BAŞÖRTÜLÜ ADAY YOKSA..
Başörtülü aday yoksa..
Mehmet KOÇAK
2 Mayıs 1999 da Türk siyasi tarihinde bir ilk yaşanmış; Merve KAVAKÇI, ``başörtülü bir kadın´´ olarak milletvekili seçilmişti. Seçimden sonra Merve Kavakçı` nın TBMM`ye başörtüsü ile gelip yemin ederek vekil olup olamayacağı kulislerde yoğun olarak tartışılmıştı.
Ben o süreçte yaşananları bizzat Merve hanımın kendisinden de dinledim; Kendi partisinin önde gelen bazı yöneticilerinden bile ``Çok haklısınız, Ancak ortam çok gergin ve şartlar müsait değil&8230; Gelmezseniz iyi olur.´´ ve benzeri uyarılar aldığını belirtti.
Ama o seçmenlerine ve inandığı değerlere ihanet etmeme adına pes etmedi ve direndi. Kendi partisinin önde gelenlerinin uyarılarına ve ``kim oldukları hala muamma ``olan kişi ve kişilerin tehditlerine aldırmadan; milletten aldığı yetki ile girmeye hak kazandığı ``milletin meclisine´´ başörtüsü ile girerek bir ilk`e imza atmış oldu.
Bir kesim milletvekilleri Kavakçı` yı bu cesaretli ve onurlu tavrı dolayısı ile takdir ederek ayakta alkışlamıştı. Ancak; yasal bir sınırlama olmadığı halde hukuk dışı yapılanmaların oluşturduğu vesayetçi güçlerin meclisteki temsilcileri; aldıkları emirler doğrultusunda harekete geçerek Milletin vekili Merve Kavakçı` nın yeminine kürsüyü kuşatarak mani olmuşlardı.
Bu olayın tek kazananı bence, o gün kaybettiği sanılan Merve Kavakçı oldu. Çünkü o her şeye rağmen, kendisini seçenlere verdiği sözünü tutmuş ve inançlarından taviz vermeme adına üzerine düşeni tek başına yaptı. ``Ortamı germeyelim´´ diyerek tavizler verip davasını sahiplenmeyenler ile ``Biz ona haddini bildirdik´´ diyen kesimlerin düştükleri durumlara zaman içinde hep birlikte şahit olduk. Bu gün mecliste ne partileri ne de kendilerinin esamesi okunmamaktadır.
Evet, Milletin iradesini hiçe sayarak, inançlarımıza yapılan bu saygısızlığın üzerinden 12 yıl geçti. Bu süreç sadece mecliste yaşananlarla kalmadı. Başörtülüler ``28 Şubat darbesinin´´ de etkisiyle, eğitim ve çalışma hayatından mahrum edildikleri gibi; seçilme hakları ellerinden alınarak, kamusal alan ilan edilen tüm mekânlardan, hastane ve mahkemelerden bile dışlandılar.
Bugün, 12 yıldır çözüme kavuşturulamayan Başörtüsü konusu yine gündeme geldi... ``Buluşan Kadınlar´´ adıyla bir platform oluşturarak ``Başörtülü aday yoksa oy da yok´´ başlıklı bir kampanya başlatmıştır.
Bir hak arayışına öncülük ederek bir haksızlığı dile getirmelerini ve siyasilere çağrıda bulunma girişimlerini samimiyetlerine inandığım için saygı duyuyorum, 98`i Müslüman olan bir ülkede yerel ve genel mecliste seçme hakkı olanların başörtülü de olsa seçilme hakkı da olmalıdır. Hele bu hak Hıristiyan ülkelerde veriliyor ise bunun konuşulması bile abesle iştigaldir ve bu yasak bir insanlık sucudur. Bu konuda Türk asıllı Belçikalı siyasetçi olan Mahinur Özdemir en güzel örnektir. (2006 yılında yerel yönetimlerde siyasete başlamış ve 24 Haziran 2009`da, Hristiyan Demokrat çizgideki CDH``den Brüksel Meclisi`ne seçildi. Böylece Belçika`da vekil seçilen ilk başörtülü olarak halen Belçika parlamentosunda görev yapmaktadır.)
Ancak ``oy da yok´´ tehdidini doğru bulmadığımı ifade etmek isterim. Bana göre bu kampanyanın adı ``Başörtülü aday yoksa oy da yok´´ yerine ``Başörtülü aday yoksa OYLARIMIZLA mücadeleye devam´´ olmalıydı. Bütün samimiyetimle belirtmek isterim ki; Bu kampanya eğer seçim sonrası başlatılmış olsaydı ilk destekçilerinden biri ben olurdum. Bu konuda, ``Zaman gazetesi yazarlarından değerli ağabeyimiz Ali Bulaç Bey`in köşesinde yer verdiği görüşlerine aynen katıldığımı belirtmek isterim.
Neden mi?
Çünkü; Bizi biz yapan değerlerle kavgalı olan siyasi cephe ile dokunulmazlık zırhına bürünmeye çalışan Ergenekoncuların seçim işbirliği yaptıkları Ayrıca; Vesayetçi güçlerin güdümündeki demokrasi yerine, eşitlik ve özgürlüğün temel esas alındığı bir anayasal sisteme geçişin en önemli mihenk taşı kabul edilen seçim hazırlıkları yapılırken, bir süreçte böyle bir kampanyanın başlatılması fayda yerine zarar vereceği gibi haklı davanın selameti bakımından da sakıncalı buluyorum.
KİM KAZANIR KİM KAYBETER
Peki düşünün bakalım, kim kazanır kim kaybeder?. Şundan emin olunuz ki; Kaybeden sadece iktidar partisi olmaz, kaybeden demokrasimiz olur, hayatın her alanında alanda inançlarını yaşamak isteyenler olur. Bu uğurda dökülen gözyaşları, akıtılan alın teri ve geçmişten günümüze kadar getirilen koskoca bir mücadele heba edilmiş olur.
Bu kampanya dolayısı ile eğer iktidarın gücü zayıflayacak olursa; bu durum yasağın sürmesini isteyenlerin ekmeğine yağ sürmüş olur.
Bu seçimlerle karar verici mercilerin emin ve sağlam ellerde olması, haklar ve özgürlüklerin anayasal güvenceye kavuşturulması için güçlü bir iktidara ihtiyaç olduğu gerçeğinden hareketle gerekçesi ne olursa olsun engelleyici, zayıflatıcı gibi her türlü kampanyanın yukarıda saydığım sebeplerden dolayı; doğru olmadığı görüşündeyim.
Meydanlarda alkışlayıp seçtiğimiz sonrada sahiplenmediğimiz, hakkını koruyamadığımız yeni ``Merve Kavakçı`lar´´ olmasın. Parti Genel Başkan ve idare kadrolarının baskılarına boyun eğerek inançlarını makama tercihle karşı karşıya bırakılıp kötü bir örnek olan ``Nesrin Ünal`lar´´ olmasın&8230;
Böyle bir kampanya başlatılırken, Başbakan Sayın Erdoğan`ın bu konudaki samimiyeti ile AK Parti hükümetin sorunun çözümü konusunda parti kapatmaya kadar varan samimi tutumu ve girişimleri asla göz ardı edilmemelidir&8230;
Benim inancım odur ki; 28 Şubat`ın son kalıntıları olan insanın düşüncesine, kıyafetine (başörtüsü ayrımcılığı), yaşam biçimine müdahale gibi çirkeflikler seçim sonrasında hazırlanacak yeni bir anayasa ile tarihin çöp tenekesine atılacaktır. Yeter ki biz samimiyetle sabır ve kararlılıkla haklarımızı elde etme konusunda önümüze gelecek sandığa sahip çıkarak parlamentoda bizi temsil edecek siyasilerimize desteğimizi verelim..
Unutulmasın ki ; demokrasilerin en güçlü silahı sandıklardan çıkacak güçtür.
|