BİZ TÜRKÜZ (12)
Mustafa Mete İSLÂMOĞLU TÜRK MİLLETİNE ÖNEMLİ ÇAĞRIMIZ (12)
TARİH BOYUNCA ANADOLU`NUN EGEMENLERİ
Batılılar &8211;ki biz buna Haçlılar demeliyiz- Türkleri Anadolu`dan çıkarmak için bin yıldır, her yoldan, [askeri, siyasi, ekonomik gibi] aralıksız bir şekilde uğraşıyorlar. Bunun son örneği; ABD Başkanı George W. Bush`un, İkiz Kulelere iki uçağın çarpması üzerine sarf ettiği, ``Haçlı seferlerini başlatıyorum´´ sözünün arka planında bu emelin yattığı açıktır. Onlara göre Anadolu`nun sahibi kendileridir(!), burada egemenlik kurmuşlar ve medeniyetleri burada yoğrulmuştur. İyi de, bu toprakların Roma ve Doğu Roma`dan önce de egemenleri vardı. Neden onların sahipliğinden bahsedilmiyor? Ayrıca, bugün Roma adıyla yaşayan bir millet olmadığı için varisi de yoktur. Eğer bir varis aranacaksa, bu coğrafyada zulüm çarkına dönen Doğu Roma`yı yenerek buralarda hâkim olan ve üstün bir medeniyet inşa eden Türklerden başkası olamaz.
Doğrudur, ülkelerin sahibi oranın egemen olanıdır. Eğer bir topluluk, üzerinde yaşadığı coğrafyada devlet kurup hâkimiyet sağlayamamışsa, statüsü egemen olana tâbi fertler olmaktan ibaret kalır. Buna göre, Doğu Roma uyruğunda yaşayan ve adı ister Romalı, ister Ermeni, ister başka bir şey olsun, bunların konumları hukukî ve siyasî açıdan, dün de bugün de böyledir. Bu anlamda, Türkler 11. asırda Anadolu`ya gelmeden önce, egemenliğin Doğu Roma`ya, Abbasilere; daha önce de Hititlere vesair şehir devletlerine ait olması gibi&8230;
Türklerin Ortadoğu`ya gelişleri Emevi ve Abbasiler döneminde başlamıştır ve Türkler burada devletler kurmuşlardır. Tolunoğulları [868-905], İhşidiler [935-969], Zengiler [1127-1259], Erbil Beyliği [1146-1284] gibi. Milâttan öncesine gidecek olursak karşımıza, Sümerler, Sakalar/İskitler ve Sabarlar çıkar [M.Ö. 4000`den itibaren]. Rahmetli Servet Somuncuoğlu`nun Anadolu ve Orta Asya`daki kaya resimlerinden oluşan büyük albümleri, bunun en yeni kanıtlarından sayılabilir.
Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olan ve bugün bilgisizce tartışılan Kürt kökenli vatandaşlarımızın Doğu ve Güney-Doğu Anadolu`ya gelişleri konusuna da temas etmekte yarar vardır. Anadolu`ya gelişlerin, küçük topluluklar halinde de olsa 10`uncu yy`a kadar gittiğini görüyoruz. Nitekim, haritacı ve coğrafya bilgini Arap gezgini İdrisi`ye [12. yy.] göre Kürtler, Anadolu`nun devamı sayılan Fars eyaletinde dört sancak hâlinde yaşamaktadır. İranlı coğrafya bilgini İstahri [10. yy.] ve Memlük dönemi tarihçilerinden Makrizi [14-15. yy.]`ye göre de Kürtler Fars eyaletinde oturmaktadır. Anadolu`ya aşiretler halinde göçleri ise, 1058`de kendi arzularıyla Selçuklulara tâbi olmalarıyla başlamış; en yoğun göçler ise; İdris-i Bitlisi`nin, Osmanlıya biat etmek isteyen kalabalık aşiret topluluklarının taleplerini Yavuz Sultan Selim`e yazılı olarak bildirmesi üzerine, 1514 Çaldıran savaşından sonra gerçekleşmiştir.
Bu durum, bölgeye verilmiş adlardan da belli olmaktadır. Diyarbakır, Siirt, Mardin, Urfa ve çevresi Hz. Ömer devrinde Arap Devleti topraklarına katılmış, Yukarı Mezopotamya üç idarî bölgeye ayrılmıştı. Diyâr-ı Mudar,Diyâr-ı Rabîa, Diyâr-ı Bekr bölgeleri; Mudar, Rabîa ve Bekr Arap asıllı sülale adlarıyla kurulmuştu. 10. yüzyılda, Bizans dönemindeki thema adlı idari bölgeler olarak Mesopotamia, Edessa, Vasprakania vardır; ama başka bir isimlendirme yapılmamıştır. Anadolu Selçukluları, Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemlerinde de Diyarbakır ve çevresi, Diyarbekr olarak geçer.
Doğu Anadolu, Avrupalılarca uzun yıllar Turcomanie (Türkmen ülkesi) olarak anılmıştır. İlk olarak İç ve Doğu Anadolu için 13. yüzyılda Marco Polo bu tabiri kullanmıştır. Daha sonra 15. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar bütün Avrupa coğrafya literatüründe Doğu Anadolu Turcomanie olarak zikredilir.
Osmanlı dönemine gelince. Çaldıran Savaşından hemen sonra 1515`te Diyarbekir Beğlerbeğiliği kurulur. 16. asırda bölgedeki beğlerbeğilikler, kuruluş tarihleri ve kuruluş merkezleri itibarıyla şöyledir: Diyarbekir [1515 &8211; Âmid], Haleb [1516 &8211; Haleb], Zülkadriye (1522 &8211; Maraş), Erzurum [1533 &8211; Erzurum], Van [1548 &8211; Van], Çıldır [1578 &8211; Çıldır], Kars [1580 &8211; Kars]. Bu beğlerbeğilikler daha sonra vilâyet adını alır. Vilâyet-i Diyarbekr, Vilâyet-i Erzurum gibi. 19. yüzyıl başlarında bölgede Maraş, Diyarbekir, Sivas, Erzurum, Çıldır, Kars ve Van eyaletleri vardır.
Bu dönemde, [Sultan II. Mahmut] coğrafi anlamda Kürdistan eyaletinden bahsedildiği [13 Aralık 1847] görülmektedir. Bu eyalet, Muş, Van, Hakkâri, Cizre ve Diyarbakır`ı kapsamaktadır. 1867`den itibaren bölge yine Van Valiliği, Diyarbekir Vilâyeti adlarını alır. Bu durum, 1876 ve 1908 yıllarına ait salnâmelerde açıkça görülebilir. DEVAMI 13. BÖLÜMDE MUTLAKA OKUYUN
|