Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10208
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Görüş bildirebileceğiniz Ana Kategoriler
Anayasal Düzen (154) | Dış Politika (2291) | Ekonomi (234) | Eğitim (91) | Devlet Kurumlarımız ve Memurlar (63) | Adalet (71) | Milli Kültür (424) | Gençlik (27) | Siyasi Partiler ve Siyasetciler (849) | Tarım (147) | Sanayi (13) | Serbest Meslek Mensupları (5) | Meslek Kuruluşları (2) | Basın ve Televizyon (19) | Din (543) | Yurt Dışındaki Vatandaşlarımız (54) | Bilim ve Teknoloji (13) | Milli Güvenlik (624) | Türk Dünyası (891) | Şiir (77) | Sağlık (186) | Diğer (3430) |

Görüş bildirebileceğiniz Diğer konuları
Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular (3430)


Diğer - Görüş bildirmek istediğiniz diğer konular konusu hakkında görüşler
Mustafa Mete İSLAMOĞLU - (Ziyaretci) 24.03.2016 17:42:02

BİZ TÜRKÜZ (15)


Mustafa Mete İSLÂMOĞLU
TÜRK MİLLETİNE ÖNEMLİ ÇAĞRIMIZ
(15)


EGE, BATI TRAKYA MÜSLÜMAN TÜRK AZINLIĞI VE PATRİKHANE SORUNU

Ege sorunları genel olarak Yunanistan`dan kaynaklanmaktadır. Ancak Türkiye, 2004 yılından itibaren siyasi iktidarların icraatlarından kaynaklanan Ege sorunları ile de karşı karşıya kalmıştır. Türkiye, bu iktidarların siyasetiyle Yunanistan`a kuşattırılmış ve Anadolu Yarımadasına kilitlenmiştir.

Bizim kıyılarımızdaki Ege Adalarının hukuksal statüsü, 1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması ile belirlenmiştir. Yunanistan bu statüye karşı çıkarak egemenlik alanını genişletme çabası içindedir. Kardak Krizi`nde bunu başaramamış, ancak 2003 yılından sonra topraklarını genişletme cesareti bulmuş ve bazı gelişmeler kaydetmiştir.

Ege`deki haklarımızın savunulması, öncelikli mücadele alanlarımız arasında yer almaktadır.
Ege Denizi`ndeki sorunlar, mevcut durum itibarıyla sekiz başlıktan oluşmaktadır:
Türkiye`ye ait ada ve kayalıkların Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edilmesi,
Deniz Haydutluğu,
Adaların silahlandırılması,
Karasuları ve hava sahası,
Kıta sahanlığı,
Arama ve kurtarma sahaları,
Fener Rum Patrikhanesi,
Azınlıklar.

Türkiye`ye Ait Ada ve Kayalıkların İşgali: 17 - 30 Mayıs 1913 tarihli Londra Antlaşması`yla Osmanlı devleti Girit üzerindeki egemenlik haklarını Müttefik Devletlere (Yunanistan, Bulgaristan, Karadağ, Sırbistan) vermiş, Girit Adası`nın etrafında bulunan adalar Osmanlı Devleti`nin egemenliğinde kalmıştır. Girit Adası`nın egemenliği bu dört devlete verilmiş ve adanın egemenliği paylı mülkiyet şeklinde düzenlenmiştir. Girit Adasında, Yunanistan`ın tek başına mülkiyeti söz konusu değildir. Mevcut durum itibarıyla Girit Adasının aidiyeti tartışmalıdır.

Bu anlaşmayla taraflar, Girit adası dışındaki tüm Osmanlı adalarıyla Athos Yarımadasının kaderini Almanya, Avusturya, Fransa, İtalya, Rusya ve Britanya Kralına bırakmışlardı. Bu altı devlet, 13 Şubat 1914 tarihinde Yunanistan Hükûmetine tebliğ edilen karara göre, Türkiye`ye geri verilmesi gereken Gökçeada (Imbroz), Bozcaada (Tenedos) ve Meis`in (ellorizo) dışında bütün Ege Denizi adalarını Yunanistan`a verdiler. Yunan Hükûmeti buralarda tahkimat yapmayacak, adaları askerî (kara ve deniz) amaçla kullanmayacağı konusunda kendilerine ve Türkiye`ye yeterli garantiyi verecekti. Yunanistan bu yükümlülüğü yerine getirmekten pek çok kez uzak durmuştur.

Lozan Antlaşması`nın 12. maddesiyle de İmroz (Gökçeada), Bozcaada ve Tavşan adaları ile Asya (Anadolu) kıyılarından itibaren 3 mil mesafedeki adalar Türkiye`nin egemenliğinde bırakılmıştır. Yunanistan`a 9 ada verilirken, İtalya`ya 12 ada ve Rodos ile Meis bırakılmıştır. Türkiye ile İtalya arasında 1929 yılında görüşmelere başlanmış, 28 Aralık 1932 yılında Anadolu sahilleri ile Meis Adası arasındaki karasuları sınırını belirleyen Türk-İtalyan Sözleşmesi imzalanmıştır. Ancak, İkinci Dünya Savaşı sırasında, İtalya`nın egemenliğinde bulunan 12 ada ile Rodos ve Meis olmak üzere toplam 14 ada, Mussolini tarafından Almanya`ya verilmiştir. Alman Ordusu 1941-1943 yılları arasında Doğu Ege Denizi`nde bunları işgal etmiştir. İkinci Dünya Savaşının ardından düzenlenen 1947 Paris Konferansında 12 Ada, Rodos ve Meis Adası İtalya`dan alınarak Yunanistan`a devredilmiş, böylece Yunanistan`ın Ege Denizi`ndeki ada sayısı 23`e çıkmıştır. Ancak, Yunanistan`ın 1932 Türk-İtalyan Sözleşmesinin geçerli olduğunun belirlenmesi isteğine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB), 28 Aralık 1932 düzenlemesinin Milletler Cemiyeti`ne tescil ettirilmemiş ve yayımlanmamış olduğunu hatırlatarak karşı çıkmış; Yunanistan`ın isteği Konferans tarafından da reddedilmiştir. Dolayısıyla bu işlemler sorunludur.

Yunanistan bu adaların dışında 16 ada ve 1 kayalığı Ekim-Kasım 2004`te işgal etmeye başlamış, iktidar 1995 Kardak Krizi`nden farklı davranıp sessiz kalarak işgalin gerçekleşmesine göz yummuştur. Bugün Yunanistan`ın işgaline uğrayan kayalık bölgelerin toplam sayısı 152`ye ulaşmaktadır.

Deniz Haydutluğu: Yunanistan devlet gemisiyle, Türk karasularında, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin 101 ve 102. maddesinde belirtilen Deniz Haydutluğu suçunu işlemektedir. Yunanistan, deniz haydutluğu suçunu işgal ettiği Türk Adaları bölgesinde işlediği için iktidar bu olaylara sessiz kalmakta ve vatandaşlarımızın hakkını korumamaktadır. Yunanistan`ın işlediği bu suçlar, Uluslararası Ceza Mahkemesi`nin yargı alanı içindedir. 14 Nisan 2014 tarihinde Türk Kaptan Mustafa Ateş`in Türk Karasuları içinde Yunan Sahil Güvenlik Botu`ndan açılan ateşle öldürülmesi, 30 Mayıs 2014 tarihinde, Bodrum Çatal Ada yakınlarında, Türk karasularında balık avlayan Türk teknesine ateş açılması, vatandaşlarımızın İstanköy Adasına götürülerek tutuklanması bu durumun örnekleridir.

Adaların Silahlandırılması: Yunanistan 1960`lı yılların başında adaları silahlandırmaya başlamıştır. Türkiye, adaları silahlandırdığı için Yunanistan`ı ilk defa 29 Haziran 1964`te protesto etmiştir. Yunanistan, 1964`te Papandreou Hükûmetinin Doğu Ege Adalarını silahlandırma politikasını ifşa etmiştir. Türkiye, Nisan 1975`te BM Genel Sekreterliğine gönderdiği bir nota ile Yunanistan`ı, adaları silahlandırdığı için protesto ederek, güvenliğini tehdit ettiğini bildirmiştir. Yunanistan, Türkiye`ye yönelik hava harekâtı için, Limni, Midilli, İstanköy ve Rodos Adası`nda, havaalanları inşa etmiştir. Türkiye, adaların silahlandırma faaliyetlerinden çok sonra, 1975`te Ege Ordusu`nu kurmuştur.

Adaların silahlandırılması bundan sonra da devam etmiştir. Oysa Ege adaları silahlandırılmama şartıyla Yunanistan`a devredilmiştir. Bu şarta uyulmaması, Doğu Ege Bölgesinde bulunan 23 adanın Yunanistan`a aidiyetini tartışmalı hale getirmiştir.

Karasuları ve Hava Sahası: Yunanistan 1936 yılında tek taraflı bir kararla karasularını 6 mile çıkarmıştır. 1964 yılında Türkiye`nin de karasularını 6 mile çıkarmasıyla Ege`de bugünkü durum meydana gelmiştir. Yunanistan`ın karasularını 12 mileçıkarma gayretleri, Türkiye`nin savaş nedeni olarak göreceği anlamına gelen ``casus belli´´ kararı ile engellenmiştir. Siyasi iktidar, adaların işgal edilmesi sonrasında, Ege Denizi`ndeki Türk karasularını anlaşılmaz bir şekilde geriye çekerek 3 miledüşürmüştür. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinin (BMDHS) 2. maddesine göre, bir ülkenin hava sahası, karasularının üzerindeki bölgeyi kapsar dediği halde; Yunanistan 6 mil karasularının üzerinde 10 millik Hava Sahası uygulamasını başlatmıştır. Türkiye uluslararası hukuka ve BMDHS`ye aykırı olan bu durumu tanımadığını ilân etmiş olmasına rağmen, siyasi iktidar egemenlik haklarımızın ihlâline seyirci kalmaktadır.

Kıta Sahanlığı: Karşılıklı kıyıdaş ülkeler arasında kıta sahanlığı sınırları, çeşitli kurallar ve antlaşmalarla düzenlenmektedir. Türkiye, Ege`nin eşit paylaşımı doğrultusunda Yunanistan ile kıta sahanlığı konusunu ikili görüşmeler yoluyla çözümlemek istemektedir. Yunanistan ise, Ege`deki kıta sahanlığı sorununu Doğu Ege adaları ile Anadolu arasındaki kıta sahanlığının sınırlandırılması olarak kabul etmektedir. Sorunun çözümüne ilişkin herhangi bir çabanın olmadığı görülmektedir.

Arama Kurtarma Sahaları: Türk Arama Kurtarma Hattı Ege Denizi`nin ortasına kadar uzanmaktadır. Ege Denizi`nde, Türk Arama Kurtarma Sahası ile Yunan Arama Kurtarma Sahası çakışmaktadır. Sorunun çözümüne ilişkin bir gelişme yoktur.

Fener Rum Patrikhanesi: Fener Rum Patriği Bartholomeos, ``Kutsal Meclis´´ denilen St. Sinod`a, üyelerin Türk vatandaşı olma mecburiyetine rağmen, Cumhuriyet tarihinde ilk kez 2004 yılında, altı yabancı metropoliti göreve başlatmıştır. Bunlar ABD, İngiltere ve Girit Başpiskoposları ile Rodos, Finlandiya ve Yeni Zelanda Metropolitleridir. Bunlardan ikisi Yunanistan vatandaşıdır. Patrikhane bu altı papazdan ikisini, sembolik olarak İznik ve Bursa Metropoliti olarak atamıştır. Oysa Lozan Antlaşmasına göre Patrikhane, sadece İstanbul`daki Rumların dini hizmetlerini yapması gerekirken, çeşitli ülkelerdeki patrikhanelerle hiyerarşik yönetim ilişkisi kurmuştur. Aynı şekilde Anadolu`daki hiçbir kiliseyle de yönetim ilişkisi olmayacaktı. Ama Fener Patrikhanesi Lozan Antlaşmasını çiğnemekten çekinmemiştir. Böylece, bir Ortodoks devletinin kuruluşu tamamlanmış, ülkemizde bir egemenlik alanı tesis edilmiştir. Lozan Antlaşmasına aykırı olan bu tavizlerle, uluslararası planda, Patrikhane`nin Türkiye içinde Metropolitlerinin olduğu kabul edilmiş; Rum göçmen ailelerinin geri gelmeleri için, Türk resmi makamları tarafından resmen çağrı yapılmıştır.

Yetkililerin bu ihlallere karşı hiçbir uyarıda bulunmadığı, karşılıklılık şartına dayanarak Batı Trakya`da yaşayan Müslüman Türklerin çiğnenen haklarını savunmadığı görülmektedir. Bu siyasetten cesaret alan Yunanistan Rodos Adası`nda 1972 yılından beri, tam 41 yıldır Müftü atanmasını engellemektedir. Lozan Antlaşmasının yapıldığı tarihte, Batı Trakya`nın 82`si Türklere ve vakıflarına ait iken, bugün bu oran 21`e düşmüştür. Yunan hükûmeti bu gasp işini, imar planı değişiklikleri ve Vakıfların mütevelli heyetlerini görevden alıp, yerine atama yaptığı yöneticilerle gerçekleştirmiştir. Patrikhane`nin internet sitesinde Batnoz Adası (Patmos) Patrikliği`nin; Eşek Adası (Agathonision) ve Nergizçik Adası (Arkioi) ile birlikte etrafındaki küçük adaların da, doğrudan Ekümenik Patrikliğin yetkisi altında olduğu belirtilmiştir.

Bu emrivakiler, Patrikhane`nin işgalciliğe soyunduğunu açıkça göstermektedir. Yunanistan`ın Türk adalarını işgal etmesi Megali-İdea`nın bir uygulaması olup siyasi bir olaydır. Patrikhane`nin siyasi bir olayın içinde olması Lozan`da varılan mutabakata aykırıdır. Bu durumda Patrikhane`nin, Lozan Mutabakatına göre, İstanbul`da ikamet etme hakkını hukuken kaybettiği, ait olduğu Aynoroz`a taşınması gerektiği söylenebilir. Ya da bu tür Antlaşma dışı uygulamalara son vermelidir. Ancak bu sürüp giden ihlaller karşısında hükûmetin 13 yıldır seyirci kaldığı görülmektedir. Bütün bunlar, bugünkü Hükûmetin önünde önemli bir millî güvenlik sorunu olarak durmaktadır.
DEVAMI 16. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN





Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.