma sürecini kalıcı barışa götürürken, demokratik bir çözüme ulaşmak temel hedefimizdir. Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde, silahlı mücadeleyi bırakma temelinde, stratejik ve tarihi karar vermek için PKK`yı bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum`.´´
Bu metin, Başbakan Yardımcısı, İçişleri Bakanı, iktidar partisinin Grup Başkanvekili ve Kamu Güvenliği Müsteşarının huzurunda, televizyon kameralarına, yani bütün Türkiye ve Dünya kamuoyuna karşı okunur ve bütün Türk Milleti teröristbaşının ``şartlarını´´ dinler. Mutabakatın birinci maddesi, ``demokratik siyaset tanımı ve içeriği´´. Yani Hükûmet ``demokratik siyâset´´ten ne anlıyor, PKK ne anlıyor? Karşılıklı olarak ilk maddede bunu görüşeceklerdir. İkinci madde, ``demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması´´. Yani, ``çözüm´´ün bir ulusal boyutu, bir de ``yerel´´ boyutu vardır. Dokuzuncu madde: ``Demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması´´dır. İyi de, ``ortak vatan´´; kimle kim arasında? Vatanımız zaten bütün T. C. vatandaşlarının ortak vatanı değil mi? O hâlde Öcalan ve PKK ``ortak vatan´´ derken kiminle kimin arasında vatanın ortak olmasından bahsediyor? İstedikleri şu: ``Türkiye; Türklerle Kürtlerin ortak vatanıdır.´´ Yani iki unsurun/grubun ortak vatanı ibâresinin Anayasa`ya konulması isteniyor. Onuncu maddede de, zaten ``bütün bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa´´ öngörülüyor.
17 Mart 2015`te HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş TBMM Grup Kürsüsünde üstüne basa basa ``seni başkan yaptırmayacağız´´ diyor ve bunu üç defa tekrarlıyor. Seçimler de yaklaşmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 22 Mart`ta Dolmabahçe Mutabakatını doğru bulmadığını açıklıyor.
Süreç tekrar sıkıntıya girmiştir. KCK Eş Başkanı Bese Hozat adlı terör örgütü yöneticisi PKK şartlarında ısrarlıdır: ``Bizim şu anda kongreyi toplama gibi bir gündemimiz yok&8230; PKK, devletin atacağı adımlar üzerinden kongreyi toplayacaktı. Biz kongreyi gündemden çıkardık. Kürt sorunu çözülmeden PKK böyle bir kongre yapmaz; Kürt kimliği tanınmadan, bu temelde anayasa değiştirmeden ve Kürtlerin statüsünü kabul etmeden böyle bir kongreyi asla toplayamaz.´´
7 Haziran 2015. Genel seçimler yapılıyor, HDP barajı aşıyor, AKP 41`de kalıyor ve 258 milletvekili çıkarıyor.
Bu arada, PKK`nın Suriye kolu, PYD batıya doğru ilerlemekte, Hatay`a ulaşarak bütün güney sınırımızı kuşatmaya çalışmaktadır. Irak`tan gelen terör destekçisi Peşmerge`nin PYD`ye yardıma gitmek üzere Türkiye topraklarından geçişine izin veren Tayyip Erdoğan, şimdi PYD`nin ilerlemesinden şikâyetçidir: ``Tüm dünyaya sesleniyorum; bedeli ne olursa olsun, Suriye`nin kuzeyinde, Türkiye`nin güneyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz.´´ (26 Haziran 2015).
PKK liderlerinden Karayılan, üç gün sonra cevap veriyor: ``Eğer onlar Rojava`ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz.´´
Ve 11 Temmuz 2015`te KCK, ateşkese son verdiğini açıklıyor. 14 Temmuz`da da ``devrimci halk savaşı´´nı başlattıklarını açıklıyorlar. Terör saldırısı başlamıştır. Çözüm süreci âdeta ``şehitler süreci´´ hâline gelmiştir. DEVAMI 4. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN
|